Winnipeg’de bir tramvay
Kuzey Amerika topraklarında at koşturan yerliler şimdi drone uçurmaya başladı. Bilhassa Kanada topraklarına yayılmış, Türkçede biraz pejoratif aktarım yaparak hitap ettiğimizde, “Kızılderililerin” bu hava ulaşım aracıyla tanışmaları yakın zamanlara tesadüf ediyor. Zaten drone teknolojisi de şunun şurasında çok çok on yılın ürünü.
Neredeyse 13 Türkiye kadar yüzölçümüyle Kanada, Rusya ve Antartika’nın ardından toprak büyüklüğünde üçüncü dev ülke…
Böylesine devasa bir ülkede, geçmişin soykırımları yüzünden ve kolonileşmenin ihmalinden nüfusları azalsa da Kanada’nın yerli halkı halen kendi topraklarında, kendi beldelerinde yaşıyor. 37 milyonluk ülkenin 1 milyon 800 bin “kızılderilisi” nüfusa kayıtlıdır.
Elbette büyükşehirlerde yaşam olanağı pek bulamadıklarından, bir de “Beyaz insana” kırgınlıktan eski sosyo kültürel alışkanlıklarıyla geniş topraklarda, çadırda değil ama baraka tarzında konutlarda kalıyorlar.
Buraların suyu, elektriği, kanalizasyonu yok veya eksik, yetersiz. Federal hükümetin bu beldelere sağlık hizmetini götürmek için inanılmaz harcamalar yaparak İlk Ulus adını alan bu halka ulaşmaya çalıştığı da bir gerçek.
Kızılderililere bu ülkenin ilk sahipleri olmasından ötürü onurlandırmak adına resmi olarak verilmiş ve anayasada yazılı İlk Ulus tanımı bir etnik kimlik olarak nüfus cüzdanlarında okunuyor; ne ki derde şifa olmuyor, karın doyurmuyor.
DRONELAR VIZIR VIZIR
Ücra bölgelere kadar yayılmış küçüklü büyüklü yerli yerleşim mekânlarına hizmet vermenin şimdi kolayı var: Dron uçurmak! 2014 yılında kurulan bir şirket, sektörel gelişmesini özellikle COVID-19 salgını sırasında duyulan ihtiyaçla tamamlayıp handiyse alanında söz sahibi oldu.
Kamu kurumlarının yüzlerce kilometre uzaklıktaki bölgelere sağlık malzemesinden gıdaya, eşya ve giysiden, ev ihtiyaçlarına kadar akla gelebilecek her şeyi taşıyan en büyüğü minik bir helikopter ölçülerinde, onlarca değişik drone filosu şimdi Kanada semalarında vızır vızır.
“Kanada Havayolları-Air Canada” da bu şirketin paydaşı olarak kargo hizmetlerini birlikte sürdürüyor.
Drone tekniği yaygınlaşırken bir yandan yerli halkın elindeki geniş topraklara geçmişte el koyulması, sosyal hakların geç verilmesi gibi nedenlerle açılmış davalar da şimdi teker teker sonuçlanıyor. Daha geçenlerde Kanada’nın on eyaletinden birisi olan Saskatchewan’da Muscowpetung yerli kabilesine ellerinden alınan topraklara ilişkin tazminat davası sonuçlandı: Melissa Tavita adındaki kabilenin kadın şefinin açıklamasına göre 150 milyon dolarlık bir ödeme ellerine ulaşmış bulunuyor.
“Çocuklarımızın geleceği için bu parayı yatırım yaparak kullanacağız” diyen Tavita’nın, geçmişin acılarından uzaklaşmanın ümidi içinde yüzü gülüyor.
Şef Melissa’nın kabilesine ait 90 bin km karelik alanda sadece 1400 yerli yaşıyor, dağınık köy hayatı biçiminde. Şimdi diğer yerli yerleşimlerinde göğe bakarak yaz kış onlara malzeme taşıyacak drone gözlüyorlar, elektronik iletişimle merkeze ulaşıyorlar. Karikatürlerde eskiden dumanlaşarak haberleşirlerdi diye bildiğimiz Kızılderilinin elinde şimdi cep telefonları...
İŞÇİ GREVLERİYLE MEŞHUR
Kızılderili arazilerinin pek çoğu da yüzyılın başından bu yana kömür havzaları olarak işlenmekteydi, doğalgaz ikamesiyle şimdi çoğu kapalı. Bu bölgelerin Kanada tarihindeki madenci grevleri de pek meşhur. Sadece madenciler değil, hiç kuşkusuz, pek çok sektörde geçtiğimiz yüzyılın işçi sınıfı hareketiyle grevlere sahne olduğu tarihe kayıtlı; kanlı geçenleri de var. Kanada’ya hiç yakışmıyor ama polis şiddetinin, patron lokavtlarının acımasızlığı da çok ünlü.
Bunlardan birisi bir asır evvel Winnipeg’deki işçi grevi, üstelik kent yönetimine el koymuş bulunan sosyalist sendika, yedi hafta süreyle bir komün yönetimi de gerçekleştiriyor. 1871 Paris Komünü’nden sonra ikinci büyük deneyim. 35 bin işçinin yaşadığı kent bir anda sosyalist belediyeyle tanışıyor, ardından genel grev. Diğer Kanada şehirlerinde de kıpırdanmalar başlıyor. Ünlü sosyalist Emma Goldman buraya yel yepelek geliyor, grevin öncülerinden. Sonrası tahmin edileceği gibi, geride iki ölü yüze yakın yaralı ile grev dağıtılıyor.
Fakat şehrin merkezindeki bir tramvayın direniş sırasında raydan çıkması bu olayların bir tarihsel sembolü olarak toplumsal hafızaya kazınıyor. Bugün Winnipeg’in ortasında o tramvayın bir replikası heykel olarak raydan çıkmış durmaktadır, geceleri tavan lambalarını da yaktılar mı şıkır şıkır! Ne vakit yolum oraya düşse yahut şimdi yazdığım gibi hatırlasam, Hüsnü Arkan’ın “Beyoğlu’nda bir tramvay/Raydan çıkmış vay!” şarkısını da ardından mırıldanıyorum. Winnipeg’de bir tramvay raydan çıkmış, şehrin ortasında toplumsal hafızaya mekân olmuş…
senolasenola@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- CHP'li vekilden Masterchef Sergen'e tepki
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması