İzmir’de gazetecilerden gözaltı ve tutuklamalara tepki
İzmir Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelen gazeteciler, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından başlayan protestoları takip eden meslektaşlarının gözaltına alınması ve tutuklanmasına tepki gösterdi. Burada yapılan açıklamada, “Bizler sadece hakikatin tanıklarıyız. O hakikat hoşunuza gitmiyorsa bundan gazeteciler mesul değildir. Biz gazeteciler bugüne kadar baskıya rağmen görevimizi yapmaktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Üstelik hukuk da basın da bir gün herkese lazım olur” denildi.

Basın meslek örgütleri, İzmir Gazeteciler Cemiyeti öncülüğünde Cumhuriyet Meydanı’nda meslektaşlarının gözaltına alınması ve tutuklanmasına tepki gösterdi. Burada yapılan açıklamaya İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, Cumhuriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi Mehmet Şakir Örs ve gözaltına alınarak bugün serbest kalan gazeteci Yağız Barut da katıldı. İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi tarafından okunan "Kamuoyuna açık çağrımızdır" başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
"Hakikatin peşinde koşmak ve mesleğini hakkıyla yapmak bir gazetecinin görevidir. Savcılar, polis nasıl kamu görevi yapıyorsa, gazetecilerde gördüklerini çekmek, yazmak, doğruları yorumlamakla mesuldür. Görevleri kamu görevidir. Gazeteciye engel olmak aslında kamu adına suç işlemektir. Onurlu meslektaşlarımız hangi baskıyla karşılaşırsa karşılaşsın, görevini yapmaktan vazgeçmez. Akıl almaz gerekçelerle gözaltına alınan ya da cezaevlerinde tutulan demir parmaklıklar ardına konulanan meslektaşlarımızın büyük bir kısmı bugün serbest kaldı. Ancak hâla İzmir'de Barış İnce ve Murat Kocabaş gözaltındadır. Üstelik doğru bilgiye ulaşılamamaktadır. İzmir'de ülkenin en sağlam araştırmacı gazetecilerinden Barış İnce'ye görevi, yaşananları sadece fotoğraflamak olan Murat Kocabaş’ı da yanımızda görmek istiyoruz ve onları almadan da biz Emniyet’in önünden ayrılmayacağız.
Gazetecilik meseleye tutulan aynadır. Mesele gazeteciliği engellemek değildir. Eğer bir şeyi beğenmiyorsanız o tutulan aynadaki görüntüleri değiştireceksiniz gazetecileri değil. Bizler sadece hakikatin tanıklarıyız. O hakikat hoşunuza gitmiyorsa bundan gazeteciler mesul değildir. Biz gazeteciler bugüne kadar baskıya rağmen görevimizi yapmaktan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz. Üstelik hukuk da basın da bir gün herkese lazım olur."
Gappi, açıklamanın devamında ise şunları kaydetti:
"Ey Türkiye, asıl sözümüz şudur. Ötekini görmeyen, diğer yarısını ezen demokrasi en tehlikeli yönetim biçimidir. Bizler mesleğimizi güzel ülkemizde eşit, adil, çağdaş koşullarda yapmak istiyoruz. Özgür gazetecilik yapmaktan başka derdimiz yok. O yüzden bırakınız gazeteciliğimizi yapalım. Kimin ne söylediğinin bir önemi yok. Gelişmiş ülkelerde tek bir ölçü vardır. Bir ülkenin ne kadar özgür olduğunu ölçmek için basına bakılır. Basının kalitesi en doğru rakamları söyler. Basın ve hukuk özgürlüğü vazgeçilmezdir. Eğer bunları yapmazsanız size son sözümüz de şudur; Türkiye normalleşmeye dönmez, demokratik, adil, çağdaş bir şekilde bir ülke yolunda ilerlemekten vazgeçerse küçük günlük kazanımlar yaparsınız ama en büyük kaybı sizler yaşarsınız. Yüzyılın ülkesinden yüzyılın diktatörlüğüne giden bir ülkeye doğru gidersiniz. O nedenle basın her zaman da ayakta kalacaktır. Basın her zaman var olacaktır. Biz meslektaşlarımızın sonuna kadar yanındayız. Bunları özellikle tüm ulusalda vurgulamak isteriz. Bir gecede gözaltına alınan ertesi gün talimatla bırakılan sizlerin oyuncakları değiliz."
KAHRAMANOĞLU: BİZİM ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ SİZİN ÖZGÜRLÜĞÜNÜZDÜR
TGS İzmir Şube Başkanı Nil Kahramanoğlu ise şunları söyledi:
"Gazetecilik suç değildir. Bugün Türkiye kumpaslarla talimatlarla gazetecilerin tutuklandığı bir ülke haline geldi. Neden? Çünkü gazeteciler görülmesini istemediklerini çekti, duyulmasını istemediklerini duyurdular diye. Ben hepsinin gazeteciliğine şahidim buradaki herkesle birlikte. Yağız Barut gazetecidir. Barış İnce gazetecidir. Murat Kocabaş gazetecidir. İstanbul'da kumpasla gözaltına alıp tutukladığınız tüm arkadaşlarımız gazetecidir. Basın özgürlüğünün ayaklar altına alındığını hepimiz biliyoruz artık. Bizler ülkemiz, yaşadığımız bu karanlık tabloya teslim olmasın diye mücadele ediyoruz. Ancak tek başına bu hukuksuzluklara karşı çıkartılan ses hükümete geri adım attırmayacaktır. Bunu da biliyoruz. Bu mücadelede bu yüzden bizi yalnız bırakmayın. Bizim özgürlüğümüz sizin özgürlüğünüzdür. Bizim çıkardığımız ses toplumun duyulmayan sesidir. Bizim hapsedilmemiz ise gerçeklerin hapsedilmesi haksızlığın, hukuksuzluğun kol gezmesidir. Birçoklarının hoşuna gitmiyor ama söylemekten vazgeçmeyeceğimiz şeyler var. Bizler yazmaya, çekmeye, gerçekleri duyurmaya devam edeceğiz. Onlarca gazeteciyi hapsettiniz. Yıldırabildiniz mi? İnadına yapacağız bunu. İnadına bu haksızlıkları, hukuksuzlukları duyuracağız. 'Gazetecilik suç değildir' demeye devam edeceğiz. Çekin ellerinizi gazetecilerin üzerinden."
SARIKAYA: BİZ İŞİMİZİ YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ
Çağdaş Gazeteciler Derneği İzmir Şube Başkanı Adem Sarıkaya da "Bu ülke de bu topraklar da çok karanlık günlerden geçti, geçiyor. İleride de geçecek. Biz gazeteciler de her zaman en fazla payı burada alacağız. En zor günleri yine hep biz göreceğiz. Ama şunu da söylemek istiyorum ki bu ülkede gazeteciler bitmez. Aramızda bir sürü genç arkadaşımız var. Üçümüzü, beşimizi tutuklamayla gözaltına almayla da kimse de yılmayacak. Biz işimizi yapmaya devam edeceğiz. Halkımızın yanında yer almaya devam edeceğiz" dedi.
KARADAĞ: GAZETECİLER BASKI ALTINDA
Birgün gazetesi muhabiri Aycan Karadağ da "Zor bir süreçten geçiyoruz. Gazeteciler baskı altında. Gözaltılar, tutuklamalar yapılıyor ama biz beraber oldukça bu baskılara karşı da boyun eğmeyeceğiz. Barış İnce serbest kalana kadar da diğer tüm gözaltında olan, tutuklu olan gazeteciler, serbest kalana kadar da mücadelemize devam edeceğiz" dedi.
BARUT: İSTEDİĞİNİZ TÜRKİYE'Yİ O KARANLIK GÜNLERİ YARATAMAYACAKSINIZ
Görevini yaparken gözaltına alınan ve bugün sabah saatlerinde serbest bırakılan Yağız Barut da şunları söyledi:
"Devletin duygusu olmaz. Devlet kin tutmaz, öfke duymaz vatandaşına, duymamalı. Devleti temsil eden kurumlar, özellikle bu tarz dönemler polisler kinle, öfkeyle yaklaşamazlar vatandaşlarına. Çünkü onlar güçlerini yasalardan alırlar. Meşruluklarını bu yasalardan alırlar. Eline gücü geçirip eline aldığı güçle bir gazetecinin keyfi bir şekilde, hukuksuz bir şekilde, sırf kendisinin yaptığı şiddeti kayda geçirdiğim için benim kamerama el konuldu. Emeğim çalındı. Gazetecilik ürünü olan emeğim çalındı. Bunun dışında kameram da çalınmış oldu. Polis ve şiddet kelimesini yan yana getirmek istemezdim. Ne yazık ki getirmek zorunda kalıyorum. 'Hırsız mısınız' diye bağırdım orada. Bir daha bağırıyorum burada. Hırsız mısınız kardeşim? Getirin benim kameramı. Verin benim emeğimi geri. Sizin yaptığınız şiddeti de kamuoyunun bilmeye hakkı var. Bunu yapamazsınız. Elinize geçirdiğiniz güçle insanlara zulmedemezsiniz. 18 yaşındaki genci tekme tokat yerlerde döverken iyi de ben kayda geçirince mi suç oldu? Bunu yapamazsınız, buna hakkınız yok. Hiçbir yasada gazetecinin kamerasına el koyabilirsin, keyfi gözaltına alabilirsin. Ne suç işlerse işlesin sen o gence o şiddeti gösteremezsin kardeşim. Bu gençler sizin o çok kutsadığınız vatanı, milleti, devleti seven çocuklar. Zaten sinirlendiğiniz şey sizin yüzünüze bakıp size sizin çok kutsadığınız değerler üzerinden şimdi söylemek istemiyorum bazı kelimeleri ve cümleleri. Bu şekilde seslendikleri için o gençlere kin duydunuz, öfke duydunuz, bunu yapamazsınız, buna hakkınız yok. Hiç kimse yasaların üstünde değildir. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Herkes buna dikkat etmek zorundadır diye düşünüyorum. Gencecik arkadaşlar birlikte kaldığım odadaki arkadaşların hepsi öğrenciydi. Birisi tıp okuyordu. Birisi hukuk okuyordu. Birisi Alman dili ve edebiyatı okuyordu, birisi bilişimciydi. Hepsi pırıl pırıl çocuklar, hepsi bu ülkenin geleceğini düşünen, kendi geleceklerini düşünen çocuklar, gençler. Elinize geçirdiğiniz güçle ve bu kaotik ortamda bana nasıl olsa bir şey olmaz rahatlığıyla bu şekilde pervasızca davranamazsınız. Hiç kimse hukukun üstünde değildir. Her şeye rağmen tüm baskılara, tüm törpülenmelerine rağmen burası bir hukuk devletidir. Türkiye'nin bu güzel ülkenin hukuk devleti olmasını istemiyorsunuz. Kendinizi hukukun üstünde tanımlamak istiyorsunuz. Ama buna izin vermeyeceğiz. Ne gazeteciler olarak buna izin vereceğiz ne bu ülkenin onurlu yurttaşları geleceği için örgütlenen yurttaşlar buna izin vermeyecek. İstediğiniz Türkiye'yi o karanlık günleri yaratamayacaksınız."
TUGAY: NE OLURSA OLSUN GÖREVLERİNİ YAPMAYA DEVAM ETMELİLER
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay da şöyle konuştu:
"İşini yapmaya çalışan, olan biteni topluma aktarmaya çalışan gazetecileri hiçbir hukuki ve yasal dayanağı olmadan gözaltına almak ve onları cezalandırmaya çalışmak baskı altında tutmaya çalışmak. Gerçekten çok üzgünüm bunlar yaşandığı için ülkemizde. Biz bunları ne kadar konuşursak konuşalım bu şeyler devam edecek bunu da biliyoruz. Dolayısıyla bunu her zaman hatırlamak lazım. Gazeteci gazeteciliği neden yapıyor birileri bu ülkede demokrasiyi, insanların hakkını, özgürlükleri demokratik bir ülkenin değerlerini neden savunuyor diye herkesin buna bir dikkatlice bakması ve akıl yorması gerekiyor. Bu dönemde çok genç yaşta çocuklarımız, gençlerimiz daha ön plan çıkarak bir isyan ve bir itiraz dile getirdiler. Pek çok hikaye dinledim. Bazılarını görüntülerini gördüm. Bazılarını canlı olarak gördüm, yaşadım. Neticede yoldan geçerken gözaltına alınan lise çağındaki çocuklardan çok anormal olmaması gereken bir şiddete maruz kalan üniversite öğrencilerine kadar pek çok hikaye var. Karakollarda adliyelerde yani böyle bayılan aileler, perişan olan anne babalar yani bunları bu dönemde yaşadığı herkes neticede bu süreci bir siyasetçi tavrıyla bu mücadelenin doğru bir noktaya gitmesi amacıyla ben ve arkadaşlarım elbette ki takip ettik ya da Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu mücadelenin ana parçalarından biriyiz. Ama şunu biliyoruz hiçbir zaman düşmanca taraf olmayan, halkın aslında vicdanının ve demokrasi bilincinin halkın egemenliğinin gözlemcisi olan, burada asker gibi sahada çalışan önemli insanlar toplumumuzun gazetecileri. Bütün dünyada böyle. Ne olursa olsun görevlerini yapmaya devam etmeliler. Biz de ne olursa olsun onların hakları için mücadele etmeye, elimizden geldiğince onların yanında olmaya devam etmeliyiz, bunu yapmak zorundayız."
"GAZETECİLERİMİZE DÜŞEN ÖNEMLİ GÖREVLER VAR"
"Bu mücadeleler büyük bir güce karşı yapılıyor" diyerek sözlerini sürdüren Tugay, şunları kaydetti:
“Bize büyük birliktelikler lazım. Dirençli olmak lazım. Kısa bir sürede sonuç alınamayabilir. Ama bırakılmayan mücadeleler gerekiyor. Bunu doğru zeminlerini tekrar tekrar hep beraber gözden geçirmek lazım. Her zaman gözümüz gibi korumamız gereken en önemli meslek gruplarından ve emekçilerden gazetecileri her zaman ayrı bir yere koymamız lazım. Onların incinmemesi için hepimizin ayrı ayrı üzerine düşen sorumluluklar var. Bugünleri atlatacağımıza inanıyorum. Sadece gerçekten çok güçlü olmamız gerektiğini tekrar söylemek isterim. Bu sadece gençlerimize, çocuklarımıza bırakılacak bir iş değil. Onları yalnız bırakmamak lazım. Onların yanında olmak lazım. Onların maruz kaldığı bu şiddeti de yine bu halk durdurmalı. Hangi yaştan olursa olsun anneler, babalar kendini güvende hisseden, bugün güvende hisseden ama yarın öbür gün ne olacağını bilmeyen herkes yaşlılarımız bu toplumun her kesimi hem gençlerin hem gazetecilerin hem de baskı altında tutulan herkesin yanında olmak zorunda. Bu bilincin ezberimizde ve Türkiye'mizde yayılması adına yine gazetecilerimize düşen önemli görevler var."

En Çok Okunan Haberler
-
Avukatından 'Erdoğan' savunması: Serbest kaldı!
-
Volkan Konak hayatını kaybetti
-
Bahçeli'den 'yeni anayasa' çağrısı!
-
Tutuklamayı reddeden hakime ceza!
-
'Sen bilmez misin devrimciler korkmaz'
-
Volkan Konak sahnede hayatını kaybetti
-
Yurttaş o seçeneğe 'evet' diyor!
-
Dev mitingin ardından 2 gözaltı!
-
Valilik'ten 'geçmiş dönem' soruşturmasına ret!
-
Özel'den tutuklu gençler için sert sözler