Alberta’da iki kadın bir sandık
Türkiye’nin 15. Başbakanı CHP’li Hasan Saka’ya, 1949’da Meclis’te muhalif bir mebus “Çekil!” diye seslenince, hazırcevap ve şakacı Saka, “Çekildim, 90 okka geldim!” demişti. Hesap edersek, rahmetli 120 kilo imiş, erkek olduğundan söylemeye de çekinmemiş.
On eyalet ve 3 özerk bölgeden oluşan Kanada’nın en dağlık eyaleti Alberta’da iki kadın siyasetçi sandık başında kıyasıya mücadele içinde ve kaç okka geleceklerini Mayıs ayının 29’unda yapılacak eyalet seçimlerinde ortaya koyacaklar.
Sosyalist Yeni Demokrasi Partisi’nden bir dönem eyalet başbakanlığı yapmış becerikli siyasetçi Rachel Notley ile sağın sağı ile yakın olan Muhafazakâr Parti’den şimdiki başbakanlık koltuğunda oturan Danielle Smith çoktan okka yarışına girdiler.
Bu iki adayın dışında tahmin edileceği gibi irili ufaklı partiler de yarışıyor olacak. İki kadın aday daha var: Komünist Parti’den Naomi Rankin’in geçen seçimlerde elde ettiği binde 2’yi kaç puan yukarı çekeceği merakla beklenirken Alberta Avantajları Partisi lideri Marilyn Burns’un ne yapacağı merak ediliyor.
PETROL ZENGİNİ
Denilebilir ki, 1 buçuk katı Türkiye büyüklüğünde ama sadece 4 milyon 700 bin nüfusu olan Alberta’da oy kullanacak 2 milyon 400 bin seçmenin oy vereceği liderler hemen hemen kadın adaylardan oluşuyor. Seçim beyanatları, vaatler ve atışmalar ile tartışmalar yerel konular üzerine elbette, ancak bu yerellik biraz da Çin’e Maçin’e, oralardan Amerika’ya kadar uzanan konular; zira Alberta petrol zengini olarak Çin ekonomisini bir hayli ilgilendiriyor.
Bütün bu seçim tartışmalarını Alberta’da yaşayan 5 bin 800 civarındaki Türk göçmene sormanıza da gerek yok, onlar Türkiye’deki 14 Mayıs tarihli seçime odaklı; “Alberta’yı kim takar” vaziyetindeler. Kırk yıl evvel Liverpool’dan buraya göç etmiş İngiliz asıllı komşum Mr. Harold buna çok şaşırıyor, “İnsan yaşadığı yerle ilgilenmez mi hiç!” diye soruyor. Ona “‘Alamancı’ göçmenlerimizin” bile sadece 3. kuşaktan sonra Alman siyasetine dahil olduklarını anlatayım dedim ama birden üstüme bir üşengeçlik geldi. Buradaki Türk vatandaşlarımızı da “Hangi müessir unsur ve sevk-i tabilerin” etkilediği uzun hikâye, ancak şunu biliyoruz ki Alberta’ya ekmek parasından fazlasına gelmişler; yüksek tavanlı, 8-10 odalı ferah feza müstakil villalar satın almak en büyük idealleri. Antik Yunan filozofu Protagoras’un “Dünyadaki her şeyin tek ölçüsü insandır” deyişini ıskartaya çıkaran şey para olmalı; para her şeyin ölçüsü gibi...
ALTINLARLA SIRRA KADEM
Para deyince, bu seçim telaşı içindeyken dikkatler Toronto Havalimanı’na çevrildi. Az buz değil, bir kargo uçağıyla taşınan 22 milyon dolar değerindeki altın külçeler, Hollywood filmlerine yakışır tarzda, ustaca bir düzenle çalındı. Polis iz peşinde, bizleri de merak içinde kıvrandırmak istiyor olmalılar ki, ser verip sır vermiyorlar.
Bir uçak iniyor havalimanına, nereden gelmektedir, neyi taşımaktadır; bunları bilmiyoruz şimdilik. Ancak hemen ardından, aktör George Clooney dahil olmak üzere Hollywood’un ne kadar ünlüsü varsa tümünün resmi geçit yapar gibi katıldığı o meşhur “Ocean’ın 11’i” (Ocean’s 11) filmindekini andıran bir maharetle soyguncular uçağa geliyor, nasıl yapıyorlarsa altınlarla sırra kadem basıyorlar. Meşhur sözdür; hırsıza anahtar dayanmazmış. Biz de meraktayız, anahtarları nasıl buldular, onca güvenlik içinde girip çıkılan Uluslararası Toronto Pearson Havalimanı’na nasıl ellerini kollarını sallayarak girip çıktılar? Bundan iyi bir Amerikan filmi yapılır.
Zaten eşkıyalar merak edilen hikâyeler bırakır ardında. Öte yandan üstüme vazife gibi ekstradan merak ettim, 22 milyon dolarlık altın yaklaşık 395 kilogram geliyor; hani yükte hafif pahada ağır desek değil, tersini söylesek hiç değil. İngiltere’de, 1963’deki tren soygununda 38 milyon dolarlık altın çalınmıştı; tarihin en ünlü soygunlarının başında gelir. O zamanki İngiliz tren soyguncuları 15 kişilik çeteydi, 12’si ele geçti, üçünü aradınsa bul; altınlarla yok oldu gittiler. Toronto’daki altın fareleri bu rakama ulaşıp rekor kıramadılar; yakalanacaklar mı, bu da belli değil. İngiliz soyguncular treni Liverpool yakınlarında bir geçitte durdurmuşlardı. Liverpoollu Mr. Harold’la sohbet edecek mevzu çıktı diye sevindim, bahçeye gelince hemen soracağım.
senolasenola@gmail.com
En Çok Okunan Haberler
- Erdoğan belayı satın aldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Kayyum belediyeyi kapattı!
- Trabzonspor'da ayrılık!
- Elazığspor'dan maça çıkmama kararı!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!
- Al Nassr'dan Talisca açıklaması!