Mutluluğa tam isabet!
Paulo Coelho, Tokyo Olimpiyatları’nda okçuluk dalında altın madalya kazanan milli sporcumuz Mete Gazoz’a ithaf ettiğini açıkladığı Okçu’nun Yolu’nda (Çev. Emrah İnce / Can Yayınları), marangoz Tetsuya eliyle “bilge kişi-yol gösteren” konumunda. Genç bir okçu ile aynı sporun ustası Tetsuya arasında geçenleri öyküleştiren ve yaşamın anlamını sorgularken mutlu yaşam sürdürmenin anahtarını ok-yay-hedef üçlüsüyle vermeyi amaçlayan yazara bu kitabı yazma fikrini bir sabah Karayipler’in Saint Martin adasında kendisini judo yaparken gören bir dostu vermiş.
“Bütün koşullar lehinizeyken hedefi buluyorsunuz ama etrafta tehlike söz konusuysa tutturamıyorsunuz. Oysa okçu savaşacağı ortamı her zaman seçemez, dolayısıyla kendinizi yeniden eğitin ve elverişsiz koşullara hazırlıklı olun.”
Kitaptan…
MUTLU YAŞAMIN ANAHTARI!
Paulo Coelho, Okçu’nun Yolu’nda (Çev. Emrah İnce / Can Yayınları), yay gerilip, ok fırlatılırken “Hedef tam isabetle nasıl vurulur?” sorusuna mı yanıt arıyor? Yoksa “Yaşamda asıl hedef mutluluk mudur? Bu hedefe varabilmek için hangi yolu tutmak gerekir?” sorusuna mı?
Öncelikle ok ve yayı birer sembol olarak kullanmış yazar. Yaşamın anlamını sorgularken mutlu yaşam sürdürmenin anahtarını ok-yay-hedef üçlüsüyle vermek istemiş.
Coelho’ya göre kişi eğer hoşnut olacağı bir yaşam sürdürmek istiyorsa sevdiği işi yapmalı, edindiği deneyimleri mutlaka çevresindekilerle paylaşmalı, dostların önemini asla yadsımamalı, dost seçerken de eleştiriye açık olup “herkes gibi düşünmeyenleri” yeğ tutmalı.
Okçu’nun Yolu’nun başkişisi, okçulukta ustalık düzeyine eriştikten sonra yayını okunu biri kenara bırakıp, marangozluğu seçen Tetsuya. Ancak yaşlı adamın “aşkla sevdiği” bu işte tutunabilmesi için çok uzun bir yol katetmesi, o zorlu süreçte yaralanıp ölümden dönmesi, önce kendini ok ve yayda kanıtlayıp sonra marangozlukta karar kılması gerekmiş.
ENGELLEMELERE GÖNDERME…
Rio de Janeiro doğumlu Coelho aslında bu kitabıyla belki de Brezilya’da gençliğinde önüne sürekli set çekilen yazarlık serüvenine bir göndermede bulunuyor.
Okul yıllarında sorunlu bir öğrenci olan yazar, anne-babası tarafından bir dönem akıl hastanesine bile yatırılmış.
Okuldan sürekli kaçan Coelho, mühendis babasının “Sen de mühendis olacaksın” talimatına karşı çıkarken her yolu denemiş.
Coelho “çok tatsız” bulduğu o gençlik yıllarını bir röportajında, “Sadece yazmak istediğim için bunlar başıma geldi, e, tabii onları da anlıyordum çünkü Brezilya’da faşist yönetim işbaşındaydı ve annemle babam beni başıma gelebileceklerden korumaya çalışıyorlardı” diye anlatıyor.
Akıl hastanesinde yatışının sonuçta kendisini özgürleştirdiğini söyleyen Coelho, yaptıklarını tuhaf ve delice bulanları “Akıl hastanesinden yeni çıktım” diyerek kolayca susturabildiğini ekliyor.
Hastaneden sonraki süreçte hippilere katılarak şarkı sözleri yazan, konserlere çıkarak dünyayı dolaşan Coelho, İspanya’da katoliklerin kutsal saydığı 800 kilometrelik Camino Yolunda haftalarca süren bir yürüyüşe çıkıyor ve bu zorlu süreçten esinlendiği ilk kitabı “Hac”ı kaleme alıyor.
Ancak bu kitabın yayımlanması hiç de kolay olmuyor, adı sanı duyulmamış bir yazar olarak İspanya’da yayıncıları ikna etmekte çok zorlanıyor. Coelho’nun kaderini değiştiren asıl kitap 1988’de yayınlanan Simyacı oluyor, 81 dile çevrilen bu kitap, 150 milyon okuyucuya ulaşıyor.
OKÇUYA ÖĞÜTLER
Tetsuya da, anlı şanlı okçuluk dönemini bir kenara bırakıp, inzivada marangozlukla yaşamını sürdürürken birgün, izini sürüp, akıl almaya gelen genç ve hırslı bir okçu ile karşılaşıyor, kendisine meydan okuyan genç adamı farklı ortamlarda deniyor.
Sessiz sakin bir kırlıkta ok atışlarıyla hedefi onikiden vuran genç okçu, delice akan bir nehrin üzerinde, sağa sola sallanan salaş bir köprüde ise korkudan eli ayağı titreyerek yaptığı denemede hedefi şaşırıyor. Tetsuya ona şöyle öğüt veriyor:
“Bütün koşullar lehinizeyken hedefi buluyorsunuz ama etrafta tehlike söz konusuysa tutturamıyorsunuz. Oysa okçu savaşacağı ortamı her zaman seçemez, dolayısıyla kendinizi yeniden eğitin ve elverişsiz koşullara hazırlıklı olun.”
YAY YAŞAM, OK NİYET, HEDEF AMAÇ!
Tetsuya “ustalığın” tanımını ise şöyle yapıyor:
“Usta ne demektir? Hemen söyleyeyim: Usta bir şeyi öğreten değil, öğrenciye zihninde zaten bulunan bilgiyi keşfetmesi için ilham veren kişidir.”
Tetsuya’ya göre ok-yay ve hedefin yaşamdaki gerçek anlamlarını da farketmek ve yaşamı buna göre şekillendirmek gerek:
YAY: Yay yaşamdır. Bütün enerji ondan gelir.
OK: Ok niyettir. Niyetin berrak, belirgin ve ölçülü olması şarttır.
HEDEF: Hedef ulaşılmak istenen amaçtır. Kirişi ancak okun ucunda hedefi gördükten sonra serbest bırakmalısın.
METE GAZOZ’A İTHAF
Coelho’nun, 2013’te kaleme aldığı bu kitabının Portekizce ilk baskısı 74 sayfadan ibaret. Portekizce aslından dilimize Emrah İnce tarafından çevrilen Okçu’nun Yolu, Murat Kalkavan’ın resimleri ile Can Yayınları tarafından 163 sayfa olarak yayınlandı.
Paulo Coelho kitabının Türkçe basımı sürerken Okçu’nun Yolu’nu genç milli sporcu Mete Gazoz’a ithaf ettiğini açıkladı. Tokyo Olimpiyatları’nda Türkiye’yi temsil eden Gazoz, okçuluk dalında altın madalya kazanarak bayrağımızı göndere çektirmişti.
Coelho aslında Türkiye ve Türk okuru ile epeyce tanışık, neredeyse tüm kitapları dilimize çevriler Coelho’nun “hippilik serüveni” sırasında kaldığı İstanbul’daki izlenimlerini içeren kitabı Hippi 2018’de yine Can Yayınları tarafından yayımlanmıştı.
Coelho bu kitabında da “yol” öykülerinden yola çıkarak pek çok ülkeyi, bu arada İstanbul’u yaşam tarzı ile irdelemişti.
En Çok Okunan Haberler
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- İstanbul'da aile katliamı
- AKP sayesinde bu düş de gerçek oldu!
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Gökçek döneminde belediyeden geçen karar pes dedirtti!
- Türk ordusunun Kubilaysızlaştırılması
- 'Açız' diye bağırdı, yaka paça dışarı atıldı!