Cemaat yurtlarında yaşadıkları şiddeti Cumhuriyet'e anlattılar

Antalya'da İlim ve Kültür Derneği'nin Erenköy tarikatına kiraladığı kaçak ‘öğrenci yurdunda’ üniversite öğrencisinin öldürülmesi gözleri tekrar tarikat ve cemaat yurtlarına çevirdi. Cemaat yurdunda kalan ve daha sonra ayrılanlar yıllar sonra yaşadıklarını anlattı.

Cemaat yurtlarında yaşadıkları şiddeti Cumhuriyet'e anlattılar
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.12.2021 - 13:31

Antalya İlim ve Kültür Derneği isimli tarikata ait olduğu bilinen yurtta aşçı olarak çalışan İhsan Güney'in, yurdun yemekhanesinde üniversite öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul'u katletmesi tarikat ve cemaat yapılanmalarının faaliyetlerini yeniden gündeme getirdi.

Öğrencilerin barınma sorununu ve maddi imkansızlıkları fırsata çevirmek isteyen tarikatların içinde yaşananların çok küçük bir kısmı ortaya çıkmış durumda. Kamuoyuna yansıyan bölümü ise sümen altı ediliyor. Tüm bu yaşananlara rağmen yurt sorununa iktidarın çözüm yaratmak istememesi nedeniyle öğrenciler, cemaatlerin yurtlarına mecbur bırakılıyor. AKP hükümetinde cemaatlerin ve dini vakıfların eğitim alanındaki nüfusu gün geçtikçe artarken, çocukların geleceği bu karanlık ve istismarcı tarikatların eline teslim ediliyor.

YURTTA YAŞANANLARI CUMHURİYET'E ANLATTILAR

Cumhuriyet, cemaat yurtlarında kalmış daha sonra baskılar, psikolojik ve fiziksel şiddet nedeniyle ayrılan öğrencilerin tanıklıklarına başvurdu.

11-16 yaş aralığındayken İstanbul’da cemaate ait bir erkek öğrenci yurdunda kaldığını söyleyen M.S, “Kaldığım süre içerisinde iki farklı olaya şahit oldum. Bir tanesinde başımızda duran hocayı defalarca kez cinsel içerikli videolar izlerken yakaladım. Diğerinde ise doğrudan muhatabı ben ve birçok arkadaşımdı. Dokuzuncu sınıfta yurtta bulunan bir hoca sürekli öğrencilerle yakın münasebette bulunuyordu. Öpmek, dokunmak, makas almak aklınıza ne geliyorsa yapıyordu” dedi.

S.D ise daha önce medreselerde, cemaat ve tarikata bağlı yurtlarında kaldığını ifade ederek, “Birçok şiddet olayının hem tanığı hem yaşayanı oldum. Bu hikayeler arasında beni en çok etkileyen Siirt'te bir medresede arkadaşımızın sorumlu hocaya saygısızlık yaptığı gerekçesiyle 3 gün bodrumda kilitli bırakıldığı olaydır” diye konuştu.

“BASKILAR, PSİKOLOJİK VE FİZİKSEL ŞİDDET”

1) Cemaat yurdunda neden kaldınız ve sonrasında niçin ayrıldınız?

M.S: Genelde, tarikat yurtlarında kalan her çocuğun hikayesi farklı oluyor. Kimisi aile baskısıyla ya da ekonomik nedenlerle yurtlara yazılsa da benim gidişime tarikatın düzenli aralıklarla başarılı öğrencileri seçebilmek için yaptığı deneme sınavı neden oldu. Sınavda birinci olduğum için ailemi arayıp yurtta ücretsiz kalabileceğimi, her türlü eğitim masraflarımın karşılanacağını söylediler. Ailem de bana sordu, çocukluk aklıyla olur dedim. Ayrılma nedenimde baskılar, psikolojik ve fiziksel şiddet oldu. Hatta tüm bunlar nedeniyle ciddi sayılabilecek birçok farklı hastalık geçirdim. En sonunda ailem de durumun farkına varınca ayrılma kararı aldım.

MADDİ KOŞULLARIN EL VERMEMESİ, OLANAKSIZLIK VE GELECEK KAYGISI

S.D: Ben Siirt'in bir köyünde durumu iyi olmayan bir ailenin çocuğu olarak doğdum. Birçok insan gibi ben de maddi koşulların el vermemesi, olanaksızlık ve gelecek kaygısı gibi sebeplerden dolayı medreselerde, cemaat ve tarikat yurtlarında kaldım. Çünkü evde bulamadığım sıcak yemeği, Türkçe bilmeyen ailemin yanında alamadığım sınava hazırlık eğitimlerini ve belki de devlete sırtımızı dayarız diye kurduğumuz düşleri gerçekleştirebileceğime inandığım yerler buralardı. Daha sonra İstanbul’da üniversiteyi kazandım. Geçmişten gelen eğitimim Maltepe’deki o medresede, ders vermek kaydıyla kafamı sokacak bir yere sahip olmamı sağladı. Başlıca ayrılma nedenim ise psikolojik ve dini baskılardı. İlkokuldan başlayarak gelen bu tarikat yurtları meselesini hep sonlandırmak istesem de maalesef koşullar el vermemişti. Ancak üniversiteye geçince artık dayanılmaz hale gelen medreseyi terk ettim.

2) Ne kadar süre orada bulundunuz?

M.S: Tarikatın yurtlarında ortaokul beşinci sınıftan, dokuzuncu sınıfın sonuna kadar yaklaşık 5 yıl boyunca kaldım.

S.D: İlkokulda yedinci ve sekizinci sınıfta Siirt'te bir Kur'an kursunda kaldım. Liseye geçeceğim yaz Bursa'daki bir cemaat yurdunda kalma hakkı kazandım. Kazandım dedim çünkü sadece yüksek puanlı Anadolu, Sosyal bilimler ve Fen liseleri öğrencilerini alıyorlardı. Lisede, 3 sene cemaatin yurtlarında kaldıktan sonra üniversiteyi kazandım ve İstanbul'a gittim. İstanbul'da da bir medresede kaldım ve ders verdim.

“EN NET CEZA DAYAKTI”

3) Kaldığınız cemaat yurdunda uyulması gereken ne gibi kurallar vardı? Bunların dışına çıkıldığında hangi yaptırımlar devreye giriyordu?

M.S: Akla hayale gelmeyecek bir sürü kural vardı ama birkaç tanesini sayabilirim. Örneğin, yurtta kesinlikle kot pantolon, yazılı ya da resimli tişört giymek yasaktı. Neredeyse herkes günün her saati kumaş pantolon, beyaz gömlek ya da yakası olan yazısız tişörtlerle dolaşıyordu. Öte yandan, liseye geçen öğrencilerin tamamı takım elbise ceketlerini giyerken arkasında bulunan yırtmacı dikmek zorundaydı. Okullarda kadınlarla konuşmak, iletişime geçmek ve hatta yan yana oturmak kesinlikle yasaktı.

Herhangi bir kurala uyulmadığında ise en net ceza dayaktı. Tabii ki dayağın biçimi değişiyordu. Tokat atmadan terlikle vurmaya, kemerle dövmekten sopa yemeye kadar skala genişliyordu. Bunlar bir nevi ön hazırlık gibiydi. Bu süreç tamamlanınca hafta sonu aile ziyaretlerin iptal olabiliyordu ya da bütün hafta bulaşık yıkayıp, patates soğan soyabiliyorduk. Özellikle okulda bir kadınla görüştüğünüzü tespit ettiklerinde okula göndermedikleri de oluyordu.

“‘SOPA CENNETTEN ÇIKMA’ DİYORLARDI”

S.D: Açıkçası yurtta kalan hiç kimsenin bu kuralların dışına çıkabildiğini görmedim. Hafta sonları bu düzenden çok farklı değildi. İsteyen ailesinin evine giderdi, 16 saat içerisinde geri dönmek kaydıyla... İstemeyen yurtta kalıp hafta sonu ders veren öğretmenlerin derslerine katılır ve ekstra etüt yapardı. Telefon yasaktı, bilgisayar kullanımı yalnızca yurdun bilgisayarlarından sağlanıyordu. O da çok kısıtlı sürelerdi. Banyoya haftada yalnızca bir gün hak tanınırdı. Bir eğitim biçimine dönüşmüştü dayak. Bunu herkesin kabullendiği belli oluyordu zaten. Hocalar ‘sopa cennetten çıkma’ diyorlardı, öğrencilerin zaten karşı çıkmaya ne güçleri ne cesaretleri var. Çünkü ben de dahil olmak üzere hiçbir arkadaşım kendi kendine okuyabilecek duruma sahip değildi. Haliyle sesimiz de çık(a)mıyordu. Fiziksel şiddet de sık sık kullanılırdı. Bir keresinde 14 yaşında bir çocuğun banyo yaparken çişini yaptığı için dövülerek yurttan atıldığına şahit olmuştum. Üniversitede hazırlık okurken 2016 senesinde kaldığım medresede kot pantolon, tişört giydiğim için fiziksel ve sözlü şiddete maruz bırakıldım. Bu gibi yaptırımlara defalarca kez katlanmak zorunda kalmıştık çünkü gidecek bir yerimiz yoktu.

“İSTİSMARIN HER TÜRLÜ BOYUTU...”

4) Tarikatlarla anılan yurtlarda son dönemde istismar, cinayet ve yangın gibi olaylar meydana geldi. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Cemaat yurdunda kaldığınız süre içerisinde benzeri olaylar yaşandı mı ya da duydunuz mu?

M.S: Bana sorarsanız bunların hiçbiri tesadüf ya da münferit olaylar değil. Öncelikle her şey çok sistematik ilerliyor. Küçük yaşlarda başladığınız için ortaya konan kurallar ve cezalarla adım adım siniyorsunuz. Ne olursa olsun orada yaşanan hiçbir şeyi ailenize anlatamıyorsunuz. Bu durum onlara müthiş bir güvenli alan yaratıyor. Üstüne bir de kollandıklarını ve bütün yaptırımların boşa düşeceği düşünülünce bu alan iyice genişliyor. İstismarın her türlü boyutu farklı biçimlerde gerçekleşiyor. Örneğin, kaldığım süre içerisinde iki farklı olaya şahit oldum. Bir tanesinde başımızda duran hocayı defalarca kez cinsel içerikli videolar izlerken yakaladım. Hatta kimi zaman kendi odasında karşısında öğrenci varken yaptığına da şahit oldum. Defalarca kez şikayetime rağmen hiç ciddiye alınmadı.

Diğerinde ise doğrudan muhatabı ben ve birçok arkadaşımdı. Dokuzuncu sınıfta yurtta bulunan bir hoca sürekli öğrencilerle yakın münasebette bulunuyordu. Öpmek, dokunmak, makas almak aklınıza ne geliyorsa yapıyordu. Yine şikayetlerimiz hiç sonuç vermedi. Daha sonra cemaatten ayrıldığımda benzer olaylardan her iki kişiyi de gönderdiklerini duysam da hali hazırda devam ettiklerini de biliyorum.

“3 GÜN BODRUMDA KİLİTLİ BIRAKILDI”

S.D: Her aklı başında insan gibi ben de bu tip olayları ve faillerini lanetleyerek anıyorum. Mecbur kaldığı için tarikat yurtlarında kalan çocuklara istediklerini yapabileceğini düşünen ve yaptıklarında dahi cezalandırılmayan bir toplamdan başka bir şey beklenemezdi. Ben cinsel istismara ya da cinayete şahit olmadım fakat onun haricinde birçok şiddet olayının hem tanığı hem yaşayanı oldum. Bu hikayeler arasında beni en çok etkileyen Siirt'te bir medresede arkadaşımızın sorumlu hocaya saygısızlık yaptığı gerekçesiyle 3 gün bodrumda kilitli bırakıldığı olaydır.

“KADRO YETİŞTİRMELERİNİN ÖNÜNÜ AÇIYORDU”

5) Bir dönem cemaatlerin üniversiteye giriş sınavlarında kolaylık sağladığı biliniyor. Siz böyle bir şeye şahit oldunuz mu? Eğitim alanında ne gibi kolaylıklar sağlanıyor?

M.S: Kaldığım süre boyunca böyle bir şeye şahit olmadım. AKP ile kaldığım cemaatin bağlı olduğu tarikatın aralarının pek iyi olduğu söylenemezdi. Bu nedenle de iktidarın bu tarz “nimetlerinden” pek de yararlanamadılar. Fakat şundan bahsedebilirim; tekâmül denilen bir sistemleri vardı. Üniversite sınavında onların istediği başarıyı elde edemeyen öğrencileri oraya yönlendirmeye çalışıyorlardı. Tekamüle giden üniversite eğitimi yerine doğrudan cemaatin kadrosu olarak yetiştirilmek üzere ağır dini eğitim alıyordu. Bütün masrafları cemaat tarafından karşılanıyordu. Buradan anlaşılacağı üzere de büyük bir maddi gelire sahiplerdi. Fabrikalar, dükkanlar, apartmanlar ve aklınıza gelebilecek her türlü maddi kaynağa sahiplerdi. Bu da kadro yetiştirmelerinin önünü açıyordu. Son olarak, İstanbul’da birçok lisede yönetim kadrosundan tutun da öğretmenlere kadar her yerde örgütlüydüler. Özellikle de iyi liselerde…

“FAZLACA OLANAK SAĞLANDIĞINA ŞAHİT OLDUM”

S.D: Direkt olarak üniversiteye girişe dair bir kolaylık sağlandığını görmedim. Ancak fazlaca olanak sağlandığına şahit oldum. Hatta o olanaklardan yararlandım. 2014 senesinin ilk eğitim öğretim döneminin başında, 3-4 öğrencinin Bursa'daki puanı görece düşük bir Anadolu lisesinden puanı epey yüksek bir Anadolu lisesine geçiş yaptığını hatırlıyorum. Ve o arkadaşlara ‘nasıl yaptınız?’ diye sorduğumda yurdun yardımcı olduğundan bahsetmişlerdi.

Editörün notu 1: Bu haberin içeriğinde bazı okuyucularımızın rahatsız olabileceği ifadeler yer almaktadır.

Editörün notu 2: Haberde konuşan kişilerin isimleri güvenlikleri nedeniyle değiştirilmiştir.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon