Lenin kasabayı karıştırır
Yönetmen Tufan Taştan’ın senaryosunu yazar Barış Bıçakçı ile yazdığı ilk uzun metrajlı filmi ‘Sen Ben Lenin’ 26 Kasım’da vizyona girecek.
Yaz aylarında Karadeniz kıyılarına meşe ağacından yapılmış koca bir Lenin heykeli vurur; uzun bir yolculuk yapmış, Karadeniz’i geçip ta Rus kıyılarından bizim kıyılara kadar gelmiştir.
O dönemin belediye başkanı yaptığı açıklamada, “Bu heykeli sergileyeceğiz” der; Değirmenağzı’nda bulunan 75 cm büyüklüğünde 90 kilo ağırlığındaki heykel o dönemin gazetelerinde “Lenin’in Karadeniz çıkarması” başlığıyla haber olur.
Ne var ki heykel, çeşitli nedenlerle sergilenemez ve belediye deposunda kalır, aman ne gerek var, ya ortalık karışırsa...
Heykel sergilenemedi ama yıllar sonra bir filme konu oldu.
Barış Bıçakçı ve Tufan Taştan’ın senaryosunu kaleme aldığı ve Tufan Taştan’ın yönettiği “Sen Ben Lenin” adlı filmi vizyona girmeden izledim. Filmin konusu tam da anlattığım olay ama bir farkla; heykel filmdeki belediye başkanı tarafından sergilenmek isteniyor. Yönetmen de heykel sergilenirse neler olur, onu anlatıyor.
“Sen Ben Lenin”; Karadeniz’deki kasabanın kıyısına vuran Lenin heykelinin meydanda sergilenme hazılıkları ve başbakanın katılımıyla düzenlenecek açılış töreninden hemen önce çalınmasını ve Ankara’dan görevlendirilen iki polisin kasabada kayıp Lenin heykelinin peşine düşmesini anlatıyor.
Kasabada yaşayan insanların sosyal ve kültürel yönlerine tanık olduğumuz filmde kimler yok ki. Bütün usta oyuncular toplanmış. Hepsi birbirinden iyi. Yansıttıkları karakterler inandırıcı. Bir tek belediye başkanını canlandıran Özgür Çevik için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
“Lenin mi kasabayı değiştirecek, kasaba mı Lenin’i?” Bu soru üzerine şekillenen film aslında güldürürken düşündürüyor. Günümüz sistemine de göndermelerin olduğu film diyaloglar üzerine kurulu. Tek bir mekânda iki farklı odada çekilen filmde yer alan kişileri iki polisin ifade almalarıyla, kendilerini ve birbirlerini anlattıkları Hikâyelerden tanıyoruz. Yani bu film için “Sinema bir anlatı sanatıdır” cümlesi tam olarak oturuyor.
Filmde iki polis varsa biri iyi, diğeri kötü polistir klişesini sürdüren yönetmen, filmde buna çaycı ve iki polis diyaloğu üzerinden vurgu yapıyor.
Bir tiyatro oyunu seyrettiğimde o oyunun ritminin olmasına dikkat ederim. Ritm tam da olması gerektiği yerlerde aşağıya ya da yukarıya çıkmalı. Ritim duygusunu hissetmeli seyirci. Filmde bunu her zaman yakalamak da, yapmak da zor. Ama “Sen Ben Lenin” tıpkı bir müziğin ritmi gibi tıkır tıkır ilerliyor. Yormadan, seyirciyi hikâyenin içine alarak, dışına çıkarmadan.
Barış Falay ile Saygın Soysal’ın paylaştığı filmde Melis Birkan, Serdar Orçin, Nur Sürer, Salih Kalyon, Hasibe Eren, Özgür Çevik, Şerif Erol, Binnur Kaya, Mustafa Kırantepe, Serkan Keskin, Nazlı Bulum, Murat Kılıç, Sarp Aydınoğlu, Barış Yıldız, Sarp Akkaya, Necip Memili, Bige Önal ve Utku Çakar rol alıyor.
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Erdoğan belayı satın aldı
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- AKOM, İstanbul için 'saat' verdi: Çok kuvvetli geliyor!
- Yıkılması gerekiyor!
- 5 yılda Türkiye'nin en büyüğü oldu: Nusret'e de satıyor
- ‘Kar leoparı’ neden cezaevinde
- Ünlü kebapçının kardeşi 20. kattan aşağı düştü!
- Trabzonspor'da ayrılık!
- Kayyum belediyeyi kapattı!