Erol Manisalı törenlerle son yolculuğuna uğurlandı: 'Göğü delen adam'
Gazetemizin 25 yıllık köşe yazarı, akademisyen ve yazar Prof. Dr. Erol Manisalı için önce İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde ardından gazetemizin Şişli’deki merkez binasında tören düzenlendi.
10 Kasım’da doğmuştu Erol Hoca, o yüzden doğum gününü 9 Kasım’da kutlardı. Cumhuriyet’te ilk yazısını 21 Ekim 1997’de yazdı. Daha sonrasında 21 Ekim, cumhuriyet şehitlerimizden Ahmet Taner Kışlalı’nın ölüm yıl dönümü olarak hafızalara kazınacaktı. Ve Manisalı, Cumhuriyet’in 100. yılının ilk adımını gördükten sonra aramızdan ayrıldı.
Batı’ya rağmen Batı değerlerini savunmak deyince akla Niyazi Berkes gelir. Prof. Dr. Erol Manisalı, uzmanı olduğu Türkiye-AB ilişkilerindeki yaklaşımıyla bu geleneğin takipçisidir. Manisalı’nın fark yarattığı alanlar sadece bununla sınırlı değildir. Milli Kıbrıs politikasının mimarlarından olduğu gibi dünya çapında bir ekonomisttir.
DÜZENİ DEĞİŞTİREN EKONOMİST
Manisalı’nın dostu olan yazarımız Dr Erdal Atabek, onun için ‘hem bilim insanı hem eylem insanı olarak şahsında bu iki işlevi birleştiren nadir örneklerden’ der ve önemli bir noktanın altını çizer: ‘London Economics’te düzen ekonomistleri yetişir. Ancak o, o okulda okuduğu halde düzeni değiştiren ekonomistlerden oldu.
İstanbul Üniversitesi’de kendisi için yapılan törende konuşan akademisyenler ya onun ya da onun yetiştirdiği hocaların asistanlarıydı. Neredeyse hepsinin hemfikir olduğu konu ise İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümünde usta-çırak, abi-kardeş ilişkisine dayalı disiplinli, bilimsel ama bir o kadar da aile ortamını barındıran bir eğitim anlayışının olmasıydı. İşte bu kültürü inşa eden ise Erol Manisalı’ydı.
Bölümündeki etkinlikte kürsüye çıkan öğrencilerinden Prof. Dr. Kaya Ardıç, ‘Nasıl konuşmaya başlayacağımı da bilmiyorum, konuşmaya başladığımda nasıl devam edebileceğini de’ dedi, sesi titreyerek. ‘Son Jöntürk diyorlardı ona, belki de ona en yakışan tanımlardan biriydi’ diye tamamladı sözlerini. Onun Türkiye-ABD ilişkilerinde bir numara olduğunu söyledi, 1971’den beri onunla beraber olan Prof. Dr. Ahmet Yörük. Yine konuşmacıların hemfikir olduğu konulardan birisi ise Erol Hoca’nın kaybının yalnızca iktisat çevresi için değil tüm Türkiye için büyük bir kayıp olduğuydu.
“BABAMIZI YİTİRDİK”
Söz alan Prof. Dr. Esfender Korkmaz ise fakülteyi kuran birinci nesilden sonra gelen ikinci nesilde ilk akla gelen kişinin Manisalı olduğuna dikkat çekti ve ekledi: “Çok verimliydi, bir saniye durmazdı.” Kendisiyle nehir söyleşi yapan öğrencisi Prof. Dr. Burak Atamtürk, asistanlıkları döneminde onun kendilerini nasıl çekip çevirdiğini, gelişimlerine katkı sağladığını anlattı, ‘Kürsü geleneğinin son temsilcilerindendi’ diyerek. Ve ekledi, ‘bölümde abi-kardeş, usta çırak ilişkisini o inşa etti ve biz şimdi babamızı kaybettik, Erol Hoca bizim babamızdı.’
Ondan sonra söz alan Dündar Murat Demiröz de yetim kaldıklarını anlatıyordu, ‘O bizim babamızdı. Artık babamız yok ama onun başlattığı geleneği abi-kardeşler olarak biz devam ettireceğiz’ diyerek. Doç. Dr. Barış Kablamacı ise onun başka bir yönüne işaret etti: “Türkiye’nin harmonisini anlamakta, mesleki ve insani ilişkilerde hayatın dengesini sağlamayı bize Erol Hoca öğretti.” İktisat Fakültesi Mezunları Cemiyeti Başkanı Sevil Usanmaz ise, ‘okuduğumuz bölümden mezun olduğumuzda gurur duymamıza vesile olan kişi’nin Erol Manisalı olduğuna dikkat çekti.
ÜZÜNTÜ DEĞİL GURUR
Etkinlikte son olarak söz alan, Erol Manisalı’nın oğlu Kunter Manisalı’nın sözleri ise her şeyi özetliyordu: ‘Günlerdir binlerce kişiyle konuştum. Sanki benim değil de onların babası ölmüş gibi üzgündü insanlar. Öyle ki ben onları teskin etmeye çalışıyordum. Üzüntüden çok gurur hissediyorum. Lütfen siz de öyle hissedin. O da bunu isterdi.’ Konuşmaları dikkatle ve yer yer dolu dolu gözlerle izleyen bir öğrencisi daha vardı, Prof. Dr. Barış Doster… Çok açıktı, konuşanları dolu gözlerle dinlerken aklından farklı farklı karelerin geçtiği…
Sonrasında gazeteye getirildi son kez, ‘bir ulu çınar’… O anda, gazeteye geldiğim dönemi anımsadım. Kimlerin gazeteye sürekli gelip kimlerin uzaktan çalıştığını bilmezken ‘acaba geliyor mudur gazeteye’ sorusunu sorduğum kişilerin başında Erol Manisalı Hoca’nın geldiğini… Bir gün “Erol Manisalı geldi’ dendiğinde yaşadığım heyecanı, sonra onla Cumhuriyet Kitapları kapsamında kitap çalışmamızı ve ondan bana hatıra kalan kitabın el yazılı nüshasını
ÇINAR VE FİDANLARI
Gazetedeki törende Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve Manisalı’nın dostu Alev Coşkun’un kürsüye gelmesi ve tabuta bakıp iç geçirerek “acılı bir anı yaşıyoruz” demesi… Sonrasında şöyle devam etti Coşkun:
“Acılı bir günde beraberiz. Hocamız, gerçek bir Atatürkçü, Cumhuriyet temel ilkelerine yürekten inanan bir aydındı. Aynı zamanda Cumhuriyet gazetesinin ödünsüz bir yazarıydı, 1997'den beri. Son güne kadar en ufak bir tereddüt etmedi. Aynı zamanda gerçek bir ulusalcıydı, karakterli ve güçlü bir kalem...
Kıbrıs konusunu en iyi bilenlerden birisiydi. Denktaş'ın yakın dostuydu. Aynı zamanda birçok kişinin körüklediği AB olayının gerçeklerini ortaya koyan ve uyarılarda bulunan yol göstericiydi.
Ne yazık ki ulusalcılığından, Atatürkçülüğünden dolayı onu da Ergenekon'a koydular, Silivri'ye gönderdiler. Orada amansız bir hastalığa yakalandı ve bugünlere böyle gelindi. Atatürkçüler ölüyor ama aşağıdan genç Atatürkçüler geliyor. Cumhuriyet gazetesi bu mücadelede en ön safta savaşımına devam edecekler. Bu büyük çınar, yeni fidanlar verecektir.”
“FİKİRLERİNİ YAŞATMAK BOYNUMUZUN BORCU”
Erol Hoca’nın naaşı son yolculuğu yapacağı Zincirlikuyu’ya hazırlanırken, gazete avlusundaki kişilerden olan yazarımız Barış Terkoğlu şunları söyledi:
“Bugün Cumhuriyet'in avlusundan Erol Manisalı'nın yalnız bedenini uğurladık. Zira o, Jön Türklerden bugüne süren aydın geleneğimizin damarlı yapraklarından biriydi. Fikirleri yaşıyorsa aydın da yaşar. Manisalı'nın altını kalınca çizdiği antiemperyalist duruşu, Cumhuriyet devrimlerini, Kıbrıs davasını, sosyal adalet fikrini yaşatmak bizim boynumuzun borcu. Cumhuriyet binasına ilk kez çocukken girdi, cenazesi Cumhuriyet'ten uğurlandı. Cumhuriyet varoldukça Erol Hoca'nın ruhu bizimle olacak.
Erich Scheurmann’ın, Göğü Delen Adam kitabında baş karakter, Tuiavii’dir. Tuiavii, yerel bir bilgedir, ‘Avrupa’nın kötü ruhu temsil ettiğini’ savunan. Atalarının Avrupa’nın ışığından yararlanmak gibi bir yanılgıya düştüğünü öne sürer. Ve haykırır: “Bize, ışığı getireceğinize inandırmıştınız. Oysa sizin niyetiniz bizi de kendi karanlığınıza çekmekti.” Erol Manisalı, AB’nin bizi asla birliğine almayacağını söyleyen ancak AB zorunluluğu olmadan kendi gelişimimiz için bazı adımları atmamız gerektiğine inanırdı. Bu perspektifiyle o da bir ‘göğü delen adam’dı… Eserleri ile bizlere yol göstermeye ve tam bağımsızlık bilincini kazandırmaya devam edecek...
En Çok Okunan Haberler
- Kılıçdaroğlu'na 'Meral Akşener' yanıtı
- 'Hadi gelin kapatın!'
- Tarihi geçmiş ürün satan zincir market şubesine mühür
- Ulaşım durma noktasına geldi!
- Yeni dönem başlıyor: Taksi, otobüs, dolmuş...
- Afyonkarahisar'da feci kaza
- Bir sonraki ve en büyük ekonomik patlama...
- İl başkanı hayatını kaybetti!
- Kayserispor'dan Fenerbahçe açıklaması!
- Dünya çapındaki sıralama: Türkiye'den 4 üniversite