‘Sular Çekilirken’

M. Osman Akbaşak’ın, büyük depremde her şeyini yitiren, sonunda kasabasına, boş duran baba ocağına dönmeye karar veren Mühedis Kemal çevresinde kurguladığı Sular Çekilirken’i (Duvar Yayınları), havasından suyuna, toprağından taşına, kuşundan balığına, yeryüzünden gökyüzüne, kentinden köyüne kadar çevre sorunlarının irdelendiği bir duyarlılığın, insan olduğumuzu yeniden hatırlamanın romanı.

‘Sular Çekilirken’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.03.2022 - 00:03

EVE DÖNÜŞ!

Bazı zamanlar olur ki yaşamak bile ağır gelir insana. İçtiği suyun, yediği lokmanın tadına varmadan, hiçbir amaç gütmeden, gürültüsüz patırtısız bir kıyıcıkta sürdürmek ister varlığını. Belki de insancıl bir kaçıştır bu, bir öz savunmadır, bir içe kapanmadır.

Sevdiklerimiz öldüğü halde yaşamda kalmanın verdiği bir garip suçluluk duygusudur. Keşke ben de ölseydim, düşüncesi azgın dalgalar gibi kıyılarını döver bilincin.

İnşaat Mühendisi Kemal’in, okumak için ayrıldığı kasabasından otuz beş yıldır uzaktadır, büyük kentte yaşarken karşılaştığı deprem felaketi, tüm düzenini altüst eder. Kendisi göçükten yaralı çıkarılırken, alt katında oturan oğlan kardeşi ölmüştür.

Bir gecede her şeyini yitiren Kemal, yaşadığı acıyla bir süre kentte kalsa da sonunda kasabasına, boş duran baba ocağına dönmeye karar verir. İşte bu dönüş yolculuğuyla başlar roman...

Sayfaları çevirdikçe, ağaçların, çimenlerin, savrulan yaprakların, sürülüp ekilen toprakların kokusunu verir okura, kuşların cıvıltısını, böceklerin kıpırtısını taşır.

Çoğumuzun geçmişinde yaşadığı bir buruk tattır bu; yıllar öncesine, çocukluğumuza, anılarımıza, o kaygısız, mutlu günlerimize döneriz Mühendis Kemal’le.

Kasabadaki otelde bir gece kaldıktan sonra eski bir tanıdığa, Taksici Macit’e rastlar. Dahası Macit onu tanır. Böylelikle pek çok sorunun çözümünde yardım görür. Bir temizlikçi bulunur, köye bırakılıp köyden alınır, eksikleri giderilir, evin elektriği açılır, kısa sürede düzeni kurulur.

Betondan, kirlilikten bıkmış, gürültüden yorulmuş olan adam, teknolojiden uzak, doğayla, anılarıyla baş başa yaşamak ister. Depremde yitirdiği telefonunu, zarar gören aracını bile aramaz bir süre. Ancak yazık ki teknoloji insanın peşini bırakmaz.

Tanışacağı yeni insanlarla (Okan, Sinan, Mine, Selin), dernek yöneticileriyle birlikte cep telefonunun gerekliliği bir kez daha hatırlatılır kendisine; kentte bıraktığı aracı getirtilir. Kısacası, yalnızlığına çekilmek isteyen Kemal’e izin verilmez.

Anılarıyla, gelgitleriyle yüzleşerek, kasabada bıraktığı o kırık aşkın acısını bir daha yaşarken, yeni bir aşka yelken açacağı, yorgun kalbinin yeniden kanatlanacağı aklından bile geçmez kahramanımızın. Oysa yaşam pek çok mucizeye gebedir. İnsanı nereden alıp nereye koyacağı bilinmez.

Kemal’i nasıl bir son bekler, kasabaya döndüğüne pişman olur mu, geçmişteki can yakıcı aşkı kiminle yaşamıştır, ilk aşkına geri döner mi, gibi soruların yanıtını vermeyeceğim.

GÖÇ, ÇARPIK KENTLEŞME, YOK EDİLEN DOĞA!

Bir aşk romanı değildir Sular Çekilirken. Havasından suyuna, toprağından taşına, kuşundan balığına, yeryüzünden gökyüzüne, kentinden köyüne kadar çevre sorunlarının irdelendiği bir duyarlılığın, insan olduğumuzu yeniden hatırlamanın romanıdır.

Köyden kente göçü, çarpık kentleşmeyi, çevre talanını, denetimsiz yapılaşmayı, seçimden seçime getirilen imar aflarını, değerini bilmediğimiz verimli topraklarımızı, hızla tükettiğimiz, kirlettiğimiz su kaynaklarımızı, yaktığımız ormanlarımızı işaret eder yazar.

Dahası, Küresel Isınma söylemiyle sorumluluğu üzerimizden atmanın yanlışlığıyla yüzleştirir bizi. Kurgunun ana ekseni, çekilen, kirlenen sular üzerinden geçse de biricik dünyamızın nasıl da eksildiğini, günden güne nasıl yok olduğunu anlatır.

Bir belgesele konu olacak onca çevre sorununu kurgusuna başarıyla yediren, okurun ilgisini roman sonuna kadar diri tutan Akbaşak’ın, hazırlık sürecini sıkı geçirdiği, irdeleyeceği konuları iyi araştırdığı, başka bir söylemle dersine sıkı çalıştı oldukça belirgin.

Akçagöl ile Aybar üzerinden yola çıkarak, hor kullandığımız doğayla, talan ettiğimiz Anadolu’yla yeniden yüzleşmemizi sağlayan yazara nasıl teşekkür etmeli bilmem. Bu roman çok okunmalı, okutulmalı diye düşünüyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler