Konya Ovası'nda yer altı suyu beklentisi: 'Mirası tüketiyoruz'

Konya Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahir Nalbantçılar, son günlerde bölgeye düşen yağış miktarı nedeniyle oluşan "yer altı suyu" beklentisine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Nalbantçılar yer altı sularına ilişkin," birçok veri değerlendirildiğinde artık yoğun bakım ünitesindeki hasta gibi" ifadelerini kullandı.

Konya Ovası'nda yer altı suyu beklentisi: 'Mirası tüketiyoruz'
Abone Ol google-news
DHA
Yayınlanma: 24.03.2022 - 11:36

İç Anadolu'da başta Konya olmak üzere birçok şehirde küresel ısınma ve vahşi sulamanın etkisiyle yer altı suları bitme noktasına geldi. Yer altından çekilen tüm su ekim yapılan havzaya veriliyor ve bu nedenle hem yer altı suları bitiyor hem de vahşi sulama etkisiyle istenilen verim alınamıyordu. Tüm bunların etkisiyle oluşan obruklar özellikle Konya'da son dönemde daha sık görülmeye başlandı. Konya Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahir Nalbantçılar ise hem bu konuya hem de son günlerde bölgede artan yağış miktarıyla beraber yer altı sularının seviyesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Nalbantçılar şunları söyledi:

''Yağışın artması veya eksilmesi, maalesef yer altı suyu seviyesinin düşmesine engel olamıyor. Yer altı suları açısından baktığımız zaman birçok veri değerlendirildiğinde artık yoğun bakım ünitesindeki hasta gibi bir durumla karşı karşıyayız” 

KONYA'NIN YÜZDE 55'İ TARIM ALANI

Türkiye'de 38 bin 873 kilometrekare yüz ölçümüyle en büyük kent olan Konya'da, arazinin yüzde 55'i tarım alanı olarak kullanılıyor. Konya'da en çok tahıl ürünleri yetiştirildiğinden Türkiye'nin tahıl ambarı olarak biliniyor. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre İç Anadolu Bölgesinde 1 Ekim 2021-7 Mart 2022 arasında yapılan yağış ölçümlerinde geçtiğimiz yıla göre yüzde 87 oranında yağış artışı gözlendi. Konya Ovası’nda da bölgeye düşen yağışlar sonrasında yer altı su seviyelerinde yükselme beklentisi oluştu.

HATALI BİR ALGI

Prof. Dr. Nalbantçılar, bu beklentinin yanlış olduğunu belirtirken konuya ilişkin değerlendirmelerini sürdürdü:

“Konya Ovası için yapılmış olan akademik çalışmalarda ve değerlendirmelerde ortaya çıkan şudur; Yağışın artması veya eksilmesi, maalesef yer altı suyu seviyesinin düşmesine engel olamıyor. Dolayısıyla da 'çok yağdı, yer altı su seviyesi yükseldi' gibi bir algı içerisinde olmamız hatalıdır. Kış sezonu olması nedeniyle şu an bölgede yer altı suyundan yararlanma olmadığından ötürü yer altı su seviyeleri bu aylarda stabil durumundadır. Geçen yıl itibariyle azaldığı noktada durmaktadır. Bir miktar kapilarite etkisiyle bir miktar seviyelerde minik değişimler olabilir, yükseliyormuş gibi bir algı oluşturabilir. Bu çok normaldir. Bu yer altı su seviyesinin yükseldiği anlamına gelmemektedir. Kuruyan toprağın kendi nemini sağlaması için yer altı suyundan almış olduğu emanetlerdir. Dolayısıyla global olarak konuşacak olursak yer altı su seviyesi geçtiğimiz sezon sonu itibariyle çekim olmadığı için düştüğü noktada bugün durmaktadır. Ama sezon başladığında yer altı sularında tekrar ufak ufak ve bazı bölgelerde metrelerce yine düşümleri göreceğimizi tahmin etmek zor değildir” 

‘YOĞUN BAKIMDAN NASIL NORMAL YAŞAMA DÖNDÜRÜRÜZ’

Nalbantçılar, Konya Ovası'ndaki yer altı su sorunun yoğun bakım ünitesinde yatan bir hastanın durumuna benzeterek şunları söyledi:

''Yer altı su seviyelerinde yapılan ölçümler, beraberinde yağış, beraberinde sulama için kullanılan su miktarı ve mevcut jeolojik yapıdaki değişiklikler neticesindeki bunların başında biliyorsunuz obruklar geliyor. Daha dün Sarayönü tarafında iki tane obruk oluştu. Yakın zamanda da biliyorsunuz en sulak, suyun en yüksek olduğu bölgeler olarak düşündüğümüz Konya kapalı havzasının Çumra bölgesinde belli mahallelerde geçen yıllarda meydana gelen yüzey kırıklanmalarının ilerlediğini ve kırıklanmaların arttığını geçen sezon sonuna doğru tespit edilmiş oldu. Dolayısıyla tüm veriler toparlandığı zaman nasıl ki, insan için kalp ritmi, kan değerleri gibi nasıl kritik durumlarda bir tespit yapılıyor, bu varlığın artık yoğun bakıma alınması gerektiği gibi bir şey söz konusu oluyor. Jeoloji mühendisleri için de yer altı suları açısından baktığımız zaman birçok veri değerlendirildiğinde artık yoğun bakım ünitesindeki hasta gibi bir durumla karşı karşıyayız. Nasıl geçen yıl hep birlikte psikolojik olarak bir darboğazın içerisine girdik, evhamlandık bazı şeyler ürün kıtlığına doğru gitti. Bizim artık bu ünitedeki bir hasta gibi düşünerek yoğun bakımdan nasıl normal yaşama döndürürüz şeklinde bir rol almamız gerekiyor. Bunun için de gerek idari, gerekse hukuksal, gerek kullanım teknikleri, ne gerekiyorsa tüm paydaşlarla, tüm meslek gruplarıyla beraber masaya yatırıp çözüme bir an önce başlamamız lazım''

'MİRASI TÜKETİYORUZ'

Nalbantçılar, şu an kullanılan suların 3 bin-5 bin yıl öncesine ait olduğunu belirterek, ''Şunu biliyoruz ki; şu an da kullandığımız su, bugünün suyu değil. Bizim için emanet edilmiş yaklaşık 3 bin, 5 bin yıl önceki sular olduğunu ve bu suları tükettiğimizi bilelim. Dolayısıyla mirası tüketiyoruz. Gelecek için bir an önce bunların artık normale döndürülmesi için adım atmamız gerekiyor” dedi.

‘YAĞIŞLARIN, YER ALTI SUYUNA ULAŞMASI 3-5 BİN YILI BULABİLİR’

Yeraltı sularında herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığın ifade eden Nalbantçılar, “Bu sezon yağışlar geçen yıla göre çok güzel. Hatta uzun yıllar ortalamasına göre de bir miktar da üzerinde yağışlar aldık. Fakat yer altı suları açısından bunu değerlendirecek olursak bildiğimiz gibi yapılan çalışmalarda, Konya'daki yer altı suyunun yağan yağışlarla beslendiği nettir. Bu yağışların yer altı suyuna kavuşup bizim pompajla o suyu çekmemiz mümkün. Fakat bu yağışın yeryüzüne düşmesinden itibaren pompajın ağzına kadar ki geçen süresi kimi 2 bin, kimi 3 bin yıl, kimisi 5 bin yıl süre almaktadır. Dolayısıyla bizim yağan yağmurun derhal yer altı suyuna inip ve hemen onu pompajla çekeceğiz gibi bir algı içerisinde olmamız, son derece hatalıdır. Bu noktada yapılmış izotopik çalışmalarla ortaya konmuştur ki, Konya'daki yer altı suyunun yenilenme süreci maalesef birkaç bin yıllık bir sürece tekabül etmektedir. Bu da yeri geldiği zaman 10 bin yıla kadar uzayabilmektedir. Dolayısıyla da biz şu an da bu güzel yağışların yer altı suyuna kavuşmayacağını ve bizi daha fazla sulama yönünde teşvik etmemesi gerektiği konusunda hatırlatma yapmak zorunluluğumuz vardır” diye konuştu.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler