Eski Askeri Hakim Ahmet Zeki Üçok, Cumhuriyet'e konuştu: Suriyeliler oy kullanacak mı?

Eski Askeri Hakim Ahmet Zeki Üçok, sığınmacı krizine ilişkin Cumhuriyet'e açıklamalarda bulundu. Üçok, "İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun geçici korumanın sona erdirilmesi için Cumhurbaşkanlığına teklifte bulunması üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile geçici korumayı sonlandırarak geçici korunan başta Suriyeliler olmak üzere, Afganlıların, Iraklıların, Pakistanlıların ve diğerlerinin ülkelerine gönderilmesine karar verebilir" dedi.

Eski Askeri Hakim Ahmet Zeki Üçok, Cumhuriyet'e konuştu: Suriyeliler oy kullanacak mı?
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 04.05.2022 - 15:13

Türkiye son günlerde Suriyeli sığınmacıları konuşuyor. Başta Ümit Özdağ olmak üzere, muhalefet, sığınmacı politikalarına sert tepki gösterirken, eski Askeri Hakim Ahmet Zeki Üçok, konuyla ilgili Cumhuriyet'e yaptığı açıklamada sığınmacı krizine bir çözüm önerdi. Üçok’a göre bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle, meselenin hukuki boyutu değişebilir.

Üçok, gazetemize yaptığı açıklamada şunları söyledi:

'Geçici Koruma Yönetmeliğinin Geçici Koruma Statüsünün Sona Ermesi başlıklı 11.maddesi bize böyle bir yol açıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun geçici korumanın sona erdirilmesi için Cumhurbaşkanlığına teklifte bulunması üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile geçici korumayı sonlandırarak geçici korunan başta Suriyeliler olmak üzere, Afganlıların, Iraklıların, Pakistanlıların ve diğerlerinin ülkelerine gönderilmesine karar verebilir. Bu yetki, Geçici Koruma Yönetmeliğinin 11.maddesi ile Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilmiştir.' 

İşte Üçok’un sığınmacılar üzerine anlattıkları:

Son günlerin en önemli konularından birisi sayıları milyonlarla ifade edilen Türkiye’de bulunan yabancılar. "Yabancılar" diyorum; çünkü mülteci, göçmen, geçici koruma statüsü vb. isimler ile anılıyorlar. Siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?

Ülkemizde 2022 yılı istatistiklerine göre yasal olarak oturma iznine sahip yabancı sayısı 1 milyon 792 bin 36 kişi. Ancak tartışma konusu bunlar değil. Özellikle Suriye, Afganistan, Pakistan gibi ülkelerdeki savaş, kötü muamele, işkence, ayrımcılık gibi sebeplerle Türkiye’ye gelenler. Bu kişiler bizim taraf olduğumuz sözleşmelere ve yasalarımıza göre mülteci sayılmıyorlar. Sayıları yaklaşık 5 milyonu bulan bu kişiler hukuki olarak geçici koruma statüsünde sayılıyorlar.

Geçici Koruma Statüsü nedir?

Geçiçi Koruma Yönetmeliğinde yer alan tanıma göre, ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirmeye alınamayan yabancılara sağlanan korumaya denir.

Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 24 Mart 2022 tarihi itibarıyla 3 milyon 754 bin 591 kişi oldu. Neredeyse nüfusun %5’i. Afganlı, Pakistanlı  ve diğerlerini göz önüne aldığımızda kişi başına en çok göç alan ülkeyiz. Bu kişilere biz ülke olarak ne gibi haklar tanıyoruz?

Kanun ve Yönetmelikten şaşmayalım. Geçiçi Koruma Yönetmeliğine göre bu kapsamındaki yabancılara; sağlık, eğitim, iş piyasasına erişim, sosyal hizmetler ve yardımlar ile tercümanlık, gümrük ve benzeri hizmetler sağlanıyor.

Nedir bunlar?

İlk olarak AB tarafından finanse edilen Tamamlayıcı Sosyal Uyum Yardımı "iş gücüne yönlendirilmeleri mümkün olmayan en kırılgan bireylerin temel ihtiyaçlarını onurlu bir şekilde karşılamalarını sağlamak üzere hazırlanan nakit temelli bir destek projesinden" bahsetmek isterim. Bu proje kapsamında da 346 bin 929 kişiye düzenli nakit yardımı yapılıyor. Projede kişi başı aylık yardım tutarı 250 TL. Bu projeden yararlananların yüzde 85,9'u yani 298 bin 115 kişi Suriyeli. Ayrıca okul çağında çocukları olan ve maddi imkanı kısıtlı Suriyeli aileler, Şartlı Eğitim Yardımı kapsamında ilköğretime devam eden erkek öğrencilere aylık 45 TL, kız öğrencilere 50 TL, ortaöğretime devam eden erkek öğrencilere aylık 55 TL, kız öğrencilere aylık 75 TL ödeme yapılıyor.

Bizim Türkiye Cumhuriyeti olarak desteklerimiz neler?

Sağlık hizmetlerini yürütmek üzere sürekli faaliyet gösterecek sağlık merkezlerinden, birinci, ikinci ve üçüncü kademe sağlık hizmetlerinden yararlandırıyoruz. Bulaşıcı hastalık riskine karşı gerekli tarama ve aşıları yapılarak önlem ve tedbir alınıyor. Üreme sağlığıyla ilgili olarak yetkili personel tarafından bilgilendirme yapılıyor ve destek faaliyetleri yürütülüyor. Madde bağımlılığı veya ağır psikolojik ya da psikiyatrik sorunları olduğu tespit edilenler hakkında sağlık kurumuna nakli de içerebilecek şekilde gerekli tedbirler alınıyor. Valiliklerin idaresinde bulunan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarınca; tek seferlik nakit yardımı, gıda dışı ihtiyaç malzemeleri yardımı, kömür yardımı, eğitim, barınma, sağlık, vb. yardımı talepleri de imkanlar ölçüsünde karşılanıyor.

Eğitimle ilgili olarak?

Okul öncesi eğitim, İlköğretim ve ortaöğretim ücretsiz olarak veriliyor. Yaygın eğitim kapsamında kişisel gelişim, sosyal-kültürel, mesleki ve teknik, sanatsal ve sportif alanlarda talebe bağlı olarak kurslar düzenleniyor. Geçici korunanların ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimleriyle ilgili denklik uygulanıyor. Ülkemizde eğitim alan yabancılara, aldıkları eğitimin içeriğini ve süresini gösteren belgeler veriliyor.

SURİYELİLER OY KULLANACAK MI?

Sadece Suriyelileri dikkate alsak bile yaklaşık 2 milyon civarında çalışabilir bir nüfus ile karşı karşıyayız. Türkiye gibi işsizliğin had safhada olduğu bir ülkede bu da bir kriz konusu mu?

Yine kanun, yönetmelik ve Göç İdaresi Başkanlığı resmi rakamlarından hareket edelim. Çalışabilir 15-65 yaş arasında sadece Suriyeli erkek nüfus 1 milyon 243 bin 841, kadın nüfus ise 997 bin 275. Toplam 2 milyon 241 bin 116 yasal olarak çalışabilir mevcut Suriyeli sayısı. Gayri yasal yollardan girenler, Afganlar, Pakistanlılar ve diğer ülke uyrukluları daha ortada yok. Tüm bu kişiler geçici koruma statüsünü aldıktan altı ay sonra çalışma izni almak için Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına başvurabilirler. Bu kişiler Yabancıların çalışamayacağı iş ve mesleklere ilişkin mevzuatta yer alan iş kolları hariç tüm işlerde çalışabilirler. Ayrıca Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulunun belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde anılan Kanun kapsamındaki sosyal yardımlardan yararlandırılabilirler.

TUİK resmi rakamlarına göre 2022 yılı Ocak ayı itibarıyla 3 milyon 859 bin kişi işsiz. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı %21,6 oldu. Göç İdaresi rakamlarına göre işsiz sayısına 2 milyon 241 bin 116 Suriyeli daha ilave olmuş. Bu durum Türk vatandaşlarının durumunu nasıl etkiler?

Göç hareketleri ekonominin belirli sektörlerindeki işgücü yoğunluğunu arttırdığı için emek arzını etkiliyor. Emek arzının artması işçi ücretlerini ve dolayısıyla alım gücünü düşürüyor. Göçmenler, göç hareketlerinin ardından yaşamlarını idame ettirebilmek adına ilk olarak gittikleri ülkelerde iş bulmak zorunda. Ancak, göç ettikleri Türkiye gibi ülkelerde işsizlik ve yaşam endişeleri genel istihdam sorunlarının varlığı ve işgücündeki vasıfsızlık göç eden kitleleri örgütsüz, süreksiz ve güvencesiz marjinal işlere yönlendiriyor.  İşverenler de kanuni yükümlülüklerden kurtulmak için bu işçileri kayıt dışı sektörlerde istihdam ediyor. Hepsini birlikte değerlendirdiğimizde kayıt dışı istihdamın artacağı, kısıtlı iş imkanı olan ülkemizde, vatandaşlarımızın iş bulmalarının zorlaşacağı şüphesiz.

Önümüzde 2023 yılı Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri var. Ülkemizde sayıları yaklaşık beş milyonu bulan çeşitli statülerle yabancılar var. Bunlar oy kullanabilecekler mi?

Anayasanın 67.maddesine göre 18 yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme hakkına sahip. Türk vatandaşı olmayan birinin seçimlerde oy kullanması mümkün değil. 2021 sonu itibariyle 1 milyon 792 bin 36 yabancı ülke vatandaşı Türk vatandaşlığı hakkını kazanmıştır ve bunlar oy kullanabileceklerdir. İstisnai vatandaşlıktan yararlanarak Türk vatandaşı olanlar ancak vatandaşlığa kabul edildikten 1 yıl sonra oy kullanma hakkını kazanır. TUİK tarafından son açıklanan sayıya göre Türk vatandaşlığı verilen Suriyeli sayısı 193 bin 293 olup, son yapılan seçim olan 31 Mart 2019 yerel seçiminde yalnızca 53 bin 99 Suriye asıllı Türk vatandaşı oy kullanma hakkını elde etmiştir. Netice itibarıyla 2023 yılı Cumhurbaşkanlığı ve TBMM milletvekili seçimlerinde oy kullanabilecek Suriye asıllı Türk vatandaşı sayısı çocuklar çıkarıldığında 109 bin 141 kişi olup seçim sonuçlarına etkileyecek bir miktarda değil.

Basın yayın organlarında sık sık Türkiye’de yaşayan yabancıların işlediklere suçlara dair haberler yer alıyor. Sizce ülkemizde bulunan yabancılar suç oranlarını artırıyor mu?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2020'de, Türkiye'deki Suriyelilerin kendi nüfusları içinde suça karışma oranının yüzde 1,1 iken Türk vatandaşların yüzde 1,9, 2021'de ise Suriyelilerin yüzde 1,3, Türk vatandaşların yüzde 2,1 olduğunu açıkladı. Soylu, 3 milyon 700 bin Suriyeliden 2020'de 37 bin 418, 2021'de 50 bin 231'inin suça karıştığını belirtti. Buna karşılık Prof. Murat Erdoğan tarafından hazırlanan 2020 yılı Suriyeliler Barometresi araştırmasına göre son 5 yıl içinde Suriyelilerden bizzat zarar gördüğünü ifade edenlerin oranı %11,4 olarak tespit edilmiş. İçişleri Bakanı Soylu’nun açıklamalarıyla yapılan araştırmalar arasında on kat gibi büyük bir fark var. Bunun sebebi olarak Suça karışan yabancı uyrukluların büyük bir çoğunluğunun kayıt dışı kişiler olması nedeniyle suç oranlarına yansımıyor olması olarak ifade ediliyor.

"DOĞAN ÇOCUKLARIN YÜZDE 12’Sİ"

Muhalefet partilerinin neredeyse tamamı sınır güvenliğinin sağlanamaması nedeniyle kaçak yabancı sayısının tahmin edilenin çok üzerinde olduğunu ve kamu güvenliğini tehdit eder boyuta ulaştığını ileri sürüyorlar.

Bütün sınır karakollarında "Hudut Namustur" yazar. Türkiye’nin toplam kara sınırı uzunluğu 2 bin 753 kilometre. Türkiye, güneyinde bulunan Suriye ile 911 kilometre İran’la 560, Irak’la da 384 kilometre sınırı var. Çok uzun. Kontrolü zor. Suriye’de iç savaşın başladığı Mart 2011 yılı ile Nisan 2022 yılları arasında geçen 11 yıllık sürede 1 milyon 750 bin 755 kişi sınırlarımızdan izinsiz girmek isterken yakalandı. Bu rakamın büyüklüğü bize Türkiye’ye doğru büyük bir düzensiz göçün varlığını gösteriyor. Sınır güvenliği uzmanları tarafından, bu süreler zarfında, en az bu kadar kişinin kaçak olarak giriş yaptığı değerlendiriliyor. Ayrıca 2011-2014 yılları arasında parmak izi tespit işlemeleri yapılmadığı için giriş yapan 131 bin 815 kişinin kimlik sorgulamalarının teyit edilemediği göz önüne alındığında, Soylu’nun verdiği bilgilerin eksik veya hatalı olması ihtimali yüksek görülüyor.

Ümit Özdağ başta olmak üzere bir çok siyasetçi ve vatandaşımız düzensiz göç sonucu demografik yapımızın bozulacağını ve bir süre sonra ülkemizin adeta yabancı işgali altında olacağını ileri sürüyor. Buna ne diyorsunuz?

İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık  İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, 2021 yılında Türkiye’de  1 milyon 47 bin 975 bebek dünyaya geldi. Yani günde 2 bin 911 bebek dünyaya gelmiş. Göç İdaresi rakamlarına göre son dört yılda 502 bin 606 Suriyeli çocuğun Türkiye’de dünyaya geldiği bilgisi yer alıyor. Bu, yılda 125 bin 651, günde ise 349 Suriyeli çocuğun Türkiye’de doğduğu anlamına gelir. Bu ne demektir; Türkiye’de doğan çocukların %12’si Suriyelidir. Türkiye'nin 2021 yılı nüfus artış hız binde 12.7 iken, Suriyelilerin doğum hızı Türklerin doğum hızının tam 2.63 katı, binde 33.4 dür. Bu hızlı artışın aktüerya hesapları ile Türkiye’nin demografik yapısı için nasıl bir sonuç doğuracağını anlamak hiç de zor değil. Bir de unutmayalım, Medya Temsilcileri Göç Buluşması’nda konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “İran sınırında 2 milyon, İdlib'de 3,9 milyon, Cerablus, Azez, Mare, El bab bölgesinde 1,2 milyon, Afrin'de 550-600 bin, Resulayn, Talebyad'da 300-350 bin olmak üzere 8 milyonun üzerinde hemen harekete geçmeye hazır göç kitlesi var” diyerek büyük bir tehlikenin varlığını itiraf etti.

ERDOĞAN’IN BİR KARARNAMESİYLE BİTER

Peki herkes sorunu anlatıyor da, nasıl çözeceğiz?

Yasa dışı göçmen, mülteci ve sığınmacı kapsamındaki kişilerin, ilk etapta sağlık, barınma ve yiyecek gibi temel ihtiyaçları karşılanır, daha sonra da mültecilerin içinde bulundukları kötü yaşam koşullarının düzeltilmesi adına üç farklı kalıcı çözüm üretmeye çalışılır. Bunlardan ilki mültecilerin güvenli ortamın oluşmasıyla kendi vatanlarına geri dönmelerinin sağlanması, ikincisi sığındıkları ülkeye bütünleşmeleri ve sonuncusu da üçüncü bir ülkeye kalıcı bir şekilde yerleştirilmesidir.

Türk toplumu, yapılan anketlerde "gitsinler"  diyor gibi ama Suriyeliler’in zaman geçtikçe dönme eğilimi azalıyor gibi…

2017 yılında gerçekleşen ilk Suriyeliler Barometresi’nde, katılımcıların yüzde 16,7’si geri dönmemeyi düşünürken, bu oran 2019’da yüzde 51,8’e, 2020’de ise yüzde 77,8’e yükselmiş durumda. “Suriye’de savas¸ biter ve bizim istedigˆimiz s¸ekilde bir yo¨netim olus¸ursa do¨nerim” diyenlerin oranında da radikal azalma göze çarpıyor. Bu oran 2017’de yüzde 59,6; 2019’da yüzde 30,3, 2020’de de yüzde 16 düzeyinde. Yani Suriyeliler artık kendi ülkelerine geri dönmek istemiyorlar.

Bir de 4 Nisan 2013 tarihinde kabul edilen 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 4.maddesinde yer alan "hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir yere gönderilemez" hükmü var.

Doğru söylüyorsunuz. Asıl olan gönüllü olarak geri dönüşleridir. Bunun için Suriye’de güvenli ortamın sağlanması ve Suriye yönetimi ile koordineli çalışma gerektirir.  Diğer yandan kendi ülkesine dönmek istememekle beraber yapılan anketlere göre fırsatı olsa ya da bir davet alsa, Türkiye dışında bir yerde yaşamak isteyenlerin oranı 2017’de yüzde 23, 2019’da yüzde 34 iken, 2020 yılında bu oran yüzde 49’a yükselmiş durumda. Bu ne demek? Fırsat bulsalar Türkiye’de yaşayan yaklaşık iki milyon yabancı üçüncü bir ülkeye gitmeye razılar. Hal böyleyken biz AB ile yaptığımız ve 1 Haziran 2016 tarihinde yürürlüğe giren Geri Kabul Anlaşması ile bu yolu kendi kendimize kapatıp adeta ayağımıza kurşun sıkmış durumdayız. Bu anlaşma gereği, Türkiye üzerinden geçerek AB ülkelerine giden düzensiz göçmenler, ülkemizden AB üyesi ülkeye geçtiğinin Anlaşma’da belirlenen yöntemlerle belgelenmesi durumunda, Türkiye’ye iade edilecekler.

Sanırım bu Anlaşma ile 6 milyar dolar karşılığında ülkemizde bulunan yabancıların AB ülkelerine gitmesine engel olmayı ve de engel olamayıp gidenleri de geri almayı kabul ediyoruz.

Maalesef evet. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 85.maddesi Uluslararası koruma statüsü sahibi kişi, kendi isteğiyle Türkiye’den ayrılırsa, üçüncü bir ülkenin korumasından faydalanırsa, üçüncü bir ülkeye insani nedenler veya yeniden yerleştirme kapsamında kabul edilirse, üçüncü bir ülkeye çıkış yaparsa, uluslararası koruma statüsü sona erer demektedir. Sen Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak AB ile yaptığın Geri Kabul Anlaşması ile seni yabancılardan kendi istekleri ile kurtaracak bir yasal haktan para karşılığı vazgeçiyorsun. Anlaşılır gibi değil. Türkiye’nin derhal bu anlaşmaya son vermesi gerekiyor. Aksi takdirde Türkiye AB’nin kabul etmediği yabancıların toplama merkezi  olarak kalır.

Bu ağır yükten kurtulabilmemizin başka bir yolu yok mu?

Evet, bir yolu daha var. Geçici Koruma Yönetmeliğinin Geçici Koruma Statüsünün Sona Ermesi başlıklı 11.maddesi bize böyle bir yol açıyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun geçici korumanın sona erdirilmesi için Cumhurbaşkanlığına teklifte bulunması üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile geçici korumayı sonlandırarak geçici korunan başta Suriyeliler olmak üzere, Afganlıların, Iraklıların, Pakistanlıların ve diğerlerinin ülkelerine gönderilmesine karar verebilir. Bu yetki, Geçici Koruma Yönetmeliğinin 11.maddesi ile Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a verilmiştir. Siyaseten sorumluluk ve yetki tamamıyla sayın Erdoğan’dadır. Ülkemizdeki yabancıların yüzde 90’ının geçici koruma statüsü kapsamında olduğunu düşündüğümüzde, halkımızın yabancılar konusundaki tüm endişelerini giderme yetkisi ve sorumluluğu onun ellerinde.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler