Fatih Terim 'Seçil Erzan' davasında ilk kez ifade verdi: İfadeye Cumhuriyet ulaştı

Seçil Erzan ve 7 sanığın dolandırıcılık iddiasıyla yargılandığı davada Fatih Terim, Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün ifade verdi. Terim'in ifadesine Cumhuriyet ulaştı.

Fatih Terim 'Seçil Erzan' davasında ilk kez ifade verdi: İfadeye Cumhuriyet ulaştı
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.08.2024 - 15:51

Futbolcular Arda Turan, Emre Belözoğlu, Fernando Muslera, Volkan Bahçekapılı ve Selçuk İnan’ın da arasında bulunduğu 18 kişiyi toplam 25 milyon 770 bin dolar ve 7 milyon 384 TL dolandırdığı gerekçesiyle 226 yıl hapsi istenen bankacı Seçil Erzan davasında yeni bir gelişme yaşandı.

Galatasaray ve Türkiye Milli Takımı'nın eski teknik direktörlerinden Fatih Terim,  'yüksek kârlı fon vaadiyle dolandırıcılık davasında' müşteki sıfatıyla ilk kez ifade verdi.

Terim'in ifadesini Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi'nde verdiği öğrenildi.

İŞTE TERİM'İN İFADESİ

Fatih Terim'in ifadelerine Cumhuriyet ulaştı.

İşte Terim'in müşteki sıfatıyla verdiği ilk ifade...

Yaklaşık 13 yıl kadar önce ben Galatasaray Teknik Direktörü iken Galatasaray Kulübü ile Denizbank arasında bir anlaşma yapılmış ve bu çerçevede kulüp, Denizbank ile çalışmaya başlamıştı. Buna yakın tarihlerde bir şampiyonlar ligi seyahatinde, uçak yolculuğunda bankanın genel müdürü Hakan Ateş ile tanıştım, o dönemki eşiyle birlikte bir arka sıramda oturuyordu, bana yaklaştı ve kendini tanıttı, “kulüple anlaştık, sizin de hesaplarınızı bizim bankaya taşıyalım hocam” dedi. İlk tepkim olumsuzdu, çünkü yıllardır başka bir bankayla çalışıyordum ve çok sık hesap değiştiren etrafımdaki danışmanları, hizmet aldığım insanları ve firmaları değiştirmeyi sevmem, uzun vadeli güven üzerine ilişkiler kurarım. Hakan Ateş o esnada çok ısrar etti, bankanın sağlayacağı avantajlardan bahsetti, kulüpteki diğer çalışanların da Denizbank’a geçtiğini anlattı, bunun üzerine ben de diğer bütün kulüp çalışanları gibi bazı banka hesaplarımı Denizbank’a aktardım. Sonrasında Hakan ile arkadaş da olduk, ya da en azından ben öyle sandım. Çok yakın ilgi alaka gösterdi, bana en iyi hizmeti vermek üzere çok özel bir müşteri olarak hissettirdi. 

"BU, AKLA HAYALE SIĞMAYACAK BİR SENARYO"

Ben davaya konu olan olay meydana gelene kadar yaklaşık 13 yıl boyunca Denizbank müşterisiydim. Hatırladığım kadarıyla 2016 veya 2017 yılında sanık Seçil Erzan’la Denizbank’ın yeni Florya Şubesi Müdürü olarak tanıştım. Denizbank beni özel bir müşterisi olarak kabul etti ve hep bu şekilde muamele gördüm. Denizbank Genel Müdürü olan Hakan Ateş benim ilk ismiyle hitap ettiğim bu olaylar yaşanana kadar arkadaş bildiğim hem yazlık hem kışlık evimde misafirim olan, benim de onun evinde misafir olduğum, samimi olduğumuz, en azından öyle bildiğim bir insandı. Bu olaylardan sonra kendisiyle hiçbir ilişkim kalmamıştır. Gösterdiği yakın alaka çerçevesinde benim Denizbank’taki hesaplarımla ilgili bana özel ihtimam gösterilirdi. Seçil Erzan’ı benim özel bankacım olarak belirleyen, bu şekilde çalıştıran ve bunu takip eden de Denizbank üst yönetimidir. Duydum ki Hakan savcılığa verdiği ifadede kendisinin Seçil Erzan ile benim düzenlediğim bir etkinlikte tanıştığını söylemiş.

"EN UFAK BANKACILIK İŞLEMLERİMİ DAHİ SEÇİL ERZAN'A SÖYLEYEREK YAPTIRIRDIM"

Bu, akla hayale sığmayacak bir senaryodur. Denizbankın banka tarafından ödül almış 20 senedir bankada çalışan şube müdürünü, Denizbank’ın genel müdürü ile tanıştıracak kişi ben değilim. Hatta bölge müdürü Sermin Hanım’ın benden randevu alıp, bana bizzat gelip, Floryadaki ofisimde, Seçil Erzanın en iyi banka şube müdürleri arasında olduğunu söylediğini de hatırlıyorum. Floryada yapılan bu görüşme bir çok insanın gözünün önünde yapıldı, gizli bir görüşme de değil, yani Sermin Hanım’ın bunu hatırlamama ihtimali olduğunu da düşünmüyorum. Sermin Hanımın mahkemede verdiği ifadede bu bilgiye rastlamadım, bu nedenle özellikle doğruları eksikleri söyleyeyim de dosya eksik kalmasın. Hakan, Sermin Hanım ve üst yönetimin de güvendiğini belirttikleri Seçil Erzana, bankanın özel ihtimam gösterdiği bir müşterisi olduğumu düşünerek ve özellikle Hakan tarafından bana bu şekilde hissettirilerek, ben en ufak bankacılık işlemlerimi dahi Seçil Erzan'a söyleyerek yaptırırdım. 

Ben finansal meselelerden çok anlamam. Yoğun ve çok seyahatli çalışma hayatım sebebiyle de çok uzun yıllardır bir banka şubesine gitmişliğim yoktur. Hatta, Denizbank Florya Şubesi’ne ve Denizbank Büyükdere Şubesi’ne bir defa dahi adım atmamışımdır, bunların yerini dahi bilmem. Çalışma hayatımın özellikle son 15-20 senesi boyunca para yatırma ve çekme işlemleri ile imzalanacak belgeler banka çalışanlarının bulunduğum yere gelmesi ile yapılmıştır. Seçil Erzan bizzat kendisi gelip kimi zaman Florya tesislerinde herkesin içinde kimi zaman evimde toplu olarak getirdiği belgeleri bana imzalatırdı, hiç okuma ihtiyacı duymadan imzalardım. Hatta, yurt dışına seyahat edeceğim zamanlarda benim Seçil Hanım ile konuşmam ya da mesajlaşmam üzerine havaalanına nakit para getirildiği dahi olmuştur. Her zaman Seçil Hanım değil başka Denizbank çalışanları da gelirdi, para getirirlerdi para götürürlerdi, bazen imza alırlardı bazen almazlardı. Seçil Erzan yıllardır benim özel bankacımdı. Ben Denizbank tarafından oluşturulan güven ve Denizbank’ın bana gösterdiği kişi olduğu için Seçil Erzana özel bankacım olarak güvendim. Ben hayatım boyunca bütün ilişkilerimi güven üzerine kurdum, benim yaşantım hep böyleydi. Bundan sonra da böyle olacak güvensiz yaşanmaz. 

"BİRÇOK TRANSFER İŞLEMİNİ SMS İLE MESAJ ATARAK İSTEDİM"

Bankadaki hesaplarımı zaman zaman Seçil Erzana, o yoksa onun yönlendirdiği bankacıya sorardım. Onlar da bankadaki ekranlarına bakarak bana varlık durumu ekranının fotoğrafını atarlardı. O dönemde tüm yazışmalarım SMS üzerindendir, birçok transfer işlemini SMS ile mesaj atarak istedim, onlar da bana SMS ile dönüş yaparlardı ve banka hesaplarımla ilgili bilgileri bazen mesajda yazarak bazen de ekran görüntüsü paylaşarak iletirlerdi. Telefonla kaydettikleri sesli talimat ve onaylarım da olmuştur, bunlar yanlış hatırlamıyorsam daha çok kredilerle ilgiliydi. 

Nakit parayla ilgili işlemlerimi de genelde şoförüm Umut Akgöze vasıtasıyla yapardım. Umut Akgöze dışında da güvendiğim bir çok kişiyle, o an yakınımda kim varsa ona güvenerek, bu tür işlemler yapmışlığım olmuştur. Hesabıma nakit yatırılacak tutarları bu şekilde gönderdiğim, nakit çekimlerimi de bu şekilde yaptığım çok olmuştur. Bu, Denizbank’a özel bir durum değil, ben geçmişte de birçok nakit çekme ve yatırma işlemini güvendiğim insanlar aracılığıyla yapmıştım, bunda bir beis görmedim çünkü banka şubesine bizzat gitmem söz konusu olmuyordu.

Seçil Erzan benim Denizbank hesaplarımdaki bütün işlemlerimle özel olarak ilgilenirdi. Bana finansal olarak söylediği her tavsiyeyi bankanın görüşü olarak gördüm, zira bankanın yönetimi ona güvenmiş onu o pozisyona getirmiş hatta bana da bizzat gelip “en iyi şube müdürlerimizden biri” demişler, ben de bunun üzerine ayrıca bir teyit yapmaya ya da sorgulamaya gerek görmedim. Bana özel bankacım olarak hizmet veren Seçil Erzan, “hocam bankada şu kadar paranız var, bu ay bu paraya dokunmadınız heba olmasın, değerlendirelim” gibi sözler söylediğinde de ben doğal olarak bunun altında kötü bir amaç aramadım, bu durumu sorgulamadım. Sorgulamadım çünkü doğal olarak güven duyuyordum. Bu tür durumlarda, “siz daha iyi bilirsiniz, öyle daha iyi olacaksa o şekilde hareket edelim, nasıl değerlendirmeyi uygun görürseniz öyle değerlendirelim” gibi sözler söyledim. Daha sonra da kendisi gerekli işlemleri yapar, onayım gereken hallerde de ya arar ya da imzamı alırdı. 

Ben bu işlemlerin aslını hiçbir zaman özel olarak kontrol etmedim, etmem de ve hayatımda hiçbir bankada etmedim. Hesapların takibi genel itibarıyla şube müdürü olarak ondaydı, o yerinde olmadığı veya müsait olmadığında da beni uygun gördüğü diğer banka çalışanlarına yönlendirdiği olmuştur. Rüya Sağır da bunlardan biridir. Şimdi anlıyorum ki Seçil Hanım’ın bana yazdığı saklama hesabına yattığını söylediği paralar, böyle bir hesaba yatmamış. 

"BANKACI OLDUĞU İÇİN HER ZAMAN ONUN ÖNERİLERİNE GÜVENDİM"

Bana hiçbir zaman özel olarak bir fona para yatırılacağı, bu fondan yüksek getiri elde edileceği, Hakan adına veya Mehmet Aydoğdu adına bir fon olduğu veya benim adımla bir fon kurulacağı gibi sözler söylemedi. Bana söylediği, paramın bankanın saklama hesaplarında değerleneceği, bankadaki bir çok yöneticinin de bundan yararlandığı idi, ben de bunu sorgulamadım ve benden nakit olarak göndermemi istediği tutarları nakit olarak gönderdim. Başkalarına yönelik benim adımı kullandığından ise haberim bu olaylar ortaya çıktıktan sonra oldu. Kendisi yıllardır bende önemli bir güven oluşturdu ve oluşturduğu güven çerçevesinde yüzlerce, bazıları yüksek bazıları düşük tutarda bankacılık işlemleri yaptık. Beni zaman zaman arayarak veya mesaj göndererek, bana yatan maaşları da takip ederek, “hocam, bunu günlük gecelik bağlıyorum” demişliği vardır. Ben de bankacı olan kendisi olduğu için her zaman onun önerilerine güvendim, tavsiyeleri doğrultusunda bu işlemi yapabilirsiniz dedim.

Bütün bu işlemlerde de ekstra bir ilgiyle ve saygıyla bana yaklaşması gereği ben ona çok güvenirdim. Dolayısıyla basından okuduğum kadarıyla bu davada mağdur ettiği diğer kişiler gibi bana yönelik özel bir ikna çabası içine girme ihtiyacı olmadığını şimdi anlıyorum. Kendisi, benim Denizbank sistemine girdiğini zannettiğim tutarları SMS ile gönderdiği hesap bildirimlerinde Saklama yazan bir satırın karşılığında gösteriyordu. Bana, yatırdığım paraların saklama hesabında durduğunu söylemişti. Ben de bu işleyiş nedeniyle, herhangi bir şüphe duymadım, aklıma kötü bir şey dahi gelmedi. Ben, gönderdiğim tüm paraların Denizbank nezdinde değerlendirildiğini varsaydım. Bana Seçil hanım ile ilgili soru soranlara onun iyi ve ilgili bir bankacı olduğunu söylerdim. Çok sonra öğrendim ki benim haberim olmadan, etrafımdaki bir çok kişiden para istemiş bazılarından da paralar almış. Ayrıca yakın aile dostlarımızdan da almış hatta daha fazla alınması için uğraşmış. Ben bunları çok sonra öğrendim. 

"YATIRIM İÇİN HİÇBİR ZAMAN ÖZEL BİR İKNA ETME ÇABASI İÇİNE GİRMEDİ"

Ben Seçil Erzan’ı Denizbank olarak gördüğüm için ve zaten bütün işlemlerimi de anlattığım usulde yaptığım için para aktarılacağı zaman da Seçil Hanım neyi nasıl ve ne şekilde yap dediyse o şekilde yaptım. Kendisi beni bir yatırım için hiçbir zaman özel bir ikna etme çabası içine girmedi.

Hesabıma yatan paralar da, hesabımdan çekilen paralar da benim kendi paramdır. Ben kendi param üzerinde tasarrufta bulundum. Hayatımda destek olduğum, çalıştırdığım, zaman zaman maddi anlamda destek olduğum, yardım ettiğim birçok insan bulunmaktadır. Dönem dönem yüklü miktarlarda nakit para kullanırım. Nakte ihtiyacım olduğunda, paramı Denizbanktan güvendiğim insanlar vasıtasıyla aldırırdım. Nakit para yatıracağım zaman da yine güvendiğim insanlar vasıtasıyla yatırırdım.

Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki ben son 50 yıldır herkesin gözü önünde yaşıyorum. Benim evim, yazlığım, ailem, işim, hayatım, kazandığım para aldığım prim, her şey göz önünde. Her şeyimi kamuoyuna açık yaşıyorum. Bir defa dahi, ben ve ailem, gizli saklı bir şey yaşamışlığımız yok. Hatta zaman zaman, aldığım maaş, tartışmaları da beraberinde getirdi. Benim maaşım maalesef Meclis’e dahi konu oldu. Ben, bu kadar açık yaşıyorum. Hayatımda, hakkım olmayan benim olmayan hiçbir şeye tenezzül etmedim. Kimseden bir şey istemedim. Hayatımda işim ve emeğim dışında, para kazanmaya da çalışmadım. Benim, Türkiye’de çalıştığım kurumlardan, çalışmadığım döneme ait bir kazancım varsa, bunları dahi hayır kurumlarına bağışladığımı tüm Türkiye biliyor. 

"BEN 1.5 SENEDİR BUNLARI KONUŞMAK İSTİYORDUM, ONA SAYGIMDAN DOLAYI BUGÜNÜ BEKLEDİM"

Hiç kimseyi herhangi bir finansal yatırım yapması için de yönlendirmedim. Bu davada benim tanıdığım müştekiler var, tanımadığım da müştekiler var, hatta daha çoğunu da tanımam. Bu 30’dan fazla müşteki ve sanıklardan tek biri dahi, benim birini bir sözde fona yönlendirdiğimi, aradığımı, arandığımı söyleyebilecek tek bir insan dahi olamaz. Varsa, lütfen gelsin çıksın söylesin, mahkemede söylesin, başka yerde söylesin. Benim bir yerlere para yönlendirdiğimi iddia eden tek biri vardır, o da bankadır ve bankanın reklam alanlarıdır. Davaya taraf olmayan bankanın böyle yapmasının tek sebebi de kendi iletişim stratejisidir. Ben 1.5 senedir bunları konuşmak istiyordum, fakat devam eden bir yargı süreci vardı ve ona saygımdan dolayı bugünü bekledim. 

Belirttiğim üzere ben finans işlerinden anlamam, bu nedenle de kimseye anlamadığım bir konuda tavsiye vermem, kimse de bana böyle bir konuda akıl danışmaz. Buna kızım, yeğenim ve eski damadım da dahildir. Bana Seçil Erzan’ı tanıyor musun diye sormuşlarsa da, elbette Seçil Erzan’ı tanıdığımı ve güvendiğim bir bankacı olduğunu söylemişimdir. Ama kimse bana gelip böyle bir fon olduğundan ya da Seçil Hanım’ın benimle adlandırdığı bir fon olduğundan bahsetmedi. Zaten kimse bana parasal konular hakkında soru sormaz, soramaz, benim kimseye sormadığım gibi. 

"EMRE BELÖZOĞLU İLE ARDA TURAN EŞİMLE TEMASA GEÇENE KADAR HABERİM OLMADI"

Tek bir insanı dahi herhangi bir fon, yatırım ya da Seçil Hanım’ın yönettiği veya yönettiğini iddia ettiği bir sisteme yönlendirmişliğim yok. zaten olamaz çünkü böyle bir sözde fonla ilgili bir bilgim de hiç olmadı. 7 Nisan 2023 günü Emre Belözoğlu ile Arda Turan bu konuda eşimle temasa geçene kadar, olayları duyana kadar da haberim olmadı.

Bu olayla ilgili maddi ve manevi zararlarım var. Ben bu olay ortaya çıktıktan sonra hesaplarımı incelettim. Yapılan incelemeler neticesinde de Denizbank’a yatırılması için gönderdiğim ve Denizbank’tan çektiğim tutarlar arasında ciddi bir eksiklik olduğunu tespit ettik. Zaten banka çalışanı Rüya Hanım’dan yine SMS ile aldığım bilgiye göre bir saklama hesabım olmalı ve orada 3 milyon dolar civarında para bulunmalı. Bana verilen bilgi buydu. Ama sonra Denizbank bana böyle bir paranın olmadığını söyledi. Denizbank ile olan ilişkim uzun yıllara dayandığı için hesaplarımda oluşan zararımın tam tutarını henüz bilmiyoruz, bu hususta açmış olduğumuz davalar da mevcuttur. Bunların bilgilerini de avukatlarım dosyaya sunacak. 

Ben ayrıca sorulmayan bazı hususlara da değinmek istiyorum. Belirttiğim gibi 7 Nisan 2023 günü Emre Belözoğlu ile Arda Turan bu konuda eşimle temasa geçene kadar, olayları duyana kadar da haberim olmadı. Emre ile Arda’nın benimle temasa geçmelerinin sebebi, benim banka genel müdürü Hakan Ateş’e olan yakınlığımdır. 2023 yılı Nisan ayında bir Cuma akşam, eşimle temasa geçmişler, ben Bodrum’daydım, daha sonra öğrendiğime göre oruçlu olduğum için olayı önce bana anlatmak istememişler. Ben zaten o gün uçakla İstanbul’a gelmek üzereydim.

İstanbul’a geldiğimde yaşananları bana anlattılar. Ben de bunun üzerine hemen Hakan Ateş’i aradım, randevu istedim. Hakan bu randevu talebine karşılık önce beni Zorlu’daki evine davet etti ve orada görüşebileceğimizi söyledi. Aynı akşam İstanbul’a geldikten sonra SMS yoluyla ne zaman gelmemizin uygun olacağını Hakana sordum. Daha sonra Hakan beni aradı ve “hocam siz gelirseniz bina girişinde sizi tanırlar, en iyisi ben sizin eve geleyim hocam” dedi. Ben de Arda ve Emre’nin bizim evde olduğunu söyledim ve beklerim dedim. Bu konuşmadan sonra, Hakan’dan uzun bir süre ses çıkmadı. Hakan’ın durumunu merak ettiğim için tekrar aradım. Hakan, mümkünse yarın saat 10da genel müdürlüğe gelin, orada görüşelim dedi. Şu an geriye baktığımda, Hakandan ses çıkmayan süreçte arka planda ne organizasyonlar yapıldığını daha iyi anlıyorum.  

"BANKANIN TÜM ÜST DÜZEY YÖNETİMİ ORADAYDI"

8 Nisan Cumartesi sabah, sadece Hakan’la görüşeceğimizi sanarak beraberce banka genel müdürlüğüne gittik. Hakan bizi binanın girişinde karşıladı, daha önceki nezaketen yaptığım ziyaretimde de öyle yapmıştı, öyle saygı gösteren ve alakalı özenli bir insan olarak tanımıştım onu, ama bir anda bizi yukarı çıkardığında karşımıza hatırladığım kadarıyla 10-15 kişi çıktı, bankanın tüm üst düzey yönetimi oradaydı. Çok şaşırdık ve ben Hakan’la konuşmaya olayı anlamaya ve Arda ile Emre’nin mağduriyetleri için ne yapılabilir diye konuşmak üzere gittiğimizi sanırken, bana da soruldu bir kaybım olup olmadığı. Ben, “ben şu an bilmiyorum, bir hasar tespiti yapmadım, mümkünse hasar tespitimizi yapalım sonra net bir şey söyleyelim” gibi bir şey söyledim. Arda ve Emre, “Biz Fatih Hoca’nın tavsiyesiyle Seçil Erzana para gönderdik” demediler, toplantıda böyle bir söz söylendiğini beyan edenler yalancıdır yalan söylüyorlar. Dediğim gibi Arda, Emre, adı geçen diğer şahıslar veya herhangi bir insanı sözde bir fona yatırım yapmaları için yönlendirme yapmışlığım, tavsiye vermişliğim yok, olmadı, olamaz. Orada konuşurken, Seçil Erzanın neler yaptığıyla ilgili bilgileri duyunca şaşırdım, şaşırdığımı da belli etmişimdir. 

Bu işin üstünün kapatılmaya çalışıldığını, bu olayda mağdur olan insanların kamuoyuna suçlu gibi gösterilmeye çalışıldığını ve Denizbank’ı olaydan ayırmanın hesabının yapıldığını anlıyorum. Çünkü, bizim o genel müdürlük binasına gitme sebebimiz ile orada karşımıza çıkartılan tabloya baktığımda, bunun taammüden daha sonra kullanılmak üzere, ortaya konulan bir mizansen olduğunu anlıyorum. Bu senaryoyu, verilemeyecek hesapları olan insanların yapacağı bir davranış olarak görüyorum. 

"BENİM ADIM KULLANILARAK..."

Özellikle de benim adım kullanılarak, bu olayın ve Denizbank’ın üzerine bir set çekilme gayreti olduğu zaten tüm kamuoyunun da malumudur. Sırf bu yüzden tarafımın ismimin ve ailemin yaşadığı mağduriyet bile maddi olarak hiçbir şekilde karşılığı olmayan bir zarardır ve bu durum benim için çok daha önemlidir. Konunun adalet önünde tartışılması ve kim suçlu ise bunun ortaya çıkması en büyük arzumdur. Benim için en önemli konu ismimin ve ailemin böyle bir olayda paravan olarak kullanılıp benim üzerimden kamuoyunun dikkatinin farklı yönlere çekilmeye çalışılmasıdır. Bunları da kimlerin hangi gaye ile yaptığı zaten yargılamada da ortaya çıkmaktadır.

Seçil Erzana çok yakın olduğuma dair söylenenlere de değinmek istiyorum. Seçil Erzan benim yıllarca Denizbank’ın yüzü olarak tanıdığım, Hakan’ın ve Sermin Hanım’ın bana gösterdikleri ihtimamla tayin ettiklerini düşündüğüm, yıllarca en ufak bir saygısızlığını görmediğim, yıllarca güvendiğim ve paramı emanet ettiğim kişidir. “Hocam paranızı nakit gönderin, özel bir saklama hesabında tutuyorum” dediğinde nakit gönderdim, “Hocam paranızı şurada değerlendirelim” dediğinde de “Siz bilirsiniz Seçil Hanım” dedim. Sözüne inandığım bir bankacıydı. Kendisinin nişan töreni için yazlık evindeki davete eşimle katılmış olmamızın dahi söylentilere sebep olduğunu üzülerek öğrendim. Beni nişanına davet eden bankacım ve eski avukatımdır, ben de tabii ki bu davete icabet ettim.

Bugün yine, yıllarca çalıştığım bir danışmanım ya da avukatım beni nişanlarına düğünlerine özel bir günlerine davet etseler ben yine giderim. Gittikten sonra da ya ben ya eşim özel not yazar teşekkür ederiz. Biz böyle gördük. Bunun neden günlerce konuşulduğunu anlayamadığımı özellikle burada mahkeme huzurunda belirtmek isterim. Bunun konuşulduğu kadar, şu da konuşulabilir o zaman, Hakan Ateş de beni yine Denizbank’ta yönetici olan eşi Demet Tokgöz Hanım ile olan düğünlerine davet etmişti, maalesef eşimin rahatsızlığı sebebiyle gidememiştik, ama buna da gidebilseydim giderdim. Bunun da yazışmaları telefonumdaki SMS’lerde mevcuttur. Seçil Hanım, hele hele eski avukatımla evlenme kararı almışsa ve nişanlanıyorsa beni buna davet etmesi ne kadar normal ise, Hakan’ın da beni düğününe davet etmesi o kadar doğaldır, ikisini de olağan buluyorum. 

Ayrıca şuna da dikkat çekmek isterim, ben kendisinden onlarca yaş büyük olmama rağmen, Seçil Erzana tek bir defa dahi Seçil demişliğim bile yoktur. Kendisiyle yaptığım yazışmalardan da görüleceği üzere, her zaman mesafeli, seviyeli ama bir o kadar da güvene dayalı bir bankacı-müşteri ilişkimiz oldu. 

Gerçeklerle yalanlar arasındaki fark bu denli net. 70 yaşımdayım, bunca yıldır en iyi öğrendiğim husus şudur: Gerçeklerin yenemeyeceği yalan, tuzak, karalama yoktur. 

"HESAPLARIM, TC NUMARAM TELEFON NUMARAM BİRİLERİNE SERVİS EDİLİYOR"

1,5 senedir bu olaylarla ilgili ailem ve avukatlarım dışında kimseyle konuşmadım. Herkesten önce hukuka ve mahkemeye saygım var. Bu olay yaşandıktan sonra, çağırılmadan kendim gidip adliyede savcılığa ifademi vermiştim. Konuşmam gereken zamanda da bugün geldim mahkemeye konuşuyorum. Soruları, bugün gerçek hakim ve gerçek savcı huzurunda cevaplıyorum. Bunun öncesinde, bu konuyla ilgili olarak herhangi bir gazeteye, muhabire veya sosyal medyaya herhangi bir açıklama yapmadım.

Hiçbir yere konuşmadım. Konuşmadan bugünü beklemek benim için çok zordu, ama hukuka ve yargıya olan güvenim ve saygım beni buna mecbur etti. 50 senedir kamuoyunun gözü önünde yaşıyorum,  kamuoyunun da benden açıklama beklediğinin farkındayım. Bundan sonraki süreçte salt reklam sevenlerin ve reklam meraklılarının tatmini için değil, reklam verenlerin bugüne kadarki iletişimlerinin nasıl bir senaryo olduğunu doğru muhatap olarak gördüklerime en doğru şekilde gerekli görürsem gerekli bilgilendirme yapılacaktır. Ben bir bankaya güvendim ve bir banka müdürüne güvendim, biri paramı diğeri de itibarımı kullandı, kullanmaya devam ediyor. Benim kamuoyu açıklamalarım kimsenin adını lekelemek üzere değil gerçekleri paylaşma amaçlı olur. 

Şunun da merakı içindeyim, benim tüm mesajlarım hatta banka kredilerim hesaplarım TC numaram telefon numaran ailemin ev adresi birilerine servis ediliyor, birileri de benden izin almadan bunları vicdansızca kullanıyor. Banka yöneticilerinin mesajları ise deşifre edilmiyor. Reklam verenlerin hedef saptırma stratejileri, 1.5 senedir kendilerini bu davanın hakimi ve savcısı olarak gören reklam alanların dedikodu değerini aşmayacak yorumlarına malzeme oluyor.

NE OLMUŞTU?

Devam eden ana davanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamesinde, eski Denizbank Levent Şube Müdürü sanık Seçil Erzan'ın yüksek kâr getiren gizli fon vaadiyle futbolcular, iş insanları ve çeşitli meslek gruplarından müştekilerden para aldığı, Fatih Terim ve Hakan Ateş gibi isimlerin bu fona dahil olduğunu söyleyerek, müştekileri bu fona para yatırmaya ikna ettiği belirtiliyor.

Erzan hakkında "özel belgede sahtecilik" ve "tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında nitelikli dolandırıcılık" suçlarından 90 yıldan 295 yıla kadar hapsi isteniyor.

Sanıklar Ali Yörük, Kerem Can, Hüseyin Eligül, Nazlı Can, Atilla Yörük ve Asiye Öztürk'ün ise aynı suçlardan 3 ile 98 yıl arasında hapisle cezalandırılması talep ediliyor.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler