O ‘tanıdık’ hikâye

Suzy Storck, bugün 16.00 ve 20.30’da Moda Sahnesi’nde.

O ‘tanıdık’ hikâye
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 09.04.2022 - 04:00

“Hikâyenin tam tamına nerede geçtiğini coğrafi olarak belirtmenin hiçbir önemi yok!” diye başlıyor Suzy Storck. Gerçekten de Suzy’nin hikâyesi anonim bir yazgı gibi, aynı anda her yerde yaşanıyor. Toplumsal cinsiyet rollerinin pembe panjurlu hücrelerde, dantel oyalarıyla boğduğu bütün kadınların içinden geçiyor: Kadın annedir... Kadın itaatkârdır... Kadın fedakârdır... Kadın evcildir... Peki, bu etiketlerini ve ödevlerini reddederek hür iradesiyle bir yaşam kurabilir mi kadın? Kurmasına izin verilmezse isyan edebilir mi? İsyan etmesine izin verilmezse aklını yitirebilir mi? Aklı da kendisine değil, kolektif bilince zimmetli olduğuna göre, yitirirse hesabı sorulur; o halde temkinli delirmelidir! 

SUZY’NİN KÂBUSU

Suzy Storck kocası ve çocuklarıyla küçük evinde sıradan bir hayat yaşıyor. En son doğan çocuğuyla ilgilenebilmek için artık çalışmıyor; her sabah, “her şey gerektiği gibi işlesin diye” uyanıyor. “Zindanını ateşe verme” isteğini dizginleyerek görevlerini yerine getiriyor. Fakat çok sıcak bir yaz günü, bir şeyler kontrolden çıkıyor...

Suzy Storck’u Türkçeye çeviren ve Suzy rolünü oynayan Reyhan Özdilek, Magali Mougel’in Les Guerrièrs Ordinaires adlı başka bir oyununu çevirmeye hazırlanırken, Galata Perform’dan aynı yazarın eseri olan Suzy Storck’u çevirme teklifi gelince heyecanla kabul etmiş. “Oyunu çevirdikten sonra, Kemal Aydoğan’a ilettim metni. Okuyunca çok beğendiğini, sahneye koymak istediğini söyledi. Ağustos başı provalara başlayıp 4 Eylül’de prömiyer yaptık. Böylece, Suzy Storck Moda Sahnesi’nin pandemi sürecinde, hiçbir destek almaksızın çıkardığı üçüncü oyun oldu” diyor. 

Galatasaray Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarından sonra Paris’te Université Sorbonne Nouvelle’de tiyatro çalışmaları alanında yüksek lisans yapan ve şimdiye kadar oyuncu, oyun çevirmeni ve yönetmen yardımcısı olarak çalışan Reyhan Özdilek, Suzy’yi oyunu henüz izlemeyenler için şöyle tarif ediyor: “Toplumun kendisine dayattığı cinsiyet rollerine kendi doğasından ötürü uyum sağlayamayan fakat bu uyumsuzluğunu bir manifesto olarak ortaya da koyamayan, bütün bu duvarlar arasında sıkışıp, hayatta kendisi için asla hayal etmediği o şeylerin başına gelmesini engelleyememiş bir kadın: Evlenmek, eş olmak, çocuk doğurmak. İçinde yaşadığı sistemin kendisini o istemese de nasıl ona kancasını atıp sonrasında makinenin dişlisine doğru çekip, içinden çıkamadığı çarkta ezip, istemediği o şekli verdiğini ‘Ben de katılsam ve orada yer alsam da bana rağmen örgütlenen o şeyin ağırlığı’ sözleriyle anlatıyor. Finalde Suzy’nin kâbusu olan o düzen yıkılıyor olabilir fakat bu Suzy’nin bilinçli olarak yaptığı bir şey değil. Bu, bir yerde, doğanın kanunu olarak gerçekleşiyor diyebiliriz. Bir yerde biriken enerji, patlıyor.”

Suzy Storck’ta herkes kendinden az ya da çok bir şeyler bulabiliyor. Coğrafyanın, tarihin, isimlerin pek de önemi yok. “Sonuçta hepimiz aynı sistem içinde yaşıyoruz ve bir çarkın içine çekilmenin ne demek olduğunu, karşı gelebilmenin nasıl da yıldırıcı olduğunu çok iyi biliyoruz. Kadın ya da erkek olarak bize dayatılan her şey yaşamın her anında tepemizde duruyor” diyor oyuncu. İzleyicilere, “Ben tam da bu sahneyi yaşadım, böyle hissettim” dedirten çok şey var oyunda. Sık sık bu şekilde geri dönüşler aldıklarını belirten Özdilek, sahnede Suzy’nin yazgısını her defasında aynı şiddette irkilerek, ürpererek, hissederek oynuyor. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon