Anjelika Akbar’dan ‘Ahenk 432’
Besteci, piyanist ve yazar Anjelika Akbar, yeni bir albüme imza attı. “Ahenk 432” adlı albümün çıkış noktası ise 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş depremleri.
Anjelika Akbar, yeni bir albüme imza attı. “Ahenk 432” adlı albüm 29 Eylül’de müzikseverle buluşacak. Zarifliği, müziğe olan bağlılığı, üretkenliğiyle tanıdığımız Akbar ile albüm üzerine sohbet etmek için buluştuk. Albümde 11 eser yer alıyor, eserlerin 5 tanesi Akbar’ın besteleri, geri kalanlar kendisine ait uyarlamalar. Bunlar arasında Türk manevi kültürüne ait eserler, Vavilov, Krilatov gibi Sovyet dönemine ait bestecilerin eserleri de bulunuyor ve bir eser de J. S. Bach’a ait.
Akbar, bu albüme özel yaptığı bestelerin ve seçtiği diğer eserlerin, insanların bu kolay olmayan zamanlarda, ahenkli duyguları, umudu, müzik armonisinin vereceği tamlık duygusunu ya da deyim yerindeyse doğanın “altın oran” esintisini ve ayağa kalkıp daha ışıklı bir dünya hayatı için gerekli gücü bulabilmeleri bağlamında ufak da olsa bir katkı sağlayacağını umuyor... Bu albüm biraz sonra okuyacağınız 432 frenkansı ile kaydedilmiş ülkemizde bu tarzda tek ve ilk eser olma özelliği taşıyor. Ayrıca Akbar’ın daha önceki “Raindrops by Anjelika” adlı albümü Uluslararası Adventure Therapy Komitesi tarafından şifa veren albüm olarak seçilmişti ve hâlâ terapilerde kullanılıyor. “Ahenk 432” albümü de bu sefer başka niteliklerle ama aynı amaca hizmet etmeyi amaçlıyor.
- “Ahenk 432” adlı albümünüzün fikir ve çıkış notası nedir?
Ben aslında 432 ile ilgili bir çalışmayı bir iki senedir düşünüyorum. İnsanların gerçekten böyle bir şeye ihtiyacı var. Fakat bir türlü böyle bir vesile olmadı. Vesile olan şey, ne yazık ki kışın olan şubat depremi!
Deprem olduğu zaman bana yurtdışından bir arkadaşım, ben gözümü açar açmaz: “Anjelika, Türkiye’de deprem oldu, duydun mu?” dedi. Daha hiçbir şey duymadım. Ve bana demedi, şiddetini söyleyemedi.Hiç bilmiyordum. Doğu tarafında bir deprem dedi ve ben kalktım, yüzümü yıkadım. Benim şöyle bir şeyim var. Ben piyano çalmak istiyorsam o anda çalmam lazım. Piyano bulamıyorsam ya masada ya üzerimde ya içimde çalıyorum, o eylemi yapmam lazım. Ben o sırada ivme olarak, evde iki piyanom var, biri 432 ayarlanmış, onu açıyorum. Orada o bölgeye her neyse, şu anda kimin ihtiyacı varsa, güzel bir şey gitsin. 432 açtım, videoyu da koydum. Dedim ki en azından birkaç kişiyle paylaşayım, kim bilir neler oluyor şu anda! Ve dediğim gibi şiddetini neler olduğunu bilmeden... Kaydettim belki sonra sosyal medyaya da koyarım.
TARİVERDİEV’İN BESTESİ...
- O zaman hangi besteyi 432 ile kaydettiniz?
Eski Sovyet bestecilerinden Tariverdiev’in bir eserini kaydettim. Mükemmel bir müzik! Onu benim yaptığım piyano uyarlamasını çaldım, kaydettim ve depremin şidditini öğrenince tabii ki onu paylaşmadım.
- Ne oldu peki yaptığınız müzik kaydı!
Bir iki kişiye, dostlarıma gönderdim, neler olduğunu bilmeden böyle bir kayıt yaptım dedim, yayımlasam mı? Yayımla dediler, şu an tam ilaç gibi geldi. Ve ben bunu bir süre sonra yayımladım. Oraya etiket olarak Ahenk diye yazdım. İçimden geldi çünkü o anda ahenge ihtiyacımız vardı. Ve sükûnet! Ve dedim ki bunu böyle kaydettim, arzu ederseniz, sizlere iyi geldiğini söylüyorsanız, ben bu tür eserlerden, benim ya da benim olmayan, bulduklarımı, bu etiket altında paylaşayım. Nasıl bir sevgi ve ilgi seli geldi, şu anda sözler geçmiyor ama müzik çok iyi geldi dediler. Bir çok kişiden böyle bir albüm yapmalısınız isteği gelmeye başladı. Sükûnet kelimesini kullanmamaya karar verdim. Çünkü bizi ayağa kaldıracak bir şeye ihtiyaç var. Sükûnet, bazı insanlar tarafından sessizlik ama bize güç lazım. O ilham gelecek, o umut gelecek ki ayağa kalkacağız. İşte o yüzden sadece “ahenk” kelimesini kullanmaya karar verdim. Ve hızlıca baktım. Hem yeni besteler geldi, o günlerde tam da bu hedefe yönelik hem de eskilerden yapmış olduğum, kaydettiğim ama onları bu sefer 432Hz olarak kaydedeceğim karar verdiğim bir albüm ortaya çıktı. Hikâyesi budur!
FREKANSIN SIRRI NEDİR?
- Nedir bu 432Hz’nin sırrı?
Ben aslında röportajda da çok fazla açmak istemiyorum. Benim yazmış olduğum kitap var “Her İnsan Bir Bestedir”. Esasında bir anlamda da bu albüm kitabın müzikli devamı gibi ve orada bu konuda bir bölüm var: Yazabileceğim her şeyi o bölüme yazdım. Ama daha fazlasını değil. İsteyen araştırır. Çokta fazla kaynak yok Türkçe ama yabancı literatürde daha fazla var.
Biliyoruz ki biz, her bir atom olarak titreşiyoruz. Bütün evren de öyle! Ben ona kitapta da ses diyorum ama “ses” büyük harflerle “SES”! Bütün her şeyi aslında yaratan frekans ve içimizde de taşıdığımız frekans ve dolayısıyla her şeyin içinde o titreşim olduğu için ve o açıdan, o bilişsel yani birleşik alan fizikçilerinin dediği, birleşik alanda yaşıyoruz. Her şey, her şeyi etkiliyor. Biz gözle görmeyebiliriz, ellerimizle dokunamayabiliriz ama atomik anlamda baktığınız zaman, her şey aynı platformda toplanıyor. Ve her bir frekans başka her şeyi etkiliyor.
DOĞRU SES!
Bu konudan yola çıkarsanız frekansların kalitesini, frekansların şiddetini, titreşim hızına bağlı olarak onun etkisi de değişiyor. Mitolojiden tutun şu anda en son bilimsel araştırmalara kadar sesle, siz bir yerde bir evin camını patlatabilirsiniz, sesle çok eskiden gelen bir şey bu, bir insanı, doğru bir ses frekansıyla tedavi edebilirsiniz. Çünkü biz frekanstan oluştuğumuz için, bize doğru yönlendirilmiş frekans bizim içimizdekiyle rezonansa girer ve bizi şu ya da bu tarafa çeker. Bu sonra psikosopatik olarak organlarımıza yansır. Ve organlar şu ya da bu reaksiyonları gösterir. Yani bu böyle elle dokunulmayacak ya da işte soyut bir şey değil, tamamıyla somut bir şey! Ve çok ciddi! Benim kitabımı okuyan insanlar, bana yüzlerce mektup gönderdi. Hayatım değişti diyorlar. Biz o açıdan hayatı dinlemeye, fark etmeye, idrak etmeye başladık. O zaman dikkat etmeye çalışıyoruz. Bize zararlı olan ve zararlı olmayan bir şeyleri biz seçmeye başladık.
- Yani ruhsal halimizi mi etkiliyor bu frekanstaki müzik?
Şimdi o frekansa gelince, titreşim hızı 432 mesela o doğanın, dingin ve ahenkli halini yansıtan bir titreşim. Bizim içimize o titreşimde sesler ulaştığı zaman bizi huzurlu, bizi kendi içimizde kendimizle barışık, sinirli değil, tam tersini, güzel ve sevinçli hale getiriyor. Yani altın oran çok önemli bir kavram, bütün evrende geçerli bir şey, o altın oran duygusunu yaşatıyor bize! Bizim atomlarımızı düzgün bir hale getiriyor. Ve o tersine siz o titreşim hızında derseniz ki ne fark var; 432, 440 muazzam bir fark var! Siz bu kadarcık titreşimi çoğalttığınız zaman 440 ve üstü, şimdi bazı enstrümanlar 443, 444 olarak titreşim hızını ayarlıyorlar. O zaman ne oluyor, bunu standart hale getirdiğiniz zaman bütün insanlığın, otomatik olarak o sinir hali, sinir fonu oluşuyor. İnsanlar böyle bir görünmeyen orkestra şefi tarafından oraya çekildi. Araştırırsanız bu Nazi Almanya’sına kadar gidiyor ve daha sonra böyle bir yaygınlaştırılmış hale geliyor. Eğer basitçe arama yaparsanız Google da sadece şunu görürsünüz; uluslararası heyet tarafından işte şu yılında şöyle kullanılmaya karar verildi.
‘HEDİYE EDECEĞİM’
- Albüm sadece dijital platformlarda mı olacak?
Evet, fiziki albümü bastık ama daha çıkmadı. Marketlerde artık satılmıyor, almıyorlar da. Onun için konserler sonrasında gerçekten dinleyeceğim diyenlere ben imzalayıp, hediye edeceğim.
En Çok Okunan Haberler
- Ayşe’yi siz öldürdünüz!
- 'Erdoğan dönemi artık kapandı'
- AKP’li üyeler bütçe oturumunu terk etti
- Ölüm nedeni belli oldu
- İstanbul'da metro yangını
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne soruşturma!
- Bahçeli profil videosu, el yükseltme, şifre çözme
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!