Altın ve Gümüş İskender'e doğru

24. Selanik Uluslararası Belgesel Festivali’nde 233 ulusal ve uluslararası yapım izleyiciyle buluşmayı sürdürüyor. Uluslararası Yarışma Bölümü’ndeki 12 yapım Altın İskender ve Gümüş İskender ödülleri için yarışıyor. Festivalin tüm ödülleri yarın akşam Olympion sinemasındaki kapanış töreninde açıklanacak.

Altın ve Gümüş İskender'e doğru
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 19.03.2022 - 14:34

Bu yıl 24'üncüsü düzenlenen Selanik Uluslararası Belgesel Festivali’nde 233 ulusal ve uluslararası yapım izleyiciyle buluşmaya devam ediyor. Uluslararası Yarışma Bölümü’ndeki 12 yapım Altın İskender ve Gümüş İskender ödülleri için yarışıyorlar. Festivalin tüm ödülleri yarın akşam Olympion sinemasındaki kapanış töreninde açıklanacak. Uluslararası Yarışma Bölümü’nün jürisi Litvanyalı yönetmen ve senarist Laila Pakalnina, Amerikalı yönetmen Alexandre O. Philippe, Yunanlı belgesel yönetmeni Dimitris Koutsiabasakos’tan oluşuyor. Etkinlik, Pakalnina’nın toplu gösterimini yapıyor. Alexander O. Philippe’in The Taking belgeseli etkinliğin Post-Reality (Gerçeklik Ötesi) bölümünde gösterimde.

ALTIN VE GÜMÜŞ İSKENDER İÇİN YARIŞIYORLAR

Uluslararası Yarışma’daki 12 belgesel Altın İskender (12 bin Avro) ve Gümüş İskender (5 bin Avro) ödülleri için yarışıyorlar. A House Made of Splinters (Simon Lereng Wilmont/ Danimarka-Finlandiya-İsveç-Ukranya, 2022) şimdiden Agora ödülünü aldı. Simon Lereng Wilmont festival izleyicilerinin tanıdığı ve sevdiği bir yönetmen. The Distant Barking of the Dogs filmiyle Selanik Uluslararası Film Festival’nde Altın İskender ödülünü almıştı. Lereng Ukrayna’daki ebeveynleri tarafından geçiçi koruma evlerine bırakılan çocukların dramatik öykülerini anlatıyor. Doğu Ukrayna’daki Lısıçansk kenti, savaş sınırına 20 km yakınlıkta. Bayan İrina çocukları teker teker uyandırır, sabah jimnastiğinin ardından hep birlikte kahvaltı ederler. Eva ninesiyle konuşur, annem hala içiyor mu diye sorar.

İnsanlar bu hüzünlü kentte her gün savaşın yankılarını duymaktadırlar. İnsanlar işsizdir, alkoliktir. Evsizlik büyük bir sorundur. Aile içi şiddet yaşamı zorlaştırır, bunun üzerine bir de savaş binmiştir. Her kapının ardında yaralı bir aile vardır. Aileler dağılınca sosyal görevliler çocukları bu geçici eve getirirler. Ev aslında geçici bir çözümdür. Çocuklara sıcak bir yatak, günde altı öğün verilir. Eva, Maksim, Sergey, Sacha, Kolya, Yulia, Alina, Kristina annelerinin, babalarının gelip onları evlerine götürmelerini beklerler. Çoğunluğu bir süre sonra yetimhanelere gönderilir. Eva şanslıdır, ninesiyle birlikte eve döner. Kış ve savaş yüzünden geçici ev çocuklarla doludur.

Kolya sık sık evden kaçar, hırsızlık yapar,polis onu yakalayıp tekrar eve getirir. Annesi onu ziyarete geldiğinde nefesi alkol kokuyordur. Lereng, bu terkedilmiş çocukların gündelik yaşamlarını gerçekçi, etkileyici bir anlatımla aktarır. Müzik kullanmasına bile gerek yoktur, doğal çevre sesleri, çocukların kahkahaları, ağlamaları doğanın ortasında mücadele etmeyi sürdüren evdeki yaşamı alabildiğine betimler. Çocukların konuşmaları, inanılmazdır, bu da yaşadıkları deneyimlerden kaynaklanır. Lereng, senaryosuz, doğaçlama çekim yapmıştır.

Çocuklar her zaman savaşların, politik karmaşaların, ebeveynlerinin ilgisizliği, sevgisizliği arasında kalmışlardır. Young Plato’da Kuzey İrlanda’daki Ardoyne’de Katolikler ve Protestanlar birarada yaşamaktadırlar. Holly Cross İlkokulu’ndaki çocuklara verilen tarih ve felsefe dersleri ibret vericidir.

Off Rails’te Rikke ve Aiden, işçi sınıfına ait ergenlerdir. Sıkıcı Guilford kentinden kaçıp kurtulmak isterler. Gün boyunca türlü tehlikelerle karşılaşırlar, sokak çatışmalarına girerler. Sıkışıp kaldıkları Guilford’dan kurtulabilecekler midir?


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler