Sanatsal eşitlik yanlısı 75. Cannes Film Festivali son buldu

Her özel konum, o günün farklı koşullarını göz önüne alarak değişik düzeylerdeki sorumluluklarımızın da bilinciniyle en doğru tepkiyi bulmayı gerektirmez mi?

Sanatsal eşitlik yanlısı 75. Cannes Film Festivali son buldu
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 30.05.2022 - 04:00

Evet, Vincent Lindon başkanlığındaki ana jürinin, bu zor denklemi temel değerlerden ödün vermeden çözmeyi başardığını düşünenlerdenim.

Sinemasal yaratıcılığı, politik diplomatik ve estetik boyutlarıyla bir bütün olarak kavrayan bu kucaklayıcı ve uzlaşmacı demokratik yaklaşımı eleştirenler bile ödül listesini saygıyla alkışladılar.

Evet, bazı palmiyeler ikiye bölününce, ödül yelpazesi alabildiğine genişlemişti.

21 aday filmden neredeyse yarısı sahneye çağrılmıştı. Ancak, bu göreceli dağınıklık, sıradan bir diplomasinin değil, yaratıcı sinemasını her boyutuyla önemseyen bilinçli bir demokratik yaklaşımın sonucuydu. Siyasal içerikle estetik biçim arasında önyargılı bir tercih yapılmamış, her iki boyuta da önem verilmişti.

"DİKTATÖRLÜK DAHA KOLAY!"

Ana jüri başkanı Vincent Lindon, çalışmalarının temel özelliğini şöyle vurguluyordu: “Çok beğendiğim bazı filmleri, günbegün zevkle sürdürdüğümüz ve hiçbir zaman fikir çatışmasına dönüşmeyen, verimli, yapıcı ve zenginleştirici tartışmalarımız sırasında, başkan sıfatıyla jüri arkadaşlarıma belki benimsetebilirim diye umuyordum... Ancak hiç de öyle olmadı. Kültürel yelpazesi geniş bu olağanüstü jüri, oy çokluğuyla demokratik kararlar aldı. Diktatörlük rejimi geçerli olsaydı, işler daha kolay olacaktı elbette!.. Aslında, birbirimizle öylesine iyi anlaştık ki başladığımız bu onur verici çalışmanın daha yapıcı ve kalıcı olabilmesi için, jürimizin görevinin en az dört yıl daha uzatılmasını oybirliğiyle talep ediyoruz!..” 

Özetle, incelikli anlamlı ciddi ve mizahi bir sinemasal demokrasi dersi aldık bu güzel kapanış gecesinde...

İkincilik anlamına gelen Grand Prix ise Close (Lukas Dhont) ve Stars at Noon (Claire Denis) filmleri arasında paylaşıldı.

YARATICI VE UYARICI KIŞKIRTICILIK...

Ruben Östlund’un, “Triangle of Sadness” adlı yeni filmini, acı acı gülerek izleyip coşkuyla alkışladıktan sonra, gereksiz gibi gözüken kimi uzunlukları nedeniyle Altın Palmiye Ödülü’nü ikinci kez alamayacağından korkuyorduk. Ne mutlu ki İsveçli siyasi taşlama ustası Östlund’un uyarıcı kışkırtıcılığı, Altın Palmiye sayesinde cok daha geniş seyirci kitlelerine ulaşacak...

Keza, 75. Yıl Palmiyesi’ni kazanan Dardenne kardeşlerin, Afrikalı çocuk mültecilerin dramını, çarpıcı, keskin ve sade bir dille işleyen filmi “Tori ve Lokita” da her kıtada, her tür izleyicinin görmesini dilediğimiz türden, önemli bir gerçeğin sineması başyapıtı...

Ödül listesine üç filmle girme başarısını gösteren Belçika sinemasının diğer iki örneği, içtenci sinemanın duyarlı sesini, benzer temalar eşliğinde damıtıyor: Çocuklukta düğümlenen ya da çözülen arkadaşlık ve dostluk ilişkilerinin önemini vurgulayan bu filmler de özellikle ana seçkinin en genç adı Lukas Dhont’un “Close”u, da izlenmesi gereken filmler...

Tıpkı, festivalin en yaşlı ama en yenilikçi yarışmacısı Jerzy Skolimowski’nin sevimli eşeği “Hi-Han”ın öyküsü gibi...

Ayrıca, ödül listesinde, İran ve Mısır’ın siyasi gerçeklerini, ülkelerine giremeyen yönetmenlerin gözüyle yansıtan filmlerin yanı sıra, mizansen ve senaryo ustalıklarıyla öne çıkan Asya sineması örneklerini de unutmadan...

"YAPICI DİKTATÖRLÜK..."

Yaratıcı özgürlük, sanatsal eşitlik ve demokrasi yanlısı Cannes Festivali’nin, her tür baskıya ve sansüre karşı çıkan “yapıcı diktatörlüğü” işte burada !..

Zor dönemlerde, bilinçsiz çoğunlukların özlemleyiverdiği sert diktatörlüklerin tersine, ne polisi ne milisi ne de ordusu olan, yarı ütopik yarı gerçekçi ama alabildiğine çoğulcu, uluslararası düzeyde idealist bir “diktatörlük”...

Hoşgörülü, farklılıklara saygılı, her tür ayrımcılığa karşı, uzak ufukları hedeflerken kül yutmaz bir gerçekçilik sergilemeyi de başaran yaratıcı sineması, üçüncü dünya savaşını engellemekte yetersiz kalmış gibi gözükse de, insanları birbirlerine yakınlaştırarak dünyamızı olumlu yönde etkilemeyi sürdürüyor...

Yeter ki ödül kazanan filmlerin hepsi geniş kitlelere kolaylıkla ulaşabilsin; görüşlerin özgürce tartışılabileceği ortamlarda, eşitçe paylaşılsın...

EN İYİ YÖNETMEN Ödülü'nü Park Chan-Wook (Decision to Leave) aldı.

ÖDÜLLER:

- Altın Palmiye: Triangle of Sadness (Yön. Ruben Östlund)

- JÜRİ BÜYÜK ÖDÜLÜ

Close (Yön. Lukas Dhont)

- JÜRİ BÜYÜK ÖDÜLÜ

Stars at Noon (Yön. Claire Denis)

- JÜRİ ÖDÜLÜ

The Eight Mountains (Yön. Felix van Groeningen & Charlotte Vandermeersch) ve EO (Yön. Jerzy Skolimowski)

- EN İYİ YÖNETMEN

Park Chan-Wook (Decision to Leave)

- EN İYİ ERKEK OYUNCU

Song Kang-ho (Broker)

- EN İYİ SENARYO

Tarik Saleh (Boy From Heaven)

- 75. YIL ÖZEL ÖDÜLÜ

Tori and Lokita / Tori et Lokita (Yön. Jean-Pierre Dardenne ve Luc Dardenne)

- KISA FİLM DALINDA ALTIN PALMİYE ÖDÜLÜ

Kısa Film dalında 'Altın Palmiye' ödülü kazanan 'The Water Murmurs' filminin yönetmeni Jianying Chen.

- Altın Kamera Mansiyon ödülü 

'Plan 75 filminin yönetmeni Chie Hayakawa.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler