Kanada'da 'Yerli Malı Haftası'
“Yerli malı, herkes onu kullanmalı!”

Şu sıralarda Kanada’da öğretmenler, daha önce hiç alışık olmadıkları bir gerçekle yüzleşildiğinden şimdi sınıflarda böyle anlatıyor.
Türkiye’de okullarda her yıl aralık ayının ilk yarısında “Tutum, Yatırım ve Türk Yerli Malları Haftası” düzenlenir, masaların üzerine serilmiş greyfurt, portakal, mandalina, incir ve elmadan oluşan menü ile yerli mallarına bakıp gurur duyarız. Cumhuriyetle yaşıt, 1923’te İzmir’de toplanan 1. Milli İktisat Kongresi’nde alınan kararların benzerlerini, tarihin bir başka coğrafyasında başka türden tekrarı gibi şimdi Kanada’da takip etmeye başladık.
ABD Başkanı Donald Trump’ın doludizgin gidişiyle ve ağzına geleni söylemekten zerre kadar çekinmemesiyle Kanada’ya uygulamaya karar verdiği yeni gümrük tarifeleri üzerine eski başbakan Justin Trudeau derhal ağzının payını verecek karşılığı yetiştirdi. Trump, 1994’te kurulmuş ve NAFTA olarak bilinen “Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması”nı geçen ay itibarıyla rafa kaldıran bir karar aldı. Kanada’dan ve Meksika’dan ithal ürünlere yüzde 25, enerji alımına ise yüzde 10 oranında gümrük vergisi uygulayacağını duyurdu. Gerekçe olarak Kanada’nın sosyal devlet anlayışıyla yüksek oranda kamu harcamaları, mali destekler dağıtması ve yeterince askeri harcama yapmayıp sırtını ABD’ye dayamasını gösterdi. Trump, böylece ABD’deki yerli üretime fırsat kapıları açacağını belirtiyordu. Eğer Kanada, bu vergiden kurtulmak isterse ABD’nin 51. eyaleti olmalıydı; bu apaçık hükümranlık haklarına tecavüzdü ama Trump bu, konuşuyordu.
TİCARET SAVAŞINDA…
Trump’ın görevini henüz devreden Kanadalı muhatabı Trudeau, uluslararası ilişkilerin karşılıklılık ilkesine göre derhal cevabı yapıştırdı. ABD’den yapılan yılda 160 milyar dolarlık ithalata aynı vergiyi getirdi, yüzde 25’ine karşılık yüzde 25!
Bu karardan sonra Kanada’nın 10 eyaleti ve 3 özerk yönetim bölgesinin eyalet düzeyinde seçilmiş başbakanları ve siyasiler, Trump’ın ABD’sine daha fazla baskı yapılmasını istedi. En cansiperane konuşan ise ABD’yle sınır ticaretinin, özellikle otomotiv alanında en yoğun gözlendiği Ontario’nun başbakanı Doug Ford oldu. Kanadalıları Amerikan ürünlerini boykota çağırarak “Bir kürdan bile alacak olsanız, hiç fark etmez, Kanada ağacından yapılmış kürdanı almamız gerek” diye ısrar ediyordu.
Kanada’da tüketicinin ABD mallarını satın alması bir yana kendi ürettikleri içinde Amerikan girdileri var mı diye sormaya başladığını da eklemeliyiz. Şimdi marketlerde herkes raftan aldığı ürünün arkasındaki menşei açıklayan yazıları sökmeye çalışıyor. Tam bu aşamada tüketici iki şey arasında bocalamasın diye federal makamlar hemen devreye girdi. “Made in Canada” ile “Product of Canada” arasındaki farkı anımsatıyorlar; “Kanada’da yapılmıştır” ile “Kanada ürünüdür” arasında farka dikkat çekerek.
“Tüketici Ambalaj ve Etiketleme Yasası” tekrar gündeme taşındı. Bir ürünün içinde yüzde 98 oranında tamamen Kanada’dan alınmış girdi varsa o “Kanadalı” sayılıyor; en az yüzde 51 oranında yabancı girdi olursa imalat Kanada’da yapıldığı için “Burada yaptık!” anlamında farkı açıklıyorlardı. Kanadalı “Product of Canada”yı tercih etmeliydi.
İşler ve kafalar karışık: Kanada etinden hamburger yeseniz yanında ABD malı bir kola şişesi! Her ne kadar Kanada’da şişelendiyse bile sonuçta Amerikan malı, tüketici ne yapsın!
Bilindik bir patates cipsi aslında tamamen Kanada malı. Ancak marka Amerikan. Burada da kafa karışıklığı ortaya çıkıyor.
Öte yandan tamamen Kanada’ya ait olan yerli marka “Real Canadian Superstore” mağazalarının ülkedeki sayısı 120 şubeye ulaşmışken ABD kökenli Walmart mağazalarının 403 şubesi var. Walmartların kapısını aşındıran Kanadalı tüketici oradan elini ayağını çekecek mi belli değil!
İŞÇİ SINIFINA MEYDAN OKUDU
Ama belli ve kesin olan bir şey var ki durduk yerde, popülist kararlarıyla ortalığı ayağa kaldırıp mangalda savrulmadık kül bırakmayan Trump bir ticaret savaşı başlatarak iki ülkenin bu yüzden işsiz kalma tehlikesindeki işçi sınıfına meydan okumuş oldu.
Kanada’da hizmet sektöründeki 350 bin işçinin sendikası olan Unifor’un başkanı Lana Payne, “Trump bir ulusu öfkelendirdiğini ama birleştirdiğini fark edemiyor. İşçilerimize yönelik tehdidi hiç unutmayacağız. Artık ABD’ye bağımlı kalmamak üzere güçlü bir ekonomi için çalışmalıyız” dedi, o böyle deyince en çok sevinen de ulusal burjuvazi oldu. Milliyetçilikle işçi sınıfının çıkarlarını bir arada okumanın tarihini bilmez değiliz, ödümüz kopar. ABD’nin güneyindeki Meksika’da suların nasıl kaynadığını ise kuzeydeki ülkeye bakarak tahmin etmek mümkün. Jingoistik söylemlerle Meksika’ya betondan sınır duvarı örmeyi, bunun bedelini de karşı tarafa fatura edeceğini söyleyen emlak baronu Trump şimdi Kanada’da en sevilmeyen adam olarak liste başına adını yazdırmış bulunuyor.
Türkiye’den yaklaşık 10 misli büyük dev ülkede, “Yerli malı Kanadalının malı, herkes onu kullanmalı!” sloganlarına yakında tanık olursak tarihi yinelemiş, hatta İzmir Milli İktisat Kongresi’nden 100 yıl sonra bir başka coğrafyada tekrar etmiş olacağız.

En Çok Okunan Haberler
-
Bakanlık, ünlü bal markasını ifşa etti
-
Gece kulubünde büyük facia
-
Kayda Geçsin ekibinin yeni adresi belli oldu
-
ABD savaş uçakları harekete geçti!
-
Devlet Bahçeli neden fotoğraf vermiyor?
-
Tadilat için gelen usta cinayete kurban gitti!
-
İmamoğlu 'turpun büyüğünü' Trabzon'da gösterdi
-
Mezunlardan dikkat çeken 'diploma' açıklaması
-
CHP birinci, o parti MHP'yi yakaladı!
-
Bahçeli'den 'kurucu önder' açıklaması