Ayın karanlık yüzü
Hani küçük çocuklar karanlık odaya girince bir panik hissiyle arkalarına bakmadan yel yepelek sıvışırlar ya; bakmayın siz, büyükler de biraz öyledir.
İnsan bu; bilinmeyenden korkar elbet. Şimdilerde Rusya dünyanın karanlık odasına benziyor; hele Kanada’yla kuzeyde ortak kutup sınırı olduğundan beri zifiri karanlık. Kanada’nın karanlık odası kuzeyindeki geniş Kutup-Arctic bölgesidir ve Kanadalılar da ap aydınlık olan kutbun karanlık yüzünden belli belirsiz bir huzursuzluk duyuyor.
1995 yılında Kanada ve Norveç’in girişimleriyle kurulan Kuzey Kutbu Konseyi-Arctic Counsil’in 8 üyesinden yedisi, sekizinci üye Rusya’nın kutbun gelecekteki baş ağrısı olacağından artık emin görünmektedir. Kanada ise dünyanın kuzey tepesinde en geniş ortak sınıra sahip olduğu Rusya’nın, fırsatını bulunca bir gün, La Fonten masalındaki derenin alt tarafındaki kuzuyu yemeye bahane arayan kurt gibi kararlı olacağına inanıyor. Kanada’nın kendi kuzeyindeki bu verimli alanı kaplayan kutba bakışı da karanlık odaya çabucak göz atmaktan ibaretti, fakat son Ukrayna işgali ve Buça katliamından sonra huzursuzluk iyiden iyiye hissedildi. Nitekim kuzey özerk bölgeleri olan Yukon, Nunavut ve kuzey batı bölgesi başbakanları, Federal Başbakan Justin Trudeau ve kabinesine hitaben bir ortak mektupla duyulan rahatsızlığı, Rusya’ya asla güvenemeyeceklerine dair duygularını geçenlerde iletmişlerdi. Trudeau’nun yatıştırıcı sözleriyle sükunet buldular belki, ama Kutup Konseyi’ndeki işbirliği ruhu bir kez gölgelenmiş oldu.
Kanada yerlilerinin özerk bölge eyalet başkanları, Rusya’nın sırası gelince buraya pençe atmasından endişe ediyor, bunu apaçık dile getiriyorlar. Bundan sonra barışçıl amaçlı Kuzey Kutup Konseyi üyeleri yine Rusya delegasyonuyla bir masada olurlar mı, belli değil. Norveç, Finlandiya, Danimarka, İzlanda, İsveç, ABD ve Kanada’nın “Rus Ayısı”nın gelip kutup ayısını yerinden edeceğine duyulan inanç pek yersiz de sayılmaz. Yakın geçmişte Rusya Federasyonu’nun dünyanın en zengin maden ve petrol, hatta tatlı su kaynaklarına sahip bu bölgede daha fazla talepte bulunduğu da biliniyor. Tabii böyle şeyler konuşulunca, Kanada Ordusu’nun -50 derecede, kış koşullarında üstün savaş yeteneğinden ve silah üstünlüğünden bahseden de çıkıyor; savaş bir “realite” olarak böyle mevzuların konuşulmasına mecburen neden oluyor. Fakat her şey de konuşulmaz tabii. İnternet ve ağ toplumu çağında klasik tarzdaki casusluğun, hatta Soğuk Savaş dönemine benzer tedbirlerin alınması da şu günlerde, hem Kanada hem ABD’nin gündeminde. Elli yıl evvel İngiltere’den buraya göç etmiş bulunan Liverpool’lu komşum Mr. Harold, “Aman dikkat!” diyor; “Yerin kulağı var, bu askeri meseleleri öyle uluorta yazıp çizme.” II. Dünya Savaşı’nda okyanuslarda kıyamet kopmuş, sivil tekneler dahil olmak üzere binlerce gemi torpille batırılmıştı.
Mr. Harold o günlerde halka yönelik savaş progapandası olarak yansımış olan “Loose Lips, Sink Ships!”sözünü tekrar etti; bu vesileyle öğrendim, pek sevindim. “Gevşek dudaklar gemi batırır”, anlamındaki sözün 2018’de Kanada ve ABD donanmaları tarafından tekrar gündeme getirilmesini anlamlı bulan Mr.Harold, “Donanma sivil ve askeri gemilere ait günlük hareketlerin bile düşman tarafından izlendiğini söylüyorsa” diye devam edecekti, eşi Mrs.Thelma arka bahçenin mutfak kapısında belirdi, “Benimki casusluk romanlarına mevzu yaratır, boş ver bunları!” diye ortaya teselli verdi. Mr.Harold, Rusya’nın uslu durmayacağına inananlardan. Günü gelince, 1867’de Çar II. Alexander’ın paraya tamah gösterip 7 milyon dolara ABD’ye sattığı Alaska’yı da geri isteyeceğini, fakat kapitalist Amerika’yla parada anlaşamayacaklarından ordu gönderip işgal edeceğini de söyledi.
“Yok canım, daha neler!” diyecektim ama olmaz olmaz dememeli, Ay’ın her zaman karanlık yüzü vardır. İki kere Türkiye büyüklüğündeki Alaska’yı satıştan vazgeçtim, geri istiyorum derse ne olur, işte o zaman gevşek dudakları mühürlemek gerekir. Alaska dediğin; bizim evden çıksan ertesi sabah oradasın. Komşum bu tehlikeli ve ciddi konuyu mevzu etmese ne iyi olurdu, bütün gece huzurum kaçtı. “The Dark Side of the Moon” albümünde “Annem söylerdi, bütün bunların sonu hiç gelmeyecek” diyen Pink Floyd’u hatırladım, sonra Kanada mektubunu sizlere yazarken, perdeyi biraz korkarak araladım ve karanlık gökyüzüne baktım, neyse ki bulutlar Ay’ı örtmüştü, hiçbir şey göremedim.
senolasenola@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Mühimmat fabrikasında patlama
- AKP koridorlarında konuşulan 'erken seçim tarihi' sızdı
- 87 yaşındaki iş insanı İnan Kıraç evlendi
- Özel'den Erdoğan'a 'Esad' ve 'HTŞ' yanıtı
- Teğmenler soruşturmasında flaş gelişme
- Gayrimüslimlerin tapuları üzerinden dönen yolsuzluk
- 2 yaşındaki çocuğun 'öksürüğünün' sebebi şaşırttı
- AKP’ye katılacaklar mı?
- Muhalif gruplarla anlaşmaya varıldı!
- Bingöl'deki kazada acı ayrıntı