Kayra, yeni albümü ‘Ölüler Parkı Fanzin’i yayımladı: Yeraltı hâlâ politik

Türk rap müziğinin “eski okul” temsilcilerinden Kayra, yeni ve kısa abümü “Ölüler Parkı Fanzin” ile yeniden dinleyicileriyle buluştu.

Kayra, yeni albümü ‘Ölüler Parkı Fanzin’i yayımladı: Yeraltı hâlâ politik
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 02.03.2025 - 04:00

Türk rap müziğinin “eski okul” temsilcilerinden, hem eski hem de yeni kuşak dinleyicilerin gözdesi Kayra (Onur İnal). 2005’te “Bitap” ile kurdukları GINA grubu ile adım attığı rap müzik dünyasında kitlesini gün geçtikçe büyüten Kayra, yeni ve kısa abümü “Ölüler Parkı Fanzin” ile yeniden dinleyicileriyle buluştu.

Kayra ile break dans yarışması Red Bull BC One Cypher Türkiye öncesi Da Poet ile verdiği konser öncesi, yeni albümünü ve rap müzik dünyasındaki tartışmaları konuştuk.

‘BAŞINA BUYRUK’

“Ölüler Parkı Fanzin” oldukça çarpıcı bir isim. Bu ismin ardındaki anlamı ve albümle bağlantısını nasıl açıklarsınız?

Bu şarkıların büyük bir çoğunluğu eskiden yazıldı. Şu zamanda başladı bu zamanda bitti gibi bir durum yok. Mesela Vicdan Azabı şarkısını yazarken kızım 2.5 yaşındaydı şimdi 6 yaşına girecek. Şarkılar bir köşede, kendi hallerinde bekliyorlardı. Ve hani sıraları bir türlü gelmiyor gibi oluyordu. Ama sanki şarkılar da bir yandan, “Onca şarkı yayımladın bir bizi yayımlamayı mı hor görüyorsun” der gibi bir halleri vardı. İsminin nedeni ise dediğim gibi bir köşede bekler vaziyette olmalarıyla alakalı ve fanzin dememdeki kasıt, fanzinlerin o biraz başına buyruk havası olur, o havayı taşıyor oluşu.

Bu süreçte zorluk yaşadınız mı?

Evet. Biraz teknik biraz manevi nedenler… Az önce de söylediğim gibi, kızım 2,5 yaşındaydı daha ve bu şarkıları yazdığım zaman bunları kaydedecek bir yerim bile yoktu. Üretim aşamasında zorluklar yaşadığım bir süreçteydim. Yani ürettiklerimi yayınlayabilme sürecinde zorluklar yaşadığım bir süreçteydim ama bu şarkılar benim bir şekilde tekeri döndürmeme, kendime inanmaya devam etmemi sağladıkları için manevi boyutta benim için önemliler.

Fanzin serisi devam edecek mi?

Öyle umut ediyoruz. Çünkü elimizde ikincisi için hazırladığımız şarkılar var. Onların şu anda işte mix mastering işlemleri sürüyor. Belki bu sefer feat'ler alabiliriz. Çünkü bazılarında tek verse'lük kısımlar vardı. Bu sefer tek vers bırakmayıp birazcık daha renkli bir hale getirebiliriz.

Yakın zamanda mı çıkar peki?

Arayı çok açmadan çıkmasını umut ediyoruz. Çünkü bir yandan da uzun soluklu, sanıyorum 13 kadar şarkının olacağı bir albüm hazırlığı devam etmekte. O çıkmadan bunların hepsini yayınlayalım diye düşünüyoruz.

Önceki işlerinizle kıyaslandığında nasıl bir evrimi temsil ediyor bu albüm?

Öyle bir şey temsil ettiğini düşünmüyorum. Yeni bir yer açtığı ya da bundan sonrasına dair bir şey olacak gibi değil ama şunu gösteriyor birazcık da: Katmanlı ve farklı hatlarda, farklı sound’larda da bir şeyler yapabildiğimi, normal olan Kayra figürünü farklı sound’ları ve farklı lirikal yaklaşımlara da gayet taşıyabileceğimi göstermek için kendi adıma yaptığım bir albüm oldu. Fakat beni dinleyenlerin asıl duymak istediklerinin ne olduğunu da gayet iyi biliyorum. Onun da örneği var albümde. “Basit Birer Tesadüf”, “Muazzam Hatalar”, oradan şarkılar. Ama “Vicdan Azabı”, “Beni Ölüler Gayet İyi Bilir” ya da “Ne Olmaz İhtimal”, biraz benden gibi gözükmesine rağmen “acaba” mı da dedirtecek bir şey. Bu zamana kadar ya dediğim gibi belli bir kulak aşinalığı ve manzara aşinalığı olan dinleyici için farklı manzaralar ve farklı şeyler de gösterebiliyor.

Da Poet ve Kayra

FARKLI HATLAR

Nostaljik, melankolik ve hatta yer mistik havası olan bir albüm. Bu atmosferi yaratırken nasıl bir yaratım süreci izlediniz?

Şöyle söyleyeyim. Ben aslında o zaman bunların büyük birçoğunluğunu bu beat’lere bile yazmamıştım. Dediğim gibi bunları sonradan şarkı haline dönüştürdük. Benim o zaman sadece yazma ritmimi ayakta tutabilmek için başladığım şeylerdi bunlar ve ben o zaman biraz böyle başına buyruk şeyler yazıyordum. Kafamda bunları yazarken dediğiniz gibi öyle sabit bir yerden değil, bir sürü farklı hattan, farklı atmosferden yazıyordum. Korsanlar aklıma geliyordu, kimi zaman yolunu izini kaybetmiş aklını kaybetmiş korsanlar. Kimi zaman bir savaş suçlusu aklıma geliyordu. Değişik hatlarda, normalde pek yüzmediğim hatlarda ve soyut anlatımlar, imgeler üzerinde fazla geziyordum. Çünkü ben daha çok somut anlatan, daha çok sokak, daha çok normal insan, daha çok tanıdığımız şeylerden bahseden biriydim. O evre birazcık daha uzaklarda yüzmeyi tercih etmiştim. Yazma ritmini ayakta tutma telaşesiyle alakalıydı. Bunların bir şeye dönüşüp dönüşmeyeceğini de bilmiyordum zaten halihazırda ama dediğiniz gibi böyle bir sürü farklı hattan farklı şeyler vardı orada.

Rap müzik, doğası gereği hep bir başkaldırı ve anlatı biçimi olmuştur. Sizce Türkçe rap, toplumsal ve politik meselelere ne kadar yer veriyor?

Yeraltında hâlâ daha gayet var. İnsanlar genel olarak hep o ana akımdaki aksiyona, temelde gözlemlediklerine ve oradaki yozlaşma üzerine odaklandıkları için yeraltındaki aksiyon onların pek ilgisini çekmediği için Türkçe rap de politik duruş yokmuş gibi gözüküyor da gayet var. Bu birazcık işin içinde olmayla ve nereden baktığıyla da alakalı bir durum. Sürekli hitlere ve sürekli trendlerdeki aksiyonlara bakarsak bu yok. Tamam kabul ama Türkçe rap ondan ibaret bir şey de değil. Yerin altı hâlâ belli bir tavırda ve bunu devam ettiriyor, sürdürüyor. O kültür bir şekilde kendini koruyor. Bitmeyecek, hiçbir şekilde bitmeyecek. Birileri gelip onu devam ettirecek bir şekilde. Ama az ama çok ama çok görünür ama az görünür, o devam edecek.

Saian, Çağrı Sinci, K”st gibi çağdaşlarınızın aksine sizin rapteki politik anlatımlarınız metaforlarla, hikâyelerle ve edebi referanslarla bezeli. Bu anlatım biçimini özellikle mi tercih ediyorsunuz?

Şimdi biz de iyi kötü, nereden baksan kemiksiz 20 senedir bir şey yazıp çiziyoruz. Bu yazıp çizme sürecinde de çeşitli evrimler yaşıyoruz. “Gına” dönemlerinde yazmaya başladık. “Farazi V Kayra” süreci oldu. Sonra solo süreç, “90 BPM”. Tüm çalışmalarda farklı anlatımı benimsiyordum. Yani bunu böyle olsun istedim. Bir şey yaparken ona özgü bir anlatım olsun istedim. Daha özgün bir anlatım, politik de olsa daha özgün bir anlatım. Derinine bakabilenlerin de görebileceği bir anlatım. 

Saian, Çağrı Sinci, K”st gibi arkadaşlarımızın da hepsi kendini göre bir şekilde anlatımlar yapıyor. Ortak bir dilleri yok ama ortak bir dertleri var.

Mehmet S. Aman ve Kayra

Günümüzde ana akım rap müziğin, özellikle sosyal medya ve dijital platformlar üzerinden daha çok eğlence odaklı bir içeriğe dönüştüğü söyleniyor. Bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu bir anda olmadı. Adım adım gelişti, değişti ve daha da farklı boyutlara geldi. Şaşırtıcı bir şey olduğu yok ortada açıkçası. Artık ana akımda bu oturdu. Bir şekilde sürekli böyle gidecek çünkü bunun ilgi gördüğü, kazanç getirdiği, ödüllendirildiği görüldü. E bu çok normal, tabiatı itibariyle bu her zaman her yerde böyledir. O yüzden iş çoğalmaya başladıkça, dışarıdan birileri gelmeye başladıkça anlatı da özünü kaybetmeye başlıyor. Kendi içerisinde o yüzden normal ve doğal buluyorum. İyi kötü herhangi bir şekilde bir yerinde de değilim düşünce olarak.

Bu yeni akım rap'in sürdürülebilir bir düzeyde olduğunu düşünüyor musunuz? Böyle bir hani öngörünüz var mıdır?

Bir öngörüm yok. İnsanlar almaya devam ettikçe bunu yapanlar olacaktır sadece. Ben daha çok bu hikâyenin dediğim gibi yeraltı kısmıyla ilgileniyorum. Asıl oradaki aksiyon ne olacak? Yani sürekli ödüllendirilen bir yer var ve inatla ödüllendirilemediğin ve sürekli tırmalamak zorunda olduğun, yenilgilerle, üzüntülerle, emeklerinin karşılığını alamamalarla dolu bir alemin içerisinde bir sürü kişiyiz orada. İnatla kendine ait bir anlatım benimseyip kimi zaman olmayacağını bilmene rağmen devam ederek yapıyorsun bunu. Ben yeraltının işte bu aksiyonda biraz kendi özgünlüğünü yitirmeye başladığını düşünüyorum. Ana akımda olan şey belli, bu kadar net ama yeraltı kendine burada var etmek için ve sürdürmek için ne yapacak? Yaratıcı olacak. Cesur olacak ama onu kaybetmeye başladığını görüyorum ve düşünüyorum. Yaratıcılığından iyice uzaklaşmaya başladığını düşünüyorum. Bunun da anlaşılabilir sebepleri var ama nereye kadar böyle gidecek onu bilmiyorum.

Cihat Akbel’in YouTube programında, Türkçe rapin geçmişte medyada yer edinemediğini söylediniz. Yeni nesil rap’in çok konuşulduğu bu dönemde spot ışıkları sanki buraya çevrildi. Yeni nesil rapçilerle birlikte, medyanın ilgisinin yeraltındakilere ufak da olsa döndüğünü düşünüyor musunuz?

Sanmıyorum. Yeraltındaki rapçiler kendi başlarına ve bunu her zaman böyle yaptılar ve yapmaya da devam edecekler. Öyle bir şeye ihtiyaçların olduğunu da düşünmüyorum. Dediğim gibi önemli olan orada cesaret ve yaratıcılık. Yani o senin yeraltı yapan o tüm değerlere sahip çıkarak ayakta durmaya devam etmek ve bu şekilde iletişim kurup senin gibi insanları bulmaya çalışarak ve jenerasyonlara da bunu aktararak yapılabilecek bir şey bu. O yüzden ana akımın herhangi bir öğesinin herhangi bir enstrümanın yeraltı için fayda sağlayabileceğini düşünmüyorum. Yeraltı kendi kurallarını inşa etmeli kendi kuralları üzerinden devam etmeli bazı şeylere ve o iletişimi o kendi diliyle kurabilmeli. Kendi dili, kendi tavrı, kendi tarihsel birikimi onun en önemli ışığı olacak.

Break dans yarışması Red Bull BC One Cypher Türkiye’de, birden fazla kuşağın bulunduğu bu ortamda sahnede olmak nasıl bir duygu sizin için?

Güzel. Yani farklı sahneler bunlar. Ayrı bir tecrübe oluyor çünkü burada seni bilmeyen insanlar da var. Sadece ne oluyor diye bakıp gelen insanlar da var. Onlarla da bir iletişim kuruyorsun. O da hikâyenin bir parçası ve önemli bir parçası, çünkü biz hiçbir zaman çok bilinen figürler olmadık. Hiçbir zaman da olmayacağız muhtemelen ama bizim hikâyemizi de sürekli diri tutacak olan bu. Etkileşimin ve iletişimin devam ediyor olması... 40 yaşına geldim, bugün “Beni bir kişi öğrenmiştir” diyeceğim belki buradan giderken. Bu güzel bir duygu.