Einstein’ın ülkesinde okumak: Akıl nasıl eğitilir?
“Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir. Düşünmek için aklın eğitilmesidir” der Albert Einstein. Soru sormanın cevap vermekten daha önemli olduğunu, problemleri onları üreten kafalarla çözemeyeceğimize inanır. Tarihin gelmiş geçmiş en büyük dehalarından biri olan Einstein’ın bu düşüncelerinin arkasında, zekânın dışında iyi eğitilmiş bir akıl yatar.
Onun aklı liseden doktoraya kadar öğrenim gördüğü ve vatandaşı olduğu İsviçre’de eğitilmiştir.
Malum okullar kısa süre önce açıldı. Bu vesileyle gelin Einstein’ın da okuduğu, dünyanın en iyi eğitim sistemlerinden birine sahip olan İsviçre bu işi nasıl yapıyor biraz ona değinelim.
İsviçre’de eğitimin genel hatlarını merkezi hükümet çizer. Lakin yönetim özerktir. Mesela Zürih’teki bir okulun takvimi, müfredatı ve kriterleri Cenevre’ninkinden farklı olabilir. İsviçre sisteminin en ayırt edici özelliği öğrencilerini bireysel isteklerine ve yeteneklerine göre yetiştirmesidir. Herkesi aynı tornadan çıkartmaya uğraşmaz. Bir başka farklılığı da bir yandan senelik ücreti 140 bin franga varan dünyanın en pahalı ve seçkin özel okullarının merkezi olup, öte yandan en az aynı kalitedeki eğitimi bedava olarak veren devlet sistemidir. O yüzden tipik bir İsviçreliye göre özel okullar “yabancılar” veya “devlet sisteminde zorlananlar” içindir. Eski nesil için özel okul “ayrıcalık değil savurganlıktır”.
İLK VE ORTA ÖĞRETİM
Anaokullarında temel görgü, bilgi ve dillerin tohumları atılır. İlkokulda pekiştirilir. Merhabasız, lütfensiz, teşekkürsüz, özür dilemeyi bilmeyen çocuk kalmaz. Çok ödev verilmez, bizdeki gibi çocuklar özgeçmiş hazırlar gibi aktivite çılgınlığında boğulmaz. Spor yapmak, yarışmalara katılmak, doğayla iç içe olmak, geri dönüşüm için plastiği, camı ayırmak, yüksek sesle konuşmamak, söz kesmemek aile ve okul yaşamının içinde doğal olarak öğretilir. Küçük yaştan “bağımsız bir birey” yetiştirmeye özen gösterilir. Biz “Aman evladım montunu giy, belin üşüşmesin” diye endişeli gözlerle okul kapısından çocuğu her an kırılacak bir porselen gibi uğurlarken İsviçreli 5 yaşındaki bir çocuk bisikletiyle evden okula tek başına gider.
Zorunlu eğitim yaklaşık 15 yaşına kadar devam eder. Matematik, fen gibi dalların yanında İsviçre’de konuşulan dört dilden - Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanşça - en az ikisi öğretilir. Sonra da İngilizce. Sokaktaki herhangi bir İsviçrelinin en az üç dili şakır şakır konuşması bundandır.
Çocukların alacağı yön ortaokul sıralarında yavaş yavaş şekillenir. Akademik olanlar devlet lisesi olan kolejlere, özel el becerileri veya yetenekleri olanlarsa meslek okullarına yönelir.
KOLEJ (DEVLET LİSESİ)
Almanya’yı terk edip, İsviçre’ye yerleşen Musevi çocuğu Einstein Kolej’den Matura/Maturite yani olgunluk diploması almış. Dünyadaki en zorlu lise diplomalarından olan Maturite genç Albert’ı bile zorlamış. Fizik ve matematik haricindeki, coğrafya, sanat gibi derslerden zar zor geçer not almış. Beni hiç şaşırtmadı ne yalan söyleyeyim. Bu ülkenin eğitiminde resim, müzik, sporla ortalamayı düzeltiriz mantığı yok. Her disiplin hak ettiği objektif değerlendirmeye tabi. Roger Federer de olsan jimnastikten süper not alamazsın. Ama istersen onun gibi dokuz dil konuşabilirsin. Amaç her dersten tam not almak değildir. Mümkün mertebe geniş bir perspektifle dünyaya bakan, aklı eğitilmiş, çalışkan, sorgulayan nesiller yetiştirmektir. Kolaya kaçmadan farklı düşünmeyi, araştırmayı, entelektüel birikim kazanmayı, bağımsız bir birey olmayı ve tam anlamıyla olgunlaşmayı hedefler.
Maturite lise hayatı boyunca süren bir üniversite yeterlilik belgesidir. Bu belgeyi alan öğrenci, bitirme ortalamasına bakılmaksızın, İsviçre üniversitelerinden herhangi birine direk kabul edilir. Lakin diplomayı almak da her babayiğidin harcı değil. Dile kolay 13 dersten 6 üstünden 4 ortalama tutturacaksın, ama 6 almak için fizik dersindeki Einstein gibi olacaksın. Bir dersten sınıfta kalırsan tüm seneyi tekrar edeceksin. Üstüne bir de 6 bin kelimelik bir tez vermelisin.
Şimdilerde Türkiye’de sınıfta pek kalınmadığını duydum. İsviçre’de devlet liselerinde durum tam tersi. Liseyi dört senede hiç kalmadan bitirme oranı çok düşük. Bazı okullarda sadece yüzde 40. Kalan ya seneyi tekrarlıyor ya da teknik okula geçiyor.
Çünkü herkesin üniversiteye gitmesini beklemez İsviçre sistemi.
MESLEKİ EĞİTİM
İsviçre’nin istediği, ülkenin farklı ihtiyaçlarına göre uygun, herkesin yeteneği doğrultusunda kendini geçindirebileceği bir işinin olması. Yani apartman üniversitelerinden mezun olup, işsizlik çeken, ilk fırsatta ülke dışına kaçmak isteyen gençler burada yetişmez. Okuldan mezun olur olmaz işi gücü olan nitelikli, kendi işinin uzmanı, “Swiss Made” kalitesine uygun eleman yetiştirilir. 60 yıl önce yapılmış evinizin çatısı bu ustalık sayesinde akmaz. Meslek liseleri ve yüksekokulları İsviçre kalitesinin ve eğitiminin bel kemiğidir...
Bir dişçi ve bir elektrikçinin benzer gelirinin olması da aynı restoranda yemek yiyebilmelerinin nedeni de bu. İlk geldiğimde, elektrikçimizin faturasıyla şoka girmiştim. Yolda geçirdiği zamanın parasını bile masraf olarak bana kesmişti. Anladım ki bu ülkede vakit herkes için nakit.
ÜNİVERSİTE
İsviçre’de üniversite sınavı yok. Maturiten varsa gel diyor. Fakat üniversiteye girsen bile bitirmen zor. Misal, tıp fakültesine başlayanların yüzde 80’inin ilk senede elendiği, sadece en iyileri mezun eden bir sistem var.
Einstein maturasını aldıktan sonra soluğu Zürih’teki ETH’de almış. Yani dünyanın 9. en iyi üniversitesinde (QS World Ranking 2023). Bugüne dek Einstein gibi Nobelli pek çok araştırmacı yetiştiren ETH, İsviçre’deki 12 üniversiteden biri. Dünya sıralamasında 16. olan EPFL’de bir başkası. (Türkiye’de 208 tane üniversite var, sayısal olarak dünyada en çok üniversite sayısına sahip 16. ülke. Fakat dünya sıralamasında ilk 400’e giren tek bir üniversitemiz maalesef – artık – yok.)
EPFL, Lozan’da göle nazır, yemyeşil, devasa bir kampus içinde. Kampusu gezerken dünyaca ünlü saat markası Rolex’in armağanı mimarlık harikası binayı görünce insanın mühendis olası geliyor. EPFL de ETH gibi tam bir bilim ve inovasyon merkezi. Teknoloji firmalarıyla, start-up’larla birlikte projeler yönetiyor, ortaklıklar yapıyor ve geleceğimizi şekillendiriyor. Öyle ABD’deki İngiltere’deki üniversiteler gibi reklam yapmakla uğraşmıyorlar. Yüzlerce belge doldurulan başvuru tantanası yok. Üstüne üstlük bedava. Okuyanı da okutanı da ömür boyu borca sokmuyorlar. Yani her şeyin ateş pahası olduğu bir ülkede eğitim baştan sona bedava, sade, herkese açık, yaygın ve son derece iyi. Yurt desen var. İmkân desen bol. Kayyumdan haberleri yok. Özgürce okumak, çalışmak, araştırmak hakkın. Mezun olur olmaz da işe girme garantin yüzde 93. Dünyanın hiçbir yerinde bu kombinasyon yok. Dünyanın en akıllı adamı boşuna burada okumamış.
Darısı Türkiye’min başına.
asliaysev1@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü çikolata markası da artık kara listede
- Ünlü oyuncu gözaltında: Marketten 'zeytinyağı' çaldı
- 6 yaşındaki Şirin'i katleden şahsın ifadesi ortaya çıktı
- Erdoğan'a ve Yerlikaya'ya çok sert yanıt!
- Erdoğan'dan Özel ve İmamoğlu'na tazminat davası
- 'Sanki mağdur olan Esenyurt değilmiş gibi...'
- Oy oranını en çok artıran parti hangisi?
- Tek kalemde milyarlık vergi borçları silinenler nerede?
- Halk TV'den ayrılan Şirin Payzın'ın yeni adresi netleşti
- 'Fethullah Gülen hayatta olsaydı...'