CHP Sözcüsü Deniz Yücel, CHP’nin gücünün halktan geldiğini söyledi: 'Talimatlı yargı geri adım attı'

CHP Sözcüsü Deniz Yücel, iktidarın “yargı eliyle” İBB’ye kayyum atamak istediğini ancak halkın direnci karşısına geri adım atmak zorunda kaldığını söyledi. Yücel, “Bu iktidardan her kötülüğü bekliyoruz” dedi.

CHP Sözcüsü Deniz Yücel, CHP’nin gücünün halktan geldiğini söyledi: 'Talimatlı yargı geri adım attı'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 31.03.2025 - 04:00

CHP Sözcüsü, İzmir Milletvekili Deniz Yücel Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

- Bu operasyonları bekliyor muydunuz, CHP ne kadar hazırdı?

AKP’nin 23 yıllık iktidarında yaşanmayan hukuksuzluk kalmadı diyebiliriz. Bir kere hukuksuzluklarıyla nam salmış bir iktidardan her türlü hukuksuzluk beklenir. Ama bekliyor olmamız bu yaşananları kabullendiğimiz şeklinde anlaşılmasın. Bu kadar ileri gideceklerini bekliyor muydunuz diye sorarsanız, elbette hayır. İstanbul’u iki kez kazanmış, ikinci seçimi 1 milyon oy farkla rekor bir destekle kazanmış bir belediye başkanını, Ekrem İmamoğlu’nu bomboş iddialarla tutuklayacaklarını tabii ki düşünmüyorduk. 

‘İKTİDAR SİNYAL VERMİŞTİ’

Ancak iktidar özellikle yerel seçimlerden sonra adım adım bu hukuksuzlukların sinyallerini vermeye başlamıştı. 31 Mart Yerel Seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi tarihi bir başarıya imza attı ve 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi oldu. 2019’da kazanılan İstanbul, Ankara, Adana, Antalya ve Mersin gibi büyükşehirlere Bursa, Balıkesir, Manisa Büyükşehir Belediyeleri, Afyon, Kütahya, Uşak, Kastamonu, Kırıkkale, Adıyaman, Kilis gibi il belediyeleri eklendi… 

‘UYDURMA GENELGE’

CHP yerel seçimlerden bu kadar güçlü çıkınca, yerel seçimlerin hemen ardından bir tasarruf tedbirler genelgesi uydurdular. Tasarruf gerekli mi? Elbette gerekli ama tasarruf yapmak yerel seçimlerden sonra mı akıllarına geldi? Ardından belediyelerin kamu borçları nedeniyle yani SGK ve vergi borçları nedeniyle İller Bankası gelirlerinde kaynağında kesinti yapılmasına dair bir düzenleme getirdiler. Sonra bu düzenlemeyi belediye şirketlerini de kapsayacak şekilde genişlettiler. Bütün bunları CHP’li belediyeleri çalıştırmamak, iş yapamaz hale getirmek için yapıyorlar. 

‘AMAÇ: BELEDİYELERİ ÇALIŞTIRMAMAK’

Belediye kreşlerini kapatmaya kalktılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugüne kadar yaşamış olduğu en büyük ekonomik krizlerden birini yaşarken, bu hayat pahalılığında, annenin çalışıp ev ekonomisine katkı koyması, çocukların da uygun fiyata huzurlu ve güvenli bir ortamda bakılması, büyümesi kimi neden rahatsız eder? Hangi akıl, hangi izan, hangi vicdan buna izin verebilir ya da bunu normalleştirebilir?

Yapılan bütün bu hareketler, atılan bütün bu adımlar CHP’li belediyeleri çalıştırmamak için. Zira CHP’nin yükselişi yerel seçimlerden sonra da devam etti ve devam ediyor. Bu hem Özgür Özel’in genel başkanlığında değişen, gençleşen ve yenilenen parti üst yönetiminin, hem milletvekillerimizin Meclis’te verdiği çetin mücadelenin, hem belediye başkanlarının her türlü engellemeye ve soruşturma tehdidine rağmen hizmet üretmelerinin hem de örgütümüzün başarısı.

‘İMAMOĞLU SEMBOL İSİM, SARAÇHANE SEMBOL MEKAN’

İlk olarak Esenyurt Belediye Başkanımız Ahmet Özer ile başlayan CHP’li belediyelere yürütülen operasyon süreci, Beşiktaş Belediye Başkanımız Rıza Akpolat, Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler’in tutuklanmasıyla devam etti. Son olarak da Beylikdüzü Belediye Başkanımız Mehmet Murat Çalık, Şişli Belediye Başkanımız Resul Emrah Şahan ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız ve cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu asılsız suçlamalar ve uydurma iddialarla bir takım gizli tanık beyanlarına dayanılarak tutuklandı. Televizyon ekranlarında, yandaş basının kiralık kalemleriyle ve sosyal medyada trol ordularıyla bu kirli ve siyasi süreci devam ettiriyorlar. Ancak vardırdıkları nokta bize gösteriyor ki kendi sonlarını getirdiler. Ekrem Başkan, CHP’li Belediyelere yönelik yürütülen hukuksuzluk sürecinin sembol ismi oldu. Saraçhane de aynı şekilde sembol mekânı. 

‘HALKI AÇLIĞA MAHKUM ETTİLER’

Ekrem İmamoğlu’nu Silivri zindanlarına atmak kadar akıldışı bir şey daha yaptılar, kreş açmak, halka hizmet etmek suçmuş gibi Ekrem Başkan’a bir soruşturma daha açtılar. Şişli Belediyesi’ne atanan kayyımın ilk icraatı Şişli’deki kent lokantasını kapatmak oldu. Yani sadece Ekrem Başkanı mahkûm etmediler, halkı da açlığa mahkûm ettiler. Halka yapılan hizmetleri de mahkûm ettiler. Çünkü onlar için mesele halk değil CHP’nin halka verdiği hizmet. Hazır olma konusuna gelince, bunda hazır olacak ya da olmayacak bir durum yok. Biz bu iktidardan her türlü kötülüğü bekliyoruz. Ama biz gücümüzü halkımızdan ve haklılığımızdan alıyoruz. Bildiğimiz tek bir şey var, yürütülen hiçbir hukuk dışı süreç belediyelerimizin halka hizmetini engelleyemeyecek.

- Yolsuzluktan tutuklanırken terörden serbest bırakılma kararını nasıl okuyorsunuz?

Bir kere her iki dosyanın da siyasi saikle hazırlandığı konusunda, hiçbir tereddüdümüz yok. Aslında niyet her iki dosyadan da tutuklamak ve bir taraftan da İstanbul Büyükşehir Belediyesine kayyum atamaktı. Ancak toplumun ve tabii ki CHP’nin direncini gördüler ve buna cesaret edemediler. Önce diploma dediler, halkta bir karşılığı olmadığını gördüler. Çünkü bu ülkede diploma denince akla gelen isim Recep Tayyip Erdoğan’dır. Sonra kent uzlaşısından teröre bağlamak istediler. Bu arada Devlet Bahçeli’nin “Öcalan Meclis grup toplantısında konuşsun” diye yaptığı çağrıyla başlayan bir İmralı süreci var.  Yıllar sonra ilk kez terörist Öcalan’ın fotoğrafı ve mesajı yayınlandı. DEM Parti ile MHP bir araya geldi. Anlaşılan iktidar bu konjonktürde Ekrem İmamoğlu’nun terörle bağlantısı olduğu yalanlarını halka anlatamayız, inandıramayız diye düşündüler. 

‘YÜKSELEN İSYAN ÇIĞLIĞI VAR’

Tabii diğer bir yandan da sokağın sesi, meydanların dolup taşması, yükselen isyan çığlığı, AKP iktidarının talimatlı yargısına geri adım da attırdı. Cesaret edemediler de diyebiliriz. En sonunda yolsuzlukta karar kıldılar fakat onun da içini dolduramadılar. 

- Siz de hukukçusunuz, tutanaklara baktığınızda ne gördünüz?

İfade tutanaklarını incelediğimizde gördüğümüz, gizli tanıkların bilgiye ve görgüye dayalı olmayan, baştan sona “duydum” “düşünüyorum” “öyle dediler” gibi soyut ve muğlak ifadelerinden oluşan bir yığın saçmalık. Yine ifade alınırken sorulan sorularda, gizli tanık da olmayan bir kısım tanıkların beyanlarından bahsediliyor ama kim oldukları belli değil. Bunların hiçbiri yasalarımıza göre delil dahi sayılmayacak bomboş ithamlar, iftiralar. Zaten iddiaların içinin boş olduğu, yandaş basını ve trollerin “dosyayı gördüm işi zor” algısı yaratmaya çalışmalarından anlaşılıyor. Ben 20 yıllık ceza hukukçusuyum. İfade ve sorgu tutanaklarına baktığımda, bu işin Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk soruşturmaları gibi bir kumpas soruşturması ve dosyası olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Baştan sona Ceza Muhakemesi Usulüne aykırı yürüyen bir soruşturma var. Yine bu kumpas dosyasını hazırlayanların ve hazırlatanların da bu işin altında kalacağını söylemek mümkün. 

- Ekrem İmamoğlu terörden tutuklanmadığı için kayyım atanmadı, önümüzdeki günlerde atanabilir mi, böyle bir durumda planınız nedir?

Terörden tutuklanmadığı sürece kayyım atayamazlar. Hukuki sürece baktığımızda normal şartlarda kayyım ihtimali görünmüyor. Şunu da ekleyeyim; AKP ve Erdoğan artık meşruiyetini kaybetmiştir. Karşımızda her şeyi yapmaya yeltenecek bir yapı vardır. Ancak egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Milletin gücü karşısında bu haksızlıklara ve hukuksuzluklara tevessül edenler kaybetmeye mahkumdur. Bu sebeple ilk günden bu yana Saraçhane’yi boş bırakmadık. Biz de bırakmıyoruz, milyonlar da bırakmaz. Saraçhane’de Türk siyasi tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir destan yazıldı, yazılmaya da devam ediyor. AKP iktidarının talimatlı yargısını, terör tutuklamasından geri adım attıran milyonların yarattığı korku, kayyım da atatmayacaktır. En öncelikli planımız halka hizmeti aksatmamak, bu hukuksuzlukları topluma anlatmak ve bir an önce sandığı getirmek, yani erken seçim.

- Saraçhane’den sonra nasıl bir eylemsellik süreci başlayacak?

Saraçhane asla boş bırakılmayacak. Ancak kamu hizmetinin kesintisiz bir şekilde devam edebilmesi için Saraçhane’de yapılan toplanmalar sona erecek. Savaş meydanlarında, cephelerde kurulmuş bir parti olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin eylemlilik halinin tek bir mekâna sığması zaten beklenemez. Biz mücadeleci ruhumuzu kurucumuz ve kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten miras almış bir partiyiz. Bu miras sayesindedir ki Saraçhane fiziken bitse de ruhen bitmez. Nasıl ki taksim, gezi parkı bir sembol mekân ise Saraçhane de artık 19 Mart’ta gerçekleşen hukuk darbesine karşı gelenlerin sembolik mekânı haline gelmiş, milyonların tüm haksızlık ve hukuksuzluklara dur dediği yerdir. Artık herkes CHP çatısının göründüğü her yeri Saraçhane olarak düşünsün. Saraçhane bitecek, boykotlarımız devam edecek. 

‘AKP İKİYE BÖLÜNDÜ’

- İktidar böyle bir tepki bekliyor muydu sizce?

Beklemiyordu. Zannettiler ki 23 yıllık saltanatları ne yaparlarsa yapsınlar devam edecek. Zannettiler ki herkesi yargı sopasıyla susturarak korku iklimine mahkûm edebiliriz. Ancak şunu göremediler: O korku eşiği aşıldı. Daha ne olabilir ki diye düşünen herkes sokağa döküldü. Sen milli iradeye el uzatmaya kalkarsan halk o eli kırar. Sen bükemediğin bileği kırmaya kalkarsan halk, o bileğin gücü olur. Sokağın yükselen isyanı, Cumhuriyet Halk Partisi’nde ikilik yaratma hayalleri kuran AKP kanadını ikiye bölmüştür asıl.  AKP’de de bu süreci adil bulmayan, haksız ve hukuksuz bir süreç yürütüldüğünü kabul eden, Ekrem Başkan’a yapılanları doğru bulmayan, üniversite öğrencilerimize yapılanlara karşı çıkan bir taraf var. Bizi bölmeye çalışırken kendileri fikri bölünme içine düştüler. Vaktiyle bir şiir okudu hapse girdi gibi süslü hikayeleriyle, bir altın yüzükle yola koyulduk güzellemeleriyle mağdur olduklarını iddia edenler şimdi mağdur ediyorlar. Halk bunu görmüyor mu, bu muhasebeyi yapmıyor mu sanıyorlar? Vicdanı olan her insanın kabul etmeyeceği bir süreçtir bu. 

‘A’DAN Z’YE PLANIMIZ VAR’

- İktidar tutumunu daha da sertleştirir mi, bir daha ki evre ne olabilir?

Biz bu meseleye iktidarın sertleşmesi, yumuşaması ya da sertlik derecesi olarak bakmıyoruz. İşin o kısmıyla ilgilenmiyoruz. Zira bu iktidar artık tutunamaz. İktidarda kalamaz. Bugüne kadar yaptıkları bütün kötülükleri bir yana koyun, hangi birini anlatayım ki, ülkenin başına bela ettikleri FETÖ’yü mü, OHAL koşullarında yapılan referandumla kurumsallaştırdıkları tek adam yönetimini mi, asgari ücretliye, emekliye reva gördükleri açlık, yokluk ve sefalet ücretlerini mi, kadınlara ve çocuklara karşı her geçen gün artan şiddeti mi, atanmayan öğretmenleri mi, mülakat mağdurlarını mı... Bütün bunları üst üste koyun, son olarak milyonların gönlünde taht kurmuş Ekrem İmamoğlu’na ve çalışma arkadaşlarına yapılan bu hukuksuzlar silsilesi AKP’nin sonu olmuştur. Sandık geldiğinde Erdoğan ve AKP devri kapanacaktır. Bizim A’dan Z’ye kadar planımız var. Her sertlik derecesine göre cevabını misliyle alacaklarından kimsenin şüphesi olmasın. Ancak bunlar zamanı geldiğinde olgunlaştırılarak kamuoyuyla paylaşılacaktır. Yol haritamızı yolun başında açıklayarak, iktidarın hukuksuzluklarına pusula olmayacağız. Zamanı geldiğinde herkes öğrenecek. Daha yolun başındayız. Bu yol sandığa varana kadar yürünecek, bu bozuk düzen adil bir düzene dönüşene kadar mücadele edilecek. 

‘MİLYONLAR GÖRMEZDEN GELİNEMEZ’

- İçinde bulunduğumuz süreçte erken seçim ihtimali nedir?

Erken seçim artık bi ihtimal olmaktan çıkmıştır, mecburiyet haline gelmiştir. Gösteriler zayıflasın, mitinge katılım az olsun diye bayram tatilini uzatmalarına rağmen, 29 Mart mitingimizde 2 milyonun üstünde vatandaşımız meydanları doldurdu. Cumhurbaşkanı adayımız Sayın İmamoğlu ile çalışma arkadaşları Silivri zindanınlarında tutsak. Türkiye'de ciddi bir yönetim krizi var. Temel hak ve özgürlüklerin yok sayıldığı, ekonominin uçurumun kenarında seyrettiği Türkiye'de artık kimsenin dayanacak gücü kalmamıştır. 

Cumhurbaşkanı adayımızı yanımıza, sandığı önümüze istiyoruz diye haykıran milyonların talebini kimse görmezden gelemez. Biz 29 Mart'ta İstanbul'dan büyük bir mücadeleyi başlattık. Bu yönetim değişinceye kadar bize yorulmak yok. Sandığın 86 milyonun önüne gelmesi artık bir ihtimal değil, demokrasinin gereğidir.

- İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından adaylık süreci nasıl işleyecek?

Sayın Ekrem İmamoğlu, 23 Mart Pazar günü yapılan, Cumhurbaşkanlığı Önseçiminde, 1 milyon 750 bin Cumhuriyet Halk Partisi üyesinin 1 milyon 630 bininin oyunu almıştır. 19 Mart yargı darbesi sonrasında bildiğiniz gibi üyelerimizin oy kullandığı sandıkların yanına bir de “Dayanışma Sandığı” koymaya karar verdik ve yaşanan hukuksuzluklara tepkisini göstermek isteyen vatandaşlarımızı da sandıklara davet ettik. 15.5 milyon vatandaşımız, “Sayın Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanı adayımız” dedi. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi’nin cumhurbaşkanı adayıdır.

‘KARARLAR SİYASET GÖLGESİNDE’

- Bir yandan da diploma kararı var, yarın seçim olsa YSK İmamoğlu’nun adaylığını kabul eder mi?

Buna “karar” demek haksızlık olur. Hukuk düzeninde ve vicdanlarda yok hükmünde olan bir kâğıt parçası diyebiliriz. Yetkisiz bir kurul tarafından verilmiş hukuksuz bir karar. İdare hukukunun yetkide ve usulde paralellik ilkesi gereğince yatay geçiş kararı İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yönetim Kurulu tarafından alınmıştı, dolayısıyla bu konuyla ilgili iptal kararını ancak fakülte yönetimi alabilir. Fakülte yönetimine bu kararı alması için baskı yaptılar, aldıramadılar. Bunun üzerine bu kararı üniversite yönetim kuruluna aldırdılar. Alındığı söylenen bu karar, yok hükmündedir. Dolayısıyla YSK, İmamoğlu’nun adaylığını kabul etmek zorundadır. Ancak şunu da söylemek zorundayız: Türkiye’de devlet kurum ve kuruluşları, özerk, bağımsız ve liyakatli yönetim yapısını kaybetmiştir. Aldıkları kararlar da siyasetin gölgesindedir. 

- “Tunceli vekili istifa edecek, İmamoğlu Tunceli’den milletvekili yapılacak ve dokunulmazlık alacak” senaryosu konuşuluyor, bu yönde bir çalışma var mı?

Bu da çokça konuşulan bir konu… Ancak şu anda böyle bir çalışma yok.

- ABB Başkanı Mansur Yavaş’a yönelik benzer bir operasyon bekliyor musunuz?

Konu Cumhuriyet Halk Partili belediyeler olunca inceleme, soruşturma ve izin süreçleri jet hızıyla ilerliyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin 33 etkinliği ile ilgili soruşturma izni verildiği, 9 belediye çalışanı hakkında da inceleme başlatıldığı bilgisi basında yer aldı. Oysa 33 etkinlik daha önce Sayıştay’ın denetiminden geçmiş, İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan teftişlerde detaylı şekilde incelenmiş ve bir olumsuz bulguya rastlanılmamış. Şimdi bu etkinliklerle ilgili olarak soruşturma izni verilmesi, yürütülen algı operasyonlarının bir parçasıdır. Kamu kaynaklarını rant uğruna heba eden, Ankara’yı parsel parsel satanlar hakkındaki dosyalar tozlu raflarda duruyor, incelenmiyor, soruşturma izni verilmiyor ama belediye Cumhuriyet Halk Partisi’ne gelince soruşturma izni jet hızıyla veriliyor. Burada şunu da vurgulamak gerekiyor; hiç kimse ama hiç kimse soruşturulmaktan ve kovuşturulmaktan muaf değildir. Herkes soruşturulabilir. Önemli olan hukuka uygun ve adil davranılmasıdır. Hukuksuzluğun adresi olan AKP’nin her zaman için Cumhuriyet Halk Partili bütün belediyelere, operasyon düzenleme ihtimali vardır.

- Son yaşananlar tüm muhalefet partilerinin tek adayın arkasında toplanma ihtimalini güçlendirdi mi?

Türkiye’de milyonlarca kişi, bir siyasi parti aidiyeti olsun ya da olmasın çok zor günler geçiriyor. Ülkede büyük hukuksuzluklar yaşanıyor. Ekonomik buhran var. Ama iktidar, ülkenin gerçek gündemi karşısında üç maymunu oynuyor. Kendi koltuğunun derdine düşen bir kişi ve onu etrafındaki bir avuç insan Türkiye’yi hızla bir uçurumun kenarına doğru itiyor. 19 Mart yargı darbesinin ardından Saraçhane’de 7 gün boyunca gerçekleşen eylemler bize şunu gösterdi; herkesin, Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’nu destekleyecek bir sebebi var. Millet iradesine sahip çıkan milyonlar olduğunu hep birlikte gördük. Antidemokratik, baskıcı bu sistemin günden güne artan otoriterliği karşısında artık kimse sessiz kalmayacağını, en demokratik hakları olan protesto hakkını, barışçıl bir şekilde meydanlarda kullanacağını gösterdi. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ülkedeki bu yönetim krizinin sürdürülemez olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle de Cumhurbaşkanı adayımızı belirledik. O da Sayın Ekrem İmamoğlu’dur. Saraçhane’de oluşan Türkiye İttifakı’nın ana aktörü de Ekrem İmamoğlu olmuştur.

- 6 Nisan yapılacak kurultayın engellenme olasılığı var mı?

CHP 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi oldu, bunu iktidarın hazmedemediğini görüyoruz. O tarihten sonra belli periyodlarla CHP’ye ve belediyelerimize saldırmaya başladılar. Son nokta da kurultayımıza dil uzatmaları oldu. Hukukun üstünlüğünün olduğunu söylüyorsak, CHP kurultayının toplanmasının önüne geçilme ihtimali yok. Parti tüzüğümüzün genel başkana tanıdığı olanak ile Özgür Özel olağanüstü kurultay kararı almış ve kamuoyunda yaratılmak istenen algının da kayyım atanması söylentilerinin de önünü kesmiştir. Partimizle ilgili olarak, kurultay delegelerinin iradelerinin fesata uğradığına yönelik yapılan paylaşımlar yada açıklamalar ciddiye alınacak şeyler değildir. Bir kere hukukta temel kuraldır: “Müddei iddiasını ispat ile mükelleftir.” Yani bir iddianız var ise onu asgari ispat kuralları çerçevesinde ispatlamanız gerekir. 

‘CHP’YE ORGANİZE SALDIRI’

Diğer yandan kurultay, kongre, genel kurul iptalini talep edebilmek için yasanın öngördüğü süreler vardır. CHP kurultayıyla ilgili,  hem asgari ispat kurallarına göre ispatlanabilen bir hukuksuzluk yoktur. Hem de yasadaki süreler çoktan tükenmiştir. Bu ülkenin birinci partisinin kurultayı ile ilgili olarak “varsayım” üzerinden bir değerlendirme yapmak, ne hukukçuya yakışır ne de siyasetçiye. Ortada kurultay delegelerinin iradelerinin sakatlanması gibi bir durum yoktur, buna ilişkin bir yargı kararı da yoktur. O halde olmayan şeyler üzerinden bir varsayımla hareket etmek açıkça “kötü niyettir.” Bu iddiaları dile getirenlerin kimler olduğunu ve kimlere hizmet ettiğini çok iyi biliyoruz. Kurultay üzerinden bir buçuk yıl geçmiş, bunca zaman hiç kimsenin sesi çıkmamış, hiçbir başvuru olmamış, bir buçuk yıl geçtikten sonra bu iddiaların ortaya atılması CHP’ye karşı yürütülen planlı, sistematik ve organize saldırının bir parçasıdır. Kendimize de, delegelerimize de güveniyoruz.  İpe sapa gelmez, tamamen partimizi tartıştırmaya ve yıpratmaya yönelik, “duydum, öyleymiş” gibi hukuki dayanaktan ve ciddiyetten uzak iddialarla bu ülkenin birinci partisini yıpratmaya yönelik bu girişimlere de meydan okuyoruz. Ve olağanüstü kurultayımızı mümkün olan en yakın zamanda 6 Nisan’da topluyoruz.

‘KİMSE AKLINDAN GEÇİRMESİN’

- CHP’ye kayyım atanma riski var mı, bu gerçekleşirse CHP nasıl bir strateji izleyecek?

Cumhuriyet Halk Partisi, kurtuluşun ve kuruluşun partisidir. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün iki büyük eserinden biri olarak tanımladığı yüz yıllık bir çınardır. Hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi’ne, Atatürk’ün partisine kayyım atamayı aklından bile geçirmesin.

PORTRE

1977’de İzmir'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini İzmir'de tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. 2014 yerel seçimlerinde; İzmir Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi seçilerek, Büyükşehir Belediye Meclisi CHP Grup Sözcülüğü görevini üstlendi. 36. ve 37. Olağan İzmir İl Kongrelerinde İl Başkanı seçilerek 2023 yılına kadar, 5 yıl aralıksız, CHP İzmir İl Başkanlığı görevini sürdürdü. 2023 Milletvekili Genel Seçimleri'nde İzmir Milletvekili seçildi ve TBMM Adalet Komisyonu Üyeliği görevini üstlendi. 4-5 Kasım 2023'te toplanan CHP 38. Olağan Kurultayı'nda en yüksek 5. oyu alarak PM’ye seçildi. Yücel, Parti Sözcülüğü görevini yütürüyor.