Aydınlanmacı, devrimci bilge
Ölümsüz bir Aydınlanmacı, devrimci, bilge yazar, usta Erol Toy; çocukken boş zamanlarını Alaşehir Halkevi’nde kitap okuyarak geçirmişti…
Ölümsüz bir Aydınlanmacı, devrimci, bilge yazar, usta Erol Toy; çocukken boş zamanlarını Alaşehir Halkevi’nde kitap okuyarak geçirmişti… Kendi çabasıyla Osmanlıca öğrenerek eski yazılı eserler de dahil Halkevi Kitaplığı’ndaki 3284 kitabın tümünü yedi yılda okumuştu… 1956-1963 arasında çeşitli bankalarda çalışırken Bank-İş Sendikası’nın kurucuları arasında yer almıştı… DİSK’in kuruluş çalışmalarına katılmış, 1980’de YAZKO yönetim kurulu başkanı olmuş, YAZKO Somut dergisinin yöneticiliğini üstlenmiş, Gölge Adam gazetesinde çalışmıştı (1986)… “Yazar olmak için önce okumak gerekir,” dedi ve tarihimiz ile çağını tüm gerçekliğiyle yansıttığı, öykü, roman, deneme ve eleştiri alanında dev yapıtlara imza attı… Kuvayı Milliye ile ölümden dirime çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal altyapısını gözler önüne seren 68 kuşağının en büyük romancılarındandı. Işıklarda uyusun.
ANADOLU’YU TARİHSEL SÜREÇLERİYLE ROMANLAŞTIRDI
13 Mart’ta yitirdiğimiz Aydınlanmacı, devrimci, bilge yazarımız Erol Toy’un (1 Ekim 1936 - 13 Mart 2021) ilk kitabı yaşam öyküsel on öyküden oluşan Yenilgi’dir (1967). 1969’da sahnelenen Pir Sultan Abdal oyunu ile adını duyurdu. 1973’ten sonra yazarlığı iş edinerek iç içe geçmiş olayları anlattığı Iğrıp adlı uzun öyküsünden sonra romana yöneldi.
“Şeyh Sadi’nin bin yıl öncesinde söylediğine çok inanıyorum. Diyor ki; ‘Okunabilir bir dize, bir satır yazın, bırakın. Okunabiliyorsa eninde sonunda ortaya çıkar’,” diyerek Anadolu’nun yaşadığı tüm tarihsel süreçleri belgelere dayanarak romanlaştırdı.
“Bir tek roman yazıyorum aslında… Mümkün olduğunca Türkiye’yi romanlaştırmaya çalışıyorum. Tez romanı da diyebilirler, toplumsal-gerçekçi de…” (8 Şubat 2009) düşüncesiyle yaşamı boyunca hayalindeki tek romanı, tarihi dönemsel ve toplumsal dilimlerine bölerek ve seçtiği konuları simgeleştirdiği kişiler aracılığıyla duru bir Türkçeyle anlattı.
ARİNNA’NIN GÖLGESİ’NDEN BADE HARAB’A!
Art arda sunduğu romanlarında en eski tarihinden (Hititlerden) başlayarak Anadolu’daki uygarlıkları, onların kuruluş, yükseliş ve çöküşlerini, Cumhuriyet’e, Cumhuriyet sonrasındaki toplumsal sınıf ve tabakalara varıncaya, günümüze kadar ve dünyada yaşananlarla birlikte klasik anlatı yoluyla aktardı.
Dünyada Hititleri anlatan ilk roman olan Arinna’nın Gölgesi’ni sundu.
Adını bade harabül Basra deyiminden alan (Basra harap olduktan sonra, Basra’da iş işten geçtikten sonra anlamına gelen) ve 3 ayrı kitaptan oluşan Bade Harab’da, Oğuz boylarının birleşerek bir imparatorluğa doğru yol almasını ve Selçuklu İmparatorluğu’nun kurulmasını anlattı.
OBADAN ULUSA VE İLK KIRILMA!
İlk kitap olan Obadan Ulusa’da 960 yılında Cend’de toplanan 70 bin oymağı temsil eden Oğuz Kurultayı’nın Abbasi hilafetinin temsil ettiği İslamiyet’i seçmelerine kadarki dönemi aydınlattı.
İkinci kitap Ulustan Devlete: Bir Uzun Yola Döşenen Taşlar’da, Kınık Beyi Dokak’ın oğlunun (kurulacak imparatorluğa adını verecek olan Selçuk’un) Oğuzlar’ın başına geçişini işledi.
Üçüncü kitap İlk Kırılma’da, genişleyerek Bizans’a dayanan Selçuklu devletinin Malazgirt Savaşı’yla Anadolu’ya sarkmasını, sınırlarının Hint Okyanusu’ndan Akdeniz’e ulaşmasını, toplumun “Kurultay”ın yerini “Saltanat”a bırakması nedeniyle bir suikast ve dayatmayla karşılaşmasını, bunun Selçuklu’yu dağıtmasını, yıkıntıdan yeni devletlerin doğmasını, bu devletlerden biri olan Anadolu Selçuklu Devleti’nin de “saltanat” dayatmasını ve isyanla karşılaşmasını, Kösedağ’da Moğollar’a yenilerek bir uydu devlete dönüşmesini, sanki bugünleri aydınlatarak anlattı.
AZAP ORTAKLARI, KUZGUNLAR VE LEŞLER!
1402’deki Ankara Savaşı’ndan sonra yaşanan Fetret Dönemi’ndeki taht kavgasını, artan zulmü, Şeyh Bedrettin’i ve arkadaşları Börklüce Mustafa ile Torlak Kemal’in başlattığı özgürlük, kardeşlik, eşitlik savaşımını Azap Ortakları’nda (2 c.) anlattı.
16-17. yüzyıl Osmanlısındaki Türkmenler’in yaşayışlarını, törelerini, din devleti - töre devletinin hesaplaşmasını, Celâli isyanlarını, nasıl vahşice bastırıldığını, Türkmenlerin kendi devleti tarafından uğratıldığı kıyımı Kuzgunlar ve Leşler’de (3 c.) romanlaştırdı.
Yitik Ülkü’de (3 c.), Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerinden başlayarak Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçişine kadarki Osmanlı Devleti’nin işleyişini ve devletteki yaşanan değişimi yazdı.
KURTULUŞ SAVAŞI’NDA EGE VE TOPRAK ACIKINCA
Lisede okurken Kurtuluş Savaşı’na katılmış 33 milisle konuştuğunu, onların 7 sarı deftere not aldığı anılarından yazdığını söylediği Toprak Acıkınca (2 c., 1968) ilk romanıydı.
Ege bölgesinde savaşı fırsatçılarının halka yaptığı kötülükleri, yorgun ve yoksul topraksız köylünün emperyalizme, onun işbirlikçisi saltanatçılara, hilafetçilere karşı verdiği direnişi, savaşın zorlu koşullarında nasıl örgütlenip zafere ulaştığını romanlaştırdı.
Rauf Mutluay, “Roman, Kurtuluş Savaşımızın Ege dolaylarındaki (özellikle Alaşehir, Salihli) örgütlenişini anlatıyor. Halkta ulusal bilincin uyanışı önemli bir sorun olarak ele alınmaktadır.” (1969 - Varlık Yıllığı, s.57) yazdı.
BASKICI DP, 68 KUŞAĞI, IRGATLAR, İŞÇİLER…
Kördüğüm’de, 1950’li yıllarda ve 1960’tan sonra yaşanan toplumsal bunalımı, aydınların savaşımını, en liberal, en demokrat olduğunu söyleyen kaypak aydınların aslında aydın olmadıklarını, Demokrat Parti iktidarının baskılarını, öğrenci hareketlerinin temelini, 68 Kuşağı’nın doğuş nedenlerini anlattı.
DP’nin iktidara gelişinin halk üzerinde yarattıklarını anlattığı Son Seçim’de, ırgatların, yoksul köylülerin yaşam kavgalarını, ağaya boyun eğenlerle direnenleri anlattı.
Doruktaki Öfke’de, DP döneminde orman yasasıyla orman köylülerinin karşı karşıya kaldığı sıkıntıları ve bu zorlukları aşmak için tek geçim kaynakları olan ormanda odun kaçakçılığı yaparak yasa dışı yollardan geçimlerini sağlamaya çalışmalarını sergiledi.
Acı Para’da, bir Ege kasabasında kıraç topraklarını zorluklarla bağ durumuna getiren ailenin çektiklerini, yoksul insanların tefecilerin eline düşmesini anlattı.
DÖNÜŞTÜRÜLEN ORDU, EZİLEN YURTSEVERLER
Cumhuriyet’in ilk yıllarından 1970’lerin ortalarına kadarki Türk İşçi Hareketi’nin ve Sosyalist Hareket’in gelişimini Gözbağı’nda aktardı.
Zor Oyunu’nda, Atatürk’ün öldüğü günlerde Harp Okulu’nda öğrenci olan yurtsever bir kuşağın 12 Eylül öncesine kadarki dönemde, subay ve general olarak yaşadıklarını onların gözüyle anlatırken bu kuşağın emperyalist ilişkilerle değiştirilip dönüştürülen orduda yaşadıklarını, düş kırıklığını, şaşkınlığını derinliğiyle verdi.
BURJUVA SINIFININ DOĞUŞU; İMPARATOR!
Türkiye’nin önemli iş insanlarından Vehbi Koç olup olmadığı çok tartışılan Fehmi Çok’tan yola çıkarak Türkiye’de burjuva sınıfının doğuşunu, devlet eliyle geliştirilip yönlendirici olmasını romanlaştırdığı İmparator, uzun dönem en çok okunan roman oldu.
1970-80’li yılların politikacılarını toplumsal tarihimize göndermelerle Kilittaşı’nda anlattı.
Sır Küpü, antiemperyalist bir babanın bursla Amerika’ya okumaya giden oğluna yazdığı uzun mektuplardan oluştu. Romanda, 1990’lı yılların siyasal çekişmelerine, dünyanın ve ülkemizin en yakın tarihinde adları geçen Kennedy, Bush, Rumsfeld, Putin, Saddam Hüseyin, Vehbi Koç, Sakıp Sabancı, Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Recep Tayip Erdoğan gibi kişiler de yer aldı.
SON ROMANI HOCAEFENDİ VE GÜNÜMÜZ!
Son romanı Hocaefendi’de, bir vaizin yaşamını din tüccarlığı ekseninde aktardı. Bir köy imamının üç yıllık köy okulunu bitiren yetenekli oğlu Meto ile, “samanın altında yürüyen su”yun öyküsünü anlattı.
Camilerde, evlerde, saf manevi değerlerle başlayan “hak aşkı”nın, emperyalizm kaynaklı maddi (parasal) güçle ete kemiğe bürünen bir dünya projesine nasıl dönüştüğünün; bir çocuğun zorla tırmandığı kürsünün tarikat kanadıyla nasıl uçtuğunun, kendisinden öncekilerin düşlerini nasıl gerçekleştirdiğinin, bir tarikatın ve tüm tarikatların nasıl güçlendirildiğinin öyküsünü yazdı.
ÖNGÖRÜLERİ
Bir tarikatın uluslararası bağlantılarını (koruyucu melekler), onlardan aldıkları destek ve yardımla devlete yerleşmelerini, teknolojiyi kullanmalarını anlatarak günümüzün toplumsal bir sorununun kaynağına indi.
Birkaç yıl sonra yaşanacak olan bir darbe kalkışmasının temellerinin nasıl oluşturulduğunun aktarıldığı roman, Erol Toy’un gelecek öngörüsünün gerçeklikle örtüşmesiydi.
Atilla Özkırımlı, Erol Toy’un “Türkiye’nin tarihsel gelişimindeki toplumsal oluşumları konu edindiği romanlarında yaşanan çelişkileri, olguları yorumlama amacını güderek gerçekliği toplumcu bakış açısıyla” verdiğini yazdı.
Olcay Önertoy, “Erol Toy toplumcu gerçekçi yazarlar arasında toplumun bunalımlarını, nedenlerine, tarihsel kaynaklarına inerek ele alan bir roman yazarı olarak dikkati çekmektedir” dedi (Cumhuriyet Dönemi Türk Roman ve Öyküsü, s.188).
21 OYUN YAZDI, 87 KEZ YASAKLANDI!
Çocuklar için Fareler Cumhuriyeti, Avcı Kekliği, Altın Saray, Son Çağrı, Aliş ile Koşka isimli kitaplar yazan Erol Toy; Halk Oyuncuları’nca 1967-1970 yılları arasında 1600 kez sahnelenen, 87 kez yasaklanan, 1990-2000 yılları arasında Ankara Birlik Tiyatrosu’nca, 2007’de Zeytindalı Yapım’ca sahnelenen Pir Sultan Abdal ile İsmet Paşa’nın Lozan Antlaşması süresince Türk heyetine mağrur ve saygısızca davranışta bulunan Batılı büyük güçlere karşı sergilediği onurlu direnişini anlatan Lozan’ın da olduğu; Meddah, İzmir’in İçinde, Kadınlar Matinesi, İpteki, Parti Pehlivanı, İzmir İzmir, Düş ve Gerçek, Yorgun Ayaklar, Dün Bağı, Çeliğe Su Vermek gibi 21 oyun yazdı.
ATATÜRK ÜLKÜSÜ VE ‘DÜNDEN YARINA TÜRKİYE’
Türk Gerilla Tarihi’nde, Oğuz Ata’dan, Hasan Sabbah’a, Şeyh Bedreddin’e, Pir Sultan Abdal’dan Kurtuluş Savaşı’nda kendi savaş biçimleriyle direnen efelere, Çerkes Ethem’e, Sütçü İmam’a, Şahin Bey’e, Topal Osman’a tarihimizdeki gerilla mücadelelerini irdeledi.
Bal Tutanlar, Günü Gününe, Aydınımız İnsanımız Devletimiz, Aydın ve Çağı, Ordu ve Politika, Meclisler ve Partiler, Atatürk Olmasaydı, Yazko’nun Öyküsü adlı kitaplarında aydın, devlet gelenekleri, politika, göçerlik, sınıf olgusu, toplumsal düzen, demokrasi gibi güncel sorunları ele aldı.
O’na Katılmak: Dünden Yarına Türkiye Cumhuriyeti’nde, Atatürk’ün tarihe doğru yaklaşımını, gelecekle ilgili gerçekçi tasarımlarını belgeleriyle anlatan, Osmanlının son dönemlerinden başlayarak Kuvayı Milliye ile ölümden dirime çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal altyapısını gözler önüne seren 68 Kuşağı’nın en büyük romancılarındandı Erol Toy. Işıklarda uyusun.
En Çok Okunan Haberler
- 'Tarihe not düşmek için geldim'
- Çok konuşulacak 'adaylık' açıklaması
- Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'a soruşturma
- Protesto eden yurttaşlara polis müdahalesi!
- Aydın Dağları'nda son yılların en verimli hasadı yapıldı
- Mahruki yine yandı
- AKP’li belediyeden bir ayda 33 konser
- A Milli Takım'ın Uluslar Ligi'ndeki rakibi belli oldu!
- Tıp fakültelerinde kadavra krizi
- Fakülteyi kâğıt üzerinde kurmuşlar!