Karabey Aydoğan’dan Uygarlığın Tuğlası Arifiye Köy Enstitüsü

Karabey Aydoğan; eğitim tarihinin en tartışılan ve en ilgi gören Köy Enstitülerinden Arifiye Köy Enstitüsü’nü kılı kırk yaran bir çaba ile önümüze seriyor. Çalışmasında, ‘Enstitü Cenneti’ olarak nitelenmiş Arifiye Köy Enstitüsü destanını, iç içe geçmiş yüzlerce olayı bir roman tadında bileştirerek anlatıyor. “Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, köyler kent olurdu. Kapatıldı, kentler köy oldu!” diyen Karabey Aydoğan ile Uygarlığın Tuğlası Arifiye Köy Enstitüsü (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) kitabını konuştuk.

Karabey Aydoğan’dan Uygarlığın Tuğlası Arifiye Köy Enstitüsü
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.03.2023 - 00:04

‘SAYISIZ HABER, BELGE, KİTAP, ANI TOPLADIM’

- Aynı okulda, Arifiye’de okumuş olmanın mutluluğu ile sorayım. Eğitmenleri ve Uygarlığın Tuğlası Arifiye Köy Enstitüsü kitabını nasıl hazırladınız?

Köy Enstitüleri’ni ilk kez 1974’te, Arifiye İlköğretmen Okulu’nda okurken duydum. Öğretmen olacaktım. Üniversite ve öğretmenliğim sırasında, bu konuyu araştırmaya başladım. Yeniden İstanbul’a gelince 1989-90 yıllarında da araştırmayı sürdürdüm.

O sıralarda müzayedelerde enstitü fotoğrafları satılıyordu. Çoğu Arifiye’ye aitti. Fotoğrafları aldıkça heyecanım da arttı. Kütüphanelerde basın taramalarına başladım. Sayısız haber, belge, kitap, anı toplandı.

Eğitmen Kursları, Köy Enstitüleri’nin başlangıç noktası ve laboratuvarı olmuştu. O konuda belge, yazı ve fotoğraf bulmakta çok zorlandım. Sonunda ilk kitap olarak Arifiye Köy Eğitmenleri Tarihi çıktı.

Ancak enstitüyü araştırmak uzun yıllarımı aldı. Her yıl çevre illere, ilçelere ve Arifiye’ye gidip geldim. Görüşmeler, yok edilenler, belgeler, anılar anılar…

- Arifiye Köy Enstitü mezunlarına nasıl ulaştınız?

Kolay olmadı. Henüz enstitüdeyken adları gazetelere, kitaplara geçenler vardı. Muhittin Yaman, Ahmet Yol, Halime Akyol gibi…

Kadıköy’deki, bir sahafta, enstitü konulu bir dergi ararken, ilk izi buldum. Sonrasında yaşayan enstitülü öğretmenleri ve öğrencileri buldum, evlerine konuk oldum, toplantılarına katıldım. Birlikte bir koro oluşturup Enstitü türküleri bile söyledik. Başımızda Arifiye’den yetişmiş, opera sanatçısı olmuş Ahmet Yol vardı.

Enstitü’de su aramak!

‘BİNBİR ZORLUKLA VE MUTLULUKLA KURULDU!’

- Arifiye Köy Enstitüsü nasıl bir yerdir?

Tüm Köy Enstitüleri, köylü çocuklarının emekleri ve bir grup yurtsever eğitimci eliyle kurulmuş, benzersiz eğitim yuvalarıdır.

İnsanı bir bütün olarak geliştiren, mutlu eden, beceri kazandıran, güven veren kurumlardır. Arifiye de bunların içinde, görece şanslı ve en ilgi çekenlerden biridir.

Enstitüler; köylü çocuklarının emeği ile köye ve köylüye can veren, susanları konuşturan, oturanları yürüten, düşündüren, türkü söyleten, resim yaptıran, hastaları sağaltan, ürettiren, mutlu eden bilinçli ve planlı birer eğitim dizgesidir.

Arifiye Köy Enstitüsü de bin bir zorlukla, ama bir o kadar da mutlulukla kurulmuştur. Kitap bu büyük öyküyü anlatmaktadır.

Her işin zevkle ve yarışarak yapıldığı bir yerdir. Kimsenin boş bir zamanı yoktur. Ayakta ise türkü söyler, oyun oynar. Oturuyorsa mandolin çalar. Yatmışsa elinde kitap vardır.

İzmit / Halkevi konseri

ENSTİTÜ CENNETİ ARİFİYE!

- Arifiye için, “Enstitü Cenneti” diye bir niteme kullanıyorsunuz. Gerçekten öyle bir yer midir enstitü?

Enstitü Cenneti sözünü kullananlar; orada okuyan, üreten mutlu çocuklardır. Yedikleri ekmekleri, meyveleri, sebzeleri, üretenler, balıkçılık, hayvancılık, arıcılık yapanlar, derslikler, yatakhaneler, hamamlar, tarım yapıları gibi büyük işleri başaranlar, sıra, tahta, sandalye, masa, dolap, el aletleri yapanlar onlardır.

Her okulda okunan kültür dersleri, enstitüde daha uygulamalı olarak verilmektedir. Her öğrencinin öğretmenlik dışında bir mesleği vardır. Yüzmeyi, bisiklet, motosiklet kullanmayı öğrenen, dikiş-nakış bilen ve kendi giysilerini üreten de onlardır.

Çevrelerinden halkbilim derlemeleri yapan, oyunları, söylenceleri, halk danslarını, türkülerini derleyen, onları yeni formlarda sahnelere, alanlara ve kentlere taşıyan, basının gündeminden düşmeyen de onlardır. Yurt ve dünya klasikleri, mandolinleri ve diğer çalgıları, fırçaları ellerinden düşmeyen onlardır.

İşte tüm bunları büyük bir zevk, yarış ve mutlulukla yapanlar, kendilerini nasıl çok yönlü geliştirdiklerinin de bilincindedir. Bu nedenle, yarattıkları ve yuva saydıkları enstitüye “Enstitü Cenneti” diyen onlardır. Hani diyesim var: “Destanımızda yalnız onların maceraları vardır.”

BAŞTA İNÖNÜ OLMAK ÜZERE HERKESİN İLGİ ODAĞIYDI!

- Arifiye Köy Enstitüsü; basının, çevrenin veya başkalarının ilgisini çekebiliyor muydu?

Öncelikle Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, İsmail Tonguç ve Hasan Ali Yücel olmak üzere; bakanlar, Mülkiyeliler, valiler, kaymakam adayları, diğer Köy Enstitülüler, gazeteciler, çevre halkı büyük ilgi gösterirler.

Irak’tan, Tayland’dan, Çin’den, İngiltere’den, Amerika’dan pek çok profesör, diplomat, araştırmacı Arifiye’ye gelerek incelemeler yapar. Raporlar verirler. Hatta Irak’ta - Arifiye Köy Enstitüsü örnek alınarak - üç enstitü kurulmaya başlar. Bunların isimleri kitapta vardır.

Tuğla hazırlık ve kalıplara doldurma

VEYSEL’DEN GÜNYOL’A, VELİ’DEN TÜTENGİL’E ARİFİYE...

Âşık Veysel’in ilk kez geldiği Enstitü Arifiye’dir. Veysel’in ünlü elma bahçesinin fidanları da Arifiye’den yollanmıştır.

Ülkemizdeki Alman bilim adamları, İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri, isimlerini saymakta zorlanacağım birçok sanatçı Arifiye’ye gelir, kalır.

Örneğin Eren ve Bedri Rahmi Eyüboğlu, Vedat Günyol, Orhan Veli (Arifiye’ye bir de şiir yazmıştır), Sabahattin Eyüboğlu, Orhan Burian, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Cavit Orhan Tütengil bunlardan bazılarıdır. Gelenlerin gözlemleri, özellikle konserlerle ilgili izlenimleri okunmaya değerdir.

Yerel ve ulusal basında, Arifiye Köy Enstitüsü kadar adından söz ettiren kurum azdır. Kocaeli Türkyolu, Vatan, Cumhuriyet, Akşam gibi gazetelerde Arifiye sıkça haber olur.

Dahası, 31 Temmuz 1944 günü İstanbul’daki tüm gazetelerin yetkilileri ile Ankara’dan da Ulus gazetesi adına Falih Rıfkı Atay, Bakan Hasan Ali Yücel ve İsmail Tonguç eşliğinde, bir trenle Arifiye Köy Enstitüsü’ne gelir ve bir gece de kalırlar. Benzer bir olay, hiçbir enstitüde yoktur.

Uygarlığın gerçek anlamda yeşerdiği yerlerdir, Köy Enstitüleri. Arifiye’de onlardan biridir.

- Ruhi Su’nun öğrencisi olduğunuzu biliyorum. Onunla ilgili veya başka çalışmalarınız var mı?

Ruhi Su, Âşık Veysel, müzik eğitimi, eğitim ve Köy Enstitüleri konularında araştırmalarım sürüyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler