Selim İleri ve Burcu Aktaş’tan ‘Düşüşten Sonra’

Hüznün ve iç hesaplaşmaların dışa vurulması açılarından bir anlamda, Selim İleri romanlarının tarzını benimsemiş bir söyleşi Düşüşten Sonra (Selim İleri, Burcu Aktaş / Everest Yayınları). Değerli bir kitap, hem bir hastalık sürecini nesnel olarak yansıtabildiği hem de bir yazarın yazarlıkla ilgili iç dünyasını okura açtığı için.

Selim İleri ve Burcu Aktaş’tan ‘Düşüşten Sonra’
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 01.01.2022 - 00:03

MÜSTESNA BİR KİŞİLİK

Düşüşten Sonra (Selim İleri, Burcu Aktaş / Everest Yayınları / 243 s.), Selim İleri’nin geçirdiği ağır rahatsızlıktan iyileşme döneminde, Burcu Aktaş’ın yazarla yaptığı nehir söyleşinin kitaplaşma adı. Gerçekten de nehir gibi akan diyalog zaman zaman Selim İleri’nin metinleriyle kesintiye uğruyor.

Bir anlamda, Selim İleri romanlarının tarzını benimsemiş bir söyleşi bu, hüznün ve iç hesaplaşmaların dışa vurulması açılarından.

Onun romanlarında çoğu kez bilinç akımı yöntemine başvurulur, daha doğrusu farklı bilinç akımları arasında bir diyalog sürer. Burada da öyle. Düşüşten Sonra değerli bir kitap, hem bir hastalık sürecini nesnel olarak yansıtabildiği hem de bir yazarın yazarlıkla ilgili iç dünyasını okura açtığı için.

Kitabı okurken, Selim İleri’nin edebiyatımızın ne kadar “müstesna” - sözcüğün hem “seçkin”, hem “usta”, hem “az bulunur” çağrışımlarıyla - bir kişiliği olduğunu bir kez daha gördüm. O sanki hava değil, edebiyat soluyor, sanki yiyecekle değil, edebiyatla besleniyor.

EDEBİYATA SIRA DIŞI YAKLAŞIMINA TANIĞIM!

Bütün Selim İleri kitapları gibi bu yapıttan da edebiyata dair bir şeyler öğrendim. Yeniden Sait Faik okuma ihtiyacını duydum ve bu nehir söyleşi büyük yazarımızı daha başka bir ışık altında da değerlendirebilmeme yol açtı. Aynı şey, kendi okuma serüvenimde, Peyami Sefa için de geçerli.

Selim İleri’yi hem iyi bir okuru olarak hem de dost olarak tanıdığım dönemde, yani son yirmi yılda, onun, gerçekten büyük bir edebiyat olduğu halde, değeri bilinmemiş ve bilinmeyen edebiyatımızın, Türk Edebiyatının tanınması, anlaşılması için durmak bilmeden çalışan, edebiyatımıza elbette edebi ölçütlerle ve aynı zamanda sevgiyle yaklaşan sıra dışı tavrının tanığı olmuşumdur.

TÜM KABAHATİ ÜZERİNE ALARAK KENDİNE HAKSIZLIK EDİYOR!

Gerçekte, yazının büyük ustaları günün heyecanı ile birbirleriyle çatışsalar da, dünya durdukça yaşayacak doğa anıtı ağaçlara benzeyen bir geleneğin, aynı dil geleneğinin dalları olduklarının farkındadırlar ve birbirlerinin metinlerinin değerini en iyi onlar bilir.

Bu temel anlayışın üstünde cereyan eden çatışmalar, bana kalırsa temele kıyasla önemsizdir.

Selim İleri bu iç dökme söyleşisinde, yazar dostlarıyla gündelik yaşamda arasında geçen bütün anlaşmazlıkları tüm kabahati üzerine alarak dışa vuruyor. Bence kendine haksızlık ediyor.

EDEBİYAT DÜNYASINDA ISTIRAPLI BİR MÜCADELE!

Ülkemizin sanata duyarsız, hayata ve sanata dair ortalama değer yargılarını sonuna kadar benimsemiş, sürüden ayrılanı kurt kapar (başka bir dilde böyle bir deyiş var mı, bilmem) düsturuna göre şekillenmiş, farklı her şeye karşı soğuk, hatta düşmanca tavır alan ortamında, sıra dışı bir genç adamın kendini edebiyat alemine kabul ettirme ıstıraplı mücadelesinde kimi yanlışlara düşmesi, çok doğal gelir bana.

Canını acıttığınız kişi acıtıcı bir hal alır, gereksiz ve yanlış bir tutum, ama bir o kadar doğal. Bu ince fakat yoğun kitap elbette öz hesaplaşmadan ibaret değil. Orada yazarlar ve yazar olmak isteyenler için sayısız dersler var.

ANİ HASTALIK VE ÖLÜM DÜŞÜNCESİNE KARŞI ‘İLERİ’ BİR ADIM!

Kendine karşı dürüst olabilen yazarın metinlerine nesnel ve eleştirel yaklaşımının bir örneği var. Orada bireyin ani hastalık ve ölüm düşüncesi karşısındaki kaçınılmaz yalnızlığı ve bu yalıtılmışlığı aşma çabası var.

Kendi içine kapalı bir ortam olan ve bu kapanıklığın içinde hayatın neredeyse tüm renklerini içeren “hastane” denen dünya var.

Bir anlamda Peyami Sefa’nın ünlü 9. Hariciye Koğuşu adlı romanına kardeş olacak bir yapıt bu. Ve tabi edebiyatımızın 20. yüzyıl yazarlarının bir portreler galerisi var ki elbette çok ilginç.

Düşüşten Sonra adını uygun görmüşler Selim İleri ve Burcu Aktaş. Ömür dediğimiz şey zaten, biz insanlar için, emekleme çağımızdan itibaren birbirini izleyen bir düşüp kalkma, kalkıp düşme sürecinden başka nedir ki… Selim İleri’ye acil şifalar diliyorum.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler