Bakırköy Belediyesi’nin düzenlediği ‘Zaferden Barışa’ etkinliğinde ortak ses: En haklı ve halklı mücadele
Bakırköy Belediyesi’nin Büyük Taarruz’un 100. yıldönümü kapsamında düzenlediği “Zaferden Barışa” etkinliğinin dördüncü gününde Barış Doster, Şaduman Halıcı ve Hazal Papuçcular, Milli Mücadele’nin diplomasi boyutunu anlattı.
İstanbul Bakırköy Belediyesi’nin Büyük Taarruz’un 100. yıl dönümü kapsamında düzenlediği “Zafer’den Barış’a” etkinliklerinde dördüncü gün geride kaldı. Etkinlik kapsamında dün düzenlenen söyleşide Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, gazetemiz yazarı Prof. Dr. Barış Doster, gazetemiz yazarı Prof. Dr. Şaduman Halıcı ve Doç. Dr. Hazal Papuçcular, Milli Mücadele’nin diplomasi boyutunu anlattı.
Yunus Emre Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinlikte ilk olarak söz alan gazetemiz yazarı Prof. Dr. Şaduman Halıcı, “Türk’ün Zaferi, Yunan’ın Felaketi: Yunan Anılarında Küçük Asya Seferi” başlıklı bir sunum yaptı. Sunumda, dönemin Yunan komutanları ve devlet yöneticilerinin açıklamalarına dikkat çeken Prof. Halıcı, Yunan tarafının Türk kadınlarına tecavüz ve Anadolu’yu yakarak terk etmek gibi insanlık dışı eylemlerine değindiğini belirtti. Yunan tarafının yaşananları “Türkler açısından zafer, kendileri açısından büyük felaket” gördüğünü anlatan Prof. Halıcı, “Kendileri açısından yenilginin başlıca nedenlerini; başlıca kullanıldıkları müttefiklerin ihaneti, kurmay kadrosunun Türk subaylarla kıyaslanamayacak kadar deneyimsiz olması ve ordu içindeki ayrışma olarak görüyorlar” dedi.
Yunan tarafının kendi tarihi belgelerinde Mustafa Kemal ve Türk subaylarından övgüyle bahsettiğini belirten Prof. Halıcı, “Öte yandan da ‘Küçük Asya seferi bir tohumdu, bir gün mutlaka ağaç olacak’ diyerek Megali İdea hedeflerinden vazgeçmiyorlar” diyerek Türk tarafının bu durumun farkında olması gerektiğine dikkat çekti.
DİPLOMASİ SAVAŞI
Prof. Halıcı’dan sonra söz alan Doç. Dr. Hazal Papuçcular ise “1918-1922 yılları arasında diplomasi savaşı da verilmiştir. Büyük Taarruz öncesinde yapılan diplomatik girişimleri savaşın sivil hazırlığı olarak değerlendirebiliriz” dedi. Türk tarafının diplomatik girişimindeki temel amaçlarını “Türklerin barış yanlısı olduğunu göstermek, İtilaf cephesini yarmak ve Türkiye’nin temsil edebilecek tek yerinin TBMM olduğunu göstererek İstanbul Hükümetine karşı ön almak” olarak özetleyen Doç. Dr. Papuçcular, “bu girişimlerle özellikle mali ve silah yardımı açısından önemli kazanımlar elde edilmiş, Büyük Taarruz’un hazırlık aşamasındaki ihtiyaçlara katkı sağlamıştır” ifadelerini kullandı. Doç. Dr. Papuçcular, diplomasi sürecinin hem Batı’nın Türkiye üzerindeki niyetini anlamak hem de Türk tarafının hedeflerinin Batı’ya aktarılması açısından da önemli olduğunu söyledi.
DÜNYANIN EN HAKLI VE HALKLI ZAFERİ
Etkinlikte son olarak söz alan Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, gazetemiz yazarı Prof. Dr. Barış Doster, etkinliğe yoğun ilgi gösteren izleyicileri “Bugün Gazi Kemal’e olan sonsuz borcumuzu ödeme çabasıyla buradayız. Biz bu vatanın taşına toprağına, kurduna kuşuna, denizine dağına karşılıksız ve sınırsız bir aşkla bağlıyız” diyerek selamladı. 1918-1922 yılları arasındaki mücadeleyi “dünyanın en haklı ve halklı mücadelesi” olarak tanımlayan Prof. Doster, “Bu süreç savaş demokrasisi ve savaş diplomasisi olarak yönetilmiştir” dedi. Atatürk’ün bu süreci devrimci programıyla, ideolojisiyle, stratejisiyle bir bütün olduğunun altını çizen Prof. Doster, şunları söyledi:
“Öncelikle Anadolu’da güç kazanıldı. Devletleşirken milletleşildi, milletleşirken devletleşildi. Milli Mücadele, yerelden ulusala, ulusaldan küresele aşama aşama işlendi. Bu aşamalarda Atatürk, bütüncül iç ve dış siyasetinde etrafındakilerden üç konuda farklıdır. Birincisi kapsamda farklıdır. Yerel mücadeleyi değil, herkesin her yerden sorumlu olduğu ulusal bir mücadeleyi savunur. Çünkü aksi halde yurttaşlaşamayız, uluslaşamayız, vatanlaşamayız. İkincisi yöntemde farklılıktır. O dönem belli aydınlar Amerikan mandası, İngiliz mandası yanlısıydı. Emperyalizmle uzlaşma taraftarıydı. Mustafa Kemal Paşa ise “Silahla kurulan silahla yıkılır” görüşündeydi. Üçüncüsü de hedefte farklıydı. Milli Mücadele’nin Halifeyi ve saltanatı kurtarmak için yapıldığını düşünen vardı. Oysa Mustafa Kemal Paşa’nın aklındaki belliydi: Ulusal egemenliğe dayanan laik, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti. Cumhuriyet kurulduktan sonra İzmir İktisat Kongresinde henüz Lozan bile imzalanmazken ‘siyasi, askerli zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça kalıcı olamaz, tamamlanamaz’ diyordu. İşte bu, onun konuya bütüncül yaklaştığının göstergesiydi. Lozan’a giden heyete de bu nedenle ‘kapitülasyonlardan kaldırılması konusunda ödün vermeyin’ dedi.”
Etkinlik, Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu’nun teşekkür konuşmasının ardından konuşmacıların kitaplarını imzalaması ile son buldu.
En Çok Okunan Haberler
- Uğur Dündar'ın 'babalık' davasında karar çıktı
- İtirafçı Nevzat Bahtiyar'dan sürpriz hamle geldi
- Kadınlara cehennem hazırlayanlar
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Nasuh Mahruki'nin tutuklanma gerekçesi belli oldu!
- Cem Garipoğlu soruşturmasında karar!
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi
- Beşiktaş'tan Talisca açıklaması: 'Karar verilmiştir'
- MSB açıklamasında 'Erdoğan' ayrıntısı
- Adnan Menderes yıktırmıştı...