Ertan Aksoy hazırladı: 'AKP yüzde 30’un altına nasıl düşmüyor?'
Sosyal Demokrasi Vakfı Başkanı (SODEV) ve AKSOY Araştırma Şirketi'nin kurucusu Ertan Aksoy; gündemdeki son gelişmeleri, verilere dayalı analizlerle, siyasilerin gündem belirleyen açıklamalarını ve bu açıklamaların toplum üzerindeki etkilerini Cumhuriyet için değerlendiriyor. İşte Ertan Aksoy'un bu haftaki değerlendirmesi...
Son dönemin en sık yapılan tartışmalarından biri, ülkedeki büyük sorunlara rağmen AKP’nin oyunun neden yüzde 30’un altına düşmediği. Bu beklenti, büyük oranda insanın tam rasyonel bir varlık olduğu varsayımına dayalı. Oysaki birçok çalışma, insanın iyi ihtimalle sınırlı rasyonel bir varlık olduğunu ortaya koyuyor. Hatta, son dönem daha da büyüyen davranışsal iktisadın okumalarını geleneksel iktisattan büyük oranda ayıran da bu; sınırlı rasyonellik.
AKP’nin neden DSP gibi bir ekonomik krizde yüzde 1’lere gelmediğini anlamakta zorlandığını ifade edenlerin kaçırdığı bir diğer detay ise, AKP seçmenin duyguları ve duygusal bağları. Erdoğan, siyasi hayatının başından bu yana büyük bir seçmen grubunu duygusal olarak yakaladı. 2002 sonrası süreçte, kamu imkanlarından, medya gücünden, parti teşkilatlarından ve siyasal iletişimden iyi faydalanmasıyla birlikte ilk zamanlarda “beğenme” ile başlayan duygu, büyük seçmen gruplarında “aidiyet”e evrildi. Bu aidiyet bağının her şeye rağmen AKP’de kalan bu yüzde 30’luk seçmende güçlü olduğunu görüyoruz. Bir araştırma yöntemi olan Focus Grup çalışmalarında, bu kişilere “bu pazar seçim olsa ve iktidar değişse ne hissedersiniz” diye sorduğunuzda, önemli bir kısmı bir an duraksayıp, duygusallaşıp bir süre cevap veremiyor. Duygunun büyüklüğünü tarif edecek çok sayıda örneğe tanıklık ettik ama yazının kısıtı nedeniyle bu durumla ilgili değerlendirmelerimi başka yazılara bırakmayı tercih ediyorum.
Yaşananlara rağmen, seçmende kopmaların olmamasının en çok sorgulandığı dönemler genellikle yolsuzluk iddialarının veya belgelerinin tartışıldığı dönemlerdir. Sıklıkla, siyasetçiden özel yaşamı da dahil ahlaki bir eşik beklentisinde olan seçmenin, yolsuzluk iddiaları karşısında oy verdiği partiyi cezalandıracağı umulmaktadır. Seçim sonuçları bu beklentiyi karşılamayınca da bu durum, seçmenin oy vermeyeceği kabulü üzerinden, oyların çalındığı iddialarını gündeme getirmektedir.
Konu, AKP/Erdoğan ve seçmeniyle ilişkisi olduğunda, duygusal bağı içermeyen her analiz eksik kalacaktır. Bu değerlendirmeyi iyi anlatacağını düşündüğüm bir veriyi paylaşmak isterim. Son hafta yaptığımız ölçümde, seçmene iki ayrı soru sorduk. Bunlardan ilki “Oy vermeyi düşündüğünüz partinin genel başkanıyla ilgili bir yolsuzluk ortaya çıkması durumunda partiye yönelik oy tercihiniz ne yönde olur” sorusuydu. Yanıtları birlikte inceleyelim.
Gördüğünüz üzere diğer parti tabanlarına benzer bir şekilde, AKP seçmeninin de yüzde 42,2’si kesinlikle oy vermem, yüzde 23,8’i de oy vermem yanıtlarını vermektedir. Yani toplamda AKP seçmeninin yüzde 66’sı yolsuzluk yapılması halinde AKP’ye oy vermeyeceğini belirtmektedir. Sadece bu veriye bakıp "Ee o halde yolsuzluk iddiaları veya belgeleri AKP’yi eritecektir” diyebilirsiniz. Durum öyle değil. Neden öyle olmadığını anlamak için ikinci sorunun yanıtına bakalım. İkinci soru şu: “Rakip partinin genel başkanı, oy vermeyi düşündüğünüz partinin genel başkanı hakkında yolsuzluk iddialarında bulunsa, bu iddialara ne derece güvenirsiniz?” Yanıtları da aşağıdaki gibi.
Gördüğünüz gibi, AKP seçmeninin büyük kısmı, her hangi bir rakip parti genel başkanının, oy vermeyi düşündüğü partisinin genel başkanının yolsuzluk yaptığı yönündeki iddialarına güvenmediğini belirtmektedir. Bu iddialara güvendiğini belirten seçmen grubu, AKP’de yalnızca yüzde 12. Bu arada, AKP seçmeninde durum böyleyken diğer partilerin tabanında durumun farklı olduğunu iddia edemeyiz. Neredeyse aynı diyebileceğimiz oranların olduğunu tabloyu incelediğinizde görebilirsiniz.
Başka birçok veri bize, yolsuzluk iddialarının muhalif seçmeni öfkelendirdiği kadar iktidara oy veren seçmeni etkilemediğini gösteriyor. Kutuplaşmanın da etkisi ile birlikte, yolsuzluk iddiaları, iktidara oy veren seçmenin eko çemberine düşmemektedir. Düşse bile inandırıcılığı zayıf kalmaktadır. Verili koşulda, iddia sahibinin kim olduğundan bağımsız, seçmende pek bir karşılığı olma ihtimali yoktur. Seçmenin yolsuzluk vb. iddialardan çok, somut sorunlara sözcülük edilmesi ve umudu büyütecek vaatlerin paylaşılmasına desteğinin daha çok olduğunu söyleyebiliriz. Buna somut örneklerden biri ise, bu hafta CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasıdır. Aşağıdaki konuşmayı deneklere izlettik.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasına ne derece katıldıklarını sorduk.
Tablodan da görüldüğü üzere Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasına katılım oranı, tüm seçmen genelinde yüzde 68,6’dır. Muhalefetin, toplumun somut sorunlarına dair sözcülük üstlendiğinde seçmenden destek aldığını, bu açıklama özelinde bir kez daha deneyimliyoruz.
Toplumun büyük sorunları karşısında, iktidarın iki politik stratejisinin olduğunu düşünüyorum. Bunlardan ilki, gerilimi, dolayısıyla da kutuplaştırmayı artırmak, ikincisi ise “ertelenmiş mutluluklar vaat etmek”. Gerilim siyasetinin etkisine dair geçmişte çok veri paylaşmıştık. “Ertelenmiş mutluluklar vaadine toplumun yanıtı nedir” sorusuna, gelin Erdoğan’ın bu haftaki açıklamasına katılım düzeyinde yanıt arayalım. Erdoğan’ın bu hafta yaptığı konuşmasını deneklere izlettik.
Görüldüğü üzere ertelenmiş mutluluk vaadine katılım yüzde 37.8’de kalıyor.
Kurumların zayıf olduğu gelişmekte olan ülkelerde, siyasetin toplumların yaşamına etkisi büyüktür. Doğru siyasal tercihler, refahı, özgürlüğü, adaleti ve barışı büyütür. Bugün iktidarın yaptığı gibi yanlış tercihler ise elde olan kazanımları bile eritir.
Elbette asli görevlerimizden biri yolsuzlukları teşhir etmek ve mücadele etmektir. Lakin bize düşen; yolsuzluktan arındırılmış bir ülke hayalimiz için, kendi hedeflerimizi, vaatlerimizi ve çözüm önerilerimizi, bıkmadan, usanmadan dile getirmektir. Doğru olan bu yoldur. Bu yol iktidar yoludur.
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü ton balığı markalarında 'yasaklı' madde!
- Ünlü peynir markasından 'konkordato' kararı
- Diyanet'in rekor ihalesi 'Cengiz'e verildi
- Demokrat Parti Kurultayı’nda adaylık krizi!
- Narin cinayetinde 'demir kapı' ayrıntısı
- Süleyman Soylu 'tarafını' seçti
- AKP'nin 'asgari ücret' formülünü duyurdu
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Muazzez İlmiye Çığ hayatını kaybetti
- Dünya’nın bütün çöplerini neden Güneş’e fırlatmıyoruz?