İBB İYİ Parti Grup Başkan Vekili Özkan: 'O gün Montrö’yü sorgulayanlar bugün Montrö’ye sarılmış durumdalar'

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Meclisi İYİ Parti Grup Başkan Vekili İbrahim Özkan, Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi ile ilgili, “Hükümet yesin içsin Lozan ve Montrö'ye şükretsin. Kanal İstanbul'un bir daha adını da anmasın. O gün Montrö'yü sorgulayanlar bugün Montrö'ye sarılmış durumdalar. Tıpkı İstanbul Havalimanı'na inemeyip Atatürk Havalimanı'na inmek zorunda kaldıkları gibi” dedi.

İBB İYİ Parti Grup Başkan Vekili Özkan: 'O gün Montrö’yü sorgulayanlar bugün Montrö’ye sarılmış durumdalar'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 15.03.2022 - 10:34

İBB Meclisi'nin mart ayı oturumları Yenikapı'daki Dr. Mimar Kadir Topbaş Gösteri ve Sanat Merkezi'nde, 1. Başkanvekili Zeynel Abidin Okul başkanlığında toplandı.

Gündem dışı konuşmalarda söz alan İYİ Parti Grup Başkan Vekili İbrahim Özkan da yaptığı konuşmada Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz ve Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik askeri harekatının etkilerini değerlendirdi. 14 Mart Tıp Bayramını kutlayarak söze başlayan Özkan, şunları söyledi:

“DOKTORLARIMIZI KAYBETMEYELİM

Bugün 14 Mart Tıp Bayramı. Öncelikle pandemi sürecinde gecesini gündüzüne katan tüm sağlık çalışanlarımıza, hemşiresinden, hasta bakıcısından doktoruna kadar, tüm doktorlarımızın, sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutlarım. Özveri ile çalışan ailesinden, çoluğundan, çocuğundan uzak kalıp bizleri iyileştirmeye çalışan tüm doktorlarımız, bizlerin başının tacı olmalı. Sayın Cumhurbaşkanı'nın doktorlarla ilgili bir sözü oldu ama bu konunun üzerine çok fazla durmak istemiyorum. Çok talihsiz bir açıklama. Bu laftan çok üzülen doktorlar oldu. Yani, ‘giderlerse gitsinler, buralar boş kalmaz; gerekirse biz asistanlarla, yeni mezunlarla devam ederiz’ sözü kapsayıcılık, tarafsızlık ilkesi ve adalet ilkesiyle bağdaşmaz. Bugün ülkemizde doktorlar memnun değiller. Altı yedi bin lira maaş alan, maksimum 25 -30 bin lira maaş alan çok performansı yoğun çalışan doktorlarımızın aldığı maaşlar hakkaniyetli değildir. Bakın bu ülkenin en kıymetlileri, en zekileri, üniversitede derece yapmış olan insanları doktor oluyor. Doktorlarımızı kaybetmeyelim. Geçtiğimiz iki yıllık süre zarfında yaklaşık beş bine yakın doktorumuz yurt dışına gitti. Neden gitti doktorlarımız yurt dışına? Çünkü bu ülkede insanca yaşayabilecek bir ücret karşılığı çalışamıyorlar. Can güvenlikleri yerinde değil. Nöbetler çok ağır. Tıp eğitimi o kadar basit bir eğitim değil. Altı yıl tıp fakültesinde okuyacaksın, beş sene altı sene TUS'a çalışacaksın, ondan sonra iki sene, üç sene zorunlu hizmet yapacaksınız. Ömrünüzün 15 ya da 16 senesini vereceksiniz, ondan sonra ‘giderseler gitsinler’ ile karşı karşıya kalacaksınız. Bu ülkenin gönderecek bir tane doktoru yoktur. Bu ülkenin doktorları kıymetlidir. Ve ülkemizin doktorları başımızın tacıdır.

İKİ BİLET BİR LİTRE MAZOT ALIRKEN, BUGÜN DÖRT BİLET, BİR LİTRE MAZOT ALMIYOR

İETT'nin en büyük giderlerinden bir tanesi yani toplam gelirlerinin yüzde 48 gideri yakıta, motorine gidiyor. Motorine gelen her bir liralık artış, 600 bin litre motorin kullanan, İETT için günlük 600 bin lira aylık 18 milyon Türk lirası ek bir maliyet demek. Şöyle bir istatistik de var bende. Yaklaşık dört beş ay önce iki bilet, bir litre mazot alırken bugün dört bilet, bir litre mazot almıyor. Evet, küresel anlamda petrolde ciddi maliyet artışları var doğrudur, kabul edilebilir ama bizim de halkımızın geliri çok düşük. Belediyelerin kamu hizmeti yapan kurumların yakıt giderlerinden özel tüketim vergisinin ve KDV'sinin muhakkak alınmadan devlet tarafından sübvanse edilmesi lazım. Sadece İETT'nin başlangıçta 100 milyon liralar seviyesinde olan yani yaklaşık üç sene önce yeni yönetim göreve gelmeden önce yüz milyon lira seviyesinde olan sübvansesi bugün aylık 500 milyon Türk lirasını aşmış durumda. Aynı durum taksici için de geçerli, dolmuşçu için de geçerli, minibüsçü için de geçerli. Bu UKOME'ye zannediyorum esnaf yine sesini çıkarmaya başladı. UKOME'ye de yine bu zam olarak gelmek zorunda. Çünkü artık sürdürülebilir değil. Bir ekonomi yönetiminin belediyelere de ciddi bir maliyeti olduğu aşikardır.

EKMEKLERİ BİZ ALTI LİRALARA, YEDİ LİRA ALACAĞIMIZ GÜNLERİ YAŞAMAK İSTEMİYORUZ

30 tane Azak Denizi’nde bekleyen gemi serbest bırakılmasaydı, bugün yağ kuyrukları bu ülkede devam ederdi. Bakın tarım stratejik bir alandır. İki buçuk lirayı paylaştım yaklaşık bir hafta önce. En güçlü silah sabandır demiş bakın ulu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk. Bugün siz tarımda dışa bağımlı hale gelmişsiniz. Siz bugün samanı ithal eder hale gelmişsiniz. Çiftçi ne tarlasını sürebilecek mazot desteği alıyor ne de ürününü ekebilecek gübre desteği alabiliyor. Maalesef bugün ülkemizde çiftçilik yapmak çok zor. Yaza doğru buğdayda ciddi fiyat dalgalanmalarını yaşayacağız. Bunların hepsini göreceğiz. Yani ekmekleri biz altı liralara, yedi lira alacağımız günleri yaşamak istemiyoruz ama korkarım gibi durumu yaşayacağız.

ÜLKEYİ 40 SENE GERİYE GETİRDİNİZ

Şimdi ayçiçek yağıyla ilgili ufak bir araştırma yaptım. Ülkemiz yağı, sıvı halde ithal ediyor. Bu çok doğru bir metot değil. Ayçiçek yağının sıkılmasıyla açığa çıkacak olan küspesi atığı hayvan yemeği olarak kullanabiliriz ama maalesef biz yağı alıyoruz ve burada sadece markalayıp, rafine edip, tenekeye koyup satıyoruz. 20 yıllık AK Parti iktidarına gelirken bu yağ kuyrukları, benzin kuyrukları, ekmek kuyruklarından siyasetler yapıldı. Gelinen nokta ne? Bugün bu ülkede yağ kuyrukları var, bugün bu ülkede benzin kuyrukları var, bugün bu ülkede ekmek kuyrukları var. Ülkeyi 40 sene geriye getirdiniz. Bu durumu yaşatan AK Parti iktidarıdır. Bakın bu ülke 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'yla yağ kuyrukları, evet ambargo uygulandı ülkemize ama, o dönem bunun bedelini biz Kıbrıs'la ödedik, bir kazanımımız vardı. Peki, şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nin kazanımı ne? Tarımı bitmiş, çiftçisi bitmiş, ortaya çıkan sonuç buğdayda dışa bağımlı bir ülke, ayçiçek yağında dışa bağımlı bir ülke haline geldik.

LOZAN VE MONTRÖ'YE ŞÜKRETSİN, KANAL İSTANBUL'UN ADINI DA ANMASIN

Ukrayna'daki Rus işgaliyle ilgili bir iki kelam daha etmek isterim ki şu: Bakın hükümet yesin içsin Lozan ve Montrö'ye şükretsin. Kanal İstanbul'un bir daha adını da anmasın. Bundan bir asır önce, ülkesini her türlü tehlikeden koruyacak şekilde, bir Cumhuriyet inşa eden deha, eşsiz lider Atatürk'e yatıp kalkıp dua etsin. O gün Montrö'yü sorgulayanlar bugün Montrö'ye sarılmış durumdalar. Tıpkı İstanbul Havalimanı'na inemeyip Atatürk Havalimanı'na inmek zorunda kaldıkları gibi.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon