Size de tanıdık gelecek! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
“Benim Adım Sıkıntı”dan (Gaye G. Özdamar / Resimleyen: Şeyda Ünal / Nesin Yayınları) açacaktım sözü sıkıntısız, sakin bir kıyıda bir akşamüstü... Ne ki bu kısacık ve enfes anlatının başıma üşüştürdüğü sorularla doldu yazım. Üstelik bir sıkıntım da yokken! Sahi, nereden çıktı bunca soru? Hadi okuyun kitabı, çok eğleneceksiniz.
Nelerden sıkılırız? Bir sıkıntının kapıları çalacağını, penceremizi tıklattığını, biraz sonra belki de taşlayacağını hissedebilir miyiz?
Niye sıkılır içimiz? Adını koyamadığımız olur mu? Şu sıkıntı dediğimiz şey, her neyse, içimizde bir yerlerde oturur da ara aramı hatırlatır kendini? Unutulmak, yok sayılmak istemediğinden mi yapar bunu değilse biz mi uyandırırız uykusundan?
Sıkıntısı olmayan insan/ varlık var mıdır? Kediler, kuşlar, kelebekler, kurumaya yüz tutmuş otlar, kimsenin uğrak vermediği bir kaya parçası, ne zamandır kullanılmayan tencere, dolapta unutulmuş yumurtalar... sahi onlar da sıkılır mı?
Sıkılmadan, sıkıntıya düşmeden, sıkıntıdan uzak, sıkıntı nedir bilmeden yaşamak olası mıdır?
KİM DAHA ÇOK SIKILIR?
Arada nazlı nazlı, çoğu vakit kanat çırparak yükselen rengârenk uçurtmanın gölgesinde el ele koşacağımız bir arkadaş bulamadığımızda mı sıkılırız? Parasız, işsiz, evsiz, yalnız kalınca ya da durup dururken de sıkılı mı insan? Kimler daha çok sıkılır?
“Sıkıntı yok!” dediğimizde sahiden yok mudur sıkıntı ya da sıkıntıdan uzak bir yerde miyizdir? Yoksa kendi halinde bir teselli tümcesi midir “Sıkıntı yok!”
Davetle mi gelir, davetsiz misafir midir? Her taşın altından çıkar mı?
DESEN: Şeyda Ünal
NEYE BENZER SIKINTI?
Bir duygu mudur sıkıntı? Değilse örneğin karşımıza alıp konuşabilir miyiz? Ağırlayabilir miyiz bir gelişinde? A-a, gelince de gitmek bilmez mi yoksa? Ara sıra mutlaka uğrar mı her yere, hepimize?
Çoğaldığı da olur mu? Nasıl çoğalır; bölünerek mi, arkadaşlarını çağırarak mı? Belki de doğurarak! Eğer öyleyse ne ya da kim doğurur sıkıntıyı? Nasıl azalır, nasıl bırakıp gider bizi? Kovmanın, kovalamanın, eve barka sokmamanın bir yolu var mıdır?
Ses, görüntü, koku olarak düşünsek hangisidir ve neye benzer? Resmi ya da fotoğrafı var mıdır? Yürür mü, uçar mı, yağar mı, dönüşür mü?
İlk karşılaştığı ya da tanıştığı günü anımsayan var mıdır şu sıkıntı denen şeyle? Ne dersiniz, olağan insanlık hallerinden olmasın sıkıntı?
Gaye G. Özdamar’ın, Benim Adım Sıkıntı adlı yapıtından açacaktım sözü sıkıntısız, sakin bir kıyıda bir akşamüstü... Bir sıkıntım da yoktu!
Sahi, nereden çıktı bunca soru? Sıkıldınız değil mi? Hadi okuyun kitabı, çok eğleneceksiniz. Hem de -vardıysa- eser kalmayacak sıkıntınızdan.
Az önce sormuştum ya kendi kendime, bir resmi-fotoğrafı var mı, diye Şeyda Ünal. Gaye G. Özdamar’ın öyküsünün izini sürmüş, dahası tanıkları da dinleyip bir robot resmini yapmış! Bakalım, size de tanıdık gelecek mi?
Benim Adım Sıkıntı / Gaye G. Özdamar / Resimleyen: Şeyda Ünal / Nesin Yayınları-Çocuk / 32 s. / 3+ / 2021.
En Çok Okunan Haberler
- Köyüne dönmek isteyene 5 gebe düve verilecek
- Barış Atay’dan Özgür Özel'e sert yanıt
- Gaga Bulut'tan skandal pedofili yayını!
- Yatak odasında yakalandı: Kaçarken balkondan düşüp öldü
- Rusya'dan, Bakan Fidan'ın Suriye açıklamalarına yanıt
- Bakan Yerlikaya'dan 'kayyum' açıklaması
- Cemal Enginyurt'tan, Soylu'ya büyük taş
- İstanbul'da AVM yangını: Çok sayıda itfaiye sevk edildi!
- AKP'li üst düzey isimden 'genel af' yanıtı
- Kürsüde Erdoğan'a çok sert 'İsrail' tepkisi