İlker Başbuğ: ‘Tek çıkar yol Mustafa Kemal Atatürk!’

Türk Silahlı Kuvvetlerinin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kısa süre önce yayımlanan yeni incelemesi Mustafa Kemal Anlatıyor: Savaş ve Barış (Kırmızı Kedi Yayınevi), Mustafa Kemal’in askeri ve sivil liderlik, özgür zihin, öngörü refleks ve pratiğini yalın dille ve akıcı bir kurguyla buluşturuyor okuyucularla. Başbuğ, hem bir komutan hem de bir yazar gözüyle incelemesinde; ilgili dönemlerin, müttefik ve düşman her cephenin adeta kalbine ışınlayan sinematografik, üç boyutlu, yaşayan bir anlatı ve ilk elden tanıklıklarla okuyucuları Mustafa Kemal’le konuşturuyor. İlker Başbuğ ile Savaş ve Barış’ı konuştuk.

Yayınlanma: 02.06.2022 - 00:04
Abone Ol google-news

 

Türk Silahlı Kuvvetlerinin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kısa süre önce yayımlanan yeni incelemesi Mustafa Kemal Anlatıyor: Savaş ve Barış (Kırmızı Kedi Yayınevi), Mustafa Kemal’in askeri ve sivil liderlik, özgür zihin, öngörü refleks ve pratiğini yalın dille ve akıcı bir kurguyla buluşturuyor okuyucularla.

Başbuğ, hem bir komutan hem de bir yazar gözüyle incelemesinde; ilgili dönemlerin, müttefik ve düşman her cephenin adeta kalbine ışınlayan sinematografik, üç boyutlu, yaşayan bir anlatı ve ilk elden tanıklıklarla okuyucuları Mustafa Kemal’le konuşturuyor.

“Mustafa Kemal bütün hayatı boyunca, düşündüğü bir hareket tarzının uygulanmasına geçmeden önce, diğer hareket tarzlarının uygulanamayacağını ortaya koymaya çalışmıştır.” diyen Başbuğ, incelemesinde Mustafa Kemal’in askeri ve sosyo politik çözümlemelerinde öncül tasarılarını hangi temel vargılarla şekillendirdiğini ve harekete geçtiğini paylaşıyor.

Mustafa Kemal’in idarecilere ve idareciliğe ilişkin evrensel tespitleri de kitapta yer bulan önemli bağlamlardan sadece biri. Başbuğ’un Mustafa Kemal’in dilinden dikkat çektiği İttihat ve Terakki’nin zafer sarhoşluğuna ilişkin endişeleri ve Osmanlı İmparatorluğu’nu 1. Dünya Savaşı’na sokan kişilerin başında gelen Enver Paşa’nın hırsına ve sıçrayışına, Pan-Turanizm hayaliyle ülkeyi maceralara sürükleyeceklerine ilişkin haklı öngörüleri de öyle..

İlerleyen satırlarda Mustafa Kemal’in 1. Dünya Savaşı’nın geleceğini nasıl gördüğünü ortaya koyduğu, 17 Eylül 1914’te, Sofya’dan Tevfik Rüştü (Aras) Bey’e yazdığı mektubunu paylaşan ve Mustafa Kemal’in 1. Dünya Savaşı’nın geleceğine ilişkin isabetle öngördüğü saldırılar ve uluslararası kümelenmelere ilişkin çözümlemelerini paylaşan İlker Başbuğ, Ukrayna odağında sürüklenilen günümüz gidişatında bu bağlamda benzer seyreden gelişmelere ilişkin okuyucuda bir düşün trafiği de yaratıyor.

Başbuğ’un bu bağlamda 1917’de, hem 1. Dünya Savaşı’nın gidişatını hem de savaş sonrası dünyanın alacağı şekli önemli ölçüde etkileyen olayları açımlaması bu düşün trafiğini günümüz hattında bütünlüyor.

Kitabında Mustafa Kemal’in hakkında ümitvar olmak istediği, sultan olduğunda da kendisine “Paşa, Paşa, devleti kurtarabilirsin!” diyecek, hâl ve gidişatını erkenden çözümlemeye başladığı Vahdeddin ile veliaht olduğu dönemde Almanya’ya yaptığı tren yolculuğuna da dikkat kesiyor Başbuğ.

Düşlediği geleceği zihninde iyiden iyiye şekillendiren, Türk Devrimi’nin gerçekleştirilmesi sırasında ise yaşama geçireceği noktaların öne çıktığı, siyasal, toplumsal, askeri çıkarımlarıyla Karlsbad notları ve günlükleri yanı sıra Mustafa Kemal Paşa’nın Ermeniler, Kürtler ve Kafkasya’nın zaptı, Wilson doktrini konularında düşünceleri de incelemenin en önemli bölümlerinden.

Terör Örgütlerinin Sonu (2011), 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal (2012), 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk (2012), Suçlamalara Karşı Gerçekler (2013), Nasıl Bir Türkiye (2015), Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler (2015), Unutulan Ada Kıbrıs (2016), 15 Temmuz Öncesi ve Sonrası (2016), Sorunlarla Yüzleşmek (2017), Osmanlı’dan Cumhuriyete Güç Odaklarının Mücadelesi (2018), Ergenekon’dan Çıkış (2019), Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi 1923-1961 (2019) ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Güç Odaklarının Mücadelesi 1961-1980 (2021) adlı kitapları bulunan İlker Başbuğ’un 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal ve 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Atatürk kitaplarından esinlenerek yazdığı Mucize adlı tiyatro oyunuyla 2017’de “İsmet Küntay-En İyi Oyun Yazarı” ödülü de bulunuyor.

İlker Başbuğ ile yeni incelemesi Mustafa Kemal Anlatıyor: Savaş ve Barış’ı konuştuk.

‘ATATÜRK’Ü HERKESTEN FARKLI KILAN BİR NEDEN DE KİTAP AŞKI!’

- Mustafa Kemal Anlatıyor: Savaş ve Barış adlı incelemenize sizi Mustafa Kemal’i, bu kitabı tekrar yazmaya yönlendiren özel bir nedenden bahsederek başlıyorsunuz. Bu nedeni anlatmanızı rica ederek başlayalım söyleşimize.

Yetersizliklerin ve sıradanlığın her yerde sergilendiği ve kabul gördüğü bir dünyada, kendinizi bazen yapayalnız, çaresiz ve ümitsiz bir durumda bulabiliyorsunuz. Bir çıkış yolu arıyorsunuz, işte böyle durumlarda ben tek çıkar yolun Mustafa Kemal Atatürk olduğunu görüyorum ve hissediyorum. Yani, bugün de Atatürk bize yol gösterici oluyor.

Belki günümüzdeki “yetersizliklerin” ne olduğunu biraz açmak gerekebilir.

21. yüzyılın teknoloji alanında ulaştığı çizgiler, inanılmaz boyutta. Ancak, bu gelişme her şeye çözüm olabiliyor mu?

Etrafımıza baktığımız zaman özellikle “değerler/prensipler” açısından insanlığın büyük bir çöküntü içinde olduğu görülmüyor mu?

İnsanı değerli kılan “değerlerin” başında “etik” ve “ahlaki” değerler gelmiyor mu? Etik değerlerin kişilerin yaşamına yön verirken, ahlaki değerlerin kişilerin toplumla olan ilişkilerine yön vermesi gerekiyor. Ancak karşımıza kişisel “çıkar / menfaat” sorunu çıkıyor. Kişisel çıkar / menfaat için kişiler etik veya ahlaki değerlerden rahatlıkla uzaklaşabiliyorlar.

Yetersizliklerin oluşumunda elbette çeşitli nedenlerle “liyakat”ında çok yerde çok zaman göz ardı edildiğini görüyorsunuz.

Sosyal medyanın önemine inanıyorum. Ancak, birikimi olmayan kitlelerin sosyal medya tarafından istenilen yönlere yönlendirilebileceğini de unutmamak gerekiyor. Ayrıca, sosyal medya aracılığıyla herkes her şeyi bildiğine inanıyor. Bu da yetersizliklerin artmasına neden oluyor.

Ben kitapların insanların bilgilendirilmesinde birinci önceliğe sahip olduğunu düşünüyorum. Zaten, Atatürk’ü herkesten farklı kılan neden de O’nun kitap aşkı olduğu net olarak ortada.

Önemli olan, bu yetersizliklerin neredeyse dünyanın her yerinde sergilendiğini ve kabul edildiğini görmemizdir.

‘BİRİNCİL KAYNAKLARLA YAZDIĞIM KİTABIMIN OKUYUCUYU İLE MUSTAFA KEMAL ARASINDA SÖYLEŞİ ŞEKLİNDE OLMASINI İSTEDİM’

- Mustafa Kemal’i adeta okuyucularla konuşturduğunuz, 1. Dünya Savaşı ile Kurtuluş Savaşı dönemini kapsayan, Büyük Taarruz’un yüzüncü yılında kaleme aldığınız bu incelemenizin yaklaşımını / biçemini açarsanız neler söylersiniz?

Bu kitabın hazırlanmasında iki noktaya özellikle dikkat edilmeye çalışıldı: Birincisi; kitap Mustafa Kemal ile okuyucu arasında adeta bir söyleşi, konuşma şeklinde olsun.

İkincisi ise; kitabın yazılmasında birinci kaynaklar yani, Mustafa Kemal’in günlük notları, kendi yazdığı veya yazdırdığı hatıralar, söylev ve demeçleri, yazdığı sayısız mektuplar, yazdığı kitaplar ve yine yazdığı resmi yazı ve raporlar olsun.

PRENSİPLERİ, SORUNLAR KARŞISINDA UYGULADIĞI ÇÖZÜM MODELLERİ VE DÜŞÜNCE DERİNLİĞİYLE MUSTAFA KEMAL!

- Doğrudan sizden alıntıyla; Mustafa Kemal’in düşünce dünyasına girmekle amaçladıklarınız nelerdir? Mustafa Kemal’in düşünce derinliğine girildiği zaman hangi sonuçlara varılmaktadır?

Birincisi, Mustafa Kemal’in, kabul ettiği ve hiç vazgeçmediği ve asla taviz vermediği prensipler nelerdir?

İkincisi, Mustafa Kemal’in, o günün koşullarında karşılaştığı sorunlar karşısında, sorunların çözümü için uyguladığı çözüm modelleri nelerdir? Üçüncüsü de, Mustafa Kemal’i kişi olarak güçlü kılan temel kişisel nitelikleri nelerdir?

‘LİDER ADAYLARINA ŞUNU SÖYLEMELİYİZ: ATATÜRK GİBİ ÇOK YÖNLÜ OLMAYA ÇALIŞINIZ!’

- Mustafa Kemal’in okuma aşkına ilişkin neler bekliyor okuyucuları? Mustafa Kemal’in okuduğu kitaplar ve bu kitaplara ilişkin değerlendirmelerini incelendiğinde hangi temel sonuçlara varılmaktadır? Ve okudukları bağlamında da Mustafa Kemal Paşa’nın düşünce ve eylemlerinde Fransız Devrimi’nin büyük payını nasıl yorumluyorsunuz?

Mustafa Kemal Atatürk askerlikten tarihe, dilden uygarlıklara, sosyolojiden psikolojiye, felsefeden ekonomiye kadar uzanan bilgi alanında çok sayıda kitabı, “inceleyerek” okumuştur. 3397 adet kitabı inceleyerek okuduğunu biliyoruz.

Şimdi burada önemli olan nokta, Atatürk çok yönlü bir lider. Zaten tek konuda ve bir yönde odaklanırsanız çok başarılı olamazsınız.

Onun için lider adaylarına şunu söylemeliyiz: Çok yönlü olmaya çalışınız.

“DÜŞÜNCE VE EYLEMLERİNDE FRANSIZ DEVRİMİ’NİN PAYI BÜYÜKTÜR. ROUSSEAU’NUN ‘TOPLUM SÖZLEŞMESİ’Nİ ÇOK DİKKATLE OKUYUP İŞARETLEMİŞTİR.”

Mustafa Kemal’in düşünce ve eylemlerinde Fransız Devrimi’nin büyük payı olduğu kuşkusuzdur.

J. J. Rousseau Fransız Devrimi’nin düşünsel hazırlayıcıları arasındadır.

Mustafa Kemal; 1913’te Türkçeye çevrilen Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi kitabını çok dikkatle okuyup, işaretlediğini biliyoruz.

‘MUSTAFA KEMAL, ARAP MİLLİYETÇİLİĞİNİN GELİŞMEKTE OLDUĞUNU GÖRMÜŞTÜR. PAN-TURANİZM VE PAN-İSLAMİZMİ İSE HAYAL OLARAK GÖRMEKTEDİR’

- 33 yaşındaki Yarbay Mustafa Kemal’in Sofya’dan yakın arkadaşı Ali Fuat’a (Cebesoy) gönderdiği bir mektupta da ortaya koyduğu; Mustafa Kemal’in kültür ve din birliği ile milliyetçilik arasındaki tarihsel siciline ve/veya düellosuna ilişkin yorumu nedir?

Sınır siyasetine nasıl dikkat çekmiş, Pan-Turanizm ve Pan-İslamizm tehdidi konusunda neler yapılması gerektiğini ifade etmiştir?

Mustafa Kemal, Arap milliyetçiliğinin gelişmekte olduğunu görmüştür. Ona göre bunlardan bazıları kültür ve din birliğine de inanmamaktadır. Bu nedenle Arap meselesine bir çözüm bulunmalıdır. Daha sonraki yıllarda bu çözümün ne olduğunu Misak-ı Milli içerisinde daha net olarak ortaya koyacaktır.

Mustafa Kemal ayrıca Pan-Turanizm ve Pan-İslamizm düşüncelerinin bazıları tarafından kışkırtılabileceğini ve bununda İmparatorluğu zor durumda bırakabileceğini düşünmektedir. Mustafa Kemal bu düşünceleri hayal olarak görmektedir.

- İngiltere’nin Rusya’ya ilişkin tarihsel politik davranışı... İki şekilde oluştuğunu vurguluyorsunuz.

İngiltere, Rusya’yı Avrupa’ya yönelik bir tehdit olarak değerlendirdiği dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte hareket etmeyi, hatta Osmanlı İmparatorluğu’nu korumaya çalıştığı görülmektedir.

İngiltere’nin milli menfaatleri Ortadoğu bölgesini öne çıkardığı zamanlarda ise, İngiltere Rusya ile beraber hareket etmeyi seçmiştir. 1. Dünya Savaşın da bu nedenle; İngiltere Rusya ile ittifaka yönelmiştir.

MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN SADRAZAM TALAT PAŞA İLE HARBİYE NAZIRI ENVER PAŞA’YA GÖNDERDİĞİ TARİHİ RAPORUN ANLAMI!

- 1917 yılında hem 1. Dünya Savaşı’nın gidişatını hem de savaş sonrası dünyanın alacağı şekli önemli ölçüde etkileyen dört olayı yazıyorsunuz: Bunlardan ilki ve en önemlisinin 1917 yılının başında, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına adanmış, Lloyd George’un İngiltere’nin başbakanı olması.

Rus İhtilali gibi ve Mayıs 1917’de Fransız ordusunda çıkan isyan gibi olaylar dolayısıyla genelinde gidişat Lloyd George’un elini güçlendiriyordu. Yazdığınız gibi Berlin de bu gelişmeler karşısında, İngiltere ile asıl mücadelenin Sina, Filistin ve Suriye’de yaşanacağını görmüştü. Ancak yaşananları ve ilerde yaşanacakları gerçekçi bir bakış açısıyla değerlendirebilen bir kişi daha vardı. 7. Ordu Komutanı, Mirliva Mustafa Kemal Paşa öyle ki kitabınızda önemle dikkat çektiğiniz gibi 20 Eylül 1917 tarihli raporu da tarihi bir manifestodur.

Mustafa Kemal Paşa’nın 7. Ordu Komutanı olarak Sadrazam Talat Paşa ile Harbiye Nazarı Enver Paşa’ya gönderdiği rapor oldukça kapsamlıdır ve son derecede önemlidir. Bu rapor aslında mutlaka okunmalıdır.

Belki bu konuda söylenecek en önemli nokta; Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’yu güneyden savunacak Suriye sınırında düşmanı durdurmayı düşünmüş olmasıdır. Bunun için de elde bulundurulan bir tek askerin başka yerlerde kaybedilmesinin yanlış olduğunu düşünmektedir.

SİNA CEPHESİNİN KOMUTASI MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA VERİLSEYDİ NE OLABİLİRDİ?

- Mustafa Kemal Paşa, Sina Cephesi’nin sorumluluğunu tek başına alabilseydi sizce ne olabilirdi?

Eğer Sina Cephesi’nin komutası Mustafa Kemal Paşa’ya verilseydi; Lazkiye kuzeyinden Hanşeyhun güneyinden geçen hattı Suriye vilayetinin kuzey sınırı olarak elde tutmaya çalışacaktı. Aslında bu hat Lazkiye kuzeyinden Deyrizar’a doğru uzatılacaktı.

- İncelemenizde sıklıkla vurguladığınız gibi 1. Dünya Savaşı’nda uygulanan strateji “Yıpratma Stratejisi”ne dönüşmüştü. Sizce bugün de benzer bir durum yaşanıyor, benzer bir eşiğe doğru yol alınıyor mu?

1. Dünya Savaşı genellikle başlangıçta taarruz eden tarafın kuşatma harekâtında başarılı olamaması sonra savaşın “siper savaşı”na dönüşmesi, savunan tarafın karşı taarruzlarla başarılar elde etmesi, sık sık kritik arazilerin el değiştirmesi ve sonra da savaşın “siper savaşı” ile yıllarca devam etmesiyle geçmiştir. Bu harekâtın stratejisine ise “yıpratma stratejisi” denilmiştir.

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın da böyle devam edip edemeyeceğini zaman gösterecektir.

- Mustafa Kemal Paşa’nın en tepkili olduğu ve karşı çıktığı konu, kayıtsız şartsız Türk ordusunun komutasında Almanların önemli noktalara getirilmiş olduğudur. Bunu en net ne zaman dile getirmiştir?

Bu konuya ilişkin Mustafa Kemal net tavrını Çanakkale Savaşları esnasında; 3 Mayıs 1915’te Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya yazdığı mektupta şu şekilde ortaya koymuştur:

“Vatanımızın savunmasında kalp ve vicdanları bizim kadar çırpınmayacağına şüphe olmayan başta von Sanders olmak üzere bütün Almanların fikirlerinin üstünlüğüne itimat etmemenizi kati surette temin ederim.”

‘İTİLAF KUVVETLERİ ÇANAKKALE’DE BAŞARILI OLSAYDI RUSYA’DA 1917 İHTİLALİ GERÇEKLEŞMEYECEKTİ’

- “İtilaf Kuvvetleri Çanakkale’de başarılı olsaydı ne olurdu?” sorusuna Alman Ordularının Kurmay Başkanı General Ludendorff’un verdiği yanıta yorumunuz nedir?

General Ludendorff’un; eğer İtilaf Kuvvetleri donanması Boğazları işgal edip, Karadeniz’e hakim olsaydı o zaman Almanya’nın doğusundaki muharebeler bizim için vahim bir şekil alır şeklindeki değerlendirmesi doğrudur.

Burada önemli olan sonuç; Rusya’nın 1. Dünya Savaşı içindeki varlığı devam edecek, büyük bir ihtimalle de, Rusya’da 1917 İhtilali de gerçekleşmeyecekti. Farklı bir durum ile bugün karşı karşıya kalabilirdik.

ALMAN GENERAL LUDENDORF İLE MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA GÖRE SAVAŞ VE İÇ POLİTİKA!

- Ludendorff ile Mustafa Kemal Paşa’nın hangi konulara bakışlarında çok önemli benzerlikler vardır?

Mustafa Kemal Paşa; Veliaht Vahdeddin ile 1917 yılı sonunda Almanya’ya yaptığı ziyarette General Ludendorff ile tanışmıştı.

Mustafa Kemal Ludendorff’un 1921’de yazdığı Savaş Yönetimi ve Siyaset kitabını 1925’te büyük bir dikkatle okuduğunu da biliyoruz.

Ludendorff ile Mustafa Kemal’in bazı konulara bakışlarında çok önemli benzerlikler var. Bir iki örnek olarak şunları ifade edebiliriz:

- Savaş yalnız memleketin asil çıkarları doğrultusunda başlayabilir. Savaş zorunlu ve yaşamsal olmalıdır.

- İç politika Alman devletinin güçlenmesinden ibarettir. Dış siyaset, bir toplumun iç kuruluşu ile sıkı şekilde ilgilidir.

‘MUSTAFA KEMAL PAŞA, ORDU-SİYASET İLİŞKİSİNDE SON KARARIN SİYASETTE OLMASININ ALTINI ÇİZMİŞTİR!’

- Fethi (Okyar) ile Dr. Rasim Ferit (Talay) beylerin 1 Kasım 1918 günü yayımlamaya başladıkları, Mustafa Kemal’in de ortakları arasında olduğu Minber gazetesinde 17 Kasım 1918’de yayımlanan röportajı Mustafa Kemal’in “milli güç” ve “ordu-siyaset” ilişkisine bakışını nasıl ortaya koymaktadır?

Mustafa Kemal Paşa’nın 17 Kasım 1918’de Minber gazetesinde yayımlanan röportajı gerçekten ilginçtir.

Mustafa Kemal Paşa bu röportajında; bir ülkenin güçlü, kuvvetli olması ile yalnız orduyu kastetmediğini açıkça söylemiştir. Kuvvetli, güçlü olmanın; manevi, bilimsel, teknik ve ahlak bakımından kuvvetli olma olarak anlaşılması gerektiğini vurgulamıştır.

Ordu-siyaset ilişkisinde ise; ordunun memleketin siyasetini idare edenlerin verecekleri kararla faaliyete geçeceğini açıkça söylemesi de önemlidir. Yani, Mustafa Kemal Paşa; ordu-siyaset ilişkisinde son kararın siyasette olmasının altını çizmiştir.

- Meclis’te yaptığı ilk konuşmasında “milli siyaset”in ne olduğunu açık şekilde tanımlayan Mustafa Kemal’e göre askeri ve sivil milli siyasetin en temel parametresi nedir?

Mustafa Kemal Paşa milli siyasetin ne olduğunu şöyle açıklamıştır:

Milli sınırlarımız içinde, her şeyden evvel kendi kuvvetimize dayanarak, mevcudiyetimizi, varlığımızı koruyarak, millet ve memleketin hakiki saadet ve bayındırlığına çalışmak.

Buradaki temel noktalar; milli sınırlar içinde, her şeyden önce kendi kuvvetinize dayanarak; ülkenin ve milletin; güvenliğine, huzuruna ve refahına çalışmaktır.

- Defalarca Anadolu’ya gidip cepheleri dolaşmış, röportajlar yapmış en başından itibaren Milli Mücadelenin yanında yer almış, haberleriyle mücadeleye destek vermiş, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk Milliyetçiliği adını verdiği kitabını kaleme almış

Berthe G. Gaulis’in Mustafa Kemal Paşa’nın karakteri, askeri ve sivil dehasına, liderliğine, yaklaşım ve yöntemlerine ilişkin izlenimleri nelerdi?

Berthe Gaulis Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’ya gelmiş ve savaş alanlarını gezmiştir.

Mustafa Kemal Paşa ile iki defa karşı karşıya gelmiştir. İkinci görüşmelerinde Çankaya’da Mustafa Kemal’in misafiri olmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi binasına ilk giren kadın olan Gaulis, Türkiye’yi çok iyi tanıyordu.

Kitapta onun ziyaretlerine ve tespitlerine oldukça geniş şekilde yer verilmiştir.

Benim bugüne kadar okuduklarım içinde, Gaulis’in Kurtuluş Savaşı’nı anlatışı, Mustafa Kemal’i tanımlayan tespitleri, analizleri, çıkardığı sonuçlar çok önemli bir yer tutmaktadır. Gaulis’in bir kadın oluşu ve usta bir gazeteci olarak çok iyi bir gözlemci oluşu, onun yazdıklarına olağanüstü bir hava katmaktadır.

- Yeni tasarılarınızı sorarak bitirelim söyleşimizi?

Bundan sonra Mustafa Kemal Anlatıyor: Savaş ve Barış kitabının devamı üzerinde çalışmayı düşünüyorum. Atatürk Anlatıyor: Nasıl Bir Türkiye?


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler