Ölümünün 100. yıldönümünde Marcel Proust! Zeynel Kıran’ın yazısı...
Fransız Edebiyatının ilk beş büyük yazarından biri olan Marcel Proust’un yaşamını yapıtına adadığını söylemek yetmez. Honoré de Balzac ve Gustave Flaubert’den farklı olarak Proust, yaşamıyla yapıtını takas etmiş, yazmak için yaşamıştır. Kayıp Zamanın İzinde her türlü yorumun üstünde yirminci yüzyılın en önemli başyapıtlarından biridir. Bu romanda kuramı dayatan yapıtın kendisidir. Proust’u iyi anlamak için her zaman yapıtın kendisine dönmek gerekir. Üç bin sayfalık, yüzlerce roman kişisi barındıran, yirmi yıllık bir uğraşın sonucu ortaya çıkan Kayıp Zamanın İzinde son derece etkileyici ve düşündürücüdür. Proust tıpkı Orta Çağ gotik katedralleri gibi anıtsal bir yapıt kurgulanmıştır. Bu yapıtı Saint-Simon’un Anıları (Mémoire de Saint-Simon) ya da Binbir Gece Masalları ile karşılaştıranlar olmuştur. Proust’un romanı hem dünyanın en hüzünlü hem de en komik romanıdır. Gerçek bir insanlık güldürüsü diye adlandırılan, yedi ciltten oluşan Kayıp Zamanın İzinde ne bir macera ne de bir aksiyon içerir. Okur bu romanı okurken kendini yeni bir ritme, yorumlamalara ve sapmalara hazırlamalıdır. Kısacası Proust’un romanı tinsel bir yolculuktur.
Çizim: VAN HOWELL
Prof. Bedrettin Tuncel’in anısına saygılarımla...
PROUST’UN MEKTUPLARI...
Değerli hocam Bedrettin Tuncel, henüz Galatasaray Lisesi’nde öğrenciyken 1928 yılında Meşale Dergisi’nde Marcel Proust (10 Temmuz 1871-18 Kasım 1922) hakkında yazdığı kısa tanıtma yazısında şöyle diyordu: “Büyük muharririn takdirkarları gün geçtikçe artmaktadır. Herhalde on sene sonra Marcel Proust, bugünkünden daha fazla sevilecek ve takdir edilecektir.”
Hocamın öngörüsü bununla sınırlı değildi. 1975 yılında eşim Ayşe (Eziler) Kıran ile Fransa’da doktora yapmak üzere Fransız hükümetinden burs aldığımızda, evine hocamızı ziyaretine gitmiştik. Kütüphanesinden çıkardığı altı ciltlik Marcel Proust’un Toplu Mektupları’nı (La Correspondance Générale de Marcel Proust) eşime hediye ederken, “Sen Proust’un mektuplarında döneminin yazınsal ve sanatsal yansımaları üzerine çalış” demişti. Bu çalışma Fransa’da Marcel Proust’un Mektupları üzerine yazılmış ilk doktora tezi oldu.
Amerikalı araştırmacı Philippe Kolb’un yirmi bir ciltlik Marcel Proust’un Mektupları’nın (1970-1993) yayınının tamamlanmasıyla birlikte “mektuplar” üzerine özellikle makale sınırlarında değerli çalışmalar başladı.
ANITSAL YAPITI: ‘KAYIP ZAMANIN İZİNDE’!
Gerçekten de Proust okunması zor da olsa hem özel yaşamı hem yazınsal görüşleri hem de yapıtı ile bir efsane olmuştur. Hakkında neler söylenmedi ki; sekreteri, şoförü ve sevgilisi olarak bilinen Alfred Agostinelli’ye, bir planör satın aldığı, Birinci Dünya Savaşı sırasında bombalar patlarken gece geç saatlerde ünlü Ritz oteline yemeğe gittiği, romanını yazmak için gece çalıştığı, gündüz uyuduğu, son nefesini verirken “Anne, anne” diye mırıldandığı…
Binbir Gece Masalları kadar uzun, onun kadar büyüleyici bir yapıt vereceğini kim düşleyebilirdi? Aslında bu romanın arkasında, bir yapıta adanmış bir yaşam ve bu yaşamı içinde barındıran bir yapıt gerçekliği söz konusudur.
Kuşkusuz Proust’un yaşamını yapıtına adadığını söylemek yetmez. Honoré de Balzac ve Gustave Flaubert’den farklı olarak Proust, yaşamıyla yapıtını takas etmiş, yazmak için yaşamıştır. Kayıp Zamanın İzinde her türlü yorumun üstünde yirminci yüzyılın en önemli başyapıtlarından biridir.
Bu romanda kuramı dayatan yapıtın kendisidir. Eleştirel incelemeler bir yana, Proust’u iyi anlamak için her zaman yapıtın kendisine dönmek gerekir. Yayımlandığında, çevresindekiler ile birlikte pek çok okuru şaşırtan bu yapıt dünya edebiyatının zirvelerinden biri, Proust ise Fransız Edebiyatının ilk beş büyük yazarından biri olarak kabul edilir.
Kuşkusuz bu tür yargılar kesin, değişmez değildir; her şeyin ölçüsü zamandır. Üç bin sayfalık, yüzlerce roman kişisi barındıran, yirmi yıllık bir uğraşın sonucu ortaya çıkan Kayıp Zamanın İzinde son derece etkileyici ve düşündürücüdür. Proust tıpkı Orta Çağ gotik katedralleri gibi anıtsal bir yapıt kurgulanmıştır. Bu yapıtı Saint-Simon’un Anıları (Mémoire de Saint-Simon) ya da Binbir Gece Masalları ile karşılaştıranlar olmuştur.
BALZAC VE PROUST!
Ondan önce büyük hayranlık duyduğu bir tek yazar bu kadar geniş çaplı bir roman yazmıştı, o da Balzac’tı. İnsanlık Güldürüsü (La comédie humaine) başlığı altında tam altmış roman sunar, yazar.
Okur tüm bu romanları okumamış olsa bile Balzac’ı sevebilir, oysa Proust bize yedi ciltten oluşan (Swann’ların Tarafı-Du côté de chez Swann / 1913; Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde-À l’ombre des jeunes filles en fleurs / 1919; Guermantesl’arın Tarafı-Du côté de Guermantes / 1920-21; Sodom ve Gomorra-Sodome et Gomorhe / 1921-22; Mahpus-La prisonnière / 1923; Albertine Kayıp-Albertine disparue / 1925; Yakalanan Zaman-Le temps retrouvé / 1927) tek bir roman verir.
Bu romanlardan son üçü yazarın ölümünden sonra yayınlanmıştır. Proust uzmanlarına göre bu romanlar yayım tarihleri sırasına göre okunmalıdır, tek başına hiçbiri diğerlerinden bağımsız olarak anlaşılamaz.
İNSANLAR DEĞİŞİR! ZAMAN DEĞİŞTİRİR!
Kısacası Kayıp Zamanın İzinde, baştan sona, başka bir yaşamın, anlatıcının çocukluğundan (“Combray”, Swan’ların Tarafı) yaşlılığına dek (Yakalanan Zaman) anlatılan tek bir öyküdür. Balzac bir romandan diğerine, kahramanlarını dolaştırır, rollerini küçültüp büyüterek tüm bir toplumun panoramasını verirken okur yüzlerce dram ile karşı karşıya kalır.
Oysa Proust’ta tek bir güldürü vardır. İşte bu da bize Proust’un romanının neden bu kadar uzun olduğunu gösterir. Çünkü Proust’un insanları oldukları gibi göstermek için zamana gereksinimi vardı. “İnsanları olduğu gibi göstermek” deyimiyle, yazar insanların değiştiklerini, kendilerine rağmen onları değiştiren şeyin de “zaman” olduğunu vurgulamak istemiştir. İnsanlar oldukları gibi, yani yarın aynı olmayacaklardır; değişken, kestirilemez, öngörülemez olacaktır.
ZAMANIN İZLERİ...
Anlatıcı Guermantes Düşesinin evinde gençliğinden tanıdığı tüm kişilerle birlikte bir sabah çayına davetlidir. Önce hiç kimseyi tanıyamaz. Toplumsal statüsü değişmiş dul kalan zengin kentsoylu Madame Verdurin yeniden evlenmiş ve Guermantes Düşesi olmuştur. Değişmiştir. Diğer davetlilerin yüzlerine maske taktıklarını sanarak kendisini bir maskeli baloya gelmiş gibi hisseder.
Karşısındakilerin saçlarının beyazladığını, yüzlerinde kırışıklar oluştuğunu, kimilerinin hafifçe kilo aldığını ayrımsayınca, anlatıcı bunun bir kılık değiştirme olmadığını, göstergelerin zamanın bıraktığı izler olduğunu anlar. Bu arada kendisini de yaşlandığının farkına varır.
OKURUN İLGİSİNİ ÇEKMEK İÇİN TEK BİR OLAYA BAŞVURMAZ!
Ayrıca Saint-Loup ve çocukluk aşkı Gilberte Swann’ın kızının Guermantes ailesinden biriyle evlendiğini görür. Anlatıcının çocukluğunda hiçbir zaman bir araya gelmeyen Swann’larla Guermantes’lar barışmış birbirlerine yaklaşmış ve birleşmişlerdir. Anlatıcının hep arzu ettiği burjuva Swann’ların tarafıyla soylu Guermantes tarafı bir araya gelmiştir; bu bir anlamda Fransız toplumunun barışmasının imgesidir.
Proust okurun ilgisini çekmek için bir olaya başvurmaz; kahramanları o kadar eğlendirici, o kadar cana yakındır ki ne iş yaptıkları okuru ilgilendirmez bile. Kayıp Zamanın İzinde her şeyden önce bir gerçeğin araştırılmasıdır, zaten romanın başlığı da bu arayış izleğini ortaya koyar.
Kısacası Kayıp Zamanın İzinde zamanını, geçmişini yitiren ve onu yeniden bulmaya çalışan bir adamın öyküsüdür. Başka bir deyişle, bu yapıt bir yeteneğin, bu yeteneğin gerçekleşiminin romanıdır.
PROUST’A YAPILABİLECEK EN BÜYÜK HAKSIZLIK!
Proust’un romanı özyaşamöyküsüyle öyle sıkı bir ilişki içindedir ki, yazarın yaşamöyküsünü bilenler genellikle yapıtın özyaşamöyküsel olduğu kanısına kapılırlar. Bu Proust’a yapılabilecek en büyük haksızlıktır, çünkü yapıt aslında gerçeği arayan bir adamın büyük macerasını anlatır.
Anlatıcı Guermantes’lerdeki sabah çayında gerçek yaşamın başka bir yerde, edebiyatta olduğunun farkına varır. Anlatıcı yazar olur, bir konu araştırmasına bile gereksinim duymadan yaşamış olduğu, yani yitirdiği yıllara geri döner.
EĞRETİLEMELER...
Proust’un en dikkat çekici özelliklerinden biri de sürekli eğretilemeye (metafora) başvurmasıdır. Bir biçem betisinden metafizik bir kanıt yaratır, biçemin ölümsüzlüğüne inanır. Bunu Proust’tan daha iyi yapan başka bir yazar, olmadığı söylenir. Aslında yazarın sırrı basittir. Okur bu anlatı ustasının betimlediği “Martinville’in çanları”nı ,“Guermantes düşesinin kırmızı ayakkabılarını”, Bergotte’un ölümünü, “Vinteuil sonatının küçük tümcesini” nasıl unutabilir?
GÜLDÜRÜ ÖĞESİNİ ÇOK İYİ KULLANMASINA KARŞIN MUTSUZLUĞU PROUST’TAN DAHA İYİ ANLATAN BİR YAZAR VAR MI?
Güldürü ögesini çok iyi kullanmasına karşın mutsuzluğu Proust’tan daha iyi anlatan bir yazar var mı? diye, insan kendine sormadan edemiyor. Olağanüstü bir gözlemciydi, kendisini ve başkalarını bu kadar gülünçleştiren bir yazar yoktur herhalde. Kolayca mizahtan hicve geçen inanılmaz bir ironi yeteneğinin yanında paha biçilmez taklitleri ve pastişleri de unutulmamıştır.
Güldürünün tüm biçimlerini ustalıkla kullanmıştır. Yarattığı kurmaca kişileri gerçek kişilerden daha iyi tanırız. Kısacası Proust’un romanı hem dünyanın en hüzünlü hem de en komik romanıdır. Gerçek bir insanlık güldürüsü diye adlandırılan, yedi ciltten oluşan Kayıp Zamanın İzinde ne bir macera ne de bir aksiyon içerir. Okur bu romanı okurken kendini yeni bir ritme, yorumlamalara ve sapmalara hazırlamalıdır. Kısacası Proust’un romanı tinsel bir yolculuktur.
¹ Marcel Proust 21 Kasım 1922’de ölmüştür.
² Bedrettin Tuncel, Seçme Yazılar, (Yay. haz. Alpay Kabacalı), Yapı Kredi Yay., İstanbul, 2001.
3 Correspondance Générale de Marcel Proust, yay. haz Robert Proust ve Paul Brach, Paris, Plon, Coll. La Palatine, 1930’dan 1936’ya (altı cilt) (Correspondance Générale de Marcel Proust publiée par Robert Proust et Paul Brach, Paris, Plon, Coll. La Palatine, 1930 à 1936). Ayrıca Corr-Proust, édition numérique de la correspondance de Marcel Proust, <corr-proust.org>.
4 Marcel Proust’un Mektupları, yaz haz. Philippe Kolb, I-XXI cilt, yirmi bir ciltlik eksiksiz basım, Plon yay. Paris. (Correspondance de Marcel Proust, tomes I â XX1, èdition complète en 21 volumes de Philip Kolb 1 janvier 1970)
5 Romanın kahramanlarından Albertine’e esin verdiği söylenmektedir.
6 Ernest Hemingway bu otelinin barının müdavimiydi.
7 Anonim, Binbir Gece Masalları, Alfa Yay. İstanbul, 2018
8 Marcel Proust, Kayıp Zamanın İzinde (À la recherche du temps perdu), Çev. Roza Hakmen, Yapı Kredi Yay., İstanbul, 2006.
9 İnsanlık Güldürüsü’nü oluşturan pek çok roman Türkçeye çevrilmiştir.
10 Bu romanların tümü Roza Hakmen tarafından dilimize çevrilmiş olup Yapı Kredi Yayınları’ndan yayımlanmıştır.
En Çok Okunan Haberler
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- CHP'li vekilden Masterchef Sergen'e tepki