İlköğretmen okullarına değerbilirlik! Öner Yağcı’nın yazısı...
Ortaklar Öğretmen Okulu mezunları Ahmet Nuri Doğan ve Mustafa Özmen, Ortaklar İlköğretmen Okulu: Köy Enstitülerinden Yansımalarla (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) adlı çalışmalarını “İlköğretmen Okulları köy enstitülerinin yozlaşmış hali miydi, yoksa köy enstitüleri geleneğini devam ettiren okullar mıydı” ikilemine açıklık getirmek amacıyla kaleme aldıklarını ifade ediyorlar. Çalışmalarında bugünün öğretmen mücadelesine de ışık tutan yazarlar, Köy Enstitüleri deneyiminin “çok köklü bir süreç” olarak eğitim anlayışı ve etkilerinin eşsiz deneyimin bir ürünü olan İlköğretmen Okulları boyunca yıllarca yaşadığını vurgulayarak “Biz bu deneyimi yaşayanlar olarak ve Adabelen-Ortaklar temelinden yola çıkarak Öğretmen Okullarını anlatmaya / aktarmaya çalıştık.” diyorlar.
ÖĞRETMENE, ÖĞRETMENLİĞE SAYGI
Öğretmene, öğretmenliğe saygı, 19. yüzyılın ortalarına kadar şeyhülislamların, müftülerin tekelinde olan eğitimimizde, çağdaşlığa atılan adımlarla süren aydınlanma arayışının, mücadelesinin önemli bir parçasıydı.
İlk öğretmen okulunun açılmasıyla birlikte (16 Mart 1848) süren çağdaşlık arayışı, II. Meşrutiyet’ten sonra eğitimin ilkokullarda zorunlu ve parasız olması adımıyla ivme kazandı.
Eğitimimiz Tevfik Fikret, Ethem Nejat, Mehmet Akif, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Prens Sabahattin, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, İsmail Mahir Efendi, Emrullah Efendi, Abdullah Cevdet, Satı Bey gibi o dönem aydınlarının eğitim, öğretmen yetiştirme, öğretmenliğin saygınlığı atılımlarıyla ete kemiğe büründü.
Cumhuriyet’in eğitim devrimleriyle birlikte, İsmail Safa Özler, Vasıf Çınar, Reşit Galip ve özellikle Mustafa Necati’nin büyük katkılarıyla (laik ve karma eğitim…) eğitim değer kazanmaya, öğretmenlik ve öğretmen hak ettiği saygınlığına kavuşmaya başladı.
KARŞI DEVRİME SÜRÜKLENİŞ!
Bu saygınlık, Saffet Arıkan döneminde başlayan atılımla (eğitmen kursları, köy öğretmen okulları) ve Nafi Atuf Kansu’lu, İsmail Hakkı Tonguç’lu, Rüştü Uzel’li kadrosuyla Hasan Âli Yücel döneminde (başta Köy Enstitüleri) doruğa ulaştıysa da 1940’ların ortalarından başlayarak çağdaşlık devrimi, her alanda olduğu gibi eğitimde de geri dönüşe, karşı devrime doğru sürüklenmeye başladı.
Ortaklar Öğretmen Okulu mezunları Ahmet Nuri Doğan ve Mustafa Özmen tüm bunları Ortaklar İlköğretmen Okulu: Köy Enstitülerinden Yansımalarla (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) adlı çalışmalarında ayrıntılarıyla ele alıyorlar.
İLKÖĞRETMEN OKULLARI VE KÖY ENSTİTÜLERİ İKİLEMİ!
Türkiye’de öğretmenliğin meslek olma sürecini, uygarlaşan, savaşmayı, yönetmeyi, sanat yapmayı, felsefe yapmayı öğrenen insanın özgür insana doğru giderken öğretmeyi öğrenmek gereksinmesinden ve eğitim tarihimizin dününden başlayarak “Öğretmen Okulları”nın açılmasının ve sonrasındaki serüvenini anlatıyorlar.
Kitabın önsözünde “Ortaklar İlköğretmen Okulu’ndaki uygulamaların, diğer İlköğretmen okullarında da benzer biçimde yaşandığını biliyoruz” diyen Doğan ve Özmen şöyle devam ediyorlar:
“Köy enstitüleriyle ilgili birçok araştırma, inceleme yapıldı, yayınlandı, dernekler vakıflar kuruldu. İlköğretmen Okulları ise daha çok köy enstitülerinin uzantısı olarak ele alındı. Elbette öyleydi ve öyle ele alınmalıydı. Ancak burada şu ikilem çokça yaşandı.
İlköğretmen Okulları köy enstitülerinin yozlaşmış hali miydi, yoksa köy enstitüleri geleneğini devam ettiren okullar mıydı? Bu çalışmayı bu ikileme ışık tutar düşüncesiyle yaptık. Bunu yaparken de yaşanmışlıklara dayandık… 20 yıl boyunca Türkiye’nin ilkokul öğretmeni gereksinimi karşılayan bu okullar ele alınmayı hak ediyordu.”
BUGÜNÜN ÖĞRETMEN MÜCADELESİNE DE IŞIK TUTAN BİR ÇALIŞMA
Bu düşünceyle; “Ortakların Kurucu Kurumu: Kızılçullu Köy Enstitüsü”, “Ekonomik İşleyiş”, “Öğretmenler”, “Öğrenci Alımı-Okula Geliş-İlk Şaşkınlık”, “Okulda Yaşam ve Kazanımlar”, “Etkinlikler”, “Öğretim Etkinliği”, “Yaşama Yansıyanlar” adlı bölümlerle dünü bugüne bağlayan yazarlar, Ortaklar İlköğretmen Okulu adlı yapıtlarıyla, 2001’de kurulan Ortaklar Öğretmen Okullular Derneği’nin ve 2002’de yayınlanmaya başlayan Adabelen dergisinin mensupları olarak bugünün öğretmen mücadelesine ışık tutuyorlar.
‘ADABELEN-ORTAKLAR TEMELİNDEN HAREKETLE ÖĞRETMEN OKULLARI...
Kitapta, Kızılçullu Köy Enstitüsü’nün öğretmen ve öğrencileri tarafından kurulan Ortaklar Köy Enstitüsü’nün devamı olan Ortaklar İlköğretmen Okulu’ndaki yaşanmışlıklar, ilk elden tanıklıklarla ve benzer süreçleri yaşayan tüm İlköğretmen Okullarının örneği olarak ortaya konuluyor.
Köy Enstitüleri deneyiminin “çok köklü bir süreç” olarak eğitim anlayışı ve etkilerinin eşsiz deneyimin bir ürünü olan İlköğretmen Okulları boyunca yıllarca yaşadığını söylüyor Doğan ve Özmen: “Biz bu deneyimi yaşayanlar olarak ve Adabelen-Ortaklar temelinden yola çıkarak Öğretmen Okullarını anlatmaya / aktarmaya çalıştık.”
DEV ÖĞRETMEN DİRENİŞLERİ VE ORTAKLAR İLKÖĞRETMEN OKULU
1960’lardaki aydınlanmanın doğurduğu, “Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir” diyen Fakir Baykurt öncülüğündeki TÖS’ün, TÖDMF’den aldığı mirası kucaklayarak dönemin 109 bin öğretmenini kucaklayan direnişi (15 Şubat 1969 Büyük Eğitim Mitingi, 15-18 Aralık 1969 Öğretmen Boykotu), öğretmenliğe saygınlığını yeniden kazandırdı.
1970’lerde, yönetiminde olmaktan kıvanç duyduğum TÖB-DER, Ali Bozkurt, Cemil Çakır, Gültekin Gazioğlu başkanlıklarında TÖS’ten aldığı öğretmen direnişi bayrağını dalgalandırdı.
Onlarca öğretmenin canı, yüzlerce öğretmenin dövülmesi, hapisliği, binlerce öğretmenin sürgünü, işsizliği ile ödediği bedellerden sonra 1990’larda EĞİT-DER ve abece dergisiyle başlayan öğretmen direnişi, EĞİTİM-İŞ’le, EĞİTİM-SEN’le sürdürülürken 2020’lerde Öğretmen Okulları Öğretmen Liseleri Eğitimciler Birleşme ve Dayanışma Derneği ve Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın da katılmasıyla güçlenerek öğretmenliğin saygınlığının yeniden kazanılması için direniyor.
İşte bu direnişe önemli bir katkı sunuyor Ortaklar İlköğretmen Okulu.
ORTAKLARLILARIN ADABELEN RUHU VE CUMHURİYET DEVRİMLERİ!
Köy Enstitüleri kapatılıp yerine Öğretmen Okulları açıldığında ortada korkulacak bir felsefe ve bu felsefeye uygun okul kalmayacağını düşünenlerce Köy Enstitülerinin kapatıldığını, yöneticilerinin ve bazı öğretmenlerin görevden alındığını, ders programlarında, işleyişte önemli değişiklikler yapıldığını ama onun “felsefesinin, ideolojisinin” silinemediğini söyleyen Doğan ve Özmen noktayı şöyle koyuyor:
“Ortaklarlıların ‘Adabelen Ruhu’ diye adlandırdıkları bu felsefe yok olamazdı elbette. Daha derinlikli bakıldığında bu ruhun kökenleri vardı. Genel olarak aydınlanma felsefesi, özel olarak Anadolu Aydınlanması denilen bu felsefe, sömürü karşıtlığını, insan onurunu, bağımsızlık savaşını, Cumhuriyet Devrimlerini içinde barındıran dopdolu bir içeriğe sahipti. O ‘bağımsızlık benim karakterimdir’ diyen Mustafa Kemal Atatürk tarafından imbiklenmiş bir felsefeydi.”
En Çok Okunan Haberler
- 87 yaşındaki iş insanı İnan Kıraç evlendi
- AKP koridorlarında konuşulan 'erken seçim tarihi' sızdı
- Mühimmat fabrikasında patlama
- Özel'den Erdoğan'a 'Esad' ve 'HTŞ' yanıtı
- Teğmenler soruşturmasında flaş gelişme
- 2025 yılının asgari ücreti belli oldu!
- Gayrimüslimlerin tapuları üzerinden dönen yolsuzluk
- Muhalif gruplarla anlaşmaya varıldı!
- 2 yaşındaki çocuğun 'öksürüğünün' sebebi şaşırttı
- AKP’ye katılacaklar mı?