‘İyi ki doğdun İlhan Abi!’ Miyase İlknur’un yazısı...
İlhan abi ve çağdaşı Cumhuriyet aydınlarının en önemli özelliklerinden biri ve belki de en önemlisi de esen rüzgârlara karşı dirençli olmalarıdır. O nedenledir ki, sosyalist ve Atatürkçü olmanın bedelini her dönemde ödemekten yüksünmemiş ve toplumu uyarma görevlerini yerine getirmişlerdir. Ergenekon kumpas davasının Türkiye’nin temel kolonlarını balyozla parçaladığı sürece sağcısı, sözüm ona solcusu, liberali alkışlar ve tezahüratlarla destek verirken “Bunlar Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için Türkiye’ye operasyon çekiyorlar” diyerek tehlikeyi en erken sezen kişiydi. İlhan Abi, Dolmuş ve Kırkbirbuçuk dergilerindeki mizah yazılarını da hesaba katarsak 1949’dan 2010’a kadar yazdı. Hem de her gün. Bir yazarın 60 yıl boyunca en çok okunan ve en çok tartışılan yazar olması büyük hem de çok büyük olay! Marifet uzun yıllar yazmakta değil elbet, uzun yıllar okurun ve Türk aydınlarının kutbu olarak kabul edilmekte. İşte o kişinin adıdır İlhan Selçuk. İyi ki doğdun İlhan Abi.

İLHAN ABİ İÇİN MART, BELALAR VE ACILAR AYIDIR!
Her 11 Mart sabahında telefonla doğum gününü kutladığımda hep aynı sözü söylerdi: “Hatırlatmasan olmaz mı?” Kendisinin de benim doğum günümü hiç unutmadan arayıp kutladığını hatırlattığım da ise yine hep aynı cümle ile verdiği yanıt: “Ahh canım ah! Ben de senin yaşında olsaydım doğum günümü cümle alem kutlasın isterdim.”
Bu yıl İlhan Abi, 100 yaşında (11 Mart 1925 / 21 Haziran 2010). Bedenen aramızda değil belki ama gerek okurları gerekse Cumhuriyet ailesi olarak bizim için bu gerçeklik “yok hükmünde”. Gazetedeki arkadaşlarla günlük sohbetlerimiz sırasında adının geçmediği tek bir gün yok.
İlhan Abi, Mart çocuğu. Ancak Mart, İlhan Abi için belalar ve acılar ayıdır. Başına gelen türlü belalar ve acılar sanki yılın başka ayı yokmuş gibi Mart ayını beklemiş. Babası Kasım Selçuk’u 1964’ün 23 Mart’ında kaybetti.
12 Mart’ta iki ayrı davadan aylarca tutuklu kaldı. Bu davalardan biri “Hoşgeldin Tazminat Kafası” yazısı, ikincisi de ordu içinde 9 Mart cuntasıyla ilişkilendirmek için açılan ve o dönemin kumpas davalarından Madanoğlu Davası’ydı. İkinci dava nedeniyle Kontrgerillanın işkence merkezi Ziverbey Köşkü’nde işkenceli sorgudan geçirildi.
Eşi Handan Selçuk’u yine Mart ayında yitirdi. Handan Abla’nın doğum günü 1 Nisan’dı. Doğumgününden bir gün önce 31 Mart 2001’de aramızdan ayrıldı ve doğum gününde de toprağa verildi. Ruh ikizi olan Turhan Selçuk’da yine 12 Mart’ta gözaltına alınmış ve işkencede kaburga kemikleri kırılmıştı. Turhan Abi’yi de ne gariptir ki, İlhan Abi’nin doğum günü olan 2010 yılının 11 Mart günü kaybettik.
Oturanlar: Melih Cevdet Anday, İlhan Selçuk, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Nadir Nadi, Mehmet Kemal.
Ayaktakiler: Yılmaz Şipal, Sami Karaören
CUMHURİYET KUŞAĞININ ÇİLELİ YAŞAMINI PAYLAŞTI!
İlhan Abi’nin yaşamında Mart kötü de diğer aylar güllük gülistanlık mı geçmiş. Cumhuriyet kuşağı aydınlarının tamamının yaşamöyküsü birbirine benzer aslında. Soğuk Savaş döneminin başlamasıyla bu kuşağın çileli yaşamı da başlamış oluyordu.
Niyazi Berkes’ten Pertev Naili Boratav’a, Doğan Avcıoğlu’ndan Aziz Nesin’e, Rıfat Ilgaz’dan Hasan İzzettin Dinamo’ya, Doğan Avcıoğlu’ndan İlhami Sosyal’a, Mümtaz Sosyal’dan Abidin Dino’ya, Sabahattin Eyuboğlu’ndan Orhan Kemal’e, Muammer Aksoy’dan Vedat Günyol’a kadar o kuşak 100 yıllık Cumhuriyetin en çileli yıllarında bedel ödemiştir. Kiminin payına mahpusluk kiminin sürgün kimine de iş kapıları kapanarak açlıkla mücadele etmek düşmüştür. Kimine ise üçü birden...
BİR YANDA SOĞUK SAVAŞ ŞANSIZLIĞI BİR YANDA ÇAĞDAŞ EĞİTİM ŞANSI!
Bu kuşağın şansızlığı, gençlik çağında Soğuk Savaş dönemine yakalanmış olmasıdır. Ama bu şanssızlığın şanslı oldukları yönler de vardı. Bunlardan biri Cumhuriyetin ilk yıllarında temeli atılan çağdaş eğitim sisteminde eğitim görmeleridir. O yılların müfredatı sayesinde analitik ve özgür düşünme, bilim ve aklın ışığında olayları değerlendirme refleksine sahip olmuşlardır.
İlhan Abi’nin ortaokul ve lise kitaplarını hâlâ saklaması ve arada bir eline alıp gözden geçirmesi boşuna değildi. Daha çocukken Hasan Âli Yücel’in Türkçeye çevirttiği dünya klasiklerini okumuştur. İlginçtir onun da ilk okuduğu eser benimkiyle aynı: Victor Hugo’nun Sefiller’i. Lisede Rus ve Fransız klasikleri, Goethe ve Schiller’in eserleriyle tanışır.
EFSANE HOCALAR…
Sadece müfredat da değil onları etkileyen. Gerek lisede gerekse üniversitede ders veren hocaları da en büyük şanslarıydı. Ortaokul ve lise yıllarında Reşat Nuri Güntekin, Cahit Külebi, Sami Göksu, Arif Nihat Asya’nın öğrencisi olmuş. İstanbul Hukuk Fakültesi’ndeki, hocaları Nazi zulmünden kaçan Prof. Andreas Bertalan Scwarz, Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Prof. Sıddık Sami Onar ve Prof. Dr. Ragıp Sarıca kendi dallarında hâlâ efsane.
İlhan Selçuk, Yaşar Kemal.
OKUL ARKADAŞI YAŞAR KEMAL VE ARİF VE ABİDİN ABİDİN DİNO İLE EBEDİ BİR DOSTLUĞUN TEMELİNİN ATILDIĞI ADANA YILLARI…
Çocukluğunda babasının görevi nedeniyle Yıldızeli, Silifke, Keskin, Adana ve Aydın’da çocukluk ve gençlik yıllarını geçiren İlhan Abi, Anadolu’yu ve Anadolu insanını yakından tanıma fırsatı sağlamıştır. İstanbul’da doğmuş ve askerlik dışında Anadolu’yu tanımamış kalem erbabından farkı da buradan kaynaklanır.
Hele Adana yılları onun kişiliğinin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Okul arkadaşı Yaşar Kemal ve Arif Dino ve Abidin Dino ile ebedi bir dostluğun temelinin atıldığı Adana’da liseyi bitiren İlhan Abi’deki yazarlık cevherini ilk keşfeden kişi ünlü şairimiz Cahit Külebi’dir.
CAHİT KÜLEBİ’DEN KASIM SELÇUK’A: ‘OĞLUNUZ GELECEKTE İYİ BİR EDEBİYATÇI OLABİLİR. LÜTFEN BU KONUDA ONU TEŞVİK EDİNİZ.’
Silifke’de edebiyat öğretmeni Cahit Külebi, bir sınav sonrasında babası Kasım Selçuk’u okula davet eder ve şöyle der: “Beyefendi, sınav kağıdını okuduğum oğlunuz İlhan Selçuk’un edebiyata büyük istidadı olduğunu gördüm. Bu çocuk gelecekte iyi bir edebiyatçı olabilir. Lütfen bu konuda onu teşvik ediniz.”
‘YAZININ MİMARİSİNE DE BÜYÜK ÖNEM VERİR, ÖZELLİKLE UZUN YAZILARI ELEŞTİRİRDİ!
İlhan Abi, yazının içeriği kadar mimarisine de büyük önem verir, özellikle uzun yazıları eleştirirdi. İyi bir yazarın meramını kısa yazıyla da etkili bir şekilde anlatabileceğine vurgu yapardı. Bu konuyu çocukluk çağında keşfettiğini şu anısıyla anlatırdı:
“Çocukken babam bana günlük gazeteleri okuturdu. Yunus Nadi’nin ya da Ahmet Emin Yalman’ın başyazısını okuyorum. Ama anlamıyorum ve canım sıkılıyor. Bir şeyi fark ettim: Ahmet Emin Yalman’ın yazıları çok uzundu. Yazıyı okurken paragraf atlamaya başladım. Çocukluk...
Paragraf atladıkça da babamın farkına varmadığını gördüm. Bende bu olay şu fikri uyandırdı: Demek ki bazı yazıların bazı paragrafları fazladır. Sonra, annem çok meraklıydı yazıya, yazının kompozisyonu, mimarisi fikrine. Annem bana aşıladı. Tabii bir de o zamanki hocalarımız...”
Miyase İlknur, İlhan Selçuk.
İLHAN ABİ VE ÇAĞDAŞI CUMHURİYET AYDINLARININ EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ ESEN RÜZGÂRLARA KARŞI DİRENÇLİ OLMALARIDIR!
İlhan Abive çağdaşı Cumhuriyet aydınlarının en önemli özelliklerinden biri ve belki de en önemlisi de esen rüzgârlara karşı dirençli olmalarıdır. İyi yazı yazabilirsin, iyi şair olabilirsin iyi bir karikatürist de ama rüzgâra göre yelken açarsan ne yazının ne de çizginin bir önemi kalır.
O nedenledir ki, sosyalist ve Atatürkçü olmanın bedelini her dönemde ödemekten yüksünmemişlerdir. Soğuk Savaş ve darbe yıllarında “komünist”, liberâl rüzgârların estiği yıllarda “Stalinist ve dinozorluk” suçlamasına aldırış etmeksizin toplumu uyarma görevlerini yerine getirmişlerdir.
TEHLİKEYİ EN ERKEN SEZEN KİŞİYDİ!
Neoliberalizm kasırgasına yelken açanların “Dünya değişti, biz değiştik! Sen niye değişmiyorsun?” diye suçladıkları belki de tek insandı İlhan Abi. Ergenekon kumpas davasının Türkiye’nin temel kolonlarını balyozla parçaladığı sürece sağcısı, sözüm ona solcusu, liberali alkışlar ve tezahüratlarla destek verirken resme tepeden bakarak “Bunlar Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için Türkiye’ye operasyon çekiyorlar” diyerek tehlikeyi en erken sezen kişiydi. Bugün geriye dönüp baktığımızda kimin aydın kimin rüzgâr gülü olduğunu daha iyi görebiliyoruz.
İlhan Abi, Dolmuş ve Kırkbirbuçuk dergilerindeki mizah yazılarını da hesaba katarsak 1949 yılından 2010 yılına kadar yazdı. Hem de her gün. Bir yazarın 60 yıl boyunca en çok okunan ve en çok tartışılan yazar olması büyük hem de çok büyük olay! Marifet uzun yıllar yazmakta değil elbet, uzun yıllar okurun ve Türk aydınlarının kutbu olarak kabul edilmekte. İşte o kişinin adıdır İlhan Selçuk.
İyi ki doğdun İlhan Abi.

En Çok Okunan Haberler
-
DEM Parti'den 'talep listesi' iddiasına yanıt
-
İmamoğlu dosyasına dokunan yanıyor mu?
-
Üniversite hastanesinden açıklama geldi
-
Bahçeli'den 'İmralı' çağrısı
-
İBB soruşturmasında 24 şirkete kayyum
-
Askeri öğrencilere verilecek ceza belli oldu
-
İmamoğlu için kaç imza toplandı?
-
Hasan İmamoğlu, 'kayyum' sonrası ilk kez konuştu
-
Başarır gözaltındayken onu savunan AKP'li isim kimdi?
-
'Şimdi kim yalan söylüyor?'