'Akdeniz tipi beslenmeyle kolon kanseri riski azaltılabilir'

Özellikle son yıllarda genel kolon kanseri vaka sayısında azalma olmasına rağmen, genç yaşta kolon kanseri tanısı alan hasta sayısının arttığını vurgulayan Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Kocaman, “Sağlıklı beslenme olarak, kırmızı et tüketiminin minimuma indirildiği, ağırlıklı olarak sebze ve meyve tüketiminin lifli gıdalarla zenginleştirildiği Akdeniz tipi beslenme, kolon kanseri riskinin azaltılmasında etkin olabilir” dedi.

'Akdeniz tipi beslenmeyle kolon kanseri riski azaltılabilir'
Abone Ol google-news
DHA
Yayınlanma: 10.06.2023 - 07:00

Kolon kanseri hakkında açıklamalarda bulunan Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Orhan Kocaman, “Kalın bağırsak ya da kolon kanseri, özellikle 45 yaşından sonra görülme sıklığı artan ve toplumda sık görülen kanserlerden biridir. Sıklık açısından kadınlarda 2’nci sırada, erkeklerde ise 3’üncü sırada bulunur. Mineral ve su emilimi açısından önemli bir fonksiyon gören kalın bağırsağımız yaklaşık 1.5 metre uzunluğunda olup sindirim sistemimizin en önemli son istasyonlarından birini oluşturur. Kolon kanseri, kalın bağırsak duvarının en iç kısmından kaynaklanır ve kontrolsüz hücre çoğalmasıyla kendini gösterir. İleri evrelerde tüm organlara yayılım yeteneği olan kolon kanseri, toplumda sık görülen ölümcül kanserlerden biri olarak tanımlanabilir” diye konuştu.

“GENETİK FAKTÖRLER NEDEN OLABİLİR”

Kolon kanserinin nedenlerini anlatan Prof. Dr. Kocaman, şu bilgileri paylaştı:

“Kolon kanseri gelişimi için risk faktörleri belirlenmiştir. Yaş önemli risk faktörlerinden biri olup, 45 yaş riskin artmaya başladığı referans yaş olarak kabul edilebilir. Genetik zemin, kolon kanserinin hem gelişiminde hem de ortaya çıkış yaşında önemli etkiye sahiptir. Ailesinde kolon kanseri tanısı olan kişilerde, hastalığın ortaya çıkış yaşı daha erken zamandadır. Genetik faktörlerin etkin olduğu kolon kanseri vakalarında, olası erken hastalığın belirlenebilmesi için ilgili ailelerde uygun bağırsak taramaları yapılmalıdır. Kolon duvarının en iç kısmından kaynaklanan ve bağırsak boşluğuna doğru büyüme gösteren, iyi veya kötü huylu olabilen hücre çoğalmalarına polip ismi verilir. Bazı poliplerin kolon kanserine ilerleme potansiyeli mevcuttur. Bu tür poliplerin tespit ve takiplerinin yapılabilmesinde kolonoskopik inceleme önemli bir role sahiptir. Aşırı kilo olarak tanımlanan obezite, son yıllarda tüm dünyada sıklığı artan ve kolon kanseri riskini artıran önemli bir diğer faktördür.”

“FAST FOOD TÜKETİMİ KOLON KANSERİ RİSKİNİ ARTIRIYOR”

Sigaranın da hem kolon kanser gelişim riskini hem de kolon kanserinden ölme ihtimalini artıran kötü alışkanlıklardan birini olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kocaman, “Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı gibi kalın bağırsakta ömür boyu hasara sebep olabilecek hastalıklar, özellikle iyi tedavi edilmediğinde kolon kanseri riskini artırırlar. Beslenme özellikleri ile kolon kanseri arasında yakın ilişki vardır. Batı tipi beslenme olarak tarif edilen fast food tüketiminin, içeriğindeki katkı maddeleri ile ilgili olarak kolon kanseri riskini artırdığı çalışmalarla teyit edilmiştir. Liften fakir beslenme kültürü, salamura, tütsülenmiş et, mangalda pişirilen yiyecek ve kızartmaların yoğun tüketimi kabızlık etkeni olup kolon kanser riskini artırabilir. Bununla birlikte yoğun lif içeriği olan meyve, sebze, tavuk ve baklagillerin tüketimi kolon kanseri riskini azaltır” şeklinde konuştu.

“DIŞKIDAN KAN GELMESİ GÖRÜLEBİLİR”

Kolon kanserinde görülebilecek belirtilere değinen Prof. Dr. Kocaman, “Dışkıdan kan gelmesi, karın ağrısı, dışkılama düzeninde değişiklik, kilo kaybı, sürekli dışkılama hissinin olması, demir eksikliği gibi durumlar kolon kanseri ile ilgili bulgu ve şikâyetleri oluşturur. Bu belirtilerin varlığı kanserin yerleşim yeri ile ilgili değişiklik gösterir. Kalın bağırsağın sağ tarafında yerleşik kanserlerde hastalık daha sinsi bir seyir gösterir. Bu hastalarda, özellikle yeni ortaya çıkan demir eksikliği durumu kolon kanseri için önemli bir ipucu olabilir. Özellikle ileri yaş grubunda demir eksikliğinin tespiti, kolonoskopik inceleme için önemli bir gereklilik oluşturur. Öte yandan, kalın bağırsağın sol tarafında yerleşik kanserlerde ise hastalık daha erken dönemde belirti verir. Bu belirtiler dışkılama düzenin değişikliği, karın ağrısı ve dışkıdan kan gelmesi ile ilgili olabilir. Tedavinin başarı oranı hastalığın erken evrede tespit ve tedavisi ile yakından ilgilidir” ifadelerini kullandı.

“OBEZİTE ORANININ ARTMASI GÖZ ARDI EDİLMEMELİ”

Özellikle son yıllarda toplam kolon kanseri sayısında azalma olmasına rağmen, genç yaşta kolon kanseri tanısı alan hasta sayısının arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Kocaman, “Bu durumun ortaya çıkmasında beslenme kültürünün olumsuz yönde değişimi etkilidir. Obezite oranının artmasının, hareketsiz bir hayat tarzının günlük yaşamda baskın hale gelmesinin ve genetik faktörlerin önemli rol oynadığını düşünüyoruz. Bu açıdan, özellikle ailesinde kolon kanseri olan kişilerin uygun tarama programına alınmasının önemini ifade etmemiz gerekiyor. Sağlıklı beslenme olarak, kırmızı et tüketiminin minimuma indirildiği, ağırlıklı olarak sebze ve meyve tüketiminin lifli gıdalarla zenginleştirildiği Akdeniz tipi beslenme kolon kanseri riskinin azaltılmasında etkin olabilir” diye konuştu.

“KOLONOSKOPİ HEM TEŞHİS HEM TEDAVİ YÖNTEMİDİR”

Kolon kanseri sıklığının, uygulanan tarama programları sayesinde son yıllarda azalma gösterdiğini dile getiren Prof. Dr. Kocaman, “Kolon kanseri ile ilgili olarak ölüm oranları da bu dönemde paralel azalmıştır. Tarama programında en etkin yöntem, tüm kalın bağırsağın ışıklı bir kamera sistemi ile incelenebildiği kolonoskopik değerlendirmedir. Kolonoskopi hem teşhis hem tedavi yöntemi olarak modern tıbbın hizmete sunduğu en önemli enstrümanlardan birini oluşturur. Özellikle erken evre tümörlerin sadece teşhisinde değil, endoskopik cerrahisinde de kullanılabilen çok faydalı bir yöntemdir. Kolonoskopik inceleme, 45 yaşından itibaren herkese rutin olarak önerilmelidir. Bununla birlikte, ailede daha erken dönemde kolon kanseri görülmesi, kolon kanserine genetik yatkınlık oluşturan hastalıkların varlığı, polip hikâyesinin olması gibi durumlar kişiye özel kolonoskopik taramaların yapılmasını gerektirir. Kolonoskopik incelemeye ek olarak, dışkıda gizli kan testlerinin yapılması, muhtemel kan kaybı ile ilgili olarak demir testlerinin istenmesi, tomografik incelemeler ve kolon kanseri ile ilgili olarak kandan CEA gibi tümör belirteçlerinin çalışılması diğer tarama yöntemlerini oluşturur” diyerek konuşmasını sonlandırdı.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler