Yeşilçam'ın usta oyuncusu Cüneyt Arkın'ı yitirdik
Türk sinemasının usta ismi Cüneyt Arkın, dün, tedavi altında olduğu hastanede yaşamını yitirdi. Arkın için yarın saat 10.30’da Atatürk Kültür Merkezi’nde bir tören düzenlenecek. Arkın, Teşvikiye Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
Pandemiden hemen önceydi. Cüneyt Arkın ile sohbet için evinde buluştuk. Mavi, güzel, gülen gözleriyle karşıladı bizi. Bugünden, eskilerden, yani Yeşilçam’dan, dertlerinden konuştuk. Cüneyt Arkın’ın derdi ülkesiydi. Unutulmuş, zorda olan insanlardı dertleri. Gazilerden bahsederken gözleri doluyor, organ nakli bekleyen çocukları anlatırken sesi titriyordu. Ülkesinin sorunlarına duyarlı, lafını esirgemeyen, cesur bir sanatçıydı Cüneyt Arkın. Ülke sorunlarıyla ezelden beri dertleniyordu ünlü oyuncu. “Laiklik olmazsa sanat olmaz” cümlesini her fırsatta dile getiriyordu.
Pandemi öncesinde Cüneyt Arkın, Müjdat Gezen’in müzikalinde sahneye çıkmıştı. Sahnede hangi rolü oynayacaksınız diye sorduğumda: “Ben ne oynarım? Ya Malkoçoğlu oynarım ya da Kara Murat...” diye cevap vermişti.
‘İNSAN KOKARDI...’
Filmlerde ve yaşamda ise eskiyle yeniyi şöyle değerlendirmişti o gün: “Bizim eski Türk filmlerinde buram buram insan kokardı, buram buram aşk kokardı... Şimdi yeryüzünde aşk yok galiba, ayaküstü sevişmek, ayaküstü karın doyurmak var. Her şey ayaküstü: müthiş bir hız.”
Sanatçı, teknolojinin giderek insandan aldığının altını çizmiş ve şunları söylemişti: “Teknoloji insanı yenerse ne olur? Üstelik teknolojimiz yok bizim, dışarıdan alıyoruz teknolojimizi. Bilim yok, bir yerde bilim yoksa orada sanat olmaz. Laiklik olmazsa bilim de olmaz, sanat da olmaz. Özgür düşünce olmadan sanat da olmaz, bilim de olmaz. Bizde yok bunlar, önüne gelen laikliğe vuruyor.”
Ülkenin sorunlarını konuşalım dediğimde ise şöyle cevap vermişti: “Bana Türkiye’nin sorunu olmayan ne var diye sor. Sorundan başka bir şey yok bu ülkede. Her şey sorun, ekonomi altüst olmuş, mülteciler... Sorun olmayan ne var dersen bulmak zor.”
SANATÇI OLMAK ZOR
Usta oyuncu nasıl sanatçı olunur sorusunu şöyle yanıtlamıştı: “Sanatçıların Türkiye’de, hele de şu zamanda yapacak o kadar çok işleri var ki, yapmıyorlar ama... Büyük büyük konuşuyorlar. Büyük konuşmak güzel de hayatta ne yapıyorsun hayatta? Ne kadar çok dert gördüm o ‘Babacan’ programını yaparken... Bir de Türk insanının kendisine iyilik yapana karşı, o minnet duygusu var ya... Yüreğinden geliyor, kaynak, akarsu, akıyor böyle. Git köylere, konuş bak, neleri, ne zorlukları yenerek yaşıyorlar. Babam mesela, sabah çok erken uyandırırdı beni. ‘Bak oğlum’ derdi, ‘Çimler büyüyor, sesini duyuyor musun?’ Adam çimlerin büyüme sesini duyuyor, köylümüz böyle. Kemal Tahir de der, ‘Bir gün gelecek Anadolu’dan bir insan türü çıkacak’ diye, dört gözle bekliyorum. Umudunu kesmeyeceksin, ben köylülerden onu öğrendim, mücadele... Kafanı hep dik tutacaksın, yenilmeyeceksin, her an bir umudu, ümidi taşıyacaksın, yoksa bu dünyada yaşanmaz.”
‘YEŞİLÇAM SADECE CENAZELERDE BİR ARAYA GELİR’
- Şimdi size desem ki Yeşilçam’ın tüm ustalarını bir araya getiriyoruz. Selda Alkor, Türkan Şoray, Filiz Akın, Ediz Hun, Kadir İnanır gibi, gelir misiniz?
Olmayacak bir şey bu. Ben gelmem demem ama mümkün değil. Ben bunu bir ara düşündüm, senaryosunu da yazar gibi oldum, başladım ama sonra bıraktım. Bütün o sanatçılar bir gece geçirirler beraberce, eğlenirler, sabaha karşı da günah çıkarma başlar. Bu ütopya. Biz hiçbir zaman bir araya gelemedik, gelemiyoruz. Bir cenazelerde bir araya geliyoruz. Fikret Hakan’ı öz abim gibi severim. O, kendisine “Ben arkadan vurulan kovboyum” derdi. Durum bu...
ŞORAY: BERABER BÜYÜDÜK
- TÜRKAN ŞORAY: Canım Cüneyt, bundan sonra yokluğunu bilmek, düşünmek, öyle acı ki. Seni sonsuza kadar kalbimde yaşatacağım. Sinema ve tüm sinemaseverlerde yerin dolmayacak. O kadar üzgün ve şaşkınım ki kelimelerle ifade etmem mümkün değil. Geriye dönüp baktığımda beraber büyüdük aslında, beraber büyüttük birbirimizi. Sinemaya olan aşkını, sinemanın senin için ne kadar vazgeçilmez olduğunu, seni seven bütün Türk halkını ne kadar sevdiğini çok iyi biliyorum. Türk halkı seni çok sevdi, hepimiz seni çok sevdik. Asla ölmeyeceksin, asla unutulmayacaksın. Yaptığın filmler ve sen asla unutulmayacaksın. Acımız çok büyük. Huzur içinde uyu arkadaşım.
- FİLİZ AKIN: Sanki içime doğmuş da acı haberi duymak, istemiyormuşum gibi televizyonu açmamıştım bu sabah (dün). Hâlâ haberin yarattığı şok etkisiyle konuşamıyorum. Telefonlarım çalıyor durmadan... Öyle üzgünüm ki... Hani klasik bir tanımlama vardır: O bizim Malkoçoğlumuz, Kara Muratımız, Battal Gazimiz, dünyayı kurtaran cengâverimizdi falan filan... En kısa haliyle o bizim Cüneyt Arkınımızdı... Biraz kendime gelince devam ederim...”
- GÜLŞEN BUBİKOĞLU: Bu sabah (dün) aldığım acı haberle göğsüme bir yumruk oturdu. Cüneyt Arkın’ı kaybetmişiz! Sinemanın en güçlü aktörü, sağlığını bedel olarak ödediği, benim en yakışıklı partnerim. Hiçbir şeye odaklanamadan oturduğum yerde kalakaldım. Ne kadar üzgünüm, anlatamam. Canım Betül ve güzel aileye başsağlığı ve sabır diliyorum. Zor kabullenilecek bir kayıp. Huzur içinde uyusun canım dostum.
- FAZIL SAY: Üzüntüm büyük. Işıklar içinde uyusun Cüneyt Arkın. Sevgiyle, saygıyla teşekkür ediyorum bu halka verdiği her şey için.
SALMAN: MUHALİF BİR SANATÇIYDI
- İlyas Salman, cumhuriyet.com.tr’ye verdiği demeçte Cüneyt Arkın’la birlikte rol aldığı “Baskın” filmindeki günlerinden söz ederek “O günlerimiz hep politik konuşmalarla geçiyordu. Cüneyt dünya görüşü olarak bana çok uzak değildi. Sol tandanslı bir insandı. Sanatçılıkta sağ tandanslı olmak zaten biraz hayatın akışına ters. Muhalif bir sanatçıydı. Her gün Türkiye’yi kurtarırdık sette. Efendiyle efendi, köleyle köle olmadı. Şah damarını kessek Mustafa Kemal akardı” dedi.
SİYASİLERDEN BAŞSAĞLIĞI MESAJLARI
- KEMAL KILIÇDAROĞLU: Türk sinemasının usta sanatçısı Cüneyt Arkın’ın vefatından dolayı büyük üzüntü duydum. Cüneyt Arkın’a Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve sanat camiasına başsağlığı diliyorum.
- EKREM İMAMOĞLU: Sinemamızın değerli oyuncusu Cüneyt Arkın’ı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Hepimizin zihninde yer eden rolleri, sanatçı kişiliği, ülkesine olan sevgisiyle onu asla unutmayacağız. Allah rahmet eylesin; tüm sevenlerinin, sinema camiasının ve ailesinin başı sağolsun.
- MANSUR YAVAŞ: Türk sinemasının en değerli isimlerinden, Cüneyt Arkın’ı kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Huzur içinde uyu, mekânın cennet olsun Kara Murat. Filmlerin nesiller boyunca izlenmeye devam edecek.
- TUNÇ SOYER: Türk sinemasının yakışıklı jönü, usta oyuncu Cüneyt Arkın’ı sonsuzluğa uğurluyoruz. Huzur içinde uyu, mekânın cennet olsun Kara Murat.
- MEHMET NURİ ERSOY (Kültür ve Turizm Bakanı): Unutulmaz rolleriyle hafızalarımıza kazınan, Türk sinemasının çok değerli ismi Cüneyt Arkın’ın vefat ettiğini derin bir üzüntüyle öğrendim...
GEZEN: BİR PARÇAM DAHA GİTTİ
- MÜJDAT GEZEN: 1960’lı yılların başlarıydı. O da, ben de Yeşilçam’a yeni girmiştik. Siyah beyaz bir film çekiyorduk. O filmin jönü, ben de kötü adamı oynuyorum. Atın üstündeyim. O bana ateş ediyor. Ben de vurulup öleceğim. Bir türlü atın üstünden düşemiyorum. Bir, iki, üç, dört, beş tekrar... Bir türlü ölemiyorum. Yönetmen Süreyya Duru en sonda bana dedi ki:
- Yahu Müjdatçığım, hayatında hiç mi ölmedin?
- Hayatımda hiç ölmedim abi, dedim.
Gülüştük. Cüneyt Abi bana, nasıl vurulacağımı ve attan nasıl düşeceğimi öğretti. Son yazdığım üç ayrı oyunda rol aldı. İnanılmaz alkış alıyordu. Alkış durmak bilmiyordu. İki perde arasında odasına girdim.
- Abi, dedim. Bundan sonraki oyunda sen yoksun.
- Neden? diye sordu.
- Çünkü benden daha çok alkış alıyorsun.
Sonra iki başka oyunda birlikte oynadık. Çok değerliydi. Demokrattı. Cumhuriyetçiydi. Ve sağlam Atatürkçüydü. Bir parçam daha gitti.
KİMDİR?
Gerçek adı Fahrettin Cüreklibatır olan Cüneyt Arkın, 8 Eylül 1937 tarihinde Eskişehir’in merkezine bağlı Karaçay Köyü’nde doğdu. Babası Kurtuluş Savaşı’na katılmış Hacı Yakup Cüreklibatır’dır. Aslen Nogay Türklerindendir. Eskişehir Atatürk Lisesi’nde öğrenim gören Arkın, 1961 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu.
Memleketi Eskişehir’de, yedek subay olarak askerliğini yaparken, Göksel Arsoy’un başrol oynadığı Şafak Bekçileri (1963) filminin çekimleri sırasında yönetmen Halit Refiğ’in dikkatini çekti. Askerliğini bitirdikten sonra Adana ve civarında doktorluk yaptı. 1963 yılında Artist dergisinin yarışmasında birinci oldu. Bir süre iş arayan Arkın, 1963’te Halit Refiğ’in teklifiyle sinema oyunculuğuna başladı ve iki yıl içinde 30 kadar film çevirdi.
Cüneyt Arkın sinemasına ayrı bir renk getiren, yönetmenliğini Çetin İnanç’ın yaptığı 1982 tarihli Dünyayı Kurtaran Adam zamanla bir kült film haline geldi. 1980’li yıllarda Ölüm Savaşçısı, Kavga, Sürgündeki Adam ve İki Başlı Dev gibi aksiyon filmlerinden sonra, 1990’lı yıllarda polisiye dizilere yöneldi.
En Çok Okunan Haberler
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- Yandaş yazar, son anket sonuçlarını açıkladı!
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!