‘Polisiye Yazarının Ölümü’

Armağan Tunaboylu’nun “Metin Çakır” karakterinden sonra yarattığı polis “Berkun İstanbullu”nun kahramanı olduğu kitabı Polisiye Yazarının Ölümü (Maceraperest Kitaplar), insan kaçakçılarından mülteci sorunlarına, yayınevi patronlarından iktidar yanlısı müteahhitlere kadar birçok yapıyı barındırması, 12 Eylül öncesi Diyarbakır cezaevine kadar giden zaman sürecinde ayrıntılı betimlemeleri, sinematografik bir anlatımı ve sürpriz finaliyle modern bir “Katil kim?” polisiyesi.

‘Polisiye Yazarının Ölümü’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 28.08.2022 - 00:01

Armağan Tunaboylu yeni kitabı Polisiye Yazarının Ölümü’nde (Maceraperest Kitaplar) ünlü anti kahramanı kadın satıcısı (her ne kadar Metin böyle denmesinden hoşlanmasa da) Metin Çakır’dan sonra ilginç bir karakter daha yaratmış: Berkun İstanbullu.

İnsanlardan çok gözü gibi baktığı orkideleriyle konuşan, klasik müzik dinleyen ve çiçeklerine de dinleten, olay yerlerinde ilgisini çeken bir kitap görünce ceketinin cebine atacak denli kitap delisi, giyimine özen gösteren, pahalı zevkleri olan, ayakkabılarına toz konsa sinirlenen, pahalı ceketiyle ortalıkta salınan alışık olmadığımız bir polis bu.

Boş laflara ve geyik muhabbetine gelemeyen egolu ve züppe bir adam Berkun İstanbullu. Emniyette de pek sevildiği söylenemez fakat iş ahlakıyla saygı uyandırmış bir polis.

Hikâye sert bir cinayetle başlıyor. Maktul sırtından bıçaklandıktan sonra katil tarafından kendi arabasına konulup yakılıyor. Cinayetin olay mahalline gitmeyi beklerken, Fatih’te yabancıların yaşadığı fakir bir mahallede, yıkıldı yıkılacak apartmanların birinde üç Suriyelinin enselerinden tek kurşunla öldürüldüğü olay mahallinde buluyoruz kendimizi.

Polisler cinayetlerin dört, beş yıl önce fırtına gibi esip etrafı kana bulayan “Üçüncü Çete” isimli yasa dışı çete tarafından işlendiğinden kuşkulanır. Başında kimin olduğu bilinmeyen bu çete bir süreden beri insan ticaretinde diğer çetelerin arasında, pastadan pay almak için uyguladığı gaddar yöntemlerle sokakları kan gölüne çevirmiştir.

Emniyet güçlerinin yaptığı operasyonlarda çetenin birçok elemanını yakalamış fakat çete lideri ne ele geçirilmiş ne de kimliği tespit edilmiştir. Dosya da yukarıdan gelen bir emirle kapatılmıştır.

Cesetlerin bulunduğu izbe evin duvarlarına yazılmış olan bazı Arapça yazılar vardır. Bu yazıları çevirdiklerinde bazılarının isim bazılarının da meslekler olduğu anlaşılır. Ama özellikle biri önce yazılmış sonra kazınarak silinmeye çalışılmıştır. Anlamı “Kitapçı” olan bu yazının yanına da Arap alfabesiyle “Killer” yazılmıştır.

Bu sırada Fikirtepe’de kentsel dönüşüm nedeniyle yapımına başlanmış fakat parasızlık yüzünden inşaatı yarım bırakılmış bir sitenin bahçesinde bir arabanın içinde yakılmış bir ceset bulunur. Arabanın şasi numarası ve cesedin diş kayıtlarından cesedin ünlü polisiye yazarı İskender Emre’ye ait olduğu tespit edilir. Yazar yakılmadan önce sırtından bıçaklanmıştır.

İskender Emre’nin romanlarını birlikte yazdığı yazar Nihat Akik de ortalardan kaybolmuştur. Daha da ilginci Nihat Akik isminde biri resmi kayıtlarda yoktur, hiç yaşamamış gibidir.

Soruşturma ilerledikçe maktulün eski yayınevi sahibinin şantajları, iktidar yanlısı bir müteahhittin maktule yolladığı tehdit e-postaları ortaya çıkar ve işlenen yeni cinayetler soruşturmayı çözülmesi zor bir mantık oyununa döndürür.

İnsan kaçakçılarından mülteci sorunlarına, yayınevi patronlarından iktidar yanlısı müteahhitlere kadar birçok yapıyı barındırması, 12 Eylül öncesi Diyarbakır cezaevine kadar giden zaman sürecinde ayrıntılı betimlemeleri, sinematografik bir anlatımı ve sürpriz finaliyle modern bir “Katil kim?” polisiyesi Polisiye Yazarının Ölümü.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler