CHP lideri Kılıçdaroğlu: Halk biliyor ki artık zaman CHP zamanıdır
Seçimler yaklaşırken kamuoyu, açıklanan son anketleri merakla takip ediyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında seçim anketlerindeki 'kararsızlar' ile ilgili partililere seslendi. Kılıçdaroğlu, "Kararlılığımızı, çözümlerimizi onlara anlatacaksınız. Sevgiyle, hoşgörüyle, kararlılıkla anlatacaksınız. Bunlar kararlı, bunlar çözümler konusunda hazırlar, ülkeyi artık teslim edebiliriz, var olan sorunların tek çözümü CHP diyeceklerdir" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda açıklamalarda bulundu.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şu şekilde:
"Bütün söylemlerimizi, çözümlerimizi alana taşımak zorundayız. Esnafa, taksiciye, ev kadınına, sanayiciye toplumun her katmanına söylemlerimizi taşımak zorundadır. Biz her soruna akılcı çözümler üreten partiyiz. Bizim akılcı çözümlerimizi anlattığınız sürece halk bizi iktidara getirecek. Halk biliyor ki artık zaman CHP zamanıdır. Bazı anketlerde kararsızların olduğu söyleniyor. Çözümlerimizi onlara anlatacaksınız, kararlılıkla anlatacaksınız. Var olan sorunların tek çözüm adresi CHP'dir diyeceklerdir.
Memleketin iyi yönetilmediğini görüyorlar. Her kafadan bir sesin çıktığını görüyorlar. Bir bakanın söylediğini bir başka bakanın yalanladığını görüyorlar. Bir bakanın söylediğinin AK Parti Grup Başkanı tarafından tam tersinin söylendiğini biliyorlar. Birisi asgari ücret hakkında A diye söylerken diğeri 28 harfi atlayıp Z diyebiliyor. Fiyatlara egemen olmadıklarını biliyorlar. Devletin büyük ölçüde soyulacak bir mekanizma olarak algılandığını biliyorlar. İktidar sahiplerinin ülkeyi yönetemediğini herkes biliyor. O zaman bu ülkeyi gerçekten ülkenin çıkarlarını savunan, hangi partiye oy verirse versin tüm Türkiye'yi kucaklayan, ayrıştırmayan, bölmeyen, kavgalı bir dil yerine barışçıl bir dil kullanan bir iktidara ihtiyaç var. O iktidarın adı Millet İttifakı ve CHP'dir.
"3,5 MİLYON HANEDE ELEKTRİK YOK"
Devlet kadrolarına kimlerin hangi torpillerle yerleştiğini görüyorlar, yaşıyorlar. Haksızlıkların hangi boyutlara ulaştığını görüyorlar. Havuz medyası tam aksini söylese dahi vatandaşımız tüm bunları biliyor. Bilmenin ötesinde yaşıyor. 21. yüzyılın Türkiyesi'nde uzun süredir bir kişinin hegemonyasında yönetilen Türkiye'de 3 milyon 449 bin 344 ailenin, iş yerinin elektriği kesildi. Ortalama 3,5 milyon hanede elektrik yok. Vatandaş bunu yaşıyor, görüyor. Ben 3 milyon 449 bin 344 hanede elektrikler kesildi onların sözcüsü olarak bilinçli olarak elektrik faturamı ödemedim ve ödemiyorum. 3 milyon 500 bin hanenin sözcüsü kim olacak? Bu haksızlığı yapan iktidarı geniş kitlelere nasıl anlatacağız? Ülke böyle bir noktaya gidiyorsa hepimizin tarihi bir sorumluluğu var. Türkiye'yi buradan çekip çıkartmak zorundayız. 1 milyon 93 bin 581 hanenin de doğalgazı kesildi kışın ortasında. İktidar sahipleri bunun ne kadar farkında?
Gazetecinin görevi gerçekleri yazmaktır. Gerçekleri yazmak bugünkü koşullarda riski üstlenmek demektir. Ergün Poyraz saldırıya uğradı, yoğun bakımda. Eşiyle tanıştım. Bugüne kadar saldırıya uğrayan gazeteciler dolayısıyla hapse giren oldu mu, olmadı. Ama bir tweet dolayısıyla öğrenciler, insanlar hapse atıldı. Ergün Poyraz'a şifalar diliyoruz."
"İŞSİZLİK' VURGUSU"
İşsizlik... Talimat veriyorlar 'işsizlik azaldı' diye. Siz onu benim külahıma anlatın, ne azalması. Onlara göre Türkiye'de iş var ama işsizler iş beğenmiyorlar. Halka böyle söylüyorlar. Aldatmak istiyorlar halkı, kandırmak istiyorlar ama gerçekler öyle değil. Şanlıurfa'da 60 temizlik işçisi ilanı için 53 bin 224 kişi başvuruyor. Hani beğenmiyorlardı?
"TÜRKİYE'NİN İTİBARINI SATIYORLAR"
Bunlar yönetemiyorlar. Yönetme güçleri, kapasiteleri, bilgileri yok. Hazır parayla idare ettiler. Malları, mülkleri sattılar idare ettiler. Fabrikaları, bankaları, hazine arazilerini sattılar aldıkları parayla idare ettiler. Deniz bitti şimdi ne yapacaklarını bilmiyorlar. Şimdi Türkiye'nin itibarını satıyorlar.
Milyonlarca işçi, memur, emekli enflasyon rakamına göre maaş alacak. Talimat veriyorlar rakamı düşük göster diye. Düşük göster ki aylıkları az verelim... TÜİK'e gittim ve açıklama yaptım. Böylece o kurumda namuslu bürokratlar seslerini çıkarttılar neredeyse üst düzey yönetici kalmadı. Bazıları da istifa ettiler.
Milli Eğitim Bakanlığı sınav yapıyor. KPSS'de torpil yok. Türkiye'de dereceye giriyorlar sözlü sınavda hakları yeniliyor. Yüzbinlerce haksızlığa uğrayan, sözlüde elenen genç arkadaşların hakkını, hukukunu aramak için bakanlığa gittim.
KILIÇDAROĞLU'NDAN ET VE SÜT KURUMU ÇIKIŞI
Her anne baba evladının karnının doymasını ister. Yeterli beslenme bir haktır. Evrensel bir haktır. Bir anne çocuğuna süt veremiyorsa, et veremiyorsa, bir kurumun başındaki kişi 'Kuyrukları bitirmek için ete zam yaptık' diyorsa bunu sıradan bir basın toplantısı yaparak kamuoyuna anlatırsanız bu doğru olmaz. Oraya gitmelisiniz. Onun önünde açıklamalısınız. Haksızlığın ne olduğunu söylemelisiniz. Bazı enteller var 'Kılıçdaroğlu gitti kapılar kapandı' diyor. Ben kapılar açılsın diye değil, evlatlarımızın hakkını ve hukukunu korumak için oradayım.
"DEVLETTEKİ ÇÜRÜME, BÜROKRASİDEKİ KORKU GÖRÜLSÜN"
Bakandan randevu talep etseydi diyorlar. Benim muhatabım bakan değil, Et ve Süt Kurumu. Devletteki çürüme, bürokrasideki korku görülsün. Hesap veren bir bürokrasi yok. Talimat alan bir bürokrasi var. Bürokrasi gerçekten namusluysa, hesap veriyorsa bütün kapılarını açar. Siz bunu yapmazsanız AK Parti iktidarının devlette yarattığı çürümeyi anlatamazsınız.
TÜİK her yılın Şubat ayında kırmızı et üretimi istatistiklerini yayımlardı. En sonra 11 Şubat 2020'de yayımlandı. Neden yayımlamıyor? Çünkü gerçekleri milletin bilmesini istemiyorlar. Bizim görevimiz buna dikkat çekmek.
Et ve Süt Kurumu'nun 2019'a göre zararı 32 milyon lira. Tolga Şardan diye gazeteci arkadaşımız var. Et ve Süt Kurumu soğuk hava depolarında 70 bin ton tutuyor. Birden bire yöneticiler karar alıyor. 3 mislinden fazla zam yapıp 45 kuruş yapıyorlar. Bir kurum yöneticileri tarafından bakanın da bilgisi dahilinde 200 trilyonluk bir soygunla karşı karşıya kalıyor. Sonra Bingöl'deki depoya 18 kuruştan, Denizli'deki depoya 15 kuruştan, Bursa, Ankara, Uşak'taki depolara 11 ve 12 kuruştan, Sivas'taki depoya da 10 kuruştan eti stokladılar. Demek ki tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunan CHP bu sonuçlara yol açıyor.
"ÇAY KANUNU HAZIRLADIK, AKP VE MHP RET VERDİ"
Rize gittim herkes şikayetçi. Çay Kanunu hazırladık. TBMM'de görüşülecekken AKP ve MHP ret oyu verdi. Rizeli kardeşlerime söylüyorum. Kesintisiz oy veriyorsunuz, sizin alın terinizi başkalarınıza peşkeş çekiyor. Tonlarca kaçak çay geliyor. Bu milletin hakkını, hukukunu savunacağız. Yeni bir dönemin başladığını herkes bilmeli. Kendilerine söyledik. Kabul etmiyorsanız, siz kanun getirin biz destek vereceğiz. Onu da getirmiyorlar niçin? Daha soygun bitmedi.
Yönetemiyorlar. Yönetemeyen insanlar bir süre sonra gerekçe ararlar. Önce diyorlar ki, "Yöneteceğiz ama CHP yüzünden yönetemiyoruz." Ne yaptı CHP? Ya sen doğru dürüst kanun getirdin de biz karşı mı çıktık. Baktılar ki millet bunu yemiyor, "Efendim dış güçler yüzünden biz burayı iyi yönetemiyoruz..."
128 milyar doları toz et diyen dış güçler miydi? Onlar sanıyorlar ki kimse fark etmez. Attığınız her adımı biz takip ediyoruz.
KAŞIKÇI CİNAYETİ
İstanbul'da Suudi Konsolosluğu'nda bir cinayet işlendi. Her şey açık ve ayan beyan meydanda. Erdoğan kalktı bir konuşma yaptı. Suudlar 'davayı bize devredin' dedi, Erdoğan 'devretmeyeceğiz' dedi. Konuşması şöyle: "Bunlar insanları enayi zannediyorlar. Bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir. Suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için bunu İstanbul mahkemelerinin uluslararası hukuka göre yargılaması gerekir." Doğru mu, doğru. Destek verdik. Ne oldu? Bu davayı aldı, Suudi Arabistan'a havale etti.
İstanbul'da, Türkiye'de işlenen bir cinayeti Türk milleti adına karar vermesi gereken mahkemenin itibarını Suudi Arabistan'a devrediyorsun. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir rezalet görülmedi. Enayi diyordu onlara, şimdi enayinin de kim olduğu ortaya çıktı. Sözünde durmayanın da kim olduğu ortaya çıktı. Ne için para için. Bahçeli'de buna evet diyor, nasıl milliyetçi anlamadım. Devletin dini adalettir diyoruz. Adaleti parayla pulla devrediyorsun. 84 milyonun itibarını, ahlakını, saygınlığını devrediyorsun.
AVUKATLAR HAPİSTE
Hapishanelerde bir sürü avukat arkadaş var. Davalar görüşülüyor. Kolluk güçlerinin 10 şubat 2016'da verdikleri rapor. 'Şüphelilerin alınan iletişim tedbiri kararı doğrultusunda yaptıkları görüşmelerin avukatlık çerçevesinde olduğu, görüşmelerinde örgüt faaliyetlerini destekleyen yeterli kanıta ulaşılamamıştır' diyor. Mahkeme beraat veriyor bir başka mahkeme tutuklayacaksınız diyor. Teslim oluyorlar. Yeniden görüşülüyor serbest bırakıyorlar. Selçuk Kozağaçlı da yurtdışında, geleyim teslim olayım diyor. Bir daha tutukluyorlar. Kim hangi gerekçe ile yapıyor bunu?
"İLK YAPACAĞIMIZ İŞ DEVLETTE İSRAFA SON"
Gittiğiniz yerlerde size soruyorlar 'Ne yapacaksınız bunu anlatın' diyorlar. Allah'ın izni bu milletin taktiri ile iktidar olduğumuzda ilk yapacağımız iş devlette israfa son vermektir. Bir numaralı genelge. Öyle arabalar, yatlar, katlar, uçaklar yok.
Bir devlet sağlıklı bir yönetim için planlama yapar. Stratejik Planlama Teşkilatı'nı kuracağız.
Çiftçinin ve esnafın kredilerin faizlerini sileceğiz.
Döviz garantili işlemler... Diyorlar ya 'Biz milliyetçiyiz' sizin milliyetçiliğiniz... O döviz garantili işlemlerin tamamını Türk Lirası'na çevireceğiz. Kim milliyetçi, kim ülkücü, kim vatansever herkes görecek. Mahkemeden karar çıkartmışlar Kılıçdaroğlu 'beşli çete' demesin diye. Sizin feriştahınız gelse beni susturamaz.
Türkiye'de herkes bir dert küpü. Ekonomik Sosyal Konseye çağıracağız anlatın dertlerinizi. Ekonomik Sosyal Konseyi işlevsel hale getireceğiz.
Kamuda mali disiplini sağlayacağız. Bütçe paraları nerelere harcanıyor belli değil. Varlık Fonu'nu kaldıracağız. Soygun düzenine son vereceğiz.
Her birimiz vergi ödüyoruz. Enflasyon da en haksız vergi. Ulusal Vergi Konseyi kuracağız. Türkiye'de merak eden herkes vergiler nerelere harcandı diye bakıp görecek.
Siyaseti kirlilikten arındıracağız. Bu Meclis'te rüşvet alanın, iş takipçiliği yapanın, TÜGVA'nın hizmetkarlığını yapanlara yer yok. İlk çıkaracağımız kanunlardan biri Siyasi Ahlak Kanunu.
En geç iki yıl içinde Suriyeli kardeşlerimizi kendi özgür iradeleriyle ülkelerine dönmelerini sağlayacağız.
"KAÇ SURİYELİ'YE VATANDAŞLIK VERDİNİZ?"
Sığınmacılar geldiler, Saray ve şürekası da onların korumacılığını yapıyor. 50 milyar dolar para aldılar, ne oldu? Hangi Suriyeli rahat. Adım gibi biliyorum 50 milyar dolar Suriyelilere verilmedi, onu da yediler.
Suriyeliler nereye gidiyor? Fakir mahallelere gidiyor. Jandarma, Göç İdaresi'ne güzelleme yapıyor. Bir tweet attım. Sorduğum sorular son derece basit. Sığınmacıların eski kimlik bilgileri elinizde mevcut mu, diye sordum. İçişleri Bakanlığı listeyi veriyor "50-100 kişiyi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapın" diyor. Ya sen bunları tanıyor musun? Bahçeli duyuyor mu bunları? Herhalde duyuyordur, bilmemesi mümkün değil.
Kaçına vatandaşlık verdiniz ve hangi güvenlik soruşturmalarından geçirdiniz? diye sordum. Cevap yok, hakaret var. Oysa benim sorduğum sorular, vatanını seven her vatandaşın sorması gereken sorular.
Süleyman Şah Türbesi'ni kendi toprağımıza, yeniden yerine koyacağız. Sözde milliyetçi bunlar. Çıkar peşinde koşandan milliyetçi olmaz.
Halka hesap vermesini bileceğiz. Onurlu bir görev olarak kabul edeceğiz. Onun için Meclis İç Tüzüğü'nü değiştireceğiz. Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Bizler ve bakanlar, Kesin Hesap Komisyonu'na gelecek ve biz hesap vereceğiz. Gelecek oraya ana muhalefet partisi diyelim ki Bahçeli oldu, olur mu? Diyelim ki Erdoğan oldu. Otur kardeşim makamın orda Kesin Hesap Komisyonu Başkanısın biz hesap vereceğiz."
Ayrıntılar geliyor...
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin en ünlü tekstil devi kapandı
- Soğuk havada TIR kuyruğu 30 kilometreyi geçti
- Muğla'da helikopter kazası: 4 kişi öldü!
- CHP'den Erdoğan'a sert yanıt!
- ‘Binadan çıkamıyorum, bu çaresizliğe...'
- Öğrencisinin Suriye'de Bakan olduğunu öğrendi
- Evini kiraya verecekler için geri sayım
- Fidan ve Colani yeni dönemi açıkladı
- Volkan Demirel'den Şenol Güneş'e sert sözler
- 'Su sorununu çözmek, DSİ'nin görevi değil'