Eşi Güldal Mumcu, Uğur Mumcu’nun 82’nci doğum gününde açıkladı: Bombayı kimler koydu dediğimizde savcı böyle sıraladı!

Cumhuriyet aydını, gazetemiz yazarı Uğur Mumcu'nun bugün 82'nci doğum günü. 24 Ocak 1993 sabahı suikasta uğrayan Mumcu'nun o tarihten bu yana katilleri bulunamazken Mumcu yaş gününde sevenleri ve demokratik kitle örgütleri tarafından anılırken eşi Güldal Mumcu çarpıcı açıklamalarda bulundu. Mumcu tüm yaşananları kitabı ''İçimden Geçen Zaman''da anlattı.

Eşi Güldal Mumcu, Uğur Mumcu’nun 82’nci doğum gününde açıkladı: Bombayı kimler koydu dediğimizde savcı böyle sıraladı!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.08.2024 - 14:15

Türk basınında yaptığı haberler ve araştırmalarla bir çığır açan gazetemiz yazarı Uğur Mumcu 24 Ocak'ta karanlık güçler tarafından tertiplenen bir suikast sonucu aramızdan ayrıldı Bugün ise Mumcu'nun 82'inci yaşgünü. Etnik terör, siyasal İslam ve derin devlet konularındada yaptığı sayısız araştırma ile bugünlere de ışık tutan Mumcu yaş günün sevenleri ve demokratik kitle örgütleri tarafından anılıyor. Yıllardır cinayetin üstü örtülürüken sis perdesini Güldal Mumcu kitabı “İçimden Geçen Zaman” ile aralıyor. Mumcu'nun 82'nci doğum gününde eşi Güldal Mumcu çarpıcı açıklamalarda bulundu. 

Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ile Edremit Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği 6. Edremit Kitap Fuarı’na eski Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili ve yazar Güldal Mumcu katıldı. Kitabı “İçimden Geçen Zaman”ı Edremitliler ile konuşan Güldal Mumcu, 24 Ocak 1993’te Ankara’daki evlerinin önünde bombalı suikasta kurban verdiği eşi Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu’nun 82’nci yaş günü yaklaşırken çok önemli açıklamalar yaptı. Uğur Mumcu suikastı ve sonrasında yaşanan hukuk garabetini fuarın misafirlerine birçok yönüyle anlatan Güldal Mumcu, kitabını eşinin ölümünden 21 yıl sonra ancak yazabildiğini belirtti. Güldal Mumcu, “Olayları o kadar hızlı yaşıyordum ki, bir arkadaşım ‘Lütfen bize anlatırken bunları kasete alalım. Hem senin yazmaya vaktin kalmıyor. Hem de bize söylerken kayda geçsin. Bu şekilde daha iyi olur’ dedi. Onun önerisini yerine getirdim. Ve birçok kimse bu kadar ayrıntıyı nasıl hatırlıyor dedi. Kitabı okuduğunuzda görebilirsiniz. Bu kasetler benim çok işime yaradı. Aslında biz sözlü bir toplumuz. Anılarımızı yazılı bir şekilde bırakmıyoruz” ifadelerini kullandı.

Uğur Mumcu’yu kaybettikten sonra Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nı çocuklarıyla birlikte kurduklarını hatırlatan Yazar Güldal Mumcu, “Vakıfta hem gazetecilerin yetişmesini sağlamak hem de bu tam oluşmamış yazma alışkanlığımızı geliştirmek için yazma seminerleri düzenledik. Otuz yıl oldu ve bu seminerlere katılan katılımcılarımızdan birçok yazar topluma kazandırıldı” dedi.

Tarihe not düşmenin çok önemli olduğunu belirten Mumcu, bunun bilinciyle bu sözlü dokümanları kâğıda döktüğünü ve buradan ‘İçimden Geçen Zaman’ın ortaya çıktığını söyledi.

‘SAVCI BU İŞİ DEVLET YAPMIŞTIR, SİYASİ İKTİDAR İSTERSE ÇÖZER DEDİ’

Uğur Mumcu suikastının soruşturma sürecine ilişkin de konuşan Güldal Mumcu, Uğur Mumcu davasının ilk savcısı Ülkü Coşkun’u kastederek, “Bir savcı görevlendirdiler. Benim bilgime başvurmak istedi, eve geldi. Çeşitli şekillerde sorular sorup konuştuk. Ondan sonra çok garip şeyler söyledi. Neyse biraz tartıştık savcıyla. Avukatımız rahmetli Emin Değer de yanındaydı. Ve konuşmamız sona erdi. Her şey bitti. Savcı dedi ki bana ‘Güldal Hanım üstüme gelmeyin. Bu işi devlet yapmıştır. Siyasi iktidar isterse çözer’ dedi. Ben de nasıl yani dedim. Şu filmlerde görüyoruz, onlar gibi mi dedim? ‘Hı’ dedi, ondan sonra peki temizlikçilerini de yolladılar mı, o filmlerde görüyoruz dedim. ‘Evet ama bunu bir yerde açıklarsanız reddederim’ dedi” ifadelerini kullandı.

‘MAFYA-İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ’ DİYEN SAVCI EVİNDE ÖLÜ BULUNDU

Tam bir yıl beklediğini, bu sırada çeşitli olaylar yaşandığını ve bir yıl sonra da savcı Ülkü Coşkun’un yerine başka bir savcı getirildiğini söyleyen Güldal Mumcu, “O zaman bir dilekçe verdim. Çünkü söz uçar yazı kalır biliyorsunuz. Devlet de sistemde yazılı bir şeyi elinde tutmaya ve ona cevap vermekle yükümlü hisseder kendini, o yüzden kayda girsin istedim. Dilekçemi verdim ve yeni savcıya da sorularımı sordum. Ondan sonra işte o savcıyla görüştük. Sonra savcı tekrar değişti. Ondan sonra bir savcı geldi, Kemal Ayhan diye. Kendisini ziyarete gittik. Kemal Bey bu ziyarette ‘Kim yaptı bunu’ diye sorduğumuzda ‘Biraz mafya, uluslararası ilişkiler, istihbarat örgütleri’ dedi. Şimdi hani böyle komplo teorisi yazarsınız ya bunu o yapmıştır, şu yapmıştır gibi… Ama bir savcı bunu söylediğine göre bir şey vardır. Tabii bunun ne anlama geldiğini sordum, bunların adı sanı yok mudur diye sordum. ‘Benim size söyleyebileceğim bu kadar’ diyebildi. Bir müddet sonra da Savcı Kemal Ayhan evinde ölü bulundu” diye konuştu.

‘SAVCIYI OTOPSİ YAPMADAN GÖMDÜLER’

Savcıyı otopsi yapılmadan alelacele gömdüklerini belirten Güldal Mumcu, o dönemde yaşananları şöyle anlattı:

“İtiraz ettik, otopsi istedik ama sonuç alamadık. Neyse sonra yine bir başka savcıya verildi soruşturma. Sonra Meclis’te iki komisyon kuruldu. Bir faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonu, anımsarsınız. O dönemleri hatırlayanlar bilir. Bir tane de Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu kuruldu. Ondan sonra komisyon raporu yazıldı. Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu raporu yazıldı. Bunlar tekrar İçişleri Bakanlığı tarafından araştırılması gereken unsurlardır diye maddeler halinde sıralamışlardı sonuç bölümünde. O zaman Mesut Yılmaz başbakan olmuştu, Meclis Başkanı da Hikmet Çetin'di. Biliyorsunuz, meclis komisyonu kurulduğu zaman meclis başkanlarının bunları gerekli yerlere yollaması gerekir. Öyle olunca Hikmet Çetin'i ziyaret ettim ve dedim ki bunu sümen altına koymayınız. Başbakana bunu yollarsanız gereğini yapar. Hikmet Çetin ‘Tamam ben bunu yollayacağım başbakana’ dedi. Ben de o zaman Mesut Yılmaz'a gittim ve dedim ki size yolladığı zaman lütfen bunun gereğinin yapılması için harekete geçilmesini sağlayınız. Neyse her ikisi de bu işin gereğinin yapılması için harekete geçtiler doğrusu. 

Saadettin Tantan zamanında da bizi çağırdılar. Bunun gereken neyse yerine getirileceğini söylediler. Tekrar soruşturma açıldı. Birçok kişiyi yakaladılar. Bunların birkaçı ceza aldı. Fakat bizim araca bomba koyan sanık hâlâ yok. Oğuz Demir adlı şahıs hâlâ yakalanamadı.”

‘KONUŞACAĞIM’ DİYEN SANIĞI MİT’İN KARŞISINDA ÖLDÜRDÜLER

“Bu cinayet tamamen çözülmüş değil. Bütün her şeyi açıklayacağını söyleyen bir sanık, Vatan Caddesi'nde MİT'in karşısında kafasından vurularak öldürüldü. Şimdilerde ise HÜDAPAR gibi bir yapılanmanın meclise girdiğini gördümüz zaman ‘Bu işi devlet yapmıştır’ lafının yerinde bir laf oluğunu kabul ediyorum.

‘SİYASETİN ARKA ODASINI YAZABİLİRİM’

Yazar Güldal Mumcu “Mücadelemize devam etmek zorundayız. Değerlerimizi, kültürümüzü unutmamamız lazım. Cumhuriyetin temel değerlerini, çağdaşlığı, uygarlığı her zaman bilgiyi, donanımı en iyi şekilde yerleştirecek eğitim sistemini kurmamız lazım” derken ilerleyen süreçte uzun yıllar yakından tanığı olduğu Türkiye siyasetinin arka odasında yaşananları da kaleme alma düşüncesinde olduğunun müjdesini verdi.

UĞUR MUMCU KİMDİR?

Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde Kırşehir'de dört kardeşin üçüncüsü olarak dünyaya geldi. Annesi Nadire Mumcu, babası Tapu Hakkı Şinasi Bey idi. İlkokulu Ankara Devrim İlkokulunda ve ortaokulu Ankara Bahçelievler Deneme Lisesinde okuyan Mumcu, 1961'de başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü alan Mumcu, 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı. Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı sözler nedeniyle gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevinde bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini Ağrı Patnos'ta yaptı.

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975'ten itibaren Cumhuriyet'te “Gözlem” başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı’nda çalışmaktaydı. 1975 Mart’ında makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. Aynı yıl, Altan Öymen’le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel’in yeğeni Yahya Demirel’in hayalî mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayınlandı. 

1976’da Güldal Homan ile evlendi. Özgür adında bir oğlu ve Özge adında da bir kızı oldu. 1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı ve Cumhuriyet’in kadrolu yazarı oldu. “Gözlem” başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977'de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçe kitapları yayımlandı. Ertesi yıl, Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosunda tam 700 kere sahneledi. 1978'de, ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı “Büyüklerimiz” yayımlandı.

Türkiye’de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı Çıkmaz Sokak'ı yayımladı. 1982'de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren’in imzalayanları “vatan hainliği” ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi’nin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazdı; Papa-Mafya-Ağca kitabını yayımladı.

1987'de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları; 1991'de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 yayımlandı. 1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat – 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet gazetesinde yazan Mumcu, Cumhuriyet gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992’de Cumhuriyet’e döndü.

KATLEDİLMESİNE SEBEP OLAN YAZI

Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde “Mossad ve Barzani” isimli bir yazı yazdı. Ve yazısında şu ifadelere yer verdi: “Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında?” “Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?”

Öldürülmeden 16 gün önce, Cumhuriyet’te yayımlanan 8 Ocak 1993 tarihli “Ültimatom” başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı.

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’te Ankara Karlı Sokak’taki evinin önünde otomobiline konan bombayla katledildi. Suikastı; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah gibi örgütler üstlendi. Suikastın arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi. Suikastın failleri yakalanamadı.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon