Üç temel kitap... Adnan Binyazar’ın yazısı...

Toplumu rahat yaşatmaya çalışan belediyelerin, yan etkinlik olarak da seçmenlerini kültürel alanda geliştirmek olmalıdır. Cumhuriyet dönemi aydınlanmasının en önemli kurumu köy enstitüleri konusunda Yarım Kalan Aydınlanma Atılımı Köy Enstitüleri (İstanbul Kültür Üniversitesi, 2021) adlı kitabın yazarı Prof. Dr. İsa Eşme, bu eğitim kurumlarını günümüzde canlandırma açısından belediyelerin “kent enstitüsü” adı altında birimler oluşturarak genç kuşakları kültürel açıdan geliştireceklerini ileri sürüyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu kurumlaşmayı Kemal Kocabaş’ın Köy Enstitüleri (2022), Ahmet Bozkurt’un Evvel Zaman İçinde İstanbul (2021) ile Şiirlerle İstanbul (2021) gibi üç temel kitapla başlatmış oluyor. Sanırım bunlarla kalınmayacak, İstanbul’un başka yönleri de araştırılarak koca bir kitaplık oluşturulacak. Böylece İBB bir ölçüde de olsa “kent enstütüsü”nü gerçekleştirmiş oluyor...

Yayınlanma: 17.11.2022 - 00:01
Abone Ol google-news

‘KÖY ENSTİTÜLERİ’

İBB Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu her kitaba sunuş yazıyor: “Birçok değerli yazar, araştırmacı ve akademisyen dostumuzun bir araya gelerek oluşturduğu bu edisyon kitap, Köy enstitüleri kavramını anlatırken nasıl bir değeri yitirdiğimizi gözler önüne seriyor ve geçmişle günümüzü mukayese ederek bize yeni hedefler gösteriyor.”

Köy Enstitüleri gibi, ilk kez köylerde yazgılarıyla baş başa bırakılan köylüleri insan içine çıkarılacak düzeye vardıracak bir eğitim kurumunu, üniversite düzeyinde yıllardır önemli bir konu olarak ele alıp onu canlı kılacak verileri gün yüzüne çıkaran Prof. Dr. Kemal Kocabaş’ın hazırlaması, önemli bir hedefi üretimsel kılmak anlamına gelir.

Kitaba Türkiye’nin Geçmişindeki Yarın: Köy Enstitüleri gibi anlamlı bir başlık koyan Kocabaş yazdığı önsözde, yalnızca on yıl içinde işlevini yerine getiren, gerici anlayışla bir gecede ortada kaldırılan bu eğitim kurumlarının, “Demokratik kültür ve sanat ortamları yaratarak öğrencinin duyusal gelişimini sağlayan, eğitime bütünsel bakan” bu kurumların ortadan kaldırılışının nasıl bir boşluk yarattığına da değiniyor:

“Eğitimin niteliğini kaybettiği, laik, demokratik, bilimsel eğitimin insan hakkı olduğu gerçeğinin örselendiği eğitimin yarattığı adaletsizlikler ve eşitsizliklerin yaşandığı koşullarda bu kitabın eğitim, kültür ve düşün dünyasına katkı yapması en önemli dileğimizdir. Köy Enstitüleri aydınlığının yaratıcıları Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve enstitü imecesinde yer almış tüm eğitimcilerin aziz hatıralarına saygıyla...”

‘EVVEL ZAMAN İÇİNDE İSTANBUL’

İmamoğlu, sunuşunda görüşünü açıklıyor:

“Elinizde tuttuğunuz Evvel Zaman İçinde İstanbul, şehrimize yeniden, farklı bir gözle bakmak için bir çalışma. Bu kitabın satır aralarında dolaştıkça âdeta bir zaman tuneli içerisinde eski İstanbul’u yâd ettim

Kitabın yazarı Ahmet Bozkurt ise kitabın içediği kültürel alanlara değiniyor:

“Evvel Zaman İçinde İstanbul başlığının şümulü her şeyden önce İstanbul’u paranteze alan bir tarih, toplum, insan, mekân, dil, kültür ve uygarlık telakkisinin gösteri sanatlarına, dramatik gösterimlere, toplum hayatında vazgeçilmezliğini her daim koruyan eğlence kültürünü de içerisine alması gereken bir dikkate bir kapsayıcılığa sahip aslında. Kent araştırmaları literatürümüzün bunca yoksulluğuna rağmen İstanbul odağında böylesi bir historiyografik yazınsal bellek kayıtlarına eğilmek özel bir gayret gerektiriyor.”

Bozkurt, kanımca bu gayreti göstererek onca yazarın yazdıklarını, bir araya toplayıp “Seyyeyle Temâşâyı İstanbul İçinde” başlığı taşıyan içerikli, oylumlu bir giriş yazısı oluşturmayı başarmıştır.

Bozkurt genç yaşlarda olmasına karşın, Türkçe karşılıkları varken, şümul (içerik), telakki (anlayış), daim (sürekli), historiyografik (tarihsel), gayret (çaba) gibi neredeyse kullanımdan düşmüş sözcükleri kullanıyor?

İstanbul belki de doğası, semtleri, boğaziçi, mimarisi, insan manzaraları, sanatsal alanları, eğlence yerleri, sarayları, camileri, daha nice güzellikleriyle, yetkin sanatçıların, yazarların, kenti yakından tanıyanların anlatılarıyla ilk kez bu kitapta yer alıyor.

Umarım bu kitap, tarihsel değeri olan öbür kentlerdeki kültürel değerlerin saptanmasına örnek olur...

‘ŞİİRLERDE İSTANBUL’

İmamoğlu, “Şiirlerde İstanbul, 2300 yıllık şiir birikimine yaslanıyor. İstanbul’un bilinen ilk şairi bir kadın meselâ. Ne kadar hoş değil mi? Açıkçası ben de bu bilgiyi bu kitapta öğrendim. İşte elinizdeki bu kitap bu büyük şairle, Moiro ile başlıyor. İstanbul’un binlerce yıllık tarihsel, kültürel birikiminin en seçkin örneklerini bir araya getiriyor Şiirlerde İstanbul” diyor sunuşunda.

Kaynaklara ulaşmada ayrı bir yetkinliği olan Ahmet Bozkurt Şiirler’le İstanbul’da, Antik Bizans’tan başlayıp, Osmanlı’ya, halk deyişlerine, çağdaş şairlerin 2300 yıllık birikimini imbikten süzerek bir araya getiriyor. Bozkurt’un özenli şiir toplamı baştan sona okunmazsa bu kitabın özünde nasıl bir emeğin yattığı anlaşılamaz.

Nâzım Hikmet’in yalnızca “Ceviz Ağacı” şiiri bile bu seçmenin düzeyini yansıtmaya yetiyor:

“Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,/ Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,/ Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.../ Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda./ Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl,/ Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,/ koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil./ Yapraklarım ellerimdir, tam yüzbin elim var./ Yüzbin elle dokunurum sana, İstanbul’a./ Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım./ Yüzbin gözle seyrederim seni, İstanbul’u./ Yüzbin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda./ Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.”


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler