“Afet mevzuatı yetersiz”
17 Ağustos sonrası deprem davalarını AİHM’e taşıyan İstanbul Barosu Başkanı Av. Filiz Saraç, afet mevzuatının yetersiz olduğuna dikkat çekti.
Gölcük depreminin üzerinden 25 yıl geçti. Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği 17 Ağustos depremi sonrası 2 bin 435 deprem davası yargıya intikal ederken hükme bağlanan dava sayısı 1765 oldu. 3 bin 649 kişiye kamu davası açılırken tutuklanan kişi sayısı 537, mahkûm edilen kişi sayısı ise 525 oldu. Depremin hukuki boyutunu, 2015 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından 17 Ağustos depremine ilişkin hak ihlali kararı verilen ve 168 vatandaşın yaşamını yitirdiği davanın başvurucu vekili olan İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç Cumhuriyet’e değerlendirdi.
“Afetin afete hazırlık, zarar azaltma, müdahale, iyileştirme her safhasında ne yapılacağının mevzuatta önceden belirlenmiş olması gerektiğini” belirten Saraç, “Afet mevzuatı, doğa olayının afete dönüşmemesi için önce hazırlık ve zarar azaltma olarak yapılması gerekenleri belirlemeli; meydana geldiğinde ise toplumun her alanında hangi kuralların devreye gireceği önceden belirlenmiş olmalıdır. Ülkemizde afet mevzuatı derli toplu bir şekilde olmadığı gibi, farklı hukuk alanlarında da ne olacağı kendi kanunlarında dahi çoğu kez yer almamaktadır” ifadelerini kullandı.
‘ORTAK DERS OLMALI’
Afetlerle mücadelenin topyekûn bir mücadele olduğuna dikkat çeken Saraç, “Teknik fakülteler, hukuk Fakülteleri, siyasal bilgiler fakülteleri başta olmak üzere afet hukuku tek bir disiplin altında toplanarak ayrı ve ortak ders olarak ele alınmalı” çağrısında bulundu. Afetlerin yaşam hakkına verebileceği zararı anımsatan Saraç, “Afetin hukuki yönü sadece afetten doğan zarar sonrası tazminat boyutu olarak düşünülmekte, afet yönetiminin zarar azaltıcı yönü başta olmak üzere önleyici mevzuatının hazırlanmasındaki rolü göz ardı edilmektedir. Depremin sorgulanması dahi mevzuatımızda ve içtihatlarda yeni yer tutmaya başladı” dedi.
‘BENZER ACILAR YAŞANMASIN DİYE...’
“Yargı bağımsızlığının sağlanmamasının ülkemizde sorun olduğu ve gittikçe de büyüyen bir sorun olduğu açık” diyen Saraç, “Bu nedenledir ki, deprem nedeniyle yaşadığımız bu afet ve acıların unutulmaması ve hukuken de sorgulanması ve hak aranmasının ileride yaşanabilecek benzer acıların doğmaması açısından önemlidir” ifadelerini kullandı.
‘İMAR BARIŞI AFETLERE DAVETİYE’
Bireyin yaşam ve mülkiyet hakkını korumanın, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını teminin iktidarların asli görevlerinden olduğunun altını çizen Saraç, “İktidarların tehlike ve riskler karşısında önlem almaya ilişkin pozitif yükümlülükleri vardır. Kendi kendine çöken binaların olduğu ülkemizde, imar afları ve en son 2018 yılında çıkan ‘imar barışı’ olarak bilinen yasa ile afetle mücadele bir yana, afetlere davetiye çıkarılmıştır” dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Kaynanasını hiçbir zaman sevemeyen 4 kadın burcu
- Avrasya tüneli trafiğe kapatıldı!
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Albaya verilen ceza belli oldu!
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Elektronik kelepçeyi kırıp cinayet işledi
- Mahruki yine yandı
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Teğmenlerin avukatlarından açıklama geldi!