CHP'li Yıldırım Kaya, Cumhuriyet için yazdı: Neden çözüm 'Köy Enstitüleri' diyoruz?
CHP Ankara Milletvekili, TBMM Eğitim Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu Grup Sözcüsü Yıldırım Kaya, Cumhuriyet.com.tr için bir yazı kaleme aldı. "Toplumu ortaklaştırmayan, ayrıştıran birbirinden uzaklaştıran bir eğitim modeline karşıyız. Bugün Köy Enstitüleri diyorsak bu tehlikeye dikkat çekmek içindir" diyen Kaya, "Amacımız öğretmenin önemini vurgulamak" ifadelerini kullandı.
Türkiye'de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılan, dönemin milli eğitim bakanı Hasan Âli Yücel'in bizzat yönettiği Köy Enstitüleri, bugün de Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli değerlerinden biri olarak tarihteki yerini koruyor.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili, TBMM Eğitim Milli Eğitim Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu Grup Sözcüsü Yıldırım Kaya, Cumhuriyet.com.tr için bir yazı kaleme aldı.
Yazısında Köy Enstitülerinin önemine değinen Kaya, "Köy Enstitüsü diyenlerin 4+4+4 gibi ucube eğitim modellerine karşı çıkmaları bundandır, eğitimde birlik aynı binalarda eğitim almak değildir" dedi.
Kaya'nın, Cumhuriyet.com.tr için kaleme aldığı yazı şu şekilde...
Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi, öncesi ve sonrasıyla, çağdaş eğitim yolunda mücadele tarihidir.
Bu tarih, bitip tükenmiş çağının sorunlarına cevap veremeyen, eğitim kurumlarından çağdaş eğitim kuruluşlarına geçişle başlar.
Bu tarih, Osmanlı Devleti'nin önce askeri okullarla, mühendislik, tıp okullarıyla devam eden, genel eğitim için kurulan ilk, orta ve liselerle, darülfünun ile bir sisteme kavuşan çağdaş okulların ortaya çıkardığı bir tarihtir.
Unutmamalıyız ki Cumhuriyet Osmanlı dönemindeki eğitimdeki yenileşmenin ortaya çıkardığı kurumlarda yetişenlerin öncülük ettiği bir mücadeleyle kurulmuştur.
*
Cumhuriyeti kuran kadrolar, Osmanlı'nın eğitimde yenileşme yolunda yapmadığı, yapamadığı ve eksik bıraktıklarını kararlı biçimde uygulamaya koymuş devrimcilerdir.
Bu açıdan Cumhuriyet, kendisi bir devrim olmakla birlikte ülkemizde eğitim alanında da büyük devrimlerin tarihidir.
Çağdaşlık, ulus devlet olmak için yurttaşa dayanan, egemenliğinin kaynağını onun iradesi olarak kabul eden Cumhuriyet yönetimi, önce ülkenin en uzak köşesindeki insan olmak üzere herkesi cehaletten kurtarmayı birincil görev kabul etmiştir.
Bunun için okullar açtı, öğretmenler yetiştirdi, eğitim kampanyaları yaptı.
Bu görevi başarmak için kendisi vazgeçilmez ilkeler benimsedi. Eğitimde birlik, eğitimin temel insan hakkı olduğu, karma eğitim, laik ve bilimsel eğitim, zorunlu eğitimin parasızlığı bu ilkelerden bazılarıdır.
*
Cumhuriyetin kurucu kadrolarının bütün yurttaşları cehaletten kurtarma mücadelesi, herkesi kendi yaşamının efendisi yapma, aklını ve vicdanını özgür kılma mücadelesidir.
Türkiye tarihinin değil dünya eğitim tarihinin de başarılı örnekler arasında yer alan Millet Mektepleri uygulamasıyla milyonlarca insan okuma yazma öğrendi. Onların okuma yazmalarını geliştirmeleri için bulundukları yerlerde halk odalarında kitaplıklar oluşturuldu. Böylece ülkenin her bir köşesine aydınlanmanın en önemli araçları olan kitaplar taşındı.
Halkevleri uygulamasıyla sistemli biçimde halk için kültürel faaliyetlerde bulunuldu. Halkın kültürel birikimi kayıt altına alındı.
Nüfusunun yüzde 80’ni köylerde bulunması sebebiyle, buradaki cehaleti ortadan kaldırmak, köylünün makus talihini yenmek için köyün ihtiyaç duyduğu öğretmeni, sağlık ve ziraat elemanlarını yetiştirmek amacıyla; Mustafa Kemal Atatürk “Biz cumhuriyeti köylere götürmeliyiz” düşüncesinden hareketle, 17 Nisan 1940 tarih ve 3803 sayılı yasa ile Köy Enstitüleri açıldı.
Tamamen Türk toplumuna özgü, dünyada başka örneği olmayan bu okulların sayesinde kısa zamanda köyün ve ülkenin tarihini değiştirmede büyük adımlar atıldı.
*
Bugün Köy Enstitüleri diyorsak, bugünkü eğitim sorunlarımızın nedenlerini geçmişe bakarak anlamak, nerede hata yaptığımızı göstermek ve çözüm yolları önermek içindir.
Geçmişi hatırlamanın, yeri geldiğinde hatırlatmanın bugünü anlamanın yolu olduğundandır.
Köy Enstitüleri ya da geçmiş yıllardaki başarılardan hareketle o yıllar, o dönemler, bizim için geçmişin özlem duyulan yılları, dönemleri değildir. Köy Enstitüleri demek geçmişe dönük özlemleri değil, her şeyden daha fazla bugünü ve yarını dile getirmektir.
Biz bugün Köy Enstitüleri diyorsak geçmişin bugünkü sorunlarımıza hala söyleyecek sözlerinin bulunduğunu görüyor olmamızdandır.
*
Bugün biz Köy Enstitüleri diyorsak, Cumhuriyetin kurucu kadrolarının kararlı biçimde uyguladığı ilkelerden, Cumhuriyet öncesi döneme dönme özlemiyle uzaklaşıldığını gördüğümüzdendir.
Bu nedenle Köy Enstitüleri demek; günümüz eğitiminde de “eğitim içinde üretim, üretim içinde eğitim” ilkesini için mücadele etmek demektir.
Osmanlı döneminden başlayarak eğitimde çağdaşlaşma mücadelemizin en başarılı, simgesel örneği Köy Enstitüleri olduğu ve bugünkü durumu anlamayı kolaylaştırdığı için Köy enstitüleri diyoruz.
Cumhuriyetin değerlerini, ilkelerini, en iyi biçimde uygulamaya geçirdiği için Köy Enstitüleri diyoruz.
Beş altı yıl içinde Köy Enstitülüler, en kötü şartlar içinde kurdukları binlerce yapılarla, en çorak yerlerde tutturdukları yüz binlerce ağaçlarla, gelmez dedikleri yere getirdikleri suyla, gidilmez dedikleri köylere gönderdikleri on binlerce öğretmen ve eğitmenle, memleketin bir ucundan öbür ucuna gönderdikleri birbirine tanıttıkları ekiplerle, ortak değerlerle, bilgilerle, sevgilerle bir büyük devrimi başarmışlardır.
İnsanların mesafe sorununu aşamadığı, iletişimin sınırlı olduğu bir dönemde köy enstitüleri, ülkenin ihtiyaç duyduğu yeni kültür üzerinden kültürel bütünleşmeyi sağlama yolunda büyük adımlar atmıştır. Enstitüler sayesinde şiir, tiyatro, roman yazmak Anadolunun en ücra köşesindeki bir gencin de yapabildiği, köylünün de konuşabildiği bir Türkiye yaratılmıştır.
Köy Enstitüleri demek konuşan, yazan Türkiye demektir.
Köy Enstitüleri demek; “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek…” demektir.
*
Bugün Köy Enstitüleri diyorsak, Köy Enstitülerinin bir özgürleşme eylemi olduğunu bildiğimizden ve bugün en çok da buna ihtiyaç duyduğumuzdandır. İstiyoruz ki eğitim, karanlıktan beslenenlerin, özgürlük karşıtlarının daima uykusunu kaçırtsın. Çünkü Köy Enstitüleri bunu başarmıştı. Karanlığın üzerine güneş gibi doğmuştu.
*
Bugün Köy Enstitüleri diyorsak, bireysel olarak eğitim yoluyla doğaya ve toplumsal yaşama müdahil olma, herkesin kendi yaşamının efendisi olmasını sağlama, toplumsal düzeyde ortak hafıza oluşturma, birlikte yaşama, birlikte başarma arzusu taşıyan bir ulus olma mücadelesini amaçladığındandır.
Köy Enstitüleri diyorsak, körpe beyinleri din dogmalarıyla zehirleyen çağdışı eğitim sistemini reddeden, pozitif bilimin öncülüğünde özgür ve çağdaş bireyler yetiştirmeyi şiar edinen bir anlayış olduğunu bildiğimizdendir.
*
Bugün Köy Enstitüleri diyorsak, eğitimin ilkokuldan üniversiteye bir bütün olduğuna inandığımızdandır. Çünkü Köy Enstitüleri eğitimde bütünlüğün nasıl olması gerektiğini gösteren en iyi örnektir.
Köy Enstitüleri, öğretmeni yetiştirerek, köydeki ilkokulu, Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü yoluyla da diğer okulları dönüştürmeyi amaçlayan, bütün eğitim sistemini birlikte ele alan bir modeldir. Eğitim sistemi içinde her sorunu, bu bütünün içindeki yerine göre ele alan bütüncül bir sistemdir.
Köy Enstitüsü diyenlerin 4+4+4 gibi ucube eğitim modellerine karşı çıkmaları bundandır.
Eğitimde birlik aynı binalarda eğitim almak değildir. Ülkenin en ücra köşesindeki okulda da aynı eğitim programının başarıyla uygulanması demektir.
21. yüzyıl hala din eğitiminin lise ve altı okullarada zorunlu olması; hatta okuma yazma bilmeyen okul öncesi çocuklara, sibyan mekteplerinde, merdivenaltı kurslarda, cemmat ve tarikat yurtlarında din eğitimi verilmesine göz yumulması, çocuk gelişimi ve ruh sağlığı açısından büyük sorunlarını beraberinde getirmektedir. Çocuklarımıza laik eğitimi satın alan, ya da alamayanlar diye, iki farklı eğitim programı sunan bir eğitim modeli, eğitimin bütünlüğünü, bir arada yaşayanların zihinlerindeki asgari müşterekliği parçalar.
Toplumu ortaklaştırmayan, ayrıştıran birbirinden uzaklaştıran bir eğitim modeline karşıyız.
Bugün Köy Enstitüleri diyorsak bu tehlikeye dikkat çekmek içindir.
*
Köy Enstitülerinde, öğrenme, zaman ayırarak öğrenme ve yaparak yaşayarak öğrenme gibi kesin çizgilere ayrılmayan, eğitimi, hayatın kendisi kabul eden bir öğrenme modelidir. Bugün Köy Enstitüleri diyorsak bu öğrenme modelinin hala geçerli olması gerektiğine inandığımızdandır.
Oysa bugünkü eğitimde, çocuklarımız sınıflarına kapatılmış biçimde öğrenmek durumundadırlar. Çünkü farklı kaynaklardan yetişmiş yetersiz öğretmen kadrosu ile önlerine konulan merkezi seçme sınavları onları, yaşamda gereksinim duyacakları becerileri okulda öğrenmekten uzaklaştırmaktadır. Onları okul dışı zamanda özel kurslara mahkum etmektedir.
Köy Enstitülerindeki öğrenme modeli sadece bize değil, bütün dünyaya bugün de çok şey anlatmaktadır.
Çünkü Köy Enstitüleri, eğitimi hayata yaklaştırmada dünyanın en başarılı örneklerinden biridir.
*
Köy Enstitüleri eğitimde, Cumhuriyetin savaş açtığı soya, sopa, zenginliğe, inanca dayalı ayrıcalıkların ortadan kaldırıldığı, yurttaşların eşitliği fikrine dayanan ve her alanda bu eşitliği sağlamaya çalışan bir eğitim kurumu olmuştur.
Bugün Köy Enstitüleri diyorsak eğitimde eşitliğin, ayrımcılığın arttığına dikkat çekmek içindir.
Eğitimde eşitlik, herkesin önüne fırsatları koymayla buna da fırsat eşitliği diyerek sağlanacak bir olgu değildir.
Önüne fırsatlar konulanların, koşullarını eşitleyemeyenler eğitimde eşitlik mücadelesi veremezler.
Eşitlik mücadelesi merhamet etme, iyilik yapma, yardımseverlik bulunmaya indirgenemez.
Eşitlik mücadelesi hak mücadelesidir.
Bunun içindir ki Köy Enstitüleri, dezavantajlı olanların koşullarını iyileştirme, fırsatların önüne, herkesle eşit biçimde çıkmasını sağlama mücadelesidir.
*
Eğer bugün Köy Enstitüleri diyorsak, Köy Enstitülerinin demokrasinin dayanacağı zemini sağlam tutma mücadelesi olduğunu bildiğimizdendir.
Köy Enstitüsü, adının kendisi enstitü sözcüğünün gereği olarak pozitif bilimin yol göstericiliğini benimsemek demektir.
Köy Enstitüleri halkın kendi kaderi üzerine karar alabileceği bir siyasal güç olmasını sağlama mücadelesidir.
Eğitim, toplumu siyasetten uzak tutma değil, onu yanıltma, onu gelenekler, inançlar üzerinden sömürmeye karşı uyanık tutmak ve karşı mücadele için donatmaktır.
Köy Enstitüleri, bu ülkeye bunu öğreterek, demokrasinin dayanacağı zemini sağlamlaştırmanın yolunu bize göstermiştir.
Bugün Köy Enstitüleri diyorsak bilinsin ki ülkemiz için gerçek anlamda demokrasi talep ediyoruz demektir.
*
Köy Enstitüler, çocuklarımızın kaderini, ailenin, zorlu coğrafyanın, içinde bulunulan geleneksel kültürün değil eğitim yoluyla kendisinin ve ülkesinin belirlediği evrensel bir idealin mücadelesidir.
O nedenledir ki Köy Enstitülerinin benimsediği eğitim, çocuğun ve toplumun ihtiyaçlarını karşılaması amacını taşır.
Koşullar ne olursa olsun hayatı kazanmak buradaki eğitimin temel ilkesidir.
*
Köy Enstitüleri, eğitimde öğretmenin belirleyiciliğini kabul eden bir anlayışla eğitim yapmak demektir.
Hasan Ali Yücel 25 Mayıs 1939 tarihinde bakanlık bütçesi görüşülürken şunları söylüyor: “Eğitim sorunu konu olduğu zaman, program, kitap, ders araç gereci ve öğretmen, dört esaslı unsur olarak hatıra gelir. Benim şahsi kanatim şu merkezdedir ki, bu unsurların hepsine karşılık gelen bizzat öğretmendir. Öğretmen iyi olduğu zaman kitap fena ise fenalığını giderebilir. Program yüklü ise onu hafif etmek kudreti kendisinde mevcuttur. Ders araç gereci yoksa kendi kudreti dahilinde her türlü imkandan istifade edip öğrencisini başarılı kılabilir. Fakat öğretmen zayıf ise, lazım gelen mesleki iktidardan mahrum ise, iyi kitap onun elinde fena kitap olur. İyi ders aleti onun elinde fena ders aleti olur. Hafif program kötü bir hal alır. Onun için benim kanaatim, bazılarında mevcut olan kanaatin aksine, öğretmen işinden başlamak ve onu bu meseleyi başlangıç yapmak yolundadır”
Öğretmenleri; emirlerinin altında sıradan bir kamu görevlisi gibi görenler, eğitimde başarılara imza atamazlar.
Köy Enstitüleri, öğretmeni, cumhuriyet ideallerinin hayata geçirilmesinde bir değişim aktörü gören anlayışın adıdır.
Bugün ısrarla Köy Enstitüleri diyorsak, amacımız öğretmenin önemini vurgulamaktır.
*
Köy Enstitüsü demek okulu yaşam alanı, yaşamın kendisi olarak kabul etmek demektir.
Okul geniş araziler üzerine kurulmalıdır ki bu özellikleriyle bulundukları yere katkı verebilsinler.
Okul, apartman daireleri olamaz. Çünkü okul, Köy Enstitülerinde olduğu gibi yaşamın kendisi olabilmelidir.
Bugün Köy Enstitüleri diyorsak, amacımız okullarımızın yerleşim alanlarına dikkat çekmektir.
Amacımız bahçeleri betonlanmış, öğrencilerinin top oynayamadığı, koşamadığı, camlarının yarıya kadar boyandığı, duvarlarının demir korkuluklarla çevrildiği bir alan olmaması gerektiğini herkese hatırlatmaktır.
Köy Enstitüleri demek bu mirasa sahip çıkarak eğitime bakışın bireysel, ulusal ve evrensel olarak ülkemizin gereksinimlerini karşılayabileceği; yol gösterici, yönlendirici, toplumumuzu geleceğe hazırlamak anlamında demokratik laik, bilimsel ve kamusal uygulamaları planlayarak, programlayarak bireyi, toplumumuzu güçlendirmek demektir.
İlgili Haberler
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!