Tiyatronun süper kahramanı Emrah Eren
Son zamanların en başarılı yönetmenlerinden Emrah Eren, “Damdaki Kemancı” müzikalinde “Tevye” karakteriyle bu kez oyuncu olarak sahnede.
Perde arkasındaki süper kahraman diyorum ben ona. Hangi tiyatroya gitsem, oyunun yönetmenine baksam aynı isim. Birden fazla oyun yönetmek kafa karıştırır, başarı getirmez diyenlere de en iyi yanıt Emrah Eren. Yönettiği bütün oyunları seyretmiş ve yazmış biri olarak hepsi birbirinden yaratıcı. Sahnelenen oyunları; “Bir Baba Hamlet”, “Cıngıllı”, “Don Kişot’um Ben”, “Kazanova”, “Tartuffe”, “Irgat”, “Taxim” ve “Ver Parayı”...
Eren’in oyunculuğu ise yönetmenliği kadar başarılı. Sahnede birçok kez seyrettiğim Eren, uzun süredir rol almıyordu. Fikren ve bedenen oyunculuğu bıraktığını söyleyen Eren’in karşısına “Damdaki Kemancı”nın başrolü “Tevye” karakteri çıkınca işler değişiyor ve biz bu müzikalde müthiş bir “Tevye” izliyoruz. Ne kadar hüneri varsa hepsini kullanarak oynuyor “Tevye”yi. Oyuncu sahnede bir rolü ne kadar severek ve eğlenerek oynarsa seyirci de o kadar etkilenir. Büyük ustaların ustalığını gösterdiği “Tevye”yi Eren’den seyretmek de büyük keyifti. Onunla tiyatroyu ve “Tevye”yi konuştuk.
- Nasıl oldu da tekrar oyunculuğa döndünüz, ‘Damdaki Kemancı’da ‘Tevye’ karakterini canlandırdınız?
1995’te 16 yaşındayken bir müzik kasedi sayesinde tanışmıştım “Damdaki Kemancı”yla. Vurulmuştum. Walkman’imin vazgeçilmezi olmuştu. Konservatuvar dördüncü sınıftayken sahne sınavına oyundan bir bölüm hazırlamaya başlamıştım. Niyetim Cüneyt Hoca’ya (Gökçer) sürpriz yapmaktı ama kısmet olmadı. O yıl, son sınıflara sahne sınavını kaldırdılar. Çalıştığımız mezuniyet oyunundaki performansımızı değerlendirdiler sadece. Benim de Cüneyt Hoca’ya Tevye oynama hayalim suya düştü. Yıllar sonra BBT’de, Türkiye’de sahnelenmiş müzikallerin, toplumsal ve politik tarihle birlikte yürüdüğü tematik bir konser olan “Cıngıllı”yı yönettim. “Damdaki Kemancı” da tarihte yeri olan bir müzikal. Cüneyt Hoca’ya vaktiyle izletemediğim “Ah Bir Zengin Olsam”ı, hocayı kaybettikten yıllar sonra “Cıngıllı”da seslendirerek bir nebze olsun kendimi avuttum. O sezon “Cıngıllı”nın müzik direktörlüğünü üstlenen sevgili Çiğdem Erken, Afife Tiyatro Ödülleri töreni sonrası verdiği konserde bu şarkıyı benim söylememi istedi. O konseri izleyenler arasında Mehmet Ergen de varmış. Galiba “Tevye”de oynamam, kaderin ağlarını ördüğü bu garip tesadüf sayesinde gerçekleşti.
- ‘Tevye’, nasıl bir karakter sizin gözünüzden?
Tek kelimeyle söyleyebilirim sanırım: Baba. Beş kız babası. Kızlarına geleneklerinden bile çok bağlı. Geri kalan tüm özellikleri “baba” başlığının altından toplanan tali sıfatlar... Çok seven ve çok sevilen biri. Şakacı. Hergele. Çelebi. Yahudi bir Nasreddin Hoca.
ORTAK NOKTA...
- ‘Tevye’ ile Emrah’ın ortak noktası var mı?
Babalık ve kız babalığı en büyük ortak noktamız sanırım. Oyundaki beş kızımda kızım Sabah’ın yüzü beliriveriyor oynarken. İyi ki ben de baba olduktan sonra çıkmış karşıma bu fırsat. Baba vasfıyla çok daha iyi anlamlandırabiliyorum “Tevye”nin davranışlarını.
- Bu bir terkedilmişlik hikâyesi aslında, yurdundan, evinden zorunlu vazgeçmek. Bir yandan da şarkılar, eğlence. Sanra acı var, aşk var... Aslında samimiyet de burada saklı herhalde?
Kökünde mübadelenin izlerini taşıyan bir aileden geliyorum. O yarım kalmışlık, yerleşememişlik gizliydi hatırladığım. Genetik kodlarda mı gizlidir nedir bilmiyorum ama bir Rumeli türküsü dinlediğim zaman vücudumdaki tüm tüyler havalanıveriyor. Oyundaki sürgün sahnesinin bu kadar ciğerime işlemesi de sanırım bu geçmişle ilgili. Ne var ki insan, acılarını sağaltmanın yolunu buluyor bir şekilde. Ama türkü yakıyor, ama zeybek oynuyor, ama günlük tutuyor, ama masal anlatıyor, ama kitap yazıyor, ama oyun oynuyor, ama film çekiyor. Acıları sağaltmak için atılan bu adımlar, sonraki kuşaklara kültür aktarımını da sağlıyor bir taraftan. Yeter ki solmasın sol memenin altındaki cevahir.
“Oynamadan ölmesem iyi olur dediğim tek roldü ‘Tevye’. Çok seviyorum adamı, belki ondan”
SIRADAKİ OYUNLAR...
- Siz birkaç tiyatroda birden çok oyun yönetiyorsunuz, nereye baksam yönetmen Emrah Eren, nasıl yetişiyorsunuz bu tempoya.
Aslında bu kadar çok çalışmamam lazım ama sanırım bu sezon iki yıllık pandemi molasının acısını çıkardım. Planlı oyunların yanına başkaları da eklendi. En büyük yardımcım ve desteğim sevgili eşim Burcu. Bütün bu işlerin ardında onun sevgisi, sabrı, tevazuu ve samimiyeti gizli.
- Şimdi yeni bir oyun daha geliyor. Daha kaç beş ya da on oyun sahneye koyacaksınız?
BBT’de sezonu kapatmadan önce bir sürpriz yapalım istedik. Ekonomik krizin hepimizi teğet geçtiği (gülüyor) bugünleri sahneye de yansıtalım dedik. Andreas Sauter ve Bernhard Studlar ikilisinin yazdığı “Ver Parayı” adlı ekonomi komedisi 8 Nisan’dan itibaren Yunus Emre Kültür Merkezi Müşfik Kenter Sahnesi’nde seyircisini bekliyor olacak. Akabinde ise D22 ile “Julius Caesar” provasına başlayacağız. Sonrası tatil.
"HEM BASİT HEM ETKİLİ"
- Geleneklerine bağlı olan ‘Tevye’nin mantığıyla gelenekleri arasında nasıl kaldığını ama bir yandan da bu gelenekleri nasıl yıktığını görüyoruz. Devrim sadece o dönemin bir başlangıcı ama ‘Tevye’nin de kendi devrimi gibi.
“Büyük düşünceler”den korkan ama çıkan sorunları akıl yürütmeyle çözüp dediğiniz gibi gelenekleri yıkarak kendi küçük devrimini yapan bir adam “Tevye”. Kocaman yüreği, aklının mürşitliğiyle birleşiyor ve insan eliyle oluşturulmuş kadim geleneklere karşı geliyor. “...Gerçi...”, “...düşününce...”, “...aslında...”, “...bir yandan...”, “...öte yandan...” oyun boyu en çok kullandığı kelimeler. Geleneklerine sıkı sıkıya bağlı bir adamın bu kadar muhakeme ve muhasebe halinde olması karakterin çatışmasını bir hayli kuvvetlendiriyor haliyle. Çatışması hem bu kadar basit hem de bu kadar etkili bir oyun kişisi hatırlamıyorum ben.
- Oyun sonrası seyircilere kulak misafiri olmayı severim. Sizi müzisyen zannedenler oldu?
Oyunun meraklı, ilgili ve iştahlı seyircisi, pandemi öncesi sezonlardaki temsillerden sonra bu sezon beni de bağrına bastı. Bu arada rolün benden önceki hamisi Mehmet Ali Kaptanlar ustayı da anmadan geçmek istemem. Onun attığı doğru temel üstüne inşa ettim kendi “Tevyemi”. Müzik geçmişim tiyatrodan eski. Dokuz yaşından beri enstrümanlarla arkadaşım. Şarkı söylemeyi severim. Askerliğimi müzisyen olarak yaptım. Ama müziği nedense hiç meslek olarak düşlemedim.
- Oyundan hiç kopmadık. Çok gerçek bir ‘Tevye’ydi, neden?
“Tevye”, oynamadan ölmesem iyi olur dediğim tek roldü. Çok seviyorum adamı, belki ondan. Çok eğleniyorum. Paletimde ne varsa kullanabiliyorum bu rolde. Çok az oyuncuya kısmet olur bu şans. Tadını çıkarmaya çalışıyorum.
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- Yıkılması gerekiyor!
- Ünlü markanın adı bir kez daha listede!
- Ali Koç'tan çok sert Kayserispor açıklaması!