Fenerbahçe'den 3 Temmuz yayını: 'Alnımız ak tertemiziz'

Fenerbahçe Spor Kulübü Hukuk İşlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Fethi Pekin ile kulüp avukatlarından Naim Karakaya, 3 Temmuz nedeniyle kulüp televizyonunda açıklamalarda bulundu. Fethi Pekin, "Alnımız ak. Tertemiziz. Yargıtay kararıyla, beraat kararlarıyla bu tescillenmiştir. Biz bu mücadeleyi verdik vermeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Fenerbahçe'den 3 Temmuz yayını: 'Alnımız ak tertemiziz'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 03.07.2023 - 13:32

Fenerbahçe Spor Kulübü Hukuk İşlerinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Fethi Pekin ile kulüp avukatlarından Naim Karakaya, 3 Temmuz'un 12. yılında Fenerbahçe Televizyonu'nda yayımlanan "3 Temmuz Özel" programına konuk oldu.

Süreç ve bu konuda atılan hukuki adımlara ilişkin yapılan açıklamalar şu şekilde:

FETHİ PEKİN: "3 TEMMUZ'UN ETKİLERİNİ HALA YAŞIYORUZ"

"Bu kumpas ve operasyonun Fenerbahçemize kurulmasının üzerinden tam 12 yıl geçti. Kulübümüz çok zor günler atlattı. Hala etkilerini yaşıyoruz. Özellikle de manevi etkileri. Camianın başta da dönemin Başkanı Sn. Aziz Yıldırım'ın, Sn. Şekip Mosturoğlu'nun, Sn. İlhan Ekşioğlu'nun ve diğer Fenerbahçeli kişilerin çektiği eziyet ve ona ilaveten bir de Fenerbahçemizin uğradığı zararlar... Futbolcularımızdan olduk, değerimiz düştü, Şampiyonlar Ligi'ne gitmemiz engellendi. Bunları üst üste koyduktan sonra 12 yılda Fenerbahçe'nin çok büyük bir olaydan kurtulmuş olduğunu, alnının akıyla çıkmış olduğunu görüyoruz. Göğsümüzü gere gere söylüyoruz. Manevi zararların telafisi mümkün değil hatta bence maddi zararların da bence telafisi mümkün değil ama hukukun el verdiği kadarıyla elimizden ne geliyorsa Fenerbahçe'nin hakkını arıyoruz. Naim beye de çok teşekkür ediyorum. İlk günden beri özellikle ceza davaları tarafında canla başla emek veriyor ve kulübümüzü savunuyor."

Fethi Pekin

NAİM KARAKAYA: "HUKUKİ MÜCADELE YÜRÜTTÜK VE SONUNDA BAŞARIYA ULAŞTIK"

"12 yıllık sürecin ilk bir yılı çok ağır geçti. Çok ağır hukuksuzlukları olan bir süreç. Hukuksuzluk karşısında ilk başta Aziz başkanın, İlhan Yüksel Ekşioğlu'nun, Mehmet Şekip Mosturoğlu'nun tutuklandıkları, yargılandıkları, tahliye oldukları ve mahkum oldukları süreçler var. Sözde Şike Kumpası Davası'ndaki insanlar hem büyük emekler ve özveriler verdiler. O kısımda sadece hukuki mücadele olmadı. Polisiyle, savcısıyla, hakimiyle alt derece-üst derece Yargıtay'la beraber örgüte karşı verilmiş bir mücadele süreci oldu. Ondan sonraki süreç içerisinde 2014-2015'li yıllarda artık bunun kumpas olduğunun anlaşıldığı dönemlerde, herkes tarafından, toplum tarafından algılandığı süreçlerde, bu kumpas davaları ilk 15 Temmuz'dan önce Fenerbahçe'ye kumpas olarak başlamıştır. Toplumumuz genelde, 15 Temmuz'dan sonra bu operasyonlar yapıldı zannediyor ama öyle değil. Aslında Fenerbahçe'ye kumpas, bu soruşturmayı yürüten polis şeflerinin aslında bunlara polis şefi demek de çok doğru bir değerlendirme olmayacak. Polis üniforması giymiş, örgüt mensupları. Bu kişilerin göz altına alınması, tutuklanma süreci 2015 Mayıs ayında oldu. Çünkü bu şikayetler çok önceki zamanda yapılmıştı. 15 Temmuz'dan sonra yapılan şikayetler bu anlamda rüzgarın o yöne döndüğü kısımlar olabilir. Aziz başkanın önden bir şikayetinin olması bu anlamda değerliydi. O günden sonra da o hukuksuzluğun hukukunu sorduğumuz bir süreç oldu. Bazı duruşmalar bir ay, bazıları daha fazla sürdü. Ali Başkanımız da mahkemeye iki defa geldi. Duruşmada bu davaya sahip çıktıklarını gösterdiler. Bu son derece anlamlıdır. Sonucunda mahkumiyet kararı verildi. Bu son derece değerli bir karar. Türkiye'de pek çok hukuksuzluk sahipsiz kalmıştır, yapanların yanına kalmıştır. Biz burada Fenerbahçe camiası olarak hukuksuzluğa karşı hukukla beraber hukuki mücadele yürüttük ve sonunda başarıya ulaştık. Bu çok değerli. Ülkemizdeki örgütlerin belli gurupların yapıların kontrolüne geçirdiği bir Yargı kolluk kısmının cezalandırılması araştırılması soruşturulması açısından son derece değerli. Orada bir mahkumiyet kararı verildi. Bu da onandı. Kulübümüzün mağdur olduğu; hatta katılan, müdahil olduğu, doğrudan zarar gördüğü tespit ve tescil edildi. Bu da son derece değerli. Biz bunu bırakmamıştık ve bir taraftan da yürüyen bu sürecin hakim ve savcıları ile ilgili kısım ayrıca yürüyordu. O kısımda da hakim ve savcı olmalarından dolayı süreç uzamıştı. Onların belli teminatları dolayısıyla soruşturma ve kovuşturma izinleri idari ve adli mercilerden alınıyor ve sürece sonra devam ediliyor. O kısım hakkında da Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nde duruşma yapılarak, yargılamalar başladı. Bu da son derece önemli ve değerli bir kısım."

Naim Karakaya

CUMHURBAŞKANINDAN DESTEK MESAJI

Yönetim Kurulu Üyesi Fethi Pekin: "Naim beyin söylediklerini açmak için ben bir araya girmek istiyorum. Aslında bu olayı açık ve net bir şekilde anlatan ve özetleyen Sn. Cumhurbaşkanımızın, Sevgili Başkanımıza yazdığı bir mektup var. Onu ekranlara getirebilirsek her şey izleyicilerimiz tarafından açık bir şekilde anlaşılacak.

Sanırım bu kadar net ve açık bir şekilde izah edilmiş bir konunun üzerinde daha fazla söz söylemeye gerek bile olmadığını düşünüyorum. Biz davalarla ilgili bilgi veririz ama Sevgili Sn. Cumhurbaşkanımızın ifadeleri zaten Fenerbahçe'nin başına neler geldiğinin sonrasındaki dik duruşunun ve bu duruşun ülkemizle Türkiye Cumhuriyeti ile bu terör örgütü ile mücadelesinde nasıl etkin bir rol oynadığını hepimize açık açık gösteriyor."

FETHİ PEKİN: "KUMPASI KURANLAR TERÖR ÖRGÜTÜNÜN MENSUBU"

"Geç gelen adalet adalet değildir, yalnız burada şu var. 12 yıl oldu diyoruz ancak Sözde Şike Davası'ndaki beraat kararlarının kesinleşmesi aslında birbirinden ayrı iki tane davayı içinde barındırıyor. Bunlardan bir tanesi Sn. Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının yargılandığı ve ceza aldığı dava. Ondan sonra da yeniden yargılama süreciyle tekrardan yargılanmaları ve beraat etmeleri. Dolayısıyla bunun 8-9 senede bitmiş olması 'çok uzadı' diye yorumlayabileceğimiz bir şey değil. İki dava olduğundan dolayı söylüyorum. Daha hızlı olabilir miydi, belki olabilirdi ama burada bizim karşımızda bir terör örgütü var. Bunlar nelere sirayet etmişler, bilmiyoruz ama en azından bu kumpası Fenerbahçemize, yöneticilerimize ve Başkanımıza kuranların bu terör örgütün mensubu oldukları da açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır."

NAİM KARAKAYA: "FETHULLAHÇI YAPILANMAYA KARŞI İLK MÜCADELEYİ FENERBAHÇE YAPMIŞTI"

"Uzun ve yorucu bir süreç. Biz bu sürece tanıklık ettik, ağır bedeller ödendi. Bu süreci üçe bölelim. Birincisi 3 Temmuz süreci. Aziz başkan, Asbaşkan Şekip Mosturoğlu ve İlhan Ekşioğlu'nun da dahil olduğu; sanıkların tutuklandığı ve yargılandığı bir süreç. Bu sürecin sonucunda mahkumiyet kararı çıktı ama daha sonra bu mahkumiyet kararı yargılamanın yenilenmesi yoluyla kaldırıldı ve 13. Ağır Ceza Mahkemesi bir beraat kararı verdi. Bu beraat kararı da Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından onandı. Bunun onanma gerekçesi çok önemlidir. Bunun onanma gerekçesinde bu sürecin bir kumpas olduğu, o süreçteki aktörlerin daha doğrusu bu süreçte Fenerbahçemiz adına hareket eden insanların Türk Yargısı tarafından değil, FETÖ yargısı, FETÖ emniyeti tarafından soruşturulduğu, kovuşturulduğu ve aslında adalet için değil örgütün gizli amaçları için karanlık odalarda planlanmış eylemlerin kararların uygulanmaya konulmasıyla bu işlemin ve eylerim yapıldığı görüldü. Buna dair gerekçe son derece önemli. Hukuk devleti açısından çok çok değerli. Biz de bir söz var. Hukuksuzluğa direnemediğiniz zamanlar olabilir ama itiraz edemediğiniz hiçbir zaman olmamalı. Şunu çok rahat ifade edebilirim. FETÖ yargısına, FETÖ polisliğine karşı daha doğrusu Fethullahçı yapılanmaya karşı ilk mücadele; kapsamlı, toplumsal mücadele eden yapı Fenerbahçe camiasıdır. Sokağa dökülen yapı Fenerbahçe camiasıdır. Diğer askeri unsurlarda da mutlaka bir tepki olmuştu ama toplumun tabanına doğru yayılmamıştı. İlker Başbuğ'un bir sözü var: '2012-2016 yılları arasında sadece Cumhurbaşkanı sadece bu FETÖ ile mücadele etmiştir' Bu doğrudur ama bunun yanında aslında Fenerbahçe camiası da, Fenerbahçe yönetimi de bununla mücadele etmiştir. Bu hukuksuzluğu dile getirmiştir, itiraz etmiştir. Hiçbir zaman sinmemiştir. Bunun çok değerli olduğunu düşünüyorum. Güç olarak çok zirvedelerdi ve bu direnişi öngöremediler. Bunu pek çok delilde de görüyoruz. Hiçbir şekilde 'aman burada hukuksuzluk var' diye düşünülmemiş. Çok pervasızca ve korkusuzca 'bizi bir gün kim yargılayabilir ki' gibi düşünülerek, 'hiç kimse yargılayamaz. Zaten hepimiz biziz. Polis biziz, hakim savcı, yargıtay biziz.' diye düşünülmüş. Bu hastalığı, bu iltihaplı kısmı ülkeden atılmasının temeli aslında Fenerbahçe'nin mücadelesi ile olmuştur. O günkü yöneticilerin mücadelesi ile olmuştur. Oldukça değerlidir. Bunun yargı kararıyla olması çok daha değerlidir. Bu, yeni bir hukuksuzluğa, birilerinin yeniden yapmasının önündeki aslında en büyük engeldir. 'Eğer hukuksuzluğu yapıp yanınıza kalıyorsa, bu tekrar edilecektir' derler. Hukuksuzluk yargılanmazsa o tekrar edecektir, demektir. Ders almazsak, mücadele etmezsek tekrar edecek demektir. Ülkemizde darbelerle mücadele yapılamadığı için yeniden darbeler olmuştur. Hiç kimse hakim karşısına çıkarılamadığı için, bir mahkumiyet kararı olmadığı için 1960 darbesinin üzerine, 1970-80 ve daha sonrakiler olmuştur. Bu yönüyle baktığımız zaman hukuki mücadele açısından son derece değerlidir. Türk yargısının yüz akı bir karardır. 5. Ceza Dairesi'nin onama kararı yüz akı bir karardır. Kumpas olgusunu, Fethullahçı olguyu net olarak ortaya koymuştur. Burası kesinleşmiş ve tamamlanmıştır. Tertemiz, bembeyaz, beraat dediğimiz aklanma kelimesinden gelen bir karar verilmiştir. O günkü Başkanımız, o günkü yöneticilerimiz hepsi bembeyaz bir renk almışlardır. En küçük bir leke barındırmaz."

KUMPAS DAVASI

"İkinci kısma geldiğimizde bu da o soruşturmadaki hukuksuzlukların yargılandığı 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yürütülen bir kumpas sürecidir. Bu da aşağı yukarı 5 yıl sürdü. Çok sayıda duruşma yapıldı. Bu sürecin sonunda buradaki insanların önemli bir kısmı Fethullahçı örgüt üyesi olmaktan da yargılandılar. Buradaki insanların bylock kayıtlarında bu soruşturmayla ilgili cümlelerinin geçtiği görüldü. Pek çok sanıkta örgütün kullandığı bylock programı çıktı ama bu dosyanın içerisinde aynı zamanda kulübümüzün telefonları dinlenmişti. Aynı zamanda buradaki insanlar kulüpteki görevleri dolayısıyla yargılanıyorlardı ve bu anlamda da belli suçlarda doğrudan kulübümüzle ilgili suçlardı. Bunlardan birincisi haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu. İkincisi iftira dediğimiz bir suç. Üçüncüsü kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetmek ve bunları alenen ifşa etmek dediğimiz 4 suç yönünden doğrudan kulübümüzle ilgili olan bir durumdu. Biz o davada elbette ki insanlar, Aziz başkan, Şekip Mosturoğlu, İlhan Ekşioğlu doğrudan katılan sıfatını aldılar. Kulübümüz adına müdahale, katılma talebimiz mahkemece ret olunsa bile mağdur sıfatımızla o davada sorular sorduk, delillerin toplanmasını talep ettik ve aktif bir süreç yürüttük. Sonunda mahkeme bir karar verdi ve yine sanıkların mahkumiyetine karar verdi. Ve ilk denetim yargılaması istinaf adıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi'nde yapıldı. Bölge Adliye Mahkemesi ilk derece mahkemesi yani 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını şu yönüyle değiştirdi. Dedi ki, 'Bu dört suç yönünden (haberleşmenin gizliliği ihlal, iftira, aleni olmayan konuşmaları dinlemek, kaydetmek ve ifşa etmek) Fenerbahçe Kulübü'nün katılma talebinin reddedilmesi yanlıştır. Bu konudaki talepleri, itirazları, istinaf iddiaları doğrudur. Ve ben bunu kabul ediyorum' dedi. Kesinlikle bu bizim için önemli ve değerli bir karardır. İstinaf yargılamasında bunlar kabul edildi. Aslında buradaki suçlar yönünden %90 oranında mahkeme onama kararı verdi. Bölge Adliye Mahkemesi küçük eksiklikler yönünden bozma kararı verdi. Onlar hakkındaki süreç de hala devam ediyor. Şu anda bunun tarihi de 23 Eylül'de, bu davadaki eksiklerin giderilmesi kısmı devam ediyor. Bu eksiklikler dediğimiz şeyler de önemli ölçüde bizim eksik dediğimiz şeyler. Bizim istinafa taşıdığımız kısımlar. Buradan bir kısmı dönerken küçük dosyalar bozulup geri dönerken, bir kısmı da 5 yılın üzerindeki yaptırımlar da Bölge Adliye Mahkemesi'nin verdiği kararla ikinci denetim yargılamasına yani Yargıtay'a ve temyiz incelemesine gitti. Buradaki kısmı da paylaşmam gerekirse, burada da temel olarak önce Yargıtay savcılığının bir görüşü oluyor. Ondan sonra da daire dediğimiz orada Yargıtay'ın birimi, mahkemesi karar veriyor. Burada tebliğname ağırlıklı olarak olumlu geldi ve buradaki cezaların onanması yönünde bir görüş ifade etti. Sadece iki sanık yönünden örgüt suçlarından eksik değerlendirme yapıldığı için bozulma istedi ve o tebliğname Yargıtay savcısının görüşü doğrultusunda dosya şu anda Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin önüne geldi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin şu anda inceleme aşamasını bilmiyoruz. Ama ümidimiz, temennimiz bunun kısa zamanda yapılacağı yönünde. Belki bu yılın adli tatilinden önce, ağustosundan önce belki de bunun sonuçlanmasını da bekliyoruz. O Kumpas Davası'nın ana bütünü de böylece kesinleşmiş olmuş olacak."

NAİM KARAKAYA: "38 HAKİM VE SAVCI HAKKINDA CEZA DAVASI AÇILDI"

"Üçüncü kısma gelince de, üçüncü kısım, burada, bu davada rol alan savcılar, hakimlerin yargılaması. Bu hakimler 1. sınıf hakimler olduğu için bunların yargılaması normalde İstanbul'da değil, Yargıtay'da yapılıyor. Yargıtay, onu ilk yargılayan olarak yapıyor bu yargılamayı ve dediğim gibi idari ve de adli izinler var, soruşturma ve kovuşturma izinleri alındı ve yargılama yapıldı. Bu kişilerin arasında Zekeriya Öz var, bu soruşturmada rol alanlardan bir tanesi. Aslında başta onunla yürüyüp daha sonra Mehmet Berk'e devredilmiş olan bir dosyadır bu. Mehmet Berk var, doğrudan iddianamenin altında imzası olan savcıdır. Ve bu yargılamayı yürüten az önce fotoğraf ve videolarını da gördüğümüz mahkemenin başkanı o günün 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Başkanı Mehmet Ekinci, üyeler Bülent Kınay, Hikmet Şen var. Bunlar dahil olmak üzere 38 hakim ve savcı hakkında 'resmi belgede sahtecilik, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, haberleşmenin gizliliğini ihlal, özel hayatın gizliliğini ihlal ve görevi kötüye kullanma' suçlamalarından Ceza Davası açıldı. Yargıtay nezdinden bunun üç yargılaması yapıldı ve bu yargılamaların üçüne de kulübümüz adına bizzat katıldım. Ağırlıklı olarak emniyet mensupları nadiren bu yargılamanın içerisinde, bu 'Kumpas' olarak isimlendirdiğimiz ceza davası ve bunun içerisinde ağırlıklı olarak emniyetçiler, birkaç avukat ve birkaç gazetecinin olduğu yargılamadır bu. İkinci dava ise hakim ve savcılar için açılan davadır. Bu süre içerisinde gerek telefon dinleme kararları, aramaya el koyma kararları, tutuklama kararları vermiş olan, duruşmalarda bulunmuş olan hakim ve savcılar hakkında (38 hakim ve savcı) az önce bahsettiğim suçlamalarla bir dava açıldı. Bu davanın şikayetçileri İlhan Yüksel Ekşioğlu ile Aziz Yıldırım'dır, iki şikayetçisi var. Biz bu davada ki bu arada Aziz Yıldırım ve İlhan Ekşioğlu vekili olarak Avukat Mehmet Şekip Mosturoğlu birinci celseye katıldı ve davada müdahil olma, katılma talebinde bulundu. Bu talebi de kabul edildi. Biz de kulüp adına üç celseye katıldık. Kulübümüz adına müdahil olma talep ettik, katılma talep ettik. Üç celseye şahsen ben katıldım ve kulübümüzden de doğrudan burada çalışan Avukat Özge Tokarlı meslektaşımız da gözlemci sıfatıyla bu davada yer aldı, bu davayı izledi. Bu davanın ilk iki celsesi, bu dava halen devam ediyor, üçüncü celsesinde bizim katılma talebimiz mahkemece reddedildi ve biz bunu çok doğru bulmadık. Çünkü mahkemeye şunu ifade ettik: 'Burada kulüp telefonları dinlenmiştir, kulüple bağlantılı olan görüşmeler ifşa edilmiştir. Sahtecilik yapılan belgeler, onunla bağlantılı hürriyet yoksun kılınan insanlar aslında kulübün yöneticisi, başkanı ve yöneticisi olması sıfatıyla burada bu eylemlere maruz kaldılar. Bizim burada çok büyük zararlarımız oldu. Manevi zararlarımız oldu, maddi olarak da çok ağır zararlarımız oldu. O nedenle biz de hukuki anlamda temel kural suçtan zarar görme olasılığınız varsa bu davaya katılan sıfatınızla dahil olursunuz ve orada aktif rol alırsınız'. Mahkeme bu sıfatın kulüp adına bulunmadığı gerekçesiyle bu talebimizi kabul etmedi, reddetti. Bu talebin geri alınması konusundaki hukuki süreci şu anda yönetiyoruz, yürütüyoruz. Yine bu davanın son baharda bir duruşması var. O duruşma öncesinde de bu ara kararın, geri alınması ve tekrar katılan sıfatıyla bu davada yer alma isteğimizi mutlaka dile getireceğiz.

Bu süreçte aşağı yukarı adliyenin hemen pek çok mensubu yer almış durumda. Mutlaka bir belge imzalamış çünkü burada sadece yargılama, duruşma aşaması değil, asıl öncesindeki aşama daha büyük bir aşama. Teknik izleme kararları var, telefon dinleme kararları var, aramaya el koyma kararları var… Bu süreçler içerisinde sürekli talep edilmiş."

FETHİ PEKİN: "MÜCADELEMİZ, DARBE GİRİŞİMİNİN PÜSKÜRTÜLMESİNDE BÜYÜK FAYDA SAĞLAMIŞTIR"

"12 yıl önce başlatılan bu operasyon beraat kararlarının kesinleşmesiyle sona ermiştir. Alnımızın akıyla buradan çıktık. Ne kadar haklı olduğumuz da bu beraat kararlarının kesinleşmesiyle ortaya çıkmıştır. Bunun başka bir açıklaması, ilave açıklaması yok. Daha sonrasında da Naim Bey'in detaylı bir şekilde anlattığı gibi 'Kumpas Davası' yani ağırlıklı emniyet görevlileri ki benim de dilim varmıyor bunlara emniyet görevlisi demeye, örgüt mensubu kişilerin ve diğer basın mensubu olsun, avukat olsun bu kişilerin yargılanması ve halk arasında da 'Kumpas Davası' olarak bilinen davanın da 2021 Haziran ayında sona ermesi, gerekçeli kararın da açıklanması.. Çok iyi hatırlıyorum, dün gibi hatırlıyorum; oradaki gerekçeli kararda heyetin bir ifadesi var, benim son derece önemsediğim bir ifade bu. Orada diyor ki, 'Bu hain terör örgütü ile sadece Sayın Cumhurbaşkanımız ve Fenerbahçe camiasının mücadele etmesi yetmez. Bu hain terör örgütü ile topyekun, milletçe mücadele etmemiz'. Bu yazıyor. Bununla birebir alakası yok ama şunu da ekleyeyim, Ergenekon Davası'nın gerekçeli kararında da yanlış hatırlamıyorsam ya 14 sayfa ya da 16 sayfa, Fenerbahçe'ye ilişkin bir bölüm var. Dolayısıyla Fenerbahçe'ye yapılan operasyon bir tarafta, bir de Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yapılmaya çalışılan darbe operasyonu var. Fenerbahçemizin verdiği mücadele bu darbe girişiminin püskürtülmesinde büyük fayda sağlamıştır. Burası kesin, kimsenin de inkar etmesi söz konusu olamaz.

Bu davada detayları hepimiz biliyoruz. Sanıklar, yüzlerce yıl bazıları bin küsur yıl hüküm aldılar. Bunların aleyhindeki kararların da kesinleşmesi an meselesi. Bundan da hiçbir şüphemiz yok.

En son olarak da, diğerlerinden daha yeni, bu 38 tane hakim ve savcının yargılanması süreci. Bunlar normal senin, benim gibi vatandaş olmadıkları için bunlar makamları itibarıyla Yargıtay'da yargılanıyorlar. O nedenle niçin Yargıtay'a gitti bu dava gibi yanlış anlaşılma olmasın, izleyicilerimiz tarafından. Bu özel bir yargılama şeklidir. Tekrar ifade edeyim, makamlarından ötürü. Bu şahıslar, meslekten de men edildiler, ihraç edildiler. Dolayısıyla orada daha işin başındayız. Üçüncü celse bitti. Ekim ayında, bir sonraki celse var. Oradan da Kumpas Davası'nda çıkan karara benzer, o kararın içindeki cezaları ağırlığına paralel cezaları çıkacaktır. O da sonrasında kesinleşecektir. Dolayısıyla bu defterin ceza tarafı kapanacaktır."

FETHİ PEKİN: "DOSYA ARŞİVE KALDIRILMIŞTI"

"Davanın ve sürecin zaman aşımına uğratılma çabası konusunda Allah'a şükür onları aştık. Benim bu konuyu görmemin kendime göre birtakım sebepleri var. Gerçekten de biz Haziran 2018'de yönetime geldikten sonra bu davayla ilgili ki en önemlisi buydu ve üzerine düştük. Ne oluyor ne bitiyor diye bir baktık ki Aziz Beylerin beraat ettikleri dosya arşive kaldırılmış, Yargıtay'da duruyor. 'Böyle bir şey nasıl olur? Niye gündeme alınmıyor?' diye araştırdık. Sağ olsun Şekip Bey'in de girişimleriyle bir hızlandırma talepli dilekçe verilmek suretiyle o tekrar arşivden indi. Sonra da belli bir zaman içerisinde de sonuçlandı ve bitti. Eğer öyle olmasaydı, eğer o arşivde kalmaya devam etseydi. Yanılmıyorsam ki uzun zaman da geçti, yanlış bir şey de söylemek istemiyorum ama zaman aşımına uğruyordu. Zaman aşımına uğrasaydı ne olurdu? Aslında yine beraat ediyorsunuz da ama aklanmıyorsunuz, bana sorarsanız, benim yorumlamam bu. Biz bunu içimize sindiremezdik. Onun için doğru olan oldu. Zaten herhangi bir dosyanın ceza, hukuk… Hiç fark etmez ceza aşımına uğramak suretiyle sonuçlanması bence sistemin bir hatası, yanlışıdır. Böyle bir şey olmaması gerekir."

NAİM KARAKAYA: "FENERBAHÇE'NİN TAVRI SON DERECE ÖNEMLİDİR"

"Şimdi burada örgüt bir leke atıyor ve oradaki lekeyle ilgili tartışma bitmiş oluyor ama kesinlikle bir aklama kararı olmamış oluyor. Bu ne kulübümüzün ne o günkü başkanımızın, yöneticilerimizin, kulübümüzün mensuplarının asla kabul edebileceği bir şey değildi. Bizim için çok kötümser bir durum olurdu. Zaten bu iddialar sözde örgütçe kurulmuş, kurgulanmış iddialardı. Oradaki beraat kararı gerçekten yüreklere su serpen, güzel, hak edilmiş, hukuk devleti açısından önemli bir karardır. Buradaki kararlar şahıslar için yani yatılır çıkılır, cezaların ağırlıklı bir kısmı insanlar için aslında infaz edilmiş, çekilmiş şeylerdi. İnsanlar girse de bazıları hiç girmeyecek bazıları da girip bir süre, çok kısa bir süre kalıp çıkılmış olacaktı ama bunun ülkeye vereceği hasarı emin olun sadece biz değil, bizim iki nesil altımızdaki insanlar bile o hukuksuzluğun yarattığı tedirginliği, ezikliği hissedeceklerdi. Ülkede hukuksuzluk karşısında mutlaka hukuk olmalıdır, hukuksuzluk bir yerde düzeltilmelidir, onunla mücadele edilmelidir. Bu anlamda Fenerbahçe'nin tavrı son derece önemlidir. Bu yönüyle Fethi Bey'in de ifade ettiği gibi bu davalar yani Aziz başkanların yargılandığı davalar zaman aşımına uğramadı. Bizim şu anda zaman aşımına uğrama riski olan bir tane davamız aslında var, o da Yargıtay'daki hakim ve savcıların yargılandığı dava ve bunu da mahkemeye hep söyledik, ifade ettik ki bu dosya hızlı bitmeli. Çünkü az önce ifade ettiğimiz şekilde burada izinler dolayısıyla, ritüeller dolayısıyla buradaki insanların yargı önüne, mahkeme önüne, hakim önüne çıkma süreçleri gecikti. Orada 15 Temmuz darbesi yaşandı, dosyalar ağırlaştı, kalabalıklaştı, hantallaştı bir miktarda. Hızlandırılması gerekiyor. Öyle ki duruşmaların hızlanması lazım, işlemlerin hızlandırılması lazım ama aynı zamanda hukuki bir takım da yorumlarla ilgili kısımlar var. Mutlaka önemli bir konudur. Bunlardan bir kısmı yurt dışındalar, belki onlar ayrılacak ama mevcut olan, Türkiye'de şu anda ağırlıklı olarak oradaki davadaki sanıkların önemli bir kısmı aslında şu anda ceza evinde, başka suçlar dolayısıyla yani daha doğrusu örgüt üyeliği suçları dolayısıyla şu anda ceza ağırlıklı olan bir kısmına ceza verilmiş, kesinleşmiş ve onlar şu anda infaz edilen kısımlar. Yani fiziki olarak oraya gelen sanık sayısı da daha az sayıda. Buradaki kısmın da cezasının mutlaka verilip, mutlaka kesinleşmesinin sağlanması lazım. Burada da kulübümüzün elinden gelen tüm çabayı yerine getirdiğini söyleyebiliriz."

FETHİ PEKİN: "AÇTIĞIMIZ DAVALARIN HEPSİNİN ARKASINDA BİR STRATEJİ MEVCUTTUR"

"Bu davalarla açılan diğer iki tane tazminat davası aslında etle tırnak gibidir. Bir tazminat var, o öbürlerinin sonucudur. Biz niye Ağustos 2021'e kadar bekledik de federasyona davası açmadık? Çünkü neyi görmemiz lazımdı? İlk önce beraat kararlarını görmemiz lazımdı, kesinleşmesini görmemiz lazımdı. Sonrasında da Kumpas Davası'nın kararı. Dolayısıyla bunların zamanlamasının da izleyiciler tarafından biraz anlaşılması gerektiğini düşünüyorum. Yani 'niye beklediniz de o zaman açtınız, daha önce açmadınız?' gibi düşünceler olabilir. Böyle bir şey yok, bunların hepsinin arkasında bir strateji, bir planlama mevcuttur. Birazdan değineceğiz ki biliyorsunuz açtığımız tazminat davalarından bir tanesi İçişleri Bakanlığı ile ilgili bir davadır. Birisi çıkıp da şunu sorabilir: 'Adalet Bakanlığı ne oldu?' İşte o da bakın Yargıtay'da devam eden davayı bekliyor, hakimler ve savcılarla ilgili olan!"

FETHİ PEKİN: "TÜRKİYE FUTBOL FEDERASYONU SUÇ DUYURUSU RİSKİYLE KARŞI KARŞIYA"

"Tazminat davasını açtığımız günden itibaren tam tamına 22 ay geçti. Yani yaklaşık olarak 2 sene. Davanın temel mahiyeti, Kulübümüzün 3 Temmuz Kumpası sebebiyle uğramış olduğu her türlü zararın tazmini için açılmış bir davadır. Esaslı olan temel zarar da bizim Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yönetim kurulu kararıyla Şampiyonlar Ligi'ne gitme hakkımız varken men edilmemizin doğurduğu zarardır. Bu sadece TFF'nin aldığı kararla ilişkin, aslında iki kere Şampiyonlar Ligi'ne gitmekten men edildik. Dolayısıyla bu dava içerisindeki zararın iki misli zarara uğradı, kulübümüz. Onun için bakanlıktaki farklı, oradaki rakamlar da farklı. Bu davada ne oldu? Yaklaşık 2 yıldır ne oldu? Dava 8. Ankara Asliye Hukuk'a düştü ve biz burada davamızı takip etmeye başladık. İlk duruşma ya da sanırım ikinci duruşmada hakim, karşı taraf vekillerinin yani federasyonun avukatlarının bir takım itirazları vardı, hem usulden hem de esastan. Usulde özellikle itirazları, 'Bu tazminat davası, spor hukukunu, TFF'yi ilgilendirdiği için özel yargıya taşınamaz, dolayısıyla bunun yeri tahkimdi, o da bitti. Böyle bir dava açamazsınız' idi. 'Usulden reddet' diyor yani. Hakim bunu reddetti, bu taleplerini reddetti. Bu, önemli bir kazanımdır. Diğer itirazları var, onlarla bir tanesi bu davanın zaman aşımına uğradığını söylüyorlar ve zaman aşımından dolayı davanın reddini talep ediyorlar. Benim şahsi görüşüm böyle bir şey de yok. Ayrıca çok çok değerli, Türkiye'nin en önde gelen hukuk profesörlerinden de mütalaalar alınmak suretiyle dosyamıza da bunun niye zaman aşımına uğramadığını koyduk. Sonrasında ne oldu? Bu davayla ilgili devam eden celselerde mahkeme bazı bilgi ve belgeleri talep etti. Hem federasyondan istedi hem Trabzonspor'dan istedi hem Spor Toto'dan istedi. Müzekkereler yazıldı. Spor Toto hemen cevabını verdi. Spor Toto'dan ne istiyor? 'Fenerbahçe kaç para gelir kazanırdı ya da kazanmazdı?' konusunu sordu ve bunun cevabını verdiler. Buradan kendilerine teşekkür ediyorum. Yalnız Türkiye Futbol Federasyonu, anlamadığımız bir şekilde ki istedikleri de çok basit, bu konuyla ilgili iki tane yani Fenerbahçe'yle ilgili yazılmış, hazırlanmış Etik Kurulu raporu var. Bunların birer örneği bizim kulübümüzde de var. Dosyaya biz koyduk ama federasyondan istiyor, doğrusu da bu. Ama bunu sunmuyorlar. Bakın 2 seneye yakın bir süre geçti. En son duruşmada dendi ki, 'Bir kez daha senden talep ediyorum, sunmazsan suç duyurusunda bulunacağım'. Düşünebiliyor musunuz, Türkiye Futbol Federasyonu bu kadar basit, iki tane raporu sunmamasının sonucunda hakkında suç duyurusunda bulunulması riskiyle karşı karşıya şu anda. Böyle bir şey olabilir mi!..."

FETHİ PEKİN: "YARASI OLAN GOCUNURMUŞ"

"Bu davayı geciktirmeye çalışıyorlar. Bir tek bu değil. Bu mahkemenin hakimi değişti, emekli oldu. Olmadan önce o hakimle ilgili reddihâkim talebinde bulundular. Hakim kendisi de buna karar verebilir, bir üst merciye gönderdi. Oradan bu reddihâkim talebinin reddi kararı çıktı, onu istinaf ettiler. İstinaf Mahkemesinde de bunların talepleri reddedildi, kesinleşti. Bu duraksama bizim 9 ayımızı aldı. Döndüler, bir sonraki duruşmada yine reddihâkim talebinde bulundular. Bu kez hiçbir delili falan yok dosyada. Duyum almışlarmış, hakim Fenerbahçeliymiş. Buna kargalar güler. Fenerbahçeli olsa ne olur, Galatasaraylı olsa ne olur, Trabzonsporlu olsa ne olur? Herhangi bir takımı tutacak. Böyle bir şey olabilir mi? Benim gibi ifadeler kullanmadı ama bu sefer kendisi reddetti. O da bitti. Hakimin emekliliği geldi davanın devamını göremedi, yeni hakim atandı. Bu sefer o dosyaya hakim olmadığı için 2 önceki duruşmada 'Dosyaya hakim değilim, dosyayı inceleyeceğim, TFF'den istenen bilgiler belgelerin tekrar istenmesine…' dedi. Sonra mayıstaki duruşmaya geldik. Bu arada Trabzonspor'dan da bir bilgi istedi, demiştim. Onlar da ne gerekçeyle o bilgiyi vermediler ona da şaşıp kalacaksınız. Bu mazereti öne sürmek ilginç. Hukuken mümkün ama etik olarak bana sorarsanız yanlış bir tavır. Dediler ki, 'Sen gittin, Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi'ne gitmedi. UEFA'dan kaç para aldın?' Bu UEFA'nın resmi sitesinde var. Bizim dosyanın dilekçesinin ekinde de var. Her yerde var. Arşivlerde de var. Trabzonspor, 'Belgelerin saklanması kanununa göre 10 yıl. 10 yıl da geçti, kusura bakmayın.' dedi. Döndü bunu TFF'den sordu. Şimdi TFF'den hem o iki etik kurulu raporunu hem de bu sorunun cevabını istiyor. Sorunun cevabı belli ama işte böyle. Süreç nasıl uzatılır? İşte böyle uzatılır. Birisi bir davada süreci niye uzatır? Yarası olan gocunurmuş. Birisi süreyi uzatmaya gayret ediyorsa herhalde hukuken pek savunulacak tarafın olmadığını görüyorlar."

FETHİ PEKİN: "4-5 YILDAN ÖNCE SONUÇLANMAZ"

"12 Ekim 2023'te görülecek. Orada da 'adli tatilden önce bir duruşma koyar mısınız?' diye talep ettik, maalesef mahkemenin yoğunluğundan dolayı o talebimiz uygun görülmedi. 12 Ekim 2023'e gelince ne olacak? Aradan 26-27 ay geçmiş olacak. Biz hala bir arpa boyu yol almamış olacağız. Daha ilk derece mahkemesindeyiz. O davada neye karar verecek? İlk önce zaman aşımı itirazları var, onun kararını verecek. Yine tahkim meselesiyle ilgili itirazlarını yine yaptılar, ona da karar verecek. Bu gidişle birinci derece mahkemesinde kararın çıkması en az 2 yıl, 3 yıl. Daha bunun bilirkişisi var, bilirkişi raporuna itiraz edecek. Geciktirme taktiğiyle ilk derece mahkemesi 4-5 yıldan önce sonuçlanmaz.

TFF'ye açılan tazminat davasındaki 'Şimdilik' ifadesinde 'fazlaya dair haklarımız saklı kalmak koşuluyla' diyoruz. Tazminat hukukunda belgeleyebildiğiniz zararlar vardır bir de manevi tazminat gibi belirgin olmayan, hesaplanması gereken başka zararlar vardır. Fazlaya dair haklarınızı saklı tutarsınız ki kendinizi x bir rakamla bağlamayasınız diye. Bizim açtığımız davada 23.680.000 Euro dediğimiz rakam Trabzonspor'un aldığı ödül parası. Onun dışında da bahis, sponsor, stat geliri olmak üzere 20.000.000 TL'lik bir rakam var. Tabii bunlar 2011'deki rakamlar. Bu davalar bir gün bitecek. İçim rahat. Bunlar kesinleştiği vakit bunlara uygulanacak yasal faizle birlikte hüküm verilecek. O gün geldiğinde bu rakamlardan ne kadar daha yüksek bir rakam çıkacağını tahmin edebiliyorsunuzdur."

FETHİ PEKİN: "DAVA AÇMAK ZORUNDA KALDIK"

"Biz devletle karşı karşıya gelmek istemiyoruz. Bu duruşumuzda bir şey değişmedi. 'O zaman devletin bakanlığına neden dava açıyorsun?' sorusunu sorabilirler. Kulüp yönetim kurulu üyeleri olarak bir sorumluluğumuz ve görevimiz var. Biz ne yapmışız? Biz gittik, öncelikle 659 sayılı KHK kapsamında idari sulh başvurusunda bulunduk. Reddetti. Reddedince benim gideceğim başka bir yer kalmıyor ki hukuken. Dava açmak zorunda kaldık. Açtık. Sulh talep dilekçemizde bu rakamlar vardı. Burada bir de manevi tazminat var. TFF'ye açılan davada bu yoktu, İçişleri Bakanlığı'na açtığımız davada var. Bizim hukukumuzda şahıslarla ilgili verilen tazminat kararlarında böyle rakamlar yok. Uçmuşsunuz diye düşünülebilir ama bu Fenerbahçe olduğu için rakamlar böyle. Böyle büyük bir rakama da manevi tazminat olarak da hükmedilebilir. Şahıs olsaydı, mesela Aziz Bey durumunda olsaydı bizim hukuk sistemimiz böyle rakamlara hükmetmiyor. Dolayısıyla sulh başvurusundaki bu rakamları dava dilekçemizde indirdik. TFF'ye açtığımız davadaki gibi fazlaya dair haklarımız saklı kalmak koşuluyla açtık. Bu rakamlar sembolik. Sulh dilekçemizdeki rakamlar endikasyon. Yine burada da faiz işi var. Mahkeme dedi ki, 'Ben görevsizim.' Uyuşmazlığın adli yargıda ağır ceza mahkemelerinin önünde çözüme kavuşturulması gerektiğine hükmetti, görevsizlik yönünden hüküm tesis etti. Bu karara karşılık biz de istinafa başvurduk. Dosya halihazırda bölge idari mahkemesinde istinaf incelemesinde bekliyor. Oradan da bir netice çıkacak. Bu davalarla bugüne kadar geçen süreç bu şekilde. Bir hukukçunun her şeyi öngörmesi lazım."

FETHİ PEKİN: "HEM TÜRKİYE'DE HEM DE DÜNYA KAMUOYUNDA İTİBARSIZLAŞTIRILDIK"

"Göreve geldiğimizden beri çıktığımız bütün yayınlarda diyorum ki, 'Fenerbahçe'nin çektiği eziyetin, bu zararların parasal bir karşılığı yok.' Ne karar çıkarsa çıksın faizini de üstüne koy tatmin etmez. İtibarın iadesi o. Parayla ölçülmeyecek bir önemi var. Hem Türkiye'de hem de dünya kamuoyunda itibarsızlaştırıldık. Otobüsünü kurşunlayacaklar, suikast girişiminde bulunacaklar, polisler bir operasyon yapacak sonra onlar terör örgütü üyesi çıkacaklar, 12 Mayıs'taki gazlı olaylar… O gazları sıkan, seyircileri coplayanların tamamına yakını FETÖ'cü çıktı. Bunların hepsini üst üste koyunca imkansız gibi olaylar silsilesi olarak görüyorum."

NAİM KARAKAYA: "12 MAYIS OLAYI PARAVAN OLARAK KULLANILDI"

"O dosyada 12 Mayıs olayının şöyle bir tarafı var. O olay aracı kılınarak yöneticilerin telefonlarının dinlenme süreci başlatılıyor. Bu olay aslında bir paravan olarak kullanılıyor. Masumiyetini lekeleme, gölgeleme ve bambaşka bir algı oluşturma çabası."

FETHİ PEKİN: "BİRÇOK SEYİRCİMİZİ KAYBEDEBİLİRDİK"

"12 Mayıs'ta maça giden herkes dün gibi hatırlayacaktır. Bu gaz sıkmalar falan maçta olmadı, maçtan önce başladı. Ben maça gözlerim yaşarmış şekilde girdim biber gazından dolayı. Burada infial yaratılmaya çalışıldı. Büyük bir katliam olabilirdi, tribünlerdeki birçok seyircimizi kaybedebilirdik. Yanıyordu. Düşünebiliyor musunuz 50 bin kişinin aynı anda çıkış kapılarına yüklendiğini içerisi yanarken. Çok ucuz kurtulduk."

NAİM KARAKAYA: "FENERBAHÇE'NİN YÖNETİMİNİN, CAMİASININ ALNI AKTIR"

"Bundan sonraki süreçte mevcut davaları takip ederek hakkımızı arayacağız. Temel olarak şunu ifade etmek isterim; hukuksuzluk unutulmamalı, kanıksanmamalı. Unutulan, itiraz edilmeyen her hukuksuzluk mutlaka tekrarlanacaktır. Bundan hepimizin ders çıkarması lazım. Örgütler insanları, toplulukları, grupları böyle yola getirirler. Birilerine baskı yaparak, lekeleyerek özgürlükleri kısıtlayarak dize getirmeye çalışırlar. Fenerbahçe üzerinden 3 Temmuz kumpası tüm kulüplere verilmiş bir mesaj. Tüm kulüplerin gizli odaklara gidip eğilmeleri, kabullenmeleri, üstünlüğünü öngörmeleri, 'ben tutuklanma istemiyorum, ben kapımda polis istemiyorum' deme çabası aslında. Gönlüm isterdi ki, bir başkasının hukuksuzluğundan ders alıp tüm kulüplerin buna bir tepki vermesi lazımdı. Verilenler için söylemek gerekirse daha güçlü tepki verilmesi lazımdı. Ümit ederim sonraki yıllarda kimsenin başına kötü bir şey gelmez, daha iyi yaşarız. Bu anlamda çok iyi sınavlar verildiğini düşünmüyorum. Bundan nemalanmak gerçekten kötü bir nemalanmadır. Fenerbahçe'nin yönetiminin, camiasının alnı aktır. Hukuksuzluğa karşı yenilmemiştir, sinmemiştir. 15 Temmuz'un toplumsal, tepkisel temelini aslında Fenerbahçe oluşturmuştur. Bu örgütle mücadelenin temeli buna dayanır."

FETHİ PEKİN: "TÜM KULÜPLERİN SAHA DIŞINDA BİRLİK İÇİNDE HAREKET ETMESİ LAZIM"

"Bu terör örgütünün elinde olan çok güçlü bir basın vardı. Bu terör örgütü mensubu polis kılıklılar gizlilik kararı olmasına rağmen tapeleri servis ediyor. İnsanlar gazeteyi açıyor, 'arabanın bagajında para varmış.' Yok. O aracın bagajında, bavulun içinde para varmış. Yok. Biz tabii ki inanmadık. Biz Fenerbahçe'yiz. Koca Aziz Yıldırım'ın, arkadaşlarının şike yaptığını düşünemeyiz. Zaten kendisi o dik duruşla 'Memleket elden gidiyor, ne şikesi' dedi ya. Gerçekten çok güzel bir ifade. Arkadaşlarıyla beraber topyekûn o dik duruş ve tüm camianın birlik ve beraberlik içerisinde gösterdiği mücadele… Sonrada 17-25'te anlaşılıyor. Sayın Cumhurbaşkanımız haricinde kimse bu örgütün olduğuna ikna olmamış ta ki 17-25'e kadar. Sonra da 15 Temmuz darbe girişimi. Aziz Bey'in söylediği laflar bunlardan önce. 'Ne şikesi, memleket elden gidiyor'un altında sizce ne olabilir? Nasıl gidiyormuş gördük. Sahada rakibiz. Birlik ve beraberlik sahanın dışında devam etmek zorunda. Bu Türkiye'nin menfaatleri için böyle, spor endüstrisi için böyle. Spor faaliyeti yapan tüm kulüplerin saha dışında topyekûn birlik ve beraberlik içinde hareket etmesi lazım. Sadece bu konuyla ilgili değil. O zamanın başkanı, yöneticileri bizi kimse arayıp sormadı, 'geçmiş olsun' falan demedi. Bilmiyorum Aziz Bey arandı mı, Şekip Bey arandı mı, İlhan Bey arandı mı? Bilmiyorum, zannetmiyorum. Kamuoyu nezdinde böyle bir açıklama görmedim, okumadım, duymadım. Dolayısıyla ben bunu eleştiriyorum."

NAİM KARAKAYA: "AZİZ BAŞKANIN O GÜN SÖYLEDİKLERİNİN GERÇEKLİĞİ ANLAŞILMIŞ OLDU"

"Toplumumuzun hakime, savcıya, polise bir güveni vardı. Onların bir örgüt mensubu olamayacağı, devletin adına bir görev ifa etmenin çok değerli olduğuyla ilgili bir düşüncesi vardı. Bu duruş, algı yıkılmış oldu. 16 Temmuz'da 3500, daha sonra 1000 daha eklendi hakim ve savcı açığa alındı ve önemli bir kısmı göz altına alındı, ihraç edildi. Adliye kısmında bu rakam aşağı yukarı 3'te 1'di. Bu rakam çok yüksek gerçekten. Örgütün adliyedeki gücünün çok önemli bir kısmı. Burada perdeler kaldırılmış oldu ve toplum gerçeği görmüş oldu. Aziz Başkanın o gün söylediklerinin gerçekliğini anlamış oldu. Orada atılan tohumun yeşermesini insanlar gördü."

FETHİ PEKİN: "ALNIMIZ AK. TERTEMİZİZ"

"Alnımız ak. Tertemiziz. Yargıtay kararıyla, beraat kararlarıyla bu tescillenmiştir. Biz bu mücadeleyi verdik vermeye devam edeceğiz. Fenerbahçe camiası bunu sahipsiz bırakmaz. Bizden önce Aziz Başkan, Şekip Beyler vardı, şimdi biz varız, yarın başkası olacak. Ama bu her zaman önceliklerimizin birinci sırasında kırmızı çizgimiz olarak kalacak."


İlgili Haberler