İHH bağlantılı Göç ve Diaspora Vakfı resmen kuruldu

Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Resmi Gazete’de yayımlanan kararla Göç ve Diaspora Vakfı (GDV) resmen kuruldu. Göç politiklarına yönelik faaliyet yürüten vakfın kurucuları arasında İslamcı kimliği ve IŞİD gibi cihatçı terör örgütlerine gönderdiği yardımlarla bilinen İHH İnsani Yardım Vakfı’ndan isimlerinin olması dikkat çekti.

Vakıf senedinde; vakfedenler arasında İHH İnsani Yardım Vakfı Mütevelli Heyeti üyeleri Ali Yandır, Yaşar Kutluay’ın yanı sıra vakfın önceki genel başkan yardımcılarından Said Demir, vakfın kurucu genel sekreterliğini yapan Recep Seyyar, vakfa yakın avukatlardan Uğur Yıldırım ile İHH’ye yakın Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu (UDEF) eski genel başkanı Mehmet Ali Bolat yer aldı.

İHH’NİN KURUCUSU BAŞKAN

Vakfın yönetim kurulunda ise Seyyar’ın yanı sıra İHH’nin kamp eşgüdümcülerinden Ammar Yağcı bulunuyor. Vakfın mal varlığı 500 bin TL olarak belirtilirken, senette vakfın amacı; “Nerede olursa olsun sıkıntıya düşmüş, yerinden edilmiş, felakete uğramış, savaş, doğal afet vb, sebeplerle mağdur olmuş, göç etmiş ya da ettirilmiş, açıkta kalmış, zulme uğramış tüm insanların mağduriyet ve hak ihlâllerinin tespitlerini yapmak, bu insanların temel hak ve hürriyetlerinin ihmâl edilmemesi için gerekli tüm girişimlerde bulunmak” olarak açıklandı. Vakfın merkezi ise Ankara olarak gösterildi.

MÜLTECİLER İÇİN KALICI STATÜ ÖNERDİLER

Vakfın, vakıf senedinin Resmi Gazete’en yayımlanmadan önce faaliyetlerine başladığı tespit edilirken, “Türkiye Göçmen Hareketliliği Raporu” adlı bir rapor çalışmasıyla gündeme geldiği saptandı.

Vakıf tarafından hazırlanan söz konusu raporda; Türkiye’de eğitim sistemine dahil edilen mülteci gençlerin, eğitimlerini tamamladıktan sonra başka ülkelere göç etmeleri nedeniyle büyük bir kayıp yaşandığı, tam üretim çağında Batılı ülkeler tarafından “nitelikli göçmen” olarak kabul edilmesinin Türkiye için ciddi bir kayıp olduğu savunuldu. Bu duruma karşı çözüm olarak raporda; eğitim süreçlerini tamamlayarak dil yeterliliği sağlayan gençlerin Türkiye’de “kalıcı bir statü” elde etmeleri önerildi.