Çocuk edebiyatındaki idealize figür ve işaret parmağı üzerine.. Necdet Neydim’in yazısı...
İşaret, göstermek, yönlendirmek, gidişi ve davranışı belirlemek gibi özelliklere sahiptir. Ayrıca işaret kısıtlamanın da sembolüdür. Ama bir şey var ki, o çok fazla anlamlar içeriyor, hele edebiyattaki hali: İşaret parmağı…
EĞİTİM, DEĞERLER SİSTEMİ VE EDEBİYAT!
İşaret parmağı ilginç bir parmaktır. Nerede bulunduğuna, nasıl durduğuna bağlı olarak anlamlar kazanır. Eğer yatay duruyorsa bir şeye işaret ediyordur. Dikey olarak bir dudağın üstündeyse “sus” demektir. Ama bu işaret parmağı bir çocuğa yönelmiş ve aşağıdan yukarıya sallanıyorsa, işte o zaman durum tehlikeli bir hal almıştır ve müdahale gerektirir.
Bir resim kitabında işaret parmağı, resimde var olan bir şeyi işaret ediyordur: Bu bir top. Ya da: parmaklarını emen çocuk için işaret parmağının durumu değişir. “Hııııı!” Dünyayı ve hayatı öğrenmesi gereken çocuğa, işaret parmağı sallanırken ahlaklı olmayı da öğretirsiniz. Gerçekten böyle mi öğretmek gerekir bilemem ama bu parmak edebiyata girince soyut olarak benzer anlamlar kazanıyor mu ona bir bakmak gerekiyor:
Eğitim sistemi işaret parmağının edebiyat alanında varlığını hangi yöntemlerle talep eder? Değerler sistemi olarak belirlenen bir dizi beklentinin nasıl elde edileceği ve bu süreçte edebiyattan beklenenin ne olduğunun bilinmesi önemlidir.
HELE BİR YAPMA!
Tarihsel sürece baktığımızda 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın ilk yarısında bu anlayışın Batı Edebiyatında da var olduğunu ve üstelik çok keskin çizgilerle uygulandığını biliyoruz. Katı bir eğitimin ihtiyaç duyduğu tüm kitaplar onun emrindedir.
Bu kitaplar idealize figürler sunarlar ve buna uymayanın şiddetli biçimde cezalandırılacağı mesajı (işaret parmağı) metnin ana çizgisini oluşturur. “Hele bir yapma!”
Modernitenin suçluluk duygusu, inançsal yapının ise günah üzerine kurguladığı cezalandırma sistemi o dönem (yazık ki bu dönemde de var) edebiyatının ana eksenini oluşturuyordu.
Yıllar önce editörlük yaptığım bir dönemde “eşitlikçi çocuk edebiyatı” anlayışını alana sindirmeye çalışırken bir yazar arkadaşımızın dosyasını aşırı didaktik olduğu gerekçesiyle reddetmiştim.
Bunun üzerine beni aramış ve yazdığı kitabın kendi hayatı olduğunu ve bu hayatın mükemmel bir hayat olduğunu, çocuğun bunu okuyup kendine rol model alması gerektiğini söylemişti. Söylediklerinin doğruluğuna o denli inanmış konuşuyordu ki şaşırmamak mümkün değildi.
Evet, o kendisi ideal bir varlıktı ve ona öykünmek gerekiyordu. İşaret parmağı bu kez bana yönelmiş ve benim hata yaptığım içselleştirilmeye çalışılıyordu.
TEMEL OLAN ŞEY
Aslına bakarsanız bu gelenek 70’li yıllarda çocuk edebiyatında baskın biçimde sürdürülüyordu. O dönemde çocuk gerçeğine dayanan bir çocuk edebiyatının oluşmaya başlaması belki de günümüze çok daha büyük katkı yapabilirdi.
O dönemin edebiyatı da, 80 darbesiyle değişmek zorunda kalan edebiyat anlayışı da didaktik tavrından hiç vazgeçmedi ve bu her dönemde sistemsel bağlamda desteklendi, çünkü eğitim sisteminin istediği buydu, bunun dışındakiler okul sistemine giremiyordu.
Türkçeye Savruk Peter olarak çevrilen, çocuk edebiyatının aşırı didaktik bir örneği olarak gösterilir Heinrich Hoffmann’ın Struwwelpeter isimli resimli kitabı. Parmağını emen çocuğun emmesini engellemenin en güzel yolu o parmağı kesivermektir. Çorbasını içmeyen çocuk açlıktan ölür. Hata varsa cezası ölümcüldür. Hoffmann, bu kitabı ideal kitap bulamadığı için kendisi yazmıştır.
Eğer bunu yapmazsam ölürüm, ya da yakınım ölür, ya da çok kötü cezalanırım. Sürekli cezalandırılma duygusu içinde büyüyen çocuğun bilinç altına yerleşen suçluluk duygusu ve buna bağlı travmanın düzeyini nasıl belirleriz acaba?
DİDAKTİZM VE SEVECENLİK
Bir kitap doğayı, denizleri, evreni, bitkilerin dünyasını, hayvanları, özetle yaşamın farklı yönlerini bilimsel bilginin eşliğinde anlatıyorsa bu kitap elbette öğreticilik (didaktizm) içerecektir. Burada bilimsel bilgi söz konusudur. Bunu bile anlatırken onu daha sevecen bir hale sokmak ve çocuğun izleyebileceği bir maceraya dönüştürmek ne güzel olur. İşte o zaman çocuk bu kitabın peşinden gidecektir. Ya satın alacak ya da kütüphaneden edinmeye çalışacaktır.
Çocuk edebiyatında, didaktizmi çok şeker biçimde aktarabilmiş ender yazarlardandır Selma Lagerlöff. Uzun bir yolculuğa yükler bu didaktizmi. Nills, bu yolculukta tüm hatalarını macera kurgusu içinde çözer ve ideal çocuk olarak annesine döner. Elbette bu süreçte başta küçülerek cezalanan Nills gerçek boyutlarına kavuşmuştur.
İşaret parmağı burada cezayı katlanılır kılmıştır ve maceraya dönüştürmüştür. Ödülü de İsveç coğrafyasını öğrenmektir. Yine de kitabın tüm hoşluğuna rağmen günümüzde bu anlayışın sürmesi anlamsız bir çaba olur.
YAZAR YAZARDIR. PEDAGOG DEĞİL!
Bir yazar pedagojiyi (öğreticiliği) öne çıkarıyorsa onu yazar olarak tanımlamak güçtür. Yazar yazardır. Pedagog değil. Edebiyatın önüne başka bir şeyi geçiremez. Bu başarısızlık demektir. Paylaşmak istediklerini yazınsal bir kurguya dönüştüremeyen, çocukla iletişim sorunu yaşayan, onu biçimlendireceği nesne gören birinin yazarlığa soyunması yanlış bir eylem olacaktır.
EDEBİYAT İŞARET PARMAĞININ SÜRDÜRÜMCÜSÜ OLMAMALIDIR!
Ayrıca eğitim sisteminin, ebeveynin, öğretmenin sürekli salladığı işaret parmağı çocuğa tek bir hedef belirlemiştir: Başarı. Bu hedefin iyi ya da kötü oluşundan daha çok, buna odaklanmanın “kaybedersen çok kötü olacak, bu nedenle ne olursa olsun başarmalısın!” komutuyla gerçekleşmesi çocukta yaşamla doğru bir bağ kurma sürecini engellemekte, sosyalleşme, dolayısıyla insanlaşma sürecinde sekteye uğramaktadır. Bu da onun geleceğini olumsuz etkilemektedir. Edebiyat bunun destekçisi, işaret parmağının sürdürümcüsü olmamalıdır.
Eğer çocuklarınıza nitelikli bir çocuk kitabı vermek istiyorsanız o zaman bu kitapların bilgi yığıntılarından ve idealize edilmiş figürlerinden daha çok onların çocuğa nasıl bir yaşam sunduğuna ve ona ne kadar özne olarak yaklaştığına bakın.
Edebiyat insana ve dünyaya nasıl bir ışık tutuyor ve bu ışıkta çocuklarımız hayatı başarabilmek için nasıl bir şansa sahipler ona bakmak gerekir. Ayrıca edebiyat, çocuğu, hem kendine hem de bizlere anlatabilen bir niteliğe de sahip olmalı.
En Çok Okunan Haberler
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- Mahruki yine yandı
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- 2 kişiyi öldüren Servet Bozkurt yakalandı!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı