Cumhuriyet ile yaşıt olan Türk edebiyatının usta ismi anılıyor: Akbal 101 yaşında!

Cumhuriyet gazetesi, yarım yüzyılı aşan dostluğundan öte “kardeşim” dediği İlhan Selçuk gibi, son nefesine kadar Oktay Akbal’ın da kutsal değeriydi. İsterdi ki Cumhuriyet daha uzun yıllar bilinçli okurların gazetesi olsun.

Cumhuriyet ile yaşıt olan Türk edebiyatının usta ismi anılıyor: Akbal 101 yaşında!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 20.04.2024 - 04:00

Cumhuriyet ile yaşıt olan ağabeyimiz Oktay Akbal’ı saygı ve özlemle anıyoruz. Cumhuriyet Gazetesi kafaca, yürekçe eşit gördüğü, yarım yüzyılı aşan dostluğundan öte, “kardeşim” dediği İlhan Selçuk gibi son nefesine kadar onun da kutsal değeriydi. İsterdi ki Cumhuriyet daha uzun yıllar bilinçli okurların gazetesi olsun.

Yalnız Türk edebiyatı değil, gazeteciliğin ve dergiciliğinin de usta isimlerinden İstanbul’da 20 Nisan 1923’te doğan Oktay Akbal, devlet adamı, romancı Ebubekir Hâzım Tepeyran’ın torunuydu. Saint Benoit Fransız Lisesi’nde başladığı ortaöğrenimini, 1942 yılında İstiklal Lisesi’nde bitirmiş, İstanbul Üniversitesi Hukuk (1944) ve Edebiyat (1946) fakültelerine bir süre devam etmiş; ancak yüksek öğrenimini yarıda bırakarak yazarlığı seçmişti.

Yazın hayatı 1943 ve 1944 yıllarında Servet-i Fünun Uyanış dergisinde sekreterlikle başlayan Oktay Akbal, 1947 ve 1951 arasında Millî Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu’nda memurluk yaptı, yaşamını asıl olarak gazetecilik yaparak kazandı. Yeni Sabah ve İkdam gazetelerinde 1939 ve 1940 yıllarında çevirileri ve öyküleri yayımlandı, Vakit gazetesinde 1944 ve 1946 yılları arasında eleştiriler ve tanıtım yazıları yazdı, Büyük Doğu dergisinde her hafta ‘Dünya Fikir Sanat Hareketleri’ sütununu kaleme aldı. Vatan gazetesinde 1951 ve 1956 yılları arasında düzeltmen, sekreter ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Köşe yazarlığına 1956 yılında başladı.

Okurla konuşur gibi yazan Akbal, “Evet/Hayır” köşesinden 5 Ekim 1969 tarihli “Yeniden Başlamak” yazısında Cumhuriyet okuruna şöyle seslenmişti;

“Yıllardır yazarım iyi kötü. Gündelik gazetelerde on iki yıldan çok oldu fıkralar yazmaya başlayalı. Daha önce uzun yıllar dergilerde yazdım. Çoğunlukla edebiyatın sınırına giren şeyler: öyküler, romanlar, denemeler. Zordur gazetecilikle edebiyatı birleştirmek. Bunu yapabildim mi, bilemem. Okurlar verir kesin yargıyı… Dostça söyleşilerdir benim yazdıklarım. Eşit iki dostun birbirine anlattıkları çeşidinden.”

‘SANAT, EDEBİYAT, İNSAN’

’Oktay Akbal, 1999 yılında Cumhuriyet Kitaplarından çıkan, 1996-98 yılları arasındaki yazılarını kapsayan “Sözcüklerle Yolculuk” kitabının girişinde gazete yazılarının hepsinin sanatla, edebiyatla, dolayısıyla yaşamla, insanla ilgili olduğunu söyler. Bu yazılar için; “Okurları dostça bir yaklaşımla, birlikte duyup düşünmeye çağırma söyleşileridir” der ve okurunu gündelik yaşamın dışına çıkaran, kalıcı, düşündürücü edebiyat yolculuklarına davet eder.

Bu yolculuklar edebiyat ve basın çevrelerinde takdir görür. Akbal’a 1950’de “Garipler Sokağı” ve 1958’de “Suçumuz İnsan Olmak” ile Türk Dil Kurumu Roman Ödülü iki kez verilir. 1959’da, Sait Faik Hikâye Armağanı’na “Berber Aynası” ile değer görülür. 1982 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başarı Ödülü’nü “Güncel Yazı Dalında”, 1993 Sedat Simavi Ödülü’nü “Senin Adın Aşk” ile alır. 2000 yılı Orhan Kemal Roman Armağanı ve 2005 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü Akbal’a sunulur.  “Garipler Sokağı” ve “Bizans Definesi” adlı kitapları Rusçaya, “Dondurmalı Sinema” Sırpçaya çevrilir; “Suçumuz İnsan Olmak” ise Erdoğan Tokatlı yönetiminde 1986 yılında filme çekilir.

Nefes darlığı, kalp yetmezliği gibi sağlık sorunları ile boğuşurken kaleme aldığı 23 Mart 2014 tarihli son yazısı “Huzur”da ise; “Hep iyiye güzele doğru yazılar yazıp içimi dökerim. Olanca içtenlikli aydınlığımla” diyerek köşesinden okuruyla son kez söyleşmiş, yazmanın huzur verdiğini yazmıştı.

Ardında “Hiroşimalar Olmasın”, “Önce Ekmekler Bozuldu”, “Suçumuz İnsan Olmak” gibi Türk edebiyatına damga vuran 70’i aşkın eser, sayısız yazı bırakarak 92 yaşında Muğla Akyaka’da hayata veda etti. Akbal’ın ardından kaleme aldığı “Garipler Sokağı Bir Kişi Eksilmiş” yazısında Sennur Sezer, Bursa Valisi iken Kuvayi Milliye’nin asi olduğunu reddettiği için tutuklanan dedesini hatırlatarak “Kimi ailelerde, yazarlık gibi demokrasi tutkusu da aile geleneğidir” diyerek onun ödün vermez kişiliğine dikkat çekti.

‘AKBAL’A ÖLÜM YOK’

Oktay Akbal’ın 1997’de şair dostu Cahit Külebi hasta yatağında iken yazdığı “Cahit Külebi’ye Ölüm Yok” ta; “Ölümsüzlüğü çoktan kazanmış bir şairimizdir. Onun dizeleri ölümünden sonra da kent, kasaba, köy sokaklarında rüzgâr gibi esecek. Ölümünden sonra da her duyarlı yüreğe seslenecektir…” diyerek iyi edebiyat ve edebiyatçının kalıcılığını ifade etmişti.

O sözler, Akbal’ın kendisi için de geçerlidir. Cumhuriyet Kitaplarından çıkan “Hücrede Karmen”, “Aşksız İnsanlar”, “Tarzan Öldü”, “Yalnızlık Bana Yasak” ve “Selimiye Bir Yokuştur” kitaplarını yayına hazırlayan şair, gazeteci Egemen Berköz, “Anılarımda Oktay Akbal” yazısında “Oktay Akbal, Türk öyküsünün bana göre, yalnız bana göre de değil sanırım genel görüşe göre de Sait Faik’ten sonra gelen, onun çizgisini ileri götüren en önemli yazarı. Öykümüzün daha sonra çok değişik yönlerde değişik açılımlar oldu, öykü anlayışı çok çeşitlendi, varsıllaştı. Ama Oktay Akbal öyküsü olanca sağlamlığıyla bir mihenk taşı gibi yerinde duruyor” der.

Türk Dil Kurumu’nun çatısı altında 1960’lı yıllarda buluşan 12 Eylül’de kapatılıncaya kadar da birlikte çalışan köy enstitüsü çıkışlı dil bilimci Emin Özdemir; “Oktay Akbal’ın öykülerinde, şiirselliğin o ipeksi sesini duymuşumdur hep. Romanları, denemeleri, günceleri, köşe yazılarında da böyledir bu. Doğallığın sınırlarını zorlamadan, cilalayıp verniklemeye başvurmadan aydınlık, ferah bir söylem yaratıyor” diyerek Çehov’un ardılı olduğunu söyler.

Sezer, Berköz ve Özdemir’in onun ardından yazdığı 2015 tarihli bu yazılar daha pek çoğuyla birlikte Cumhuriyet Kitaplarından Ağustos 2022’de çıkan Ayla Akbal ve Mustafa Köz imzalı “Oktay Akbal’ın Anısına Saygıyla” kitabında yer alıyor.

‘GENÇLER OKUSUN İSTERDİ’

Şu sıralar şair Leyla Şahin ile birlikte şiirlerini kitaplaştırmaya çalışan eşi Ayla Akbal, “Oktay Akbal, daha sağlığında kütüphanesini gençlere ulaştırmak istedi. Yıldız Teknik Üniversitesi’ne 4500 kitabını bağışladı. Ölümünden sonra ise, dedesi Tepeyran'a ve kendisine ait Fransızca kitapları Galatasaray Üniversitesi’ne, Türkçe kitapları Muğla Sıtkı Koçman ve Kültür Üniversitesi’nin de aralarında bulunduğu kütüphanelere verdik. Güzel günler geçirdiği Akyaka ve bağlı olduğu Muğla halkı doğum ve ölüm yıldönümlerinde mezarı başında ve yakın dostu Hamdi Yücel Gürsoy’un Yücelen tesislerinde, Başkan Aydın Turunç öncülüğünde, Sadun Ersin imzalı büstünün olduğu Akyaka Kültür Merkezi’nde düzenledikleri etkinliklerle Oktay Akbal’ı anmayı sürdürüyorlar, ortak dostları Nail Çakırhan’ı, Halet Çambel’i, İlhan Selçuk’u unutmadıkları gibi.

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün’ün katkıları ve desteğiyle 2020 yılında Muğla Türkan Saylan Kültür Merkezi içinde Oktay Akbal Edebiyat Kitaplığı açıldı. Kitap ve arşivleri, daktilosu, Orhan Veli, Necati Cumalı, Melih Cevdet gibi yazar arkadaşları ile resimleri, ödül dolabının olduğu özel eşyaları bu kütüphaneye kondu. Oktay Akbal gençlerin okumasını çok isterdi ve aydınlık yarınlara okuyarak ulaşacaklarını inanırdı” diyerek eserlerini gençlerle buluşturma arzusunu dile getirdi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler