Hükümet programında aşırı sağın damgası
11 Eylül’de yapılan seçimi kazanan sağ kanattaki partiler, bir aylık pazarlık sürecinden sonra nihayet hükümet kurabildiler. Yabancı karşıtı İsveç Demokratları, hükümette yer almadı ama 62 sayfalık uzlaşma metnine damgasını vurarak iktidarın programına istedikleri politik hedefleri koydurmayı başardılar.
Sağ kanattaki partilerin en büyüğü olan İsveç Demokratları, hükümette yer almayarak kurnazca bir politika izlediler. Yıllarca ırkçılıkla suçlanan bu parti, gölgede kalarak hem yıpranmanın önünü kesti hem de koalisyon ortaklarının eleştiri yağmuruna tutulmasını önledi. Davulu ve tokmağı da Ilımlı (Moderat) Parti lideri Başbakan Ulf Kristersson’un boynuna astı ve çalacağı notaları da eline tutuşturdu. Kontrolü elinde tutup koordinasyonu sağlamak için de başbakanlıkta üst düzeyde partili bürokratlar için kontenjan sağladı.
KITA AVRUPASI’NA DA BAKMALI
Yeni hükümet dönemi İsveç siyasi tarihinde yeni dönemin başlangıcı olarak niteleniyor. Çünkü 1988’de yabancı karşıtı bir parti olarak kurulan, 2010’da yüzde 5.7 ile parlamentoya giren ve oylarını 12 yılda dörde katlayarak 2022’de yüzde 20.54 oy oranıyla sağ kanadın en büyük partisi haline gelen İsveç Demokratları iktidar ortağı oldu. İsveç’te bu görüşleri dillendirenler biraz aşağıda kıta Avrupası’nda neler olduğundan bihaber gibi konuşuyorlar. Aslında İtalya başta olmak üzere Avrupa’da birçok ülkede sağcı, faşizan partiler büyüme yolunda. Kısacası değişim sadece İsveç’le sınırlı değil.
Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Fontelles de birkaç gün önce Avrupa’yı bahçeye benzeterek “Orman bahçeyi işgal edebilir” diye konuştu. İspanyol Borrell’den 500 yıl önce de Kraliçe Isabel de benzer şeyler söyleyerek Müslüman ve Yahudileri İspanya’dan çıkarmıştı. İsveç Demokratları da farklı düşünmüyor. Düşünceleri, görüşleri de İsveç toplumunda karşılığını buluyor. Bulmasının nedeni de başta Sosyal Demokrat Parti olmak üzere diğer partilerin yılları popülist politikalarla geçirmiş olmaları. Aynaya bakıp kendileriyle hesaplaşacaklarına hâlâ boş laflarla vakit geçiriyorlar.
İSVEÇ’İN YENİ İŞÇİ PARTİSİ
Geçen hafta açıklanan bir araştırmaya göre Avrupa’da gelir eşitsizliğinin en berbat olduğu ülke İsveç. Gelişmiş 20 Batı ülkesinin kıyaslandığı tabloda İsveç 20. sırada. Oysa İsveç, yeni liberal ekonomi politikalarına teslim olmadan önce dünya sıralamasında eşitsizliğin en düşük olduğu ülkeydi. Tabloda eşitsizliğin 2017’den sonra uçurum haline dönüşmeye başladığı görülüyor. Yani Sosyal Demokrat Parti ile çevrecilerin iktidar oldukları dönem. Başka bir ifadeyle söyleyecek olursak İsveç’in yeni liberalizme tepeden tırnağa teslim edildiği yıllar. Haksızlık etmemek için bu teslimiyetin şimdi hükümeti kuracak olan sağ kanattaki partilerin 2006-2014 arasındaki iktidar yıllarında başladığını hatırlatmak gerek.
Sosyal Demokrat iktidar döneminde zenginler daha zengin olurken emekliler ve dar gelirlilerin ekonomik durumu bozuldu. Şimdi İsveç Demokratları, hükümet programına düşük gelirlilerin vergi oranının düşürüleceği maddesini koydurdu. Bu yüzden seçimden çok önce İsveç’in Yeni İşçi Partisi diye anılmaya başladılar. Nasyonal sosyalistlerin nasıl sosyalist oldukları biliniyor. Bu gerçeği en iyi bilmesi, önlem alması gerekenler sosyal demokratlar ama onlar tersine ekonomi ve sosyal politikalarıyla nasyonal sosyalistlerin yeşerip boy atması için her şeyi yaptılar. Şimdi hükümet ortağı olacak liberaller de hükümet programına devlet hastanelerinin kurulacağını yazdırdılar. Sosyal demokratlar artık oturup düşünsünler.
DAHA KÖTÜSÜ OLMAZ
Yeni Dışişleri Bakanı Ilımlı Parti’den Tobias Billström, “Feminist dış politikayı hurdalığa atacağız” diye konuştu. Sosyal Demokratlar, popülistliği dış politikayı feministleştirmeye kadar vardırmıştı. Feminist dış politikanın ne menem bir şey olduğunu bakanın iki gerilla kıyafetli kadını bakanlık makamında kabul etmesiyle anlamıştık. Yeni dış politika nasıl mı olur? Eskisinden daha kötü olması herhalde mümkün değil.
Demokrasi, insan hakları popülist politikacıların ağzında çiğnenmekten pörsümüş çiklet gibi anlamını yitirmiş kavramlar haline gelmişti. Değişir mi? Değişmeyebilir. Makro politikalarda birbirlerinden pek farkları yoktur. Başbakan Kristersson yakın zamanda Ankara’yı ziyaret edebilir. Çünkü NATO’ya en kısa zamanda girmek istiyorlar.
Bu arada çevre bakanlığı kaldırıldı. İklim meselesinin enerjiden bağımsız düşünülemeyeceğinden hareketle sorunun enerji ve iş dünyasından sorumlu bakanlığa havale edildiği açıklandı ve yeni nükleer reaktör için hemen harekete geçildi. Enerji Bakanı Hıristiyan Demokratlar’ın lideri Ebba Busch. Dört yıl önce hakkında İsveç siyaset sahnesinin Marilyn Monroe’su diye yazmıştık. Belki Cumhuriyet’i okuyarak kendini disiplin altına aldı. Dört yıl içinde Marilyn Monroe’ya daha çok benzedi. Kaderimiz artık ona bağlı.
osman.ikiz@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı