Dolapdere Pilevneli Galeri’de sergisi açılan Ali Elmacı ile konuştuk: Dudaklarımı öp kalbimi hançerle

Bu başlığı ben bulmadım, Ali Elmacı buldu. Dolapdere Pilevneli Galeri’de birkaç gün önce açtığı dört kata yayılan sergisi için yakıştırmış.

Dolapdere Pilevneli Galeri’de sergisi açılan Ali Elmacı ile konuştuk: Dudaklarımı öp kalbimi hançerle
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.01.2023 - 02:00

Zaten Elmacı’nın başlıkları insanı mıknatıs gibi çekiyor. “Hiç reklam metni yazdınız mı?” diyorum, yazmamış Pilevneli Galeri’nin yeni sanatçısı. “Dudaklarımı Öp Kalbimi Bıçakla” sergisinin açıldığı gün kapının önündeki kuyruğu görseniz millet sanata ne meraklıymış diye şaşardınız. Ali Elmacı “Kalabalığı tahmin ediyordum ama bu durum beklentilerimi çok aştı” diyor. 

İKTİDAR VE HALK

Sergi buram buram pop kültür, vulgarlık, magazin, kitch, ikonografi, yaldızlı ve rengarenk bir dünya vaat ediyor. 

Girişte ilk karşılaştığımız büyük boy iş, Michelangelo’nun 16. yüzyıl Davud heykelinin başrole konduğu resim. Sanatçı, “o resim bir sürü şeyin başlangıcı oldu” diyor. “Davud’un Golyat’ı devirmeden önce şöyle bir gözünde tarttığı an. Davud’a iktidar verdim, devleştirdim, bir dilek ağacına çevirdim. İktidarı ve devleti temsil ediyor. Bizim de ondan çok beklentimiz var. Davud’un üzerine birçok devlet büyüğü, popstar, çizgi film karekteri post-iti yapıştırdım, ikonlaştırdım. O iktidar, ayağının dibinde yatan, karpuz yiyen, ateşli silah taşıyan kadın ve erkek ise halk, Davud’un koruyup kollayacağını vaat ettiği halkı.” Ali Elmacı’nın gerçekten bir ikonografisi var. Her resim detayına bir anlam yüklemiş, her tablosunda karşınıza çıkan. 

ÜÇÜNCÜ SAYFALAR

“Konularınızı nereden seçiyorsunuz” diye soruyorum; “Müge Anlı’nın programlarından mı, yoksa 3. sayfa haberlerinden mi? 3. sayfa haberleri doğru tespit” diyor ve ekliyor: “Gazeteler gerçekçi olmayan siyaset ve ekonomi haberleriyle dolu. Çünkü ya iktidar yanlıları ya da muhalifler. İkinci sayfa ise sosyete haberleri. Kim nereye gitmiş, ne giymiş, ne yemiş. Ama 3. sayfa gerçektir. Toplumun eğitim düzeyinden refah düzeyine kadar her şeyi o sayfada görebilirsiniz. Bunlar beni besliyor.” 

Sanatçı bu sergisinde ilk kez kısa film çekiyor. “Ben hep film yapmak istiyordum. Murat Pilevneli beni teşvik etti. Elif Dürüst ve Bulut Reyhanoğlu’nun (Koskos Film) da dahil olmasıyla hayata geçirdik” diyor. Sergide üç kısa metraj film var. 3. katta Aleyna Tilki’nin oynadığı, müziğini yazdığı “Beni Kendinden Fazla Sev” işi. Kapıdaki Davud resminin ardılı bu film. Elmacı, “Bir pop kültür ikonu olarak ele aldım Aleyna’yı. Üretimi geniş kitlelere ulaşan herkes için toplumda bir beklenti oluşuyor. O beklentiye göre hareket etse kendisi olmuyor, renkliğini coşkusunu kaybediyor... Aleyna da buna karşı. Benim arkadaşım. Post-itleri Aleyna’ya da yapıştırdım, onu da bir dilek ağacına çevirdim. Aleyna o beklentileri söküp atarak kendi öz benliğine dönmek istiyor” diye özetliyor ilk işini. 

(“Bahçeye de Çıkarız” kısa filminde Onur Ünsal ile Ahmet Rıfat Şungar oynuyor.)

‘BÜYÜK TIKINMA’

Giriş katındaki film “Tadına Bakınca Kokusunu da Aldım”. Marco Ferreri’nin La Grande Bouffe - Büyük Tıkınma’sını çağrıştıran bir iş. Sanatçı, bu filmin Romalı muhafızların komutanı, Roma imparatorunun koruması olan ama yasak olan hıristiyanlığı erken seçmiş Aziz Sebastian’ın filmi olduğunu, kurduğu ve koruduğu sofra etrafında toplanan halkı anlattığını söylüyor. Sebastian hıristiyanlar için bir aziz ama Romalılar için bir tehlike. Sanatçının bahsettiği ikiyüzlülük de burada. Sofraya saldıran halk doymak bilmiyor ama zaten dertleri doymak değil sofrayı darmadağın etmek. Hıristiyan olmanın suç olduğunu öğrendiklerinde Aziz Sebastian’ı direğe bağlayıp attıkları oklarla ölüme terk ediyorlar. Konu hem dini hem siyasi hem de sosyal. Sergi 18 Şubat’a kadar görülebilir.

İKTİDAR MI AŞK MI?

En alt kattaki “Bahçeye de Çıkarız” filmi ise bana sorarsanız tam siyasi, Ali Elmacı’ya sorarsanız “Bu iktidar da olabilir, saplantılı aşk da. Yeniden başlamak için bir şeyi devirmek gerekiyor. Bizi mahkûm eden şeye tutunmak yerine mücadele etmek” diyor. Filmde koltuğa yapışmış birini bir başkası o koltuktan kopartmaya çalışıyor ama sürüklene sürüklene bahçeye inen merdivene kadar koltukla gelip orada sıkışıyor, bahçeye çıkamıyorlar! Filmin müziği Gaye Su Akyol’un. Sanatçı, “Ben sadece bir meselenin altını çizip ironik yaklaşıyorum” diyor ama ben “Ama kitchlik, vulgarlık ve magazin bolca var” diye itiraz ediyorum, Elmacı; “İşime yarıyorsa her şeyi kullanırım” diye yanıtlıyor. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon