Dünya altüst oldu!
Karayipler’in küçük ada ülkesi Barbados’un geçen ay sonunda İngiltere’den ayrılıp bağımsız bir cumhuriyet olmak üzere kutlamalar yaptığı sıra, Kanada’nın antimonarşistleri biraz ümitlenmiş olmalı. Ne zamandır, Kanada’nın Devlet Başkanı olan İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth’i koltuğundan uzaklaştırmaya çalışıyorlar.
34 km eninde, 23 km boyunda, epi topu 493 kilometrekarelik Barbados adasının altın kumsallarına ilk kolonist İngiliz gemisinin demir attığı tarih 1625’tir. O vakitten sonra İngiliz kolonisi olan Barbados’un yakın çağlar tarihi, şeker plantasyonlarında çalıştırılan kölelerin tarihidir aslında. Dünyanın şimdi en genç cumhuriyeti Barbados, İngiliz kraliyetiyle bütün bağlarını kestiği geçen aya kadar, 37 üye devletin katıldığı İngiliz Uluslar Topluluğu’na üyeydi, cumhuriyet ilanından sonra da üye kalmaya devam edeceğini duyurdu. Düne kadar monarşiye sadakat yeminiyle kraliçenin temsilcisi olarak genel vali sıfatı üstlenip 280 bin nüfuslu bu küçük ülkeyi yöneten 72 yaşındaki Sandra Mason, şimdi dünyanın en yeni seçilmiş kadın başkanlarından birisidir.
Kanada’da İngiliz monarşisine karşı siyasal örgütlenme çok zayıf, fakat hiç yok da değil. Kökleri 1830’lara kadar uzanan bir cumhuriyetçi hareket tarihinden söz edilebilir. Günümüzde, sloganları “Biz arı değiliz, Kraliçeye de ihtiyacımız yok!” diye okunuyor. Özellikle Fransız etkisindeki Quebec eyaletinin cumhuriyetçi direnişi antimonarşistler için değerli görülüyor; diğer İngiliz asıllı eyaletlerde ise daha cılız sesler çıkıyor. “Kanada Cumhuriyeti Yurttaşlık Hareketi” adıyla bir siyasal girişim var, arada sırada esip gürlüyor, arkası pek gelmiyor. Fakat bu kez Barbados’un cumhuriyet ilanından sonra tekrar ümit besleyecekleri de söylenebilir.
Otuz yıl evvel Hint Okyanusu’ndaki Mauritus adalarının İngiliz Kraliyetinden ayrılmasından bu yana ikincisi sayılan Barbados’un bu çekip gidişine, Liverpoollu, İngiliz komşum Mr. Harold çok üzülmüşe benziyor. Kar yağışından sonra kar sessizliğinin bastığı bir havada ayaküstü konuşurken “Kraliçe üzgün olmalı,” dedi, “Kraliçe 100 yaşına dalya demeye hazırlanırken bunca üzüntüyü hak edecek ne yaptı ki!” diye ekledi.
KANADA ANAYASASINDA KİLİT MADDE
1947 yılında, Güney Afrika’nın Cape Town kentinde bir ziyaret sırasındayken kraliçenin 21. yaş günü vesilesiyle yaptığı radyo konuşmasında verdiği sözleri, komşum Mr. Harold unutmamış, “Nasıl unuturum!” diyor ve hatırlatıyor: Kraliçe, “Herkesin önünde açıklıyorum, ister kısa ister uzun olsun, tüm hayatım boyunca hepinizin ait olduğu büyük emperyal ailemize ve size hizmet edeceğim” demişti, diyor.
Bunu söylerken İngiltere’den Edmonton’a elli yıl önce, Kanada zaten kraliyetin bir parçasıdır diye göç etmiş Mr. Harold’un şimdi 70’li yaşları ortalarındayken mavi gözbebeği halkalarında beliren sisli koyuluğun yaşarıp ıslandığını apaçık görüyorum.
Mr. Harold’u monarşist bilmezdim, bunu aklımdan geçirdiğimi hissetmiş gibi, “Ne de olsa insan doğup büyüdüğü bir ülkenin krallığını da benimsiyor demek ki” dedi, dahası kraliyete sadakat yeminiyle bağlılığını da hatırlatıp üsteledi. Sadakatin feodaliteye ait olduğunu, şimdi onun yerine ulusa aidiyetin yer aldığını, hatta globalizm ile belki bunun da aşılmakta olduğunu söyleyeceğim tuttu, derin mevzulara girecektik; vazgeçtim. Ne de olsa haklı yanı da var söylediklerinin: Kanada’da yurttaş olan herkesin kraliçeye ölümüne bağlılık yemini vermek mecburiyetini hatırlayınca, bir gün Kanada’nın da sözünü tutmaktan cayabileceğine kadar lakırdımız uzayacak görünüyordu.
Fakat Mr. Harold bilmez de değil: Kanada Anayasası ülkenin kraliyetten çıkmasını önleyecek biçimde 1982’de eklenmiş bir zorlaştırıcı hüküm içeriyor. 10 eyaletin yerel parlamentolarından oybirliğiyle karar çıkması, bunu federal parlamentonun onaylaması gerekiyor. Bütün bütün imkânsız da sayılmaz. Dünyada neler olmuyor ki! Kraliçeyi, Kanada’nın kaybedilmesi elbette çok üzecektir, fakat anayasa profesörü Philippe Lagassé gecikmeden açıkladı, üzülmesine gerek kalmayacak biçimde: Bu yasanın yanı sıra Kanada’nın ayrıca halkoyuna başvurması, referanduma gitmesi de gerekecektir.
Bunları konuştuk ama Mr. Harold dokunsan ağlayacak hallerdeydi. Arka bahçelerimizin sokak kapılarına doğru, birbirimizi ayıran tahta perdelerin hizasında yürürken, “Böyle böyle derken yazık ki, dünya altüst olacak!” dedi.
Christoper Hill’in 1640 İngiliz burjuva devrimini anlattığı “Dünya Altüst Oldu” başlıklı eserini anımsamama sebep oldu, bu sözleriyle. Gerçekten Hill’in yazdığı gibi, dünya, o zaman İngiltere için tepetaklak olmuştu: “Kısa bir süre için sıradan insanlar kilisenin ve toplumsal üstlerinin otoritesinden, daha önce olduğundan ve uzunca bir süre için de daha sonra olacağından çok daha özgürdüler.”
Şimdi Barbados’ta, İngiliz için dünya bir kez daha altüst oldu ve bir vakitler ticaret rüzgârları adını alan Alizeler, bu kez yeni cumhuriyetin yel değirmenlerini döndürüyor.
Barbados’ta geçen ay cumhuriyetin resmen ilan edilmesiyle İngiliz Kraliyeti egemenliği son bulmuştu. Ülkenin bağımsızlık günü olarak kutlanan 30 Kasım’da, başkent Bridgetown’daki törende yemin eden Sandra Mason, Barbados’un ilk kadın devlet başkanı seçilmişti. İngiltere Veliaht Prensi Charles da törende yer almıştı.
senolasenola@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- İlk kez tek bir fotonun nasıl göründüğü gösterildi
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!