Başpehlivandan sonra başcazgır da Antalyalı
İlkbahardan sonbahara kadar Türkiye’nin dört bir yanında çayırlarda, yaylarda, meydanlarda en çok duyacağınız ses onun sesi…
663 yıllık Kırkpınar yağlı güreşlerinde meydana 41 yıl ses veren Şükrü Kayabaş’tan baş cazgırlığı devralan Emin Ger, yaz sıcaklarında 12 saat boyunca güreş meydanını attığı naralarla, söylediği manilerle nasıl canlı tuttuğunu anlattı.
HER YERDE “BEN CAZGIRIM” DEMEK KOLAY OLMUYOR
Ger, pehlivanken cazgırlığa transfer olmuş. Tabi ben pehlivanım ile ben cazgırım demenin karşılığı her yerde aynı olmuyor. Cazgır, kelimesi yağlı güreşlerde, duyuran, konuşan anlamına gelirken zamanla ‘sözleriyle ortalığı karıştıran’ anlamını da kazanınca, Anadolu’da yağlı güreş geleneği olmayan yerlerde ya da metropollerde mesleğin nedir sorusu sorulunca zorlanmış, “Yiğit namıyla anılır. Cazgırı açıklamak zoruma gidiyor. Cazgırım deyince şaşırana açıklayıp, spikerim, sunucuyum” diyorum
Geçtiğimiz yıllarda hayatını kaybeden yağlı güreşlerin efsane cazgırlarından Pele Mehmet lakaplı Mehmet Tura ve Şükrü Kayabaş ile uzun yıllar beraber çalışıp onlardan meslek hakkında pek çok şey öğrendiğini söyleyen Ger’in pehlivanlıktan cazgırlığa geçişiyse tesadüfen olmuş.
PEHLİVANLIKTAN CAZGIRLIĞA
Hikaye şöyle:
1997 sezon sonuydu. Kardeşim de sporcu, futbolcu, Manavgat’ta top oynuyordu. Ben güreşiyorum, güreşçiyim. Geldi, “Ağabey sen güreşten para kazanamıyorsun, gel Manavgat’ta otel güvenliğine, disko güvenliğine bak” dedi. Manavgat’ta 2 sezon böyle turizmde çalıştım. 2 sezon sonunda bize uymadı, oradan ayrıldık. Tekrar güreşe döndüm, iki yıl daha güreştim. Güreşi bırakınca o da seni bırakıyor. Biz turizmdeyken bizim müsabaka yaptıklarımız bizi geçmişler. Yine adapte olamadım, Antalya Üçkapılar’da esnaflığa başladım. Yabancı dil İngilizce ve Almanca öğrendim.
Diğer taraftan güreş camiasından da kopmadım, izliyorum, arkadaşlarım var. 2011’de Serik, Gebiz’e , şu an güreşlerde hakemlik yapan Seyfullah Korkmaz’a gittik. Mangal yapıyoruz, karşı tarafta birilerine seslerini duyuramıyorlar. Ben birden seslenince, uzaktakiler duydu. Seyfullah Korkmaz, dedi “seni cazgır yapacağım”. “Olmaz” diyorum, gümüş dükkânım, hediyelik eşya dükkanım var, işim başımdan aşkın. Tamam desem cazgır değildim, onunla iddialaşınca beni cazgır yaptı. Cazgırlık belgesi aldım ve başladım.
GÜREŞE HEM SEYİRCİYİ HEM PEHLİVANLARI HAZIRLAMAK ONLARIN İŞİ
Sesinin rengi ve sunumuyla kısa sürede er meydanlarının sevilen ve aranan cazgırları arasına giren Ger, cazgırın sunumu ile hem seyirciyi hem de pehlivanı güreşe hazırladığını, kendisinin de pehlivanlık geçmişi olmasından dolayı pehlivanların güreş psikolojisini bilmesinin ona mesleğinde avantaj sağladığını söylüyor. Güneş doğarken meydana ilk gelen ve güneş batarken meydandan en son ayrılan kişi olan cazgırın seyirciyle ve o günkü güreşle ilk ilişkisini kurduğu yer başlangıç sunumu. Sonrasını Ger şöyle anlatıyor: “Sonra başpehlivanların kura çekimleri önemli, en önemlisi de başpehlivanın final güreşi. O yörenin pehlivanı finale kaldıysa ya da seyircinin gönlünde taht kuran bir durumu varsa rakibi de azılıysa orada bizim manilerimiz çok önemli.
Güreşçiyi de güreşe hazırlamak için ön hazırlığı bizim maniler yapıyor Allah Allah salavatı ile güreşçi peşrev çekiyor. Peşrev ve güreş, güreş arasında da güzel oyunlar oluyor, o esnada ben onu hissediyorum, bir alkış manisi daha söylüyorum. Duruma göre bazen öğüt veren bazen içinde mizah olan maniler. Bazen milliyetçi ve dini duygularla inanca sesleniyorum. Güreş yorgunlukla monotonlaştıysa, davulun ritmi ile bir mani söylüyorum, seyircinin alkışı ile hemen değişik bir hava oluşuyor. Orası bir festival. Oradaki festival davul sesi zurna sesi, cazgırın narası, pehlivanın nidası. Festivalin parçaları bir araya geliyor, 12 saat seyirciyi, pehlivanı ortamı diri tutuyoruz”
ANTALYA’DA FUTBOLDAN ÇOK GÜREŞ İZLENİR
“Antalya seyircisi güreş ile yatar kalkar. Kumluca’ya gidin herhangi bir mahalle kahvesine oturun, orada 100 muhabbet varsa 95’i güreş ile ilgilidir, Orhan Okulu şunu yendi, Ali Gürbüz şununla güreşti, İsmail Balaban şununla eşleşti gibi. Edirne’ye cebinde bilet parası olmaz, borç harç bulur gider, orada konaklayacak yeri olmaz, Selimiye Cami’de uyur, gelir o güreşi izler. Dünyanın en iyi futbolcusu oraya gitsin maç yapsın, bin kişi olur, ama en kötü güreş antrenmanında 2 bin kişi olur. Ve futboldan farklı olarak güreş seyircisi küfretmez, şiddete başvurmaz.”
PEHLİVAN MANİLERİ ARTIK SADECE FİNALİSTLERE SAKLANIYOR
Yüzyıllardır er meydanının seyircisinin güreşe olan tutkusu aynı kalsa da değişen şeyler de olmuş. Önceleri her pehlivan, meydana çıkmadan önce cazgır, o pehlivanı geçmişi ile tanıtan ve yıllar geçse de o pehlivanın adıyla beraber anılan bir mani söylerken günümüzde 800 pehlivanın güreştiği organizasyonlarda her pehlivan için mani söylenilmesi süre yetmeyeceği için bırakılmış. Pehlivan manileri finalde güreşen pehlivanlarla sınırlanmış.
İKİ YABANCI DİL KONUŞAN CAZGIR
Organizasyonların bittiği kış aylarında spor yapan ve bol bol güreşen Ger, önümüzdeki sene Kırkpınar güreşlerinde, önemli anlarda bildiği İngilizce ve Almanca dillerinde de cazgırlık yaparak meydana gelen yabancı seyirciler, turistlerin de güreşin heyecanlı atmosferine daha fazla katılımını sağlamayı düşünüyor.
En Çok Okunan Haberler
- İtirafçı Nevzat Bahtiyar'dan sürpriz hamle geldi
- Kadınlara cehennem hazırlayanlar
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Nasuh Mahruki'nin tutuklanma gerekçesi belli oldu!
- Cem Garipoğlu soruşturmasında karar!
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi
- Beşiktaş'tan Talisca açıklaması: 'Karar verilmiştir'
- MSB açıklamasında 'Erdoğan' ayrıntısı
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!
- Adnan Menderes yıktırmıştı...