İz sürebileceğiniz anlatıcı: Cortazár! Feridun Andaç’ın yazısı...

Gönüllü sürgündür Cortázar. Siyasal bağlamda protest bir duruşu vardır, eylemcidir. Yazıda ise içtedir, içe dönüktür bakışı, yazınsal eylemi. Bu onu biraz Kafka’ya, biraz Beckett’e de yaklaştırır; ama hep kendi olan bir anlatıcıdır. Fantastik anlatıcı Cortázar ile angaje yazar Cortázar’ı daha yakından tanımak için Miguel Herráez’in Julio Cortázar: Gözden Geçirilmiş Bir Biyografi’sini okuyarak iz sürebilirsiniz…

Yayınlanma: 01.04.2022 - 00:03
Abone Ol google-news

TOMRİS UYAR’LA BORGES VE CORTAZáR’I KONUŞMAK

Tomris Uyar’la Julio Cortázar’ı konuştuğumuzda Borges’e dair ettiği sözleri hatırlamıştım. Mırıldandığım Öyküler Can Yayınları’nda yeni yayımlanmıştı (1984). Bundan bir iki yıl öncesinde Ölüm ve Pusula çevirisine yazdığı “Borges’i Sunarken”de yazdıklarını okuma günceme kaydettiğimde Andırın’daydım. Unutulan bir yerdi orası benim için, Borges’le Dostoyevski’yi, Çehov’la Yaşar Kemal’i, Kafka’yla Gogol’ü, Camus’yle Sartre’ı bir arada okuyordum.

O defterimde duran sözleri şöyleydi Uyar’ın: “Romanı bir moda olarak görür, dolayısıyla modasının geçeceğine inanır Borges. Öyküyü, romandan çok daha eski bir yazın türü olduğu için seçer. Öykü, der Borges, okunmasa da kalır, çünkü anlatılır. Oysa roman anlatılamaz.”

Sonra, Çapanoğlu İsyanı’ndan kaçıp gelip yöreye yerleşen kalabalık bir ailenin Kırıtlı adını verdikleri yerdeki toprak kavgalarına tanık olduğum günün akşamında gene Tomris Uyar çevirisi öykülere dönerek notlarıma devam etmiştim.

Bu kez, oradaki gerçek çatışmanın nasıl bir drama dönüştüğünü gözlerken benim genç bir insan olarak “şahit” yazılmam istenmişti. O “şahit” halimle gördüklerimi önce defterime yazarken, adeta Borges’te iz sürüyordum.

Onun şu sözlerini epigraf yapmıştım anlattıklarıma: “İlle de bir şeyler yapma, ne yapıp edip zamanı doldurma çaresizliğinin kışkırtısıyla, kendi karanlığımda, bildiklerimin tümünü anmaya çalıştım.”

O günkü karşılaşma ânımızda o olayı anlatmış, sonra da bir öykücünün izini sürerek başka öykülerin nasıl yazılabileceğini anlatmıştım Tomris Uyar’a.

CORTAZáR’I OKUMA ZAMANI

“İşte şimdi senin Cortázar’ı tam da okuma zamanın,” diyerek Neruda’nın şu sözünü anmıştı: “Cortázar’ın hiçbir yapıtını okumamış olmak, ömür boyu şeftali yememiş olmak gibi bir şeydir.”

O gün bugün Julio Cortázar okumam apayrı bilinç aydınlanması oldu benim için. Tabii ki yazarken, taşrada yaşanılanlara dönerken, yaşamın içinden ağıp gelenleri gözlerken iz sürdüğüm bir anlatıcıyla karşı karşıya olmanın keşif duygusu vardı bende.

Biraz önce notlar alarak / yazarak tamamladığım Miguel Herráez’in Julio Cortázar: Gözden Geçirilmiş Bir Biyografi (Çeviren: Çağla Işıl Soykan / Everest Yayınları) kitabında karşıma çıkan Cortázar, bende eksik kalanı tamamladı diyebilirim. Dahası sonradan öğrenebileceklerime de kapı araladı.

Bir yazarın izini sürmek öyledir, her yeni bilgi / okuma sizi biraz daha ona yaklaştırır. Anlamaya çalışmanın ötesinde, yazar/okur olarak yaşadıklarınıza dönüp bakmanızın da gözeneklerini açar.

YAŞAMA YOLCULUKLARI...

Onun taşrada geçen genç ömrünün tanıklığı, okuma / öğrenme, kendi için yazma süreci, devrimci ruhu kuşandığı siyasal bilinçlilik dönemi; ülkesinde yalnız ve adeta iç sürgünken, bu kez dünyayı keşfetme arzusuyla yolculuklara çıkması, ardından ülkesini terk edip Paris’te yaşamaya karar kılması…

Kendi için yazarken başkalarına ulaştırabilecek sesinin kıvama ermesi de işte tüm bu yaşama yolculuklarında biçimlenedurur.

Şunu diyordu: “Kendim için yazmayı seviyorum ben, bitirdiğimde haz anından sonra bir erkeğin yana kayışı gibi oluyor, hani uyku bastırır, ertesi gün bambaşka şeyler tıklatır pencerenizi, yazmak bu bence, kepenkleri açmak, dışarıdakileri içeri salmak, defterler defterler dolusu.”

Andığım bu iki yazardan Borges’i anlamak, Cortázar’ı ise sevmek için okuduğumu söyleyebilirim. Ama bir öykücü, çevirmen olarak Tomris Uyar’ın bana öğrettiği ise, Türkçe yazmak / söylemek nasıl olabilir düşüncesidir.

Öykü okuma deneyimi bir bileşkedir bence. Sözün nasıl kurulup anlatılacağının bileşkesi. Orada sizin yaşam ve okuma deneyiminiz başattır.

Kendi okuma dönemeçlerime baktığımda, “1978 K. Maraş Olayları”nın hemen sonrasında “12 Eylül 1980” askeri darbesini yaşadığımız zaman dilimindeki “Andırın Günleri”m; o “kendin için yazmak”, yazı için okumak uğraşımın içinde Borges kepenkleri açtırandı. Hemen ardından karşıma çıkan Cortázar ise bambaşka bir şey söylüyordu:

Taşradaki sığınağından çık ve yürü… Sonra sözcüklerini keşfet önce, dilinin ritmini öğren. Bunun için yaşadığın hayatın labirentlerinde gezin; gör, hisset ve anla. Önce kendin için yaz. Kolayı seçme, koşulların gücüne inan.

CORTAZáRVARİ BİR YAZIM

Onda bireyci gibi görünen yan, en derin toplumsalcı bakışı kırarak insan ruhuna burgu gibi işler. Bugün eğer Cortázarvari bir yazım biçiminden söz edebiliyorsak, ondaki özgünlüğü anlatı ritmi, cümle yapısı, konuyu işleyiş biçimde aramalıyız.

Romandan çok öyküye yatkın olduğundan söz eder. Başyapıtı sayılan, “karşı-roman” olarak nitelendirilen Seksek için şunları söyleyecektir:

“Aslında yapmak istediğim tam tersi; yeni çıkış yolları bulma, yeni romansal olasılıklar yaratma denemesidir. Romanın en verimli yazınsal araçlardan biri olduğunu düşünüyorum, hatta zamanımızda dahi son derece geçerli bir türdür.”

Gene de, o, kendini öyküye yakın bulur ve “işbirlikçi okur” ister.

Gönüllü sürgündür. Siyasal bağlamda protest bir duruşu vardır, eylemcidir. Yazıda ise içtedir, içe dönüktür bakışı, yazınsal eylemi. Bu onu biraz Kafka’ya, biraz Beckett’e de yaklaştırır; ama hep kendi olan bir anlatıcıdır.

“…şimdilik uzaklardaki bir Arjantinliyim; olanları daha iyi görebilmek için uzakta olmak zorundayım,” demesi bile onun yazmak için giden biri olduğunu anlatır bize.

Fantastik anlatıcı Cortázar ile angaje yazar Cortázar’ı daha yakından tanımak için Miguel Herráez’in Julio Cortázar: Gözden Geçirilmiş Bir Biyografi’sini okuyarak iz sürebilirsiniz…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler