İlf ve Petrov’dan sandalye peşinde bir Rusya turu!

Rusya’da yayınlanan pek çok gazetede ortaklaşa “gülmece öyküleri” kaleme alan, neredeyse tüm kitaplarını da ortaklaşa yazmış İlya İlf ve Yevgeni Petrov’un, yüzyıl önce kaleme aldıkları, 1920’lerin sonlarında Rusya’da iki yüzü aşkın baskı yapan gülmece romanları On İki Sandalye’de (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) okuyucuları eğlenceli bir Rusya turuna çıkarıyor. Nabokov’un “dahi ikizler” diye andığı, neredeyse tüm kitaplarını ortaklaşa yazmış İlf ve Petrov’un On İki Sandalye’si, satılmış bir yemek takımının sandalyelerinden birinin altına dikilerek gizlenmiş paha biçilmez mücevherlerin peşine düşen İppolit Matveyeviç ile Ostap Bender’in başından geçen trajikomik olayları konu ediyor. Çevirmen Mustafa Kemal Yılmaz’ın dipnotları ise, Rusya tarihini, sosyal ve kültürel yapısını Rus şairlerinin unutulmaz dizeleri eşliğinde gülümseterek aktarıyor.

İlf ve Petrov’dan sandalye peşinde bir Rusya turu!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 27.08.2022 - 00:03

Fotoğraf: E. LANGMAN /1932

Rus yazarlar İlya İlf (İlya Arnoldoviç Fayzzılberg) ve Yevgeni Petrov’un (Yevgeniy Petroviç Katayev) yüzyıl önce ortaklaşa kaleme aldıkları, 1920’li yılların sonlarında Rusya’da iki yüzü aşkın baskı yaparak rekor kıran gülmece romanı On iki Sandalye (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları), okuyucuları eğlenceli bir Rusya turuna çıkarıyor. Farklı köy ve kentlerde geçen ve başkişileri İppolit Matveyeviç ile Ostap Bender’in başından geçen trajikomik olayları konu eden romanı Rusça aslından çeviren Mustafa Kemal Yılmaz’ın dipnotları ise, Rusya tarihini, sosyal ve kültürel yapısını hatta Rus şairlerinin unutulmaz dizelerini de gülümseterek aktarıyor.

Rusya’nın Uzeyd şehrinin, sessiz-sakin taşrasında açılan roman, çok sayıda kuaför ve cenaze hizmetleri bürosu bulunan kentte buna karşın, insanların doğması, traş olması ve ölmesinin “pek nadir görüldüğünü” dile getiriyor. O kadar ki Uzeyd şehrinin iki tabut ustası, “bir türlü ölmeyen” insanların sonunu beklerken sert bir rekabete girişiyorlar.

Beklenen ölümlerden biri sonunda gerçekleşiyor, nüfus kayıt memuru Matveyeviç, kayınvalidesi Petuhova’nın aniden hastalandığı haberini alıp, koşa koşa yanına gidiyor, ölüm döşeğindeki yaşlı kadın, son nefesini vermeden önce yıllardır sakladığı büyük sırrını aslında pek sevmediği, kızının ölümünden bile sorumlu tuttuğu damadına açıklıyor.

Devrim sırasında malına mülküne el konulacağı korkusu yaşayan Petuhova, meğer tüm mücevherlerini evdeki yemek masasının sandalyelerinden birinin oturağının altına dikerek gizlemiş. Ne var ki, yıllar önce evdeki yemek takımının on iki parçasından biri olan bu “değerli (!)” sandalye, takımla birlikte çoktan elden çıkarılıp, açık artırma ile satıldığı için kayıplara karışmış.

Matveyeviç bu sırrı açıklarken son nefesini veren kayınvalidesini defneder defnetmez sandalyenin peşine düşüyor. Bu telaşlı arayış sırasında kitapta sık sık “Türk tebaasının oğlu” diye anılan sahtekâr Ostap Bender ile tanışıyor. Bu tanışma, servet avına çıkan ikiliyi “kader ortağı” durumuna getiriyor.

Pek çok soyguna karıştığı için defalarca hapse giren “feleğin çemberinden geçmiş” Bender, kendine güvenini çoktan yitirmiş, silik kişilikli Matveyeviç’i adeta “emir kulu” haline dönüştürüyor.

İkili, hangi ellerde, nerelerde olduğu bilinmeyen sandalyelerin peşinde Rusya’yı kah yürüyerek, kah at sırtında, kah trenle dolaşırken epey serüven yaşıyorlar. Servet avı sürerken, yaşlı kadının bu sırrını sadece damadı ile değil, günah çıkarmaya gittiği papaz Fyodor’la da paylaştığı ortaya çıkıyor. Böylece sayıları üçü bulan servet avcıları, zaman zaman kavgaya tutuşuyorlar.

Pek çok yerde yaşanan olaylar aktarılırken, Rusya’nın o yıllardaki sosyal atmosferi ayrıntılarıyla ortaya konuluyor, basın üzerindeki ağır sansürden, rüşvetçi devlet memurlarına, insanları döşeğini sattıracak kadar zorlayan fukaralığa ve kıtlığa kadar uzanan olaylar dizisi de hicvediliyor.

Bir gece Moskova’da konaklayan servet avcıları, fakir bir öğrencinin kiralık odasına konuk oluyor. Parasızlıktan ertesi gün döşeğini satmak zorunda kalan gencin döşeğine odaklanan yazarlar İlf ve Petrov“mavi çiçekli döşek”le Rusya’daki yaşamı şöyle özetliyor:

“Yurttaşlar, mavi çiçekli yaylı döşeğe saygı gösterin! Bu aile ocağıdır, yuva konforunun bizzat kendisidir, aşk üssüdür, gazocağının babasıdır. Öyle tatlı birşeydir ki yayların demokratik gıcırtılı altında uyumak! Öyle harika rüyalar görür ki açık mavi çuha üstünde uykuya dalan insan! Öyle bir saygıya mazhar olur ki döşek sahibi!

Döşekten yoksun insansa acınacak haldedir. Yok hükmündedir. Vergi ödemez, karısı yoktur, tanıdıkları ona -çarşambaya kadar- borç vermez, taksi şoförleri, arkasından hakaret dolu sözler sarf eder, genç kızlar suratına güler, çünkü idealistlerden hoşlanmazlar.”

Usta yazar Nabokov’un “dahi ikizler” diye andığı İlf ve Petrov neredeyse tüm kitaplarını ortaklaşa yazmışlar. Önceleri gazetelerde tefrika edilen öyküleri daha sonra kitaplaşarak yayımlanan yazarların, özellikle 1927’den başlayarak her seferinde binlerce adet basılarak iki yüzün üstünde baskıya ulaşan kült yapıtları On İki Sandalye’nin ardından 1928’de kaleme aldıkları Altın Buzağı adlı romanları da büyük ilgi görmüş. Ardından çıktıkları ABD yolculuğu sonrası da Tek Katlı Amerika adlı kitaplarını yayımlamışlar.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler